Üç halk, bir 6 Mayıs...

6 Mayıs, Ortadoğu'daki üç temel halkın belleğinde önemli anlamlar taşıyor. Öcalan'ın katledilmesi girişimi, Denizler'in asılması ve yine 21 Arap aydının katledilmesi de aynı tarihe denk düşüyor.

6 Mayıs, Ortadoğu'daki üç temel halkın belleğinde önemli anlamlar taşıyor. Öcalan'ın katledilmesi girişimi, Denizler'in asılması ve yine 21 Arap aydının katledilmesi de aynı tarihe denk düşüyor.

Ortadoğu'da 6 Mayıs, Arap, Türk ve Kürt halklarının tarihine kara bir gün olarak geçse de, bugün egemenlere karşı önemli bir mücadele günü olarak da miras bırakmıştır. 

Osmanlı'nın son dönemlerinde, İttihat ve Terakki'nin iktidarına denk gelen dönemde, Arap halklarının isyan ve özgürlük mücadelesi de yükselmişti. Cemal Paşa,  Avrupalı devletlerle temasta bulundukları, görüşmeler yaptıkları ve Fransa’dan bağımsızlık için açıkça destek istedikleri gerekçesiyle 33 Arap aydınından yakalatabildiklerini şimdi Lübnan’ın sınırları içerisinde bulunan Âliye kasabasında kurduğu bir askeri mahkemeye sevketti. Yargılananlar arasında Arap dünyasının önde gelen entelektüellerinin yanı sıra gazeteciler, Osmanlı Parlamentosu’nun bazı Arap üyeleri ve bir de rahip vardı. Çoğu idama mahkûm oldu ve 1916’nın 6 Mayıs’ında da Şam’ın “Merce” ve Beyrut’un “Burc” meydanlarında asıldılar. Yakalanamayanlar da gıyaplarında idama mahkûm edildiler ve mahkûmların aileleri başta olmak üzere binlerce Arap, Anadolu’nun değişik yerlerine sürgüne gönderildiğinden, Suriye ve Lübnan Arap halkları 6 Mayıs'ı "Şehitler günü" olarak anıyorlar.

Yine 6 Mayıs, Türkiye emekçi halkları açısından da kara gün ama bir o kadar da mücadele ve umut günü olarak her yıl karşılanıyor. Türkiye halklarının devrimci önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, 6 Mayıs 1972'de cellada kendilerini teslim etmeden ve son sözleri ‘Yaşasın halkların kardeşliği’ diyerek tarihe iz bıraktılar.

'PATLAMA ŞAM'IN DIŞINDAN DA DUYULMUŞ'

Kürt halkı ve Kürdistan açısından ise daha yakın bir tarihe, yirmi yıl öncesine uzanan anlamı var 6 Mayıs'ın. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı katletmeye yönelik bir araba dolusu patlayıcının Şam'ın ortasında patlatıldığı bir gün. Patlayıcı dolu araba eğitim alanı olarak kullanılan çiftlik evinin yaklaşık yüz metre uzağında başka bir çiftlik evinin yakınında patlatılmış, patlamanın etkisiyle yakındaki ev yerle bir olmuş ve evde bulunan iki çocuk hayatını kaybetmişti. Patlamanın şiddeti Şam’ın her tarafından duyulmuş ve hissedilmişti.

Bu patlama tüm ayrıntılarıyla henüz aydınlatılmamış durumda ama amacının Öcalan’ı hedeflemek olduğu kesinliğe ulaşmış durumda.

Bu patlamanın olduğu dönemde Şam’da yaşayan ve PKK çalışmalarına bir yurtsever olarak katılan Serhan Romi, o günü şöyle anlatıyor:

"Ben o dönemlerde Şam’da Hacer Esved Mahallesi'nde oturuyordum. Şam’daki patlama gece saat 10 civarlarında oldu. Patlama olduğunda biz evde idik. Benim evimle patlamanın olduğu yerin mesafesi yaklaşık on kilometre vardı. Ama patlamanın sesi Şam’ın çok dışından duyulmuş.  Çok büyük bir patlama sesiydi ve herkes evinden çıkarak şaşkın şaşkın ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ne taraftan geldiğini anlamaya çalıştık. Ertesi günler yanımıza arkadaşlar geldiğinde öğrendik, olayın iç yüzünü. Onların bize aktardıklarından öğrendik ki, Türk devleti Başkan Apo'yu katletmek için böyle bir araba dolusu patlayıcıyı eğitim gördükleri çiftliğin yakınında patlatmış. Onların bulunduğu yere park etmeye cesaret edememişler ki, yüz metre yakındaki başka bir çiftliğin yanına bırakmışlar. Bu patlamada iki çocuk hayatını kaybetmişti. Daha sonra bir tanıdık devlet görevlisine de sordum, o da bunu yapanların Türk devleti olduğunu söyledi."

'ROJAVA HALKI BAŞKAN'DAN ETKİLENDİ'

Şam’da patlatılan bu bombanın Kürt halkının umutlarını yıkmak amaçlı olduğuna vurgu yapan Romi, şöyle devam ediyor:

"Bu patlamayla Kürt halkını başsız bırakmak istediler. Başkan’ın üzerine böyle bir olayın gerçekleştirilip öldürülmeye çalışılması başta bir moral bozukluğu yarattı ama sonra duyduğumuzda, bir şey olmadığını öğrendiğimizde herkesin morali yükseldi. Başkan’ı Rojava'da halkın büyük bir kısmı doğrudan gördü, tanıdı. Ondan etkilendi, onun büyüklüğü ve Kürt halkına verdiği umut yüksek oldu. Böyle bir olay başarıya ulaşsaydı halkımız çok büyük bir yıkımın içine girecekti."

'BAŞKAN APO'DAN SONRA FİKRİMİZ VE YÖNÜMÜZ DEĞİŞTİ'

PKK’yi önce 'Apocular' olarak duyduklarını belirten Serhan Romi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı nasıl tanıdığını ise şöyle anlatıyor:

"Ben Önder Apo’yu aynı mahallede kaldığımız Celal Aloş’un evinde, 1981'in kış mevsiminde tanıdım. Biz evde birkaç kişiydik. O da yanında iki kişiyle beraber geldi. Bir süre sonra konuşmaya  başladı. Yaklaşık bir saat kaldı. Sonra oradan ayrıldı. Önce Filistinlilerin durumunu anlattı. Sonra Kürtlerin durumunu anlatmaya başladı. Kürtlerin birbirini tutmasını, bırakmamasını istedi. Biz Başkan'ı tanımadan önce Kürtlük adına hareket ettiğini söyleyen başka partilere sempati duyuyorduk ama Başkan'ı görüp onu dinledikten sonra fikrimiz de, yönümüz de değişti. O oradan ayrılınca biz ilk önce onun heybeti üzerine konuştuk. Heybeti her şeyden önce dikkati çekiyordu. Önderliği ikinci defa görüşüm 1988'de oldu. Bekaa’daki kampa erzak götürdük. Erzak’ı bırakınca dönmem gerekiyordu ama dediler, 'Önderlik gelecek, görmek ister misin?' Ben de 'tabii, nasıl görmem' diyerek kaldım. Bizim dışımızda da insanlar vardı. Merak edip gelenler çoktu."