Yusuf: QSD halkların birlikte yaşam umudu oldu

Yusuf, Suriye’nin uluslararası alanda tartışıldığı bir süreçte QSD kurulması ve Hol hamlesinin başarılı bir gerçekleştirmesi ile Suriye halklarında demokratik ve ortak değerler etrafında yaşamanın umudu haline geldiğini söyledi.

Cizirê Kantonu Eşbaşkanı Hediye Yusuf, Suriye’nin uluslararası alanda tartışıldığı bir süreçte Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) kurulması ve Hol hamlesinin başarılı bir gerçekleştirmesi ile Suriye halklarında demokratik ve ortak değerler etrafında yaşamanın umudu haline geldiğini söyledi. Yusuf, “DAIŞ bu hamlede aldığı darbeler ile psikolojik gücünü oldukça kaybetti” dedi.

DAIŞ çetelerine karşı uluslararası güçlerin çabasının yetersiz olduğunu da sözlerine ekleyen Yusuf yürüttükleri mücadelenin aynı zamanda tüm dünya halkları için olduğunu belirtti. Cizirê Kantonu Eş başkanı Hediye Yusuf gündemdeki konuları ANF değerlendirdi.

Suriye’nin uluslararası alanda da tartışıldığı bir süreçte QSD’nin Hol hamlesi gelişti. Bu hamleyi demokratik bir Suriye açısından nasıl değerlendirmeliyiz?

Güney Hesekê kırsalı ve Hol alanını özgürleştirme hamlesinin diğer hamlelerden farklı bir özelliği vardı. Halk QSD hamlesini ile bu alanların DAIŞ çetelerinden temizlenerek özgürleştirilmesinden oldukça memnun oldu. Ayrıca QSD güçlerinin direnişi, DAIŞ çetelerin Rojava’da kırılması bu hamle ile en üst düzeye çıktı. DAIŞ bu hamlede aldığı darbeler ile psikolojik gücünü oldukça kaybetti. YPG-YPJ’nin öncülük ettiği direniş ruhu hamlenin büyük bir başarı ile sonuçlanmasına neden oldu. Az bir kayıp ile hamle başarılı bir şekilde gelişti.

Güney Hesekê’nin Hol ve Xatunîye kazaları ve Melebiye gibi yerlerin özgürleştirilmesi Şengal’in özgürleşmesi ile birlikte büyük bir başarıdır. Bu başarıları sadece Kürt halkına değil Suriye’de yaşayan tüm halklara kutlu olsun diyoruz. Alanlarımızın özgürleştirilmesi ve korunması açısından çok stratejik bir adımdır.

Bu hamle, halkların birliktelikleri üzerine demokratik bir Suriye’nin kurulması umutlarını da doğurdu. QSD’nin kuruluşu ve ardından başarılı bir şekilde hamleyi sürdürmesi halkımızda büyük bir umut yarattı. Dar milliyetçi bakış açılarını ortadan kaldırdı. QSD’nin kuruluşu halklarda DAIŞ çetelerinden kurtulma ve yeni bir Suriye’nin kurulmasının umutlarını yarattı.

Hol ve Şengal’de hamle devam ettiği bir süreçte DAIŞ çeteleri Fransa'da bir katliam gerçekleştirdi. QSD hamlesi bölgeye olduğu kadar dünyaya da hizmet etmiyor mu? DAIŞ güçlerine karşı savaşan tek güçsünüz dünyadan beklentiler nelerdir?

DAIŞ çetelerinin bir devlet kurma hayalleri ile işgal ettiği yerlerde her geçen gün kırılıyor, darbeleniyor. Bu hayallerinin yıkılmasıyla birlikte tüm dünyaya bir intikam duygusu ile saldırıyor. Çeteler kendi içinde bile birçok insanı infaz ediyor, Suriye ve Irak’ta sivilleri katlediyor. Yine DAIŞ’e karşı savaşan güçlere karşı da bir saldırı içine girmiş bulunuyor.

Paris’te gelişen katliamı insanlık dışı bir salıdır olarak görüp, lanetliyoruz. Mücadelemizle DAIŞ çetelerini yok ederek intikamını alacağımızı belirtiyoruz. DAIŞ çeteleri terör ve katliamlarını tüm dünyaya yayıyor. Halkların DAIŞ çetelerine karşı ortak savaşma kararlılıkları çok anlamlı bir tutumdur. DAIŞ uluslararası bir terör örgütüdür. Artık her tarafta riskleri vardır. DAIŞ darbe yedikçe saldırılarını her tarafa yayacak potansiyele sahiptir.

Rojava’da DAIŞ çetelerine karşı savaşın dünyaya yansımaları nasıl olacak?

Dünya terörüne karşı asıl savaş bizim topraklar üzerinde yürütülüyor. Demokratik ulus projesi çerçevesinde ve bu temelde askeri anlamda örgütlenerek Irak ve Suriye’de DAIŞ terörüne karşı savaşmak demek tüm dünya insanlığı için savaştığımız anlamına geliyor. İnsanlığın başına bela olan bu terörü ortadan kaldırmak için daha güçlü bir birlikteliğe ihtiyaç vardır. Bu birliktelik ham maddi, hem de manevi anlamda güçlü bir şekilde devam etmelidir ki, terörün savaşımı verilsin. Teröre karşı savaş sadece DAIŞ çetelerinin öldürülmesi ile bitmiyor. Teröre karşı yürütülen mücadelenin bir boyutu da ideolojiktir. Kendisini dünya üzerinde hakim kılmaya çalışan bir ideolojik yapı var karşımızda. Bu gerici ideolojiye karşı da güçlü bir mücadele gerekiyor. Askeri bir mücadele ile bu çetenin sonunu getiremeyiz. Gücümüzü birleştirerek demokratik ulus projesini gerçekleştirmemiz gerekiyor.

Suriye’de demokratik ulus projesini gerçekleştirirsek bu tüm dünyaya olumlu anlamda etkisi olacaktır. Demokratik alanda bir adım atılmaz ise bu terör sürekli kendisini yenileyerek, saldırılarını devam ettirecektir. Rojava’da Suriye ve Ortadoğu’da bu çetelere karşı asıl verilen mücadele ideolojiktir.

DAIŞ terörü besleyen belli başlı kaynaklar vardır. Terörü besleyen bu güçlere karşı yeterli bir tedbir alındığı ve ona karşı bir mücadele başlattığını düşünüyor musunuz?

Bir yandan teröre karşı mücadeleyi askeri anlamda aktif yürütürken diğer yandan da terörü besleyen, ona kaynaklık eden yönlerini yok etmemiz gerekiyor. DAIŞ çeteleri dünya gericiliğinin tüm kara renklerini içinde barındırmış. DAIŞ’in oluşmasında uluslararası güçler rol sahibidir. DAIŞ terörünü oluşturan onu finanse eden ve silahlandırarak Ortadoğu’ya geçiren ülkelerin başında örneğin Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelere karşı uluslararası alanda herhangi bir yaptırım yapılmadı.

DAIŞ çetelerinin Türk devleti üzerinden transit giriş çıkışlar yaptığı, yaralılarını tedavi ettiği, tırlarla silah ve cephane taşıdığı dünyanın gözü önünde gerçekleştirdi. Bu çetelerin Türk devleti üzerinden Ortadoğu’ya girip çıktığını yine dünyaya buradan çıkış yaptıklarını herkes de biliyor. Açık ispatlar olmasına rağmen bugün bakıyoruz, Türkiye iki ip üzerinden oynuyor. Türk devleti bir yandan DAIŞ’i besliyor onun üzerinden amaçlarına ulaşmak istiyor, diğer yandan da uluslararası güçlere DAIŞ’e karşı savaşacağım diyor.

Bu şunun kanıtıdır, DAIŞ çetelerine karşı henüz ciddi bir mücadele oturtulmamıştır. Eğer dünyanın başına bela olan bu teröre karşı bir mücadele başlatılırsa DAIŞ çetelerine destek veren ülkelere karşı bir tutum alınması gerekir. Eğer Suriye’ye giren çıkan teröristlerin yolu kapatılmaz ise bu savaş daha on yıllarca sürer.

Paris katliamından sonra batı ülkeleri operasyon başlattı. Bunlar çok geç kalınmış operasyonlardır, çok daha öncesinden başlatılması gerekiyordu. Çünkü DAIŞ çeteleri Fransa, İngiltere, ABD gibi ülkelerden çok rahat bir şekilde Türkiye üzeri gelip Ortadoğu’ya geçti. Bunlar bir süre kaldıktan sonra da yine kendi ülkelerine ya da dünyanın başka ülkelerine de gidebiliyorlar. Bir tutum alınarak kimi operasyonlar yapılıyor. Ama bu işin ciddiyeti olmalıdır.

Uzun bir süredir Türk devletinin Rojava’ya dönük saldırıları oluyor. Son süreçlerde YPG mevzilerine saldırıları oluyor, sınırlarda Rojavalılara işkence yapıp katlediyor. Bu yaklaşımları neye bağlıyorsunuz?

Türk devlet ve yetkililerinin yaklaşımları nettir ve net bir şekilde ‘Rojava’da hiçbir Kürt statüsüne izin vermeyeceklerini’ dile getiriyorlar. Bir statünün oluşmaması içinde uzun bir süredir tüm terörist gruplara destek verdiler. Terörist gruplar Türk devletinden aldıkları deste ile Rojava’ ya saldırı ve katliamlar gerçekleştirdi. Türk devletinin Rojava statüsüne karşı tutumu bile kendi başına suç teşkil ediyor. Kendi dışındaki bir ülkenin iç işlerine müdahale hakkı yoktur.

Şimdi Crablus-Ezaz yöresindeki müdahalelerini Türkmen’i gerekçe göstererek yapıyor. Rojava’da oluşan statü demokratik özerkliktir. Bu statüde tüm halklar yer alıyor. Buna rağmen Türk devleti düşmanlık üzerinden Rojava’ya yaklaşarak saldırılar gerçekleştiriyor. Sınırlarda onlarca Rojava vatandaşını, gencini işkencelerden geçirmiş ya da katletmiştir.

Girê Spî ve Eyn Îsa’nın özgürleştirilmesinden sonra bu alanlarda sürekli YPG mevzilerine ağır silahlarla saldırı gerçekleştiriyor. Türk devleti bir yandan siyasal alanda tüm imkanlarını kullanıyor, son süreçte de eylemsel bir şekilde bizi tahrik etmeye provoke etmeye çalışıyor.

Suriye ve Rojava demokratik yönetimine yapılan saldırılar doğru ve hukuki değil ve bölgenin çıkarına barışına asla hizmet etmiyor. QSD’nin kuruluşu ile halklar birlikte yaşamanın sözleşmesini de oluşturdu. Bu halklar kendi özgür iradeleri ile savunmasını gerçekleştirebilir, siyasi kararlarını verebilirler. Türkiye’nin buna karşı saygılı olması gerekir.

Türk devleti ile sınır komşuyuz. Türk devletinin sınırlara müdahalesi bölgeye zarar vereceği kadar, yeni sorunların da oluşmasına yol açar. Çünkü bölge halkı Türk devletinin müdahalelerini kabul etmiyor.

Türk devletinin kendi sınırları dışındaki bu saldırılarına uluslararası güçlerin sessizliğini neye bağlıyorsunuz?

Türk devletinin sınır komşusu bir ülkeye müdahalesinin uluslararası hukukta hiçbir dayanağı yoktur ve kabul edilmiyor. Uluslararası güçlerin Türk devletinin saldırılarına sessiz kalmalarının altında gizli anlaşmalar olduğunu gösteriyor. Türk devleti baştan beri teröre karşı değil, Rojava’ya karşı savaştı. Türk devleti bir işgal girişimi peşinde bunu kendi askerleri ile yapamıyorsa da kendi oluşturduğu işbirlikçi çeteler eli ile yapmak istiyorlar. Türk devletinin bu saldırıları yeni bir savaşa yol açacaktır. Türkiye ve bölge halkları arasında da sorunlara yol açar.

Çetelere karşı oluşturulan uluslararası koalisyon güçleri de Türk devletinin saldırılarına sessiz kalıyorlar. Türk devletinin saldırı ve düşmanca yaklaşımları bölgede istikrar ve huzurun gelişmesini önlüyor. Üzerinde durulması gereken yön de budur. Türk devletinin saldırılarını kınıyoruz. Ve eğer Türk devletinin yaptığı saldırılar da bölge halkı zarar görür ve Rojava’nın çıkarlarına bir yönelim içinde olmaya devam ederse öz savunma temelinde bölge halkı ve özerk yönetimin kendini savunma hakkı olacaktır.

QSD tüm bu gelişmelere rağmen başarılı bir şekilde ilerliyor, bu Suriye’nin demokratikleşesi açısından ne anlam ifade ediyor?

Suriye bir kaos içinde ve 5 yıldır devam eden savaş şimdiye kadar sonuçlanmış değildir. Alanda savaşan tüm güçler bir projeden yoksun oldukları için savaşta başarı sağlamayarak yenildi. Ayakta kalabilen ve halk desteğini alan tek proje demokratik özerk yönetimin oluşturduğu güç oldu. Bunu koruyacak olan askeri güç ile özerk yönetim ayakta kalabildi.

Savunma ve savaş tamamen bir proje çerçevesinde yürütüldü. Bunun içinde Rojava’da sonuca ulaşarak büyük başarılar da elde etti. Bu tecrübe Suriye halkında ‘eğer Suriye sorunlarını çözmek istiyorsak bir tecrübe sahibi olmamız gerekiyor’ kana atını geliştirdi.

YPG ve YPJ’nin öncülük ettiği ortak bir güç oluşumuna gitti. Oluşturulan QSD askeri güçleri siyasi ve toplumsal alandaki birlik amacıyla kuruldu. İnanıyoruz ki, QSD Suriye halklarının birliğini oluşturacak. Halk da QSD’nin bu gücünü, Suriye’nin demokratik inşasında oynayacağı rolü gördü, ikna oldu. Demokratik bir Suriye’nin geleceği için ancak böyle bir öncülük ile mümkün olabilecektir. QSD’nin kurulması demokratik bir Suriye’nin kurulmasına doğru giden güçlü bir yoldur. Siyasi alanda da böyle bir birliğe doğru gitmenin arayışı içerisindeyiz. Bu Suriye halkları için yeni bir başlangıç oluşturacaktır.