‘Türk devleti çetelere yine ağır silahlar gönderdi’

Ceyş El Suwar komutanlarından Ebu Hecî, Türkiye’nin geçtiğimiz hafta Kürt karşıtı çetelere ağır silahlar gönderdiğini belirterek Ankara’nın bölgeye askeri olarak girmeye hazırlandığını söyledi.

Ceyş El Suwar komutanlarından Hecî, MİT'in Rojava Devrimi'ni tasfiye etme planları yaptığını ve Türk devletinin bu çerçevede SUK çeteleriyle ilişkide olduğunu kaydetti. Hecî, "Türk devleti geçtiğimiz haftalarda İlmintar-Hawar-Kilis hattından çetelere ağır silah, füze, doçka monteli arabalar geçirdi" bilgisini verdi. DAİŞ'in Kilis'e roket atmasını 'senaryo' olarak yorumlayan Hecî, "Türk devleti bölgeye ‘DAİŞ çetelerini’ çıkarma bahanesiyle girecek. Ve bölgede Rojava Devrimi'nin tasfiyesine yönelik planlar içerisinde olacak" diye konuştu. Hecî, ABD ve Rusya’yı da sorumlu davranmaya ve saldırılar karşısında tutum almaya çağırdı.

Ceyş El Suwar komutanlarından Ebu Hecî ile Ezaz-Efrîn-Şehba bölgesi ve Şêx Meqsûd Mahallesi'ne yönelik saldırıları; bu bölgeler üzerindeki planları; Türk devletinin SUK ve ENKS çeteleri ile ilişkisini konuştuk...

Til Rifat, Eyn Deqne, Minix ve çevresinde son durum nedir?

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz haftalarda SUK ve ENKS çeteleri Türk devletinin aktif desteği ile QSD bileşenleri Ceyş El Suwar ve YPG/YPJ savaşçılarının Til Rifat, Eyn Deqne, Bilelon, Birad, Minix'teki mevzilerine saldırmıştı.

YPG/YPJ ve Ceyş El Suwar savaşçılarımızın karşılık vermesi üzerine başlayan şiddetli çatışmalar saatlerce sürmüştü. Öte yandan SUK ve ENKS çeteleri bu saldırılara paralel olarak Ezaz hattından YPG/YPJ ve Ceyş El Suwar savaşçılarımızın Ezaz’ın 3.5 kilometre güneyi ve Efrîn’in doğusunda yer alan Vîlata Qazî mevzilerine de ağır silahlarla bir saldırı düzenlemişti.

SUK ve ENKS çetelerinin Til Rifat, Eyn Deqne, Bilelon, Minix‘teki tüm YPG/YPJ ve Ceyş El Suwar güçlerimiz tarafından püskürtülmüş, onlarca çete ölü ele geçirilmiştir. Bu alanlarda çetelerin Türk devleti ile olan ilişkisine dair birçok belge de ele geçirilmiştir. Bu ele geçirilen belgelerde, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin de çeteler ile olan ilişkisi bir kez daha kanıtlanmıştır.

Güçlerimizin ele geçirdiği bu belgeler gerekli QSD’nin uzman birimlerince inceleniyor. Ayrıca Til Rifat, Eyn Deqne, Bilelon, Birad, Vilat Qazi, Minix‘te yaralanan 60'ın üzerinde SUK ve ENKS çetesi tedavi için Kilis’teki hastanelere gönderildi.

Çetelerin Kilis’te tedavi edilmesi ne anlama geliyor?

Bu Türk devletinin çeteler olan ilişkisini aslında çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Türk devleti ve ordusu Cerablus-Ezaz hattında çetelerin rahat bir şekilde dolaşmasına ve sınır geçişlerine izin veriyor.

Gerek burada ölü ele geçirdiğimiz çetelerin üzerinden gerekse de özgürleştirdiğimiz alanlarda ele geçirdiğimiz belge ve dokümanlarda, Türk devletinin çete gruplarına sadece silah, cephane, lojistik desteği vermediği, aynı zamanda çete gruplarına sağlık hizmeti de verdiği ortaya çıktı.

Yine bize ulaşan bilgilere göre ve basında yer alan bilgi ve belgelere göre, çetelere Türkiye sınırında da sağlık yardımı yapılıyor. Sınırda kurulan iki sahra hastane ve Hatay Yayladağ’da olan Yamadi hastaneleri çetelerin hizmetine sunulmuş durumda. Hatay-Ezaz sınır hattında da 24 saat dönüşümlü olarak çeteler için ambulanslar bekletiliyor.

Tüm bunlar göz önüne alındığında ortaya tek bir anlam çıkıyor. O da, Türk devletinin kendi halkına vermediği sağlık hizmetini, çete gruplarına vermesidir.

MİT'İN PLANI VE GÖREVİ NE?

Rusya’nın İdlip, Efrîn ve Ezaz hattını uçaklarla vurmasının ardından Hatay hattı üzerinde çetelerin Türkiye’ye geçişleri hızlandı. Bu geçişleri kim organize ediyor?

Hatay-Kilis hattında Efrîn sınırları dışında olan bölgeler de Türk devletinin desteklediği hatta bir kısmını kendisinin kurduğu SUK çetelerinin işgali altında bulunuyor. Hatay-Kilis hattında sınırın Suriye tarafında SUK çetelerinin işgali altında olan bölgelerin karşısı yani Türkiye tarafı da MİT tarafından Rojava-Kuzey Suriye Devrimi'ni boğmaya ve tasfiye etmeye yönelik saldırıları organize etmekle görevlendirilen MİT birimi ve SUK çetelerinin kontrolünde olduğunu biliyoruz.

SUK çeteleri sınırın Suriye tarafında, Türk devleti de sınırın Türkiye tarafında koordine merkezleri kurdu. Özellikle de İlmintar ve Hawar Kilis köylerinde SUK çeteleri Efrîn-Ezaz ve Şehba bölgesine yönelik yeni saldırıları koordine etmek amacıyla bu merkezler kuruldu. Bu merkezlerin ana karargahları Ankara-Kilis-Antep’te. Zaten Efrîn-Ezaz ve Şehba bölgesine hatta Şêx Meqsûd Mahallesi'ne yönelik saldırılar bu ana karargâh merkezlerinden yürütülüyor.

Geçtiğimiz aylarda ve haftalarda tüm dünyanın da şahit olduğu çete geçişleri oldu. Hatay-Kilis hattından İdlip, Hama, Humus gibi bölgelerden getirilen SUK çeteleri Kilis’ten tekrar Suriye’ye Ezaz-Efrîn-Şehba ve hatta Şêx Meqsûd Mahallesi'ne geçiriliyor. Hatay’ın Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yapan çeteler, Kilis’in Öncüpınar Sınır Kapısı’nın karşısında bulunan Bab Es Selame Sınır Kapısı'ndan Suriye’ye geçiriliyor.

Peki, devrimi boğma ve tasfiye etme planı olan MİT birimi sadece çete geçişlerini sağlıyor ve saldırıları mı organize ediyor?

Tabii ki bu MİT birimi sadece saldırıları ve çete takviyesi organizasyonları ile uğraşmıyor. Esas olarak bu saldırıların alt yapısının hazırlanması organizasyonu da yürütüyor. Hatta elde ettiğimiz biligilere göre zaman zaman bizzat bu saldırılarda yer alıyorlar.

MİT ve askeri yetkililerinin İlmintar, Hawar Kilis köylerindeki merkezlere yakın alanlarda Ezaz-Efrîn hattındaki saldırıların alt yapısını oluşturan silah, cephane, lojistik noktaları bulunuyor. Türk devleti tarafından bu noktalara hemen hemen her hafta silah, cephane ve lojistik takviyesi yapılıyor. Tabii sadece Türk devleti değil, Suudi Arabistan ve Katar da bu alanlara takviyeler yapıyor.

Geçtiğimiz haftalarda Türk devleti SUK çetelerine silah, cephane, lojistik yüklü tırları Bab Es Selame Sınır Kapısı'ndan geçirerek Ezaz’da SUK çetelerine teslim etti.

Türk devletinin SUK ve ENKS çetelerini, Til Rifat, Minix, Eyn Deqne, Birad vb. alanlarda bozguna uğramalarının ardından ‘acil' kodu ile toplantıya çağırdığı ortaya çıktı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Bu konu ile ilgili bilgiler bize de ulaştı. Türk devleti, Antep'te 'acil' kodu ile 20 üzerindeki SUK çete başını toplamıştı.

Toplantıda MİT ve Genelkurmay’dan yetkililerin de hazır bulunduğu bilgisini aldık. Toplantıda, önümüzdeki süreçte Ezaz-Efrn bölgelerine yönelik saldırı planlarının konuşulduğu da yine bize gelen bilgiler arasında.

Hatta Türk devletinin, SUK ve ENKS çevrelerini tek çatı altında yani Ceyş El Sunnah (Sunni Ordu) çatısı altında birleştirmek istediğini ve bölgede işgal saldırıları yapmak istediği görülüyor.

MİT ve Genelkurmay yetkilileri öncülüğündeki Antep toplantısında, Türk devleti çetelere yeni plan ve görevler verdi. Türk devletinin ortaya koyduğu plan ve görevler kapsamında, Efrîn-Ezaz ve Şehba bölgesinin işgal edilmesi ve hatta Kürtsüzleştirilmesi istenmişti.

SUK çeteleri de Türk devleti tarafından önlerine konulan plan ve projeye bağlı kalacaklarını, verilen görevi ifa edeceklerini ancak kimi talepleri olduğunu toplantıya katılan MİT ve Genelkurmay yetkililerine iletmişti.

'TÜRK DEVLETİNDEN ÇETELERE DESTEK SÜRÜYOR'

Ezaz-Efrîn-Şehba bölgesi ve Şêx Meqsûd Mahallesi'nde Kürt halkı şahsında tüm Suriye halklarının birliğini hedef alan saldırılar düzenleniyor. Bu saldırılar kim tarafından geliştiriliyor ve bu saldırılara öncülük eden SUK çetelerine hangi ülke veya ülkeler destek veriyor?

Türk devleti son haftalarda İlmintar-Hawar-Kilis hattından Ezaz’da konumlanan SUK’a bağlı çetelere yoğun bir şekilde silah, cephane, lojistik desteğini artırdı. Türk devleti bununla da kalmayarak İdlip, Hama gibi alanlardan getirdiği çete üyelerini Bab El Selama Sınır Kapısı'ndan geçirerek Ezaz-Efrîn-Şehba bölgesinde konumlanan çete gruplarına çete takviyesi yaptı.

Özellikle dikkatinizi şu noktaya çekmek istiyorum; Türk devleti geçtiğimiz haftalarda İlmintar-Hawar-Kilis hattından çetelere ağır silah, füze, doçka monteli arabalar geçirdi. Türk devleti ayrıca Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin gönderdiği Dolar ve Riyal parasını çetelere gönderdi.

Daha önce de söylediğim gibi, SUK’a bağlı çete grupları geçtiğimiz haftalarda Til Rifat, Eyn Deqne, Minix, Birad gibi alanlarda konumlanan QSD bileşenleri Ceyş El Suwar ve YPG/YPJ güçlerine yönelik ağır saldırılar başlattılar.

SUK ve ENKS çeterinin Til Rifat, Eyn Deqne, Minix, Birad gibi alanlarda Ceyş El Suwar ve YPG/YPJ güçlerine yönelik tüm saldırıları kırıldı. Bu saldırılar sonrası çetelere ait çok sayıda mühimat ve cephane ele geçirildi. Tabii bununla beraber çok sayıda çete cenazesi de ele geçirildi. Ancak görülüyor ki, SUK ve ENKS ye bağlı çetelerin bugün dahi belli aralıklara Ezaz-Efrîn-Şehba hattındaki saldırıları sürüyor.

Bu saldırgan çete grupları Türk devleti, Katar, Suudi Arabistan ve kısmen de ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun desteğiyle hareket ediyor. Zaten gözlemlerimiz, aldığımız bilgiler ve basında yer alan haberler de bu söylediklerimizi doğruluyor.

'EZAZ-EFRÎN-ŞEHBA BÖLGESİNİ KAPSAYAN ULUSLARARASI PLAN DEVREDE'

ABD, Türk devleti, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin Ezaz-Efrîn-Şehba-Şêx Meqsûd hattında üç aşamalı yeni bir planı olduğundan söz ediliyor...

Sizin de bildiğiniz gibi Ezaz-Cerablus hattını da içine alan Şehba bölgesine yönelik ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar’ın yeni bir gizli plan geliştirdikleri, bölgedeki silahlı çete gruplarını bir çatı altında birleştirerek Şehba’nın kontrol altına alınmasını amaçladıkları gerek aldığımız bilgiler neticesinde, gerekse siz basın emekçilerinin sayesinde ortaya çıkarıldı.

Söz konusu gizli plana göre, bölgede yeni bir güç oluşturulacağından bahsediliyor. Yine ABD’nin havadan ve Türkiye’nin de karadan bombardımanla bu yeni çete gücüne askeri destek sunacağı da aldığımız bilgilerde mevcut.

ABD, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından oluşturulacak ve her türlü destek sağlanacak yeni çete grubuna katılacak olan gruplar da “Kuzey Ordusu (Ceyş El-Şimal)” adıyla organize edilecek. Ancak bu planın büyük hüsranla ve çöküşle sonuçlanacağı açıktır.

Plana göre ABD, Türkiye, Katar, Suudi istihbarat elemanları ile plana konu olan çete gruplarının sözde askeri komutanlarının katıldığı toplantıda, 'terör örgütleri listesi'nde yer almayan tüm tugayların “Kuzey Ordusu (Ceyş El Şimal)” adı altında birleşeceği, Suudi ve Katar'ın da bu yeni oluşuma lojistik destek sunacağı belirtiliyor.

Kuzey Ordusu da (Ceyş El Şimal) Liwa Hemze, Liwa 99, Sultan Murat Tugayı, Suriye Türkmen Cephesi, Fatih Sultan Mehmet, Feyleq Şam, Ebu Amara Taburları, Ehrar El Şam, Feyleq 16, Ceyş El Şam, Suwar Şam, Cebhet El Şamiye ve Nureddin Zenkî vb. gibi grupları içinde barındıracak.

Son dönemlerde birçok kesimin bu plana zemin hazırlamaya dönük demeç ve açıklamalarda bulunmaları dikkat çekiyor.

Bu kesimlerin bir yandan uluslararası koalisyonla işbirliği yapıp DAİŞ çetelerine karşı verilen savaşı meşru gördüklerini beyan ederken, diğer yandan da DAİŞ'e karşı en etkili mücadele yürüten YPG/YPJ ve QSD güçlerine karşı katliam ve savaş fetvaları vermeleri, dikkat çekicidir. Ayrıca anlaşılıyor ki, Ceyş El Sunneh (Sunni Ordu) tutmadı, bunun yerine Kuzey Ordusu (Ceyş El Şimal) kuruluyor.

SUK ve ENKS çete gruplarının Şêx Meqsûd, Ezaz-Efrîn-Şehba bölgesinde QSD güçlerine dönük saldırıları söz konusu. Sizce bu saldırıların özellikle amacı nedir?

SUK’a bağlı çete grupları Suriye savaşının ilk zamanlarında ABD ve batı ülkeleri tarafından ortaya çıkarıldı. Ancak bu grupların ortaya çıkarılması Ortadoğu üzerinde hesapları olan bölge devletlerinin de işine gelmiştir.

Türk devleti, Suudi Arabistan ve Katar’ın Suriye’deki planlarını uygulamak için bu grupları ilk ortaya çıkarılmalarından bu yana desteklemiştir. Türk devleti, Suudi Arabistan ve Katar birçok kez SUK’a bağlı çete grupları üzerinden Suriye’yi işgal etmek istemiştir. Halihazırdaki gelişmeler de bunu göstermektedir zaten.

ABD ve Rusya başta olmak üzere Suriye’deki mevcut savaş ile ilişkilenmiş her devletin planları katil sürüsü DAİŞ, SUK çete gruplarının ömrünü uzatmak olmuştur. Yine bu devletlerin ajandasında Ezaz-Efrîn-Şehba bölgesi ve Şêx Meqsûd'daki mevcut Kürt varlığına son vermek, bölgeyi Kürtsüzleştirmek olmuştur.

Bu saldırıların esasen başka amaçları da bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Suriye’deki krize son verecek Demokratik Federal sistem projesini zayıflatmak ve halkın iradesini teslim almaktır. Zaten daha ilk gün Federal sistemin Suriye toprak bütünlüğünü ve halkların birliğini parçalamaya yönelik bir girişim olduğunu söylediler. Oysa hakikat bunun tam tersidir. Demokratik Federal Sistem Suriye’deki birliği eşitlik, özgürlük ve adalet temelinde daha da güçlendirmeye ve var olan mevcut krizi sonlandırmaya yönelik çok önemli bir projedir.

Saldırıların ikinci amacı ise AKP/Saray’ın Kürtlere yönelik inkar ve imha politikalarını yerine getirme planını içermektedir. AKP/Saray Türkiye’de ve diğer ülkelerde Kürt halkına ve demokratik güçlere karşı savaşmaktadır. O nedenle Suriye’deki ateşkes özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgelerde ihlal edilmektedir.

Diğer yandan DAİŞ çeteleri Ezaz-Cerbalus hattında çok rahat bir şekilde hareket etmektedir. Yine bu noktada uluslararası toplum da DAİŞ’in bu yönlü rahat hareket etmesinden, Suriye’deki ateşkesin bozulmasından ve AKP/Saray’ın işgalci girişimlerinden ve uygulamalarından sorumludur.

'TÜRKİYE, KİLİS SENARYOSUYLA BÖLGEYE GİRMEYİ PLANLIYOR!'

Son haftalarda DAİŞ çetelerinin Kilis’e roket attığı yönünde çokça haber çıktı. Türkiye'nin DAİŞ desteği söz konusuyken, bunun nasıl bir anlamı var?

Bölgeye yönelik çok ciddi planlar olduğu ortada. Bunlarda birisi de son günlerde çokça gündem olan; ‘DAİŞ Kilis’e roket attı!' Bu gerçekten iyi yazılmış bir senaryo! Türk devleti bu senaryo ile DAİŞ ve SUK çeteleri ile olan ilişkilerini perdelemeye çalışıyor ve dünyaya ‘Ben çete gruplarını desteklemiyorum, çete grupları bana saldırıyor’ mesajı vermeye çalışıyor.

Bu senaryonun bir amacı da Türk devletinin Rojava ve Suriye topraklarına girebilecek bir meşruiyet oluşturmak. Zaten esas olarak bu oyun ile bu amaçlanıyor. Türk devleti bölgeye girebilecek koşulları yaratmak için DAİŞ ve SUK çeteleri ile ortak çalışma yürütüyor.

Bu çalışmalar sonuç verirse Türk devleti bölgeye ‘DAİŞ çetelerini’ çıkarma bahanesiyle girecek. Ve bölgede Rojava Devrimi'nin tasfiyesine yönelik planlar içerisinde olacak; bölgeyi işgal edecek. Türk devleti zaten savaşın başından bu yana vekalet verdiği DAİŞ ve SUK çeteleri eliyle Kürt halkına karşı savaştı.

Ancak diyebiliriz ki, Türk devleti bugün fili olarak bölgede yerini aldı. Ezaz bölgesinden aldığımız bilgilere göre, Türk devleti sınır kapısından yardım adı altında bölgeye onlarca hatta yüzlerce araç ile silah, cephane, lojistik geçiriyor. Türk devleti bölgeye geçirdiği silah, cephane, lojistik hatta çete takviyesi ile SUK’a bağlı çete gruplarını bölgede tutmaya devam ediyor.

EFRÎN'İN STRATEJİK ÖNEMİ

Bu bölgeler üzerinde neden bu kadar çok plan yapılıyor? Neden bu kadar önemli?

Türk devletinin Êfrîn-Ezaz-Şehba bölgesindeki hesaplarından birinin de bölgeye girerek QSD güçleri, YPG/YPJ güçleri ile savaşmak olduğu açıktır. Zaten bugüne kadar Türk devletinin ortaya koyduğu pratiğin başka açıklaması da olamaz. Ezaz-Êfrîn-Şehba coğrafik olarak çok önemli. Özellikle Êfrîn çok stratejik bir öneme sahip. Êfrîn, Ezaz ve Cerablus, Mınbiç’e, Halep’i ve İdlip’e tüm bunları da Türkiye’ye bağlayan stratejik bir nokta. Tüm bu bölgeleri birbirine bağlayan önemli ve stratejik bir yer olan Êfrîn’i elde ederek İdlip ile Cerablus’a uzanan geniş hat üzerinde İslam devleti kurmak istiyorlar.

Êfrîn’i ele geçirmeyi başarırılar ise Halep’i de ele geçireceklerdir. Tüm bunlar uzun süreli plan ve projelerin ürünüdür. Bu nedenle de bölge hemen hemen her gün şiddetli saldırılara maruz kalıyor. Bu bölgenin bizim içinde önemi büyüktür. Şehba bölgesini DAİŞ ve SUK çetelerinden temizlememiz durumunda her üç kantonu da birleştirmiş olacağız. Tabii her 3 kantonun birleşmesi Kürt halkı için çok büyük ve önemli bir başarı olacaktır. Hatta sadece Kürt halkı değil, tüm Suriye halkları için büyük bir başarı ve zafer anlamına gelecektir.

Bildiğiniz gibi Rojava-Kuzey Suriye Federasyonu ilan edildi. Bu projenin pratik işleyişinde herhangi bir sorun yaşanmaması adına alt yapı çalışmaları ve tanıtım çalışmaları tüm hızıyla sürüyor. Rojava-Kuzey Suriye Federasyonu'nunda salt siyasal çalışmalar yapmak yetmiyor. Çünkü işin bir de askeri boyutu söz konusu.

Mevcut durumda Rojava-Kuzey Suriye Federasyonu'nun hayat bulması için siyasal ve coğrafik bütünlüğünü sağlamak gerekiyor. Bu da Ezaz-Cerablus ve Mınbiç’in DAİŞ ve SUK çetelerinden temizlenmesi anlamına geliyor. Rojava-Kuzey Suriye Federasyonu ile esas olarak amaçlanan Suriye halklarının özgürlük, adalet, demokrasi istemlerine cevap olabilmektir. Suriye’nin demokratikleşmesini sağlamaktır.

Yani özetle söyleyecek olursak, bizim için bu bölgelerin stratejkliği tüm bu söylediklerimin toplamıdır.

ABD VE RUSYA'YA ÇAĞRI

ABD ve Rusya arasında ateşkes konusunda anlaşmaya varılmıştı. Ancak SUK çete grupları ateşkesi dikkate almıyor. Peki, ABD ve Rusya neden bu konuda herhangi bir girişimde bulunmuyor?

Şubat ayında ABD ve Rusya arasında Suriye’de bir ateşkese varılması konusunda anlaşılmıştı. Bu çok kısa bir süre içerisinde hayata geçirildi. Ancak ABD ve Rusya’nın vardığı bu ateşkesin uygulanmasına saatler kala Şêx Meqsûd Mahallesi'nde YPG/YPJ güçlerine özellikle de sivillere yönelik kapsamlı saldırılar geliştirildi. Ve bu her geçen gün artarak devam etti. Tabii bununla birlikte esas olarak ABD ve Rusya arasında varılan ateşkes büyük oranda ihlal edildi. Hatta kabaca söylemek gerekirse; ateşkes delik deşik edildi!

Burada altı önemle çizilmesi gereken konu aslında, ateşkesin ihlal edilip edilmediği değil, Ezaz-Efrîn-Şehba bölgesi ve Şêx Meqsûd Mahallesi'ne SUK ve ENKS çetelerinin maskesi altında saldıranın Türk devleti, Suudi Arabistan ve Katar olduğunun anlaşılması ve kavranmasıdır. Türk devleti, Suudi Arabistan ve Katar ateşkesi fırsat bildi ve Şêx Meqsûd-Efrîn-Ezaz-Şehba bölgesine saldırdı.

Yine altı çizilmesi gereken bir diğer konu da bu saldırılarda uluslararası alanda yasaklı olan silahlar kullanılmasıdır. BM ve uluslararası kurumlar daha yeni yeni Şêx Meqsûd Mahallesi'nde sivillerin hedef alındığı saldırılarda kimyasal silahların kullanıldığını ve insanlık suçu işlendiğini ifade ediyor.

Yine Ezaz-Efrîn-Şehba bölgesi ve Şêx Meqsûd Mahallesi'ne yönelik saldırılarda çok değerli arkadaşlarımızı da kaybettik. Örneğin Bakur arkadaş, Rüstem arkadaş, Harun arkadaş gibi. Bunlar bizi derinden etkileyen şehadetler oldu. Ancak onların anılarına ve mücadelelerine bağlı kalacak ve onların intikamını er ya da geç alacağız.

Özellikle de şunu söylemek istiyorum; ateşkes kararı alan ABD ve Rusya başta Kürt halkı olmak üzere tüm Suriye halklarına yönelik gerçekleşen saldırıların sorumlusudur. Bu nedenle diyoruz ki, ABD ve Rusya’nın saldırılar karşısındaki sessizliği düşündürücü ve kabul edilemez. ABD ve Rusya’yı sorumlu davranmaya ve saldırılar karşısında tutum takınmaya davet ediyoruz.

...