Türkiye’nin Suriye ve Rojava’yı işgal oyunları...-Seyit Evran

Türkiye, Suriye ve Rojava’ya karşı uluslararası güçleri çizgisine çekmek için, kullandığı son kozlarını da tüketti. Son olarak ellerinde İncirlik hava üssünün açılması ve mülteciler kozu kalmıştı...

Türkiye, Suriye ve Rojava’ya karşı uluslararası güçleri çizgisine çekmek için, kullandığı son kozlarını da tüketti. Son olarak ellerinde İncirlik hava üssünün açılması ve mülteciler kozu kalmıştı. Bunu da çok sinsi bir şekilde kullandı. Türk hükümeti, Kürtlerin Tel Abyad’ı özgürleştirmesinden sonra İncirlik hava üssünü ABD ve Uluslararası koalisyon güçlerine açarak son kozunu da oynadı. AB ülkelerine karşı ise, ‘kapıları açar mültecileri salarım’ tehdidi ile kendince bazı sonuçlar elde etti.  Oynadığı bu kozlarla önce Viyana toplantılarına dahil oldu. Ardından Suudi ile birlikte Riyad toplantısını gerçekleştirdiler. Gerçekleştirilen Riyad toplantısı ile 3. Cenevre konferansına hazırlandılar. Cenevre konferansı istedikleri gibi gitti. Ama öyle bir noktaya geldi ki, ABD ile restleşecek bu duruma düştü.  

ÇETELER İLE BAĞLANTI YOLLARI KESİLDİ

Türkiye, ABD ve uluslararası güçlere şantaj yapmakla, Rojava iradesini konferansa katmamakla bir başarı elde ettiğini düşündü. Konferansa askeri muhatap olarak katmayı başardığı El Kaide kökenli Cehpet El Nusra, Ehrar Şam ile onların denetimindeki gruplarla, Suriye ve Rojava’da etkili olacağı hesaplarını yaptı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Türkiye’ye bağlı  gruplar, önce bazı koşullar öne sürdüler, sonra bu koşullar kabul edilmezse çekilirik tehdidinde bulundular. Kürtler ve bu çete gruplarının şantajını gören ABD, Rusya ve diğer batılı güçler o günden itibaren Cenevre-3 konferansının bittiğini anladılar. Konferans bu sebepten dolayı ‘ertelendi’.

Konferansın başlamasından birkaç gün önce, Baas Rejimi ile Rusya ve Hizbullah güçlerinden oluşan güçlerin Halep çevresinde başlattığı harekat gelişmelerin seyrini değiştirdi. Birkaç gün içinde bu güçler iki yıldan fazladır kuşatmada olan Alevi kasabaları Nubul ve Zehre’ya ulaşıp koridor açtılar. Rusya hava desteğindeki rejim güçleri ile İran ve Hizbullah güçlerinin ortak operasyonu ile iki gün içinde bu koridor açıldı. Rejim Nubul ve Zehraya ulaştı. YPG ile Azaz-Afrin-Bab arasındaki bölgede örgütlü ve etkili olan Ceyş El Suwar ve QSD güçleri de Afrin’in güneyinden harekete geçerek çetelerin elinde olan Afrin köyleri Çatal Ziyaret ile Xirabkê, doğunda Keştear, Şıwarıx, Faysalın değirmeni gibi köyleri çetelerden temizlediler. Ardından 4 yıldır zaman zaman çetelerin, zaman zaman rejim güçlerinin eline geçen Şehba olarak adlandırılan Tıl Rıfat, Deyir Jemal gibi ilçeler ile Tel Aran, Tel Hasıl, Ehraz ve Sed Şeheba gibi alanları özgürleştirme hareketini başlattıldı. Kısa süre içinde Azaz’ın yaklaşık 13 km güneyine düşen ve 2013 yılında DAİŞ tarafından rejimden alınan Mınıx askeri hava üssü de çetelerden temizlendi. Bu operasyonlar sonucu Nusra, Ahrar Şam, Sultan Murad gibi çetele gruplar ile Türkiye arasındaki bağlantı kesildi. Bu çok önemli bir gelişme zira bu gruplar Türkiye adına bölgede konumlanmış durumdalar. Türk devlet, çeteleriyle bağlantılarının kesildiğini görünce daha fazla hırçınlaştı. Afrin’e saldırmakla Kürtleri, Rojava’yı tehdit etmeye başladı. Ancak bunu ‘YPG Azaz’a saldırdı, YPG Azaz’ı alıyor’ propagandasıyla yapmaya çalışıyor. Dün akşama doğru Türk ordusu bunu gerekçe yaparak, Azaz’ın güneyine düşen Afrin’in Maranaz köyü ile Minix hava alanı çevresini obüs toplarıyla vurdu. Bu saldırı  belli aralıklarla sabaha kadar da sürdü. Türk ordusunun YPG mevzileri diye vurduğu yerlerde, YPG’nin değil Ceyş El Suwar güçlerinin mevzileri var. Ceyş El Suwar güçleri Azaz Türkmenleri ile Şehba mıntıkasında yaşayan Kürtler, Araplardan oluşan bir güçtür. ÖSO içinde yer alan bir güçtür. Bazı yöneticileri Türkiye ile çeşitli dönemlerde görüşmelerde bulundular. Bu gücün komutasında yer alanlar Azaz’ın Tel Şehir, Düdyan, Çobanbey, Karagöz köylerinden olan Türkmenlerdir. Türkiye şimdi mevzilerini obüslerle vurduğu Ceyş El Suwar grubu Suriye topraklarının özellikle Azaz ve Bab, Jerablus, Mimbij, Afrin arasında kalan bölgede yaşayan halkın çocuklarından oluşan bir güçtür. Türkiye, dışarıdan devşirme militanlarla kurulan ve desteklediği Nusra vb. grupların yanında yer alıp, Suriye ve Rojava halklarının çocuklarından oluşan insanları vurarak işgalci ve egemenlikçi amaçlarını ortaya koyuyor. Türk hükümet, bir kez daha Suriye iç savaşının baş sorumlusu olduğunu, bu saldırılarla göstermiş bulunuyor.

Türkiye sadece Maranaz köyü ile Minix hava alanını vurmuyor. Bununla birlikte birkaç gün önce Ceyş El Suwar ile QSD güçlerinin çetelerden temizlediği Deyir Jemal kasabasını da vuruyorlar. Bunun yanı sıra Qastel Cindo köyünün üst tarafında yer alan Çiyayê  Parsênin eteğindeki Afrin’in Yazıbağ köyünü de obüslerle belli aralıklarla vuruyor. Yazıbağ köyü 2014 yılındaki Qamışlo serhildanına kadar Afrin’e bağlıydı. Serhildandan sonra Suriye Baas Rejimi tarafından politik oyunlarla Azaz’a bağlandı.

DÜN GECEDEN BERİ TEL RIFAT VE DEYIR CEMAL ÇEVRESİ BOMBALANIYOR

Türkiye’nin Suriye ve Rojava’ya yönelik izlediği politikalar tek tek çöktü. Rusya savaş uçağını düşürdükten sonra askeri planları ve politikaları tamamen dibe vurdu. 3. Cenevre konferansı ile diplomasisi de tamamen çökünce, Türkiye, şimdi bölgesel bir savaşa neden olabilecek girişimlerde bulunuyor. Bu yüzden, dün akşam saatlerinden itibaren Afrin ve çevresine obüs toplarıyla saldırılarda bulunmaya devam ediyor. ABD dahil bir çok güç bu saldırıları ‘kaygı verici’ buluyor. Dün gece saldırılarını Minix Askeri üssü, Deyir Cemal kasabası ile Ceyş El Suwar ve QSD güçleri tarafından kuşatılıp yer yer içine girdikleri Tıl Rıfat’a yönelik obüs saldırılarını sürdürüyor. Tıl Rıfat’ta Nusra ile Ahrar Şam güçleri var. Ceyş El Suwar Tıl Rıfat’ı bu gruplardan temizlemek istiyor. Türkiye ise, Ceyş El Suwar gücüne karşı Nusra ve Ahrar Şam’ın yanında yer alarak, onları destekleyici tarzda obüs toplarıyla Ceyş El Suwar güçlerinin mevzilerini, ‘YPG  mevzileri’ diye yansıtarak vuruyor. ABD ilk tepkisini Halep’in kuzeyindeki gelişmeleri kaygı verici olarak görüyoruz şeklinde gösterdi. Türkiye’nin devam etmesi durumunda tepkilerinin nasıl olacağı zamanla ortaya çıkacak. Rusya’nın şu ana kadar herhangi bir resmi tepkisi gelmedi. Ancak alandan aldığım bilgilere göre, savaş uçaklarının bölge üzerinde yoğun uçuşlar yaparak olası bir Türkiye saldırısını bekledikleri yönünde. Buda aslında Türkiye’nin daha da ileriye gitmesi durumunda bölgesel savaşın başlaması anlamına gelecektir.  Türkiye böyle bir girişimde bulunur mu şimdiden kestirmek zor. Ancak Bakurê Kürdistan’da yaşadığı yenilgi ile Suriye’de tüm politikalarının çökmesi, iflas etmesi böyle girişimleri sürdürebilme ihtimalini yükseltiyor. Zira diplomatik ve siyasal alanda kaybettiğini savaşla, katliam ve soykırımla kazanacağını düşünen bir yönetim var Türkiye’de. Birde zaten kaybettik herkese kaybettirelim mantığı Türkiye’de daha hakim. Buda Türkiye’nin kaybederken kendisiyle birlikte herkese kaybettirme gibi bir yol izleyebileceğini gösteriyor. Savaş ve kan üzerine kurgulanmış bu tehlikeli oyunun nereye varacağını bekleyip göreceğiz.