GÖRÜNTÜLÜ

‘Suriye’yi demokratikleştirme hamlesi başladı’

YPG komutanı Cemil Mazlum, Sirîn ve Hesekê’den sonra yeni bir dönemin başladığına dikkat çekerek, “Rojava’yı savunma sürecini tamamladık. Artık Suriye’yi demokratikleştirme hamlesini başlatıyoruz” dedi.

YPG komutanı Cemil Mazlum, Sirîn ve Hesekê’den sonra yeni bir dönemin başladığına dikkat çekerek, “Rojava’yı savunma sürecini tamamladık. Artık Suriye’yi demokratikleştirme hamlesini başlatıyoruz” dedi.

Türk devletinin, DAİŞ’e yönelik operasyonlarının göstermelik olduğunu söyleyen Mazlum, son günlerde Kobanê’ye yönelik Türk devletinin saldırılarına da tepki gösterdi. Türk devletinden Rojava’ya yönelik tavrını netleştirmesini istedi. 

Sirîn, Hesekê zaferi ardından yeni hedefleri, Türk devletinin, Rojava'ya yönelik saldırıları, DAİŞ operasyonu ve Êfrîn’e yönelik gelişen saldırılara kadar birçok konuda ANF’nin sorularını yanıtlayan YPG Rojava komutanlarından Cemil Mazlum, Kobanê halkına da “Kobanê her zamankinden daha güvenlidir, dönün” çağrısı yaptı.

Sirîn ve hemen ardından Hesekê, DAİŞ çetelerinden temizlendi. Bu zaferleri nasıl değerlendiriyorsunuz, anlamı nedir? 

Her şeyden önce Sirîn ve Hesekê zaferleri tüm halkımıza, şehit ailelerine kutlu olsun. Şimdi, Sirîn başarısının çok büyük bir önemi var. Girê Spî, gibi bir çete merkezi ve Ayn İsa’nin alınması ardından Sirîn’in de çetelerden temizlenmesi yeni bir sürecin ifadesidir. Büyük bir anlam ve öneme sahiptir. Girê Spî ve Ayn İsa’nın alınması ile birlikte bazı Arap şovenistleri, yine bazı ülkelerin basın yayın organları YPG’yi etnik temizlik yapan işgalci bir güç gibi gösteren kara propagandalar yaptılar. Tabi, bu propagandalar halklar tarafından ciddiye alınmadı. Herkes gerçeğin ne olduğunu biliyor, Girê Spî’nin Sirîn ile birlikte Kobanê’ye saldırıların merkezlerinden biri olduğunu herkes biliyor. Bu temelde bu iki saldırı merkezinin YPG denetimine geçmesinin anlamı önemi büyüktür. Girê Spî, zaferimiz karşısında Kobanê’de sivil katliamı gerçekleştiren barbar çetelere bu saldırıyı Sirîn, merkezli olarak planladı ve saldırı bu şekilde gelişti. Biz de bu saldırıya cevap olarak “Kobanê Şehitleri İntikam Hamlesi” çerçevesinde Sirîn’i özgürleştirme operasyonlarına başladık.

Sirîn’in hem bizim açımızdan hem de çeteler açısından askeri ve stratejik önemi çok büyüktü. Şu anda bizim denetimimizde, bu anlamda çetelere büyük bir askeri ve stratejik darbe vurduk. Sirîn ve Hesekê’nin de alınması ile birlikte artık yeni bir dönem başlıyor. 

Çeteler Girê Spî’den hemen sonra Hesekê’yi ele geçirerek, Girê Spî zaferine cevap vermek istedi. Ancak orada da güçlerimiz karşısında ağır bir yenilgi yaşadı. Hesekê’de rejim güçleri ile birlikte yer alıyorduk, DAİŞ, Hesekê’de aldığı tüm bölgeleri rejim güçlerinin elinden aldı. YPG, rejimin koruyamadığı, tutamadığı bu alanları çetelerden temizleyerek özgürleştirdi. Bunun bu şekilde olmasının da anlamı büyüktür. Hesekê’de yaşayan halklar, kimlerin kendileri açısından güvence olduğunu, kimlere güvenmeleri gerektiğini bu şekilde bir kez daha görmüş oldu. 

Yeni bir dönem dediniz, nedir bu yeni dönem? Sirîn ve Hesekê’nin tümden özgürleştirilmesi ile birlikte tüm Suriye için yeni bir süreç başlamıştır. Nedir bu yeni süreç? Hangi gelişmeler üzerinden şekillenecek? 

Şu ana kadar Rojava’da savunma pozisyonunda yer aldık, Rojava’ya saldırılar karşısında daha çok savunma direnişi yürütmek zorunda kaldık. Ancak Girê Spî ve Sirîn’in alınması ile birlikte Rojava’da savunma hattımızı tamamladık. Bundan sonra bu hatlarımızı güçlendireceğiz. Artık yeni aşamada Suriye’nin demokratikleştirilmesi hamlesine geçilmiştir. Suriye’de yaşayan halklar da bunu bekliyor. Suriye’de yaşayan Arap, Ermeni, Asuri, Süryani, diğer inanç ve kültürler demokratik bir Suriye inşasının halkların savunma gücü olan YPG ile mümkün olabileceğine inanıyor. YPG sadece Kürt halkının, Rojava’nın savunma gücü değildir. Bunu artık Suriye halkları da görmeye başladı ve bu şekilde kabul ediyor. Cizîr Kantonu’nda Kobanê’ye kadar, tüm halklar gerçek demokrasi gücünün YPG olduğunu biliyor, bu temelde YPG’ye katılıyor. Farklı halklardan gençlerin, kadınların YPG’ye katılması, ilgi göstermesi artık YPG’nin sadece Rojava’nın değil tüm Suriye’nin demokrasi gücü olduğunu gösteriyor. Biz de bu temelde, yeni aşamada Suriye’nin demokratikleştirilmesi, DAİŞ çetelerinden temizlenmesi için gereken neyse onu yapacağız.

Artık sadece Rojava’yı savunan bir konumdan çıktık, yeni bir aşamaya geçtik. Yeni aşama da demokratik bir Suriye inşası için her alanda çetelere ve demokrasi düşmanlarına karşı mücadele etmektir. Tabi bu yeni aşama tüm Ortadoğu’da yeni bir sürecin başlangıcıdır, artık Ortadoğu gelişmelerini de etkileyecek bir gelişmedir. Şu ana kadar Suriye ve Rojava’da kendisini çetelere karşı kanıtlayan, pratiği ile halklara güven veren tek güç YPG’dir. Yeni aşamada da YPG Suriye’nin ve Suriye halklarının temel savunma gücü olacaktır. Bundan sonra Burkan El Fırat, ÖSO içerisinde demokratik yaklaşımı olan gruplarla, yine demokrasi isteyen önemli Arap aşiretleri ile ortak bir şekilde genel Suriye demokrasisinin inşası için mücadele etme aşamasını başlatmış bulunuyoruz. Kobanê’de zaten Burkan El Fırat çatısı altında Arap halkının temsilcileri ile birlikte hareket ediyoruz. Bundan sonra da her alanda Arap ve diğer halkların temsilcileri ile ortak hareket etmeye hazırız. Demokratik Suriye’yi halklarla birlikte kuracağız ve savunacağız. 

Sirîn, hamleniz devam ederken Kobanê’nin batısında Türk ordusu, tanklarla güçlerinize ait mevzilere saldırı gerçekleştirdi. Sirîn’in özgürleştirilmesiyle birlikte Kobanê ve Sirîn üzerinde Türk savaş uçakları uçuşlar yapmaya başladı. Bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Türk devletinin Rojava’ya yönelik rahatsızlığı artık herkesin bildiği ve inkar edilemeyecek bir olgudur. Mevzilerimize yönelik saldırı da bizimle birlikte harekete eden ÖSO taburları da hedef alındı. Arkadaşlarımız yaralandı, yine Sirîn’in özgürleştirilmesi ardından savaş uçakları uçuşlar gerçekleştirmeye başladı. Biz tabi ki açıklamamızda da belirttik, Türk devletinden açıklama bekliyoruz. Türk devleti DAİŞ ile mücadele ettiğini iddia ediyor, eğer DAİŞ ile mücadele etmekte samimiyseniz; Derika Hemko’dan Êfrîn’e kadar yüzlerce kilometre sınırı DAİŞ’e karşı koruyan, DAİŞ çetelerine karşı en önemli mücadeleyi vermiş, DAİŞ çetelerini yenilgiye uğratan tek güç olan YPG’ye ve alanlarına yönelik bu saldırıların anlam nedir? Türk devleti DAİŞ çetelerine karşı mücadele edecekse, topraklarında barınan, binlerce DAİŞ üyesine karşı operasyon yapsın, mücadele etsin. Bu yapılanlar uluslararası hukukun çiğnenmesi anlamına geliyor. Türk devleti bu saldırı ve uçuşları DAİŞ’e alan açmak, daha rahat hareket etmesini sağlamak için yapıyor. Sirîn ve Kobanê üzerinde gerçekleşen uçuşların anlamı budur. Koalisyon uçaklarının uçuşunu engelleyip, kendi uçaklarını devreye sokuyorlar ve bu şekilde DAİŞ’in rahat hareket etmesini sağlıyorlar. Zira uçuşların hemen ardından DAİŞ çeteleri batı hattına ağır silah yığınağı yaparak Kobanê’ye saldırdı. Bu yığınağı işte bu alan açma sayesinde gerçekleştiriyorlar. 

Türk devletinin samimiyeti konusunda bizde ciddi kuşkular uyandıran bu saldırı ve uçuşların derhal açıklamasının yapılmasını istiyoruz. Bugüne kadar Türk devleti ile pratikte bir sorun yaşamadık. Şah Süleyman Operasyonu’nda ortak hareket ettik. Şah Süleyman Operasyonu YPG’nin desteği ile yapıldı. Şimdi ise bu yaklaşım Türk devletinin bize karşı düşmanca bir tutum içerisinde olduğu yönünde kuşku uyandırıyor. Türk devletinin bize düşmanlık yaptığını düşünmek istemiyoruz. Bu nedenle yüzlerce kilometre sınır komşumuz olan Türk devletinden açıklama bekliyoruz. 

Aynı dönemde Êfrîn’e El Nusra çeteleri eliyle bir saldırı girişimi oldu. Son yaşanan gelişmeler ışığında bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Êfrîn’e dönük saldırı planı yeni değil aslında. Özellikle İdlib’in alınması ardından bu tarz bir saldırı bekleniyordu. İdlib’in alınmasında ortak harekete eden güçlerin bundan sonra ki hedeflerinden birinin Êfrîn olacağı tahmin ediliyordu. Tabi ki zamanlamanın Sirîn, zaferimize denk gelmesi tesadüf değildir. Türk ordusunun saldırılarından tutun, batı da gerçekleşen saldırı ve Êfrîn saldırıları birbiri ile bağlantılı saldırılardır.

Hesekê’de, Sirîn’de çetelere vurulan ağır darbeler tabi ki pratikte bir arada olmayan ama Rojava devrimine düşmanlık konusunda fikir birliği olan güçleri aynı anda harekete geçirdi. Bu güçlerin Rojava ve Kürt halkının kazanımları söz konusu olduğunda hemen bir araya gelerek ortak hareket ettiklerini, birbirilerini desteklediklerini biliyoruz. Tabi bundan sonra, zaferlerimizin ardından bu güçlerin tavrı, ne yapacakları da giderek netleşecektir. Biz her türlü yaklaşıma hazırız. Cizîr’den Êfrîn’e güçlerimiz her duruma hazır. Zaten Êfrîn, saldırısı da hemen karşılık buldu ve çeteler darbe yedi. Oradaki güçlerimiz de her şeye hazırlıklıdır. 

Türk devleti Suriye sınırları içerisinde DAİŞ’e karşı bazı operasyonlar yaptığını öne sürdü. Bu operasyonlarda DAİŞ noktaları etkili olarak hedeflendi mi, yoksa daha çok Kürt halkına yönelik saldırıları gizlemek için göstermelik operasyonlar mı yapıldı?

Öncelikle şunu belirtelim; DAİŞ’e karşı kim mücadele ederse, kim direnirse başta insani görevini yerine getirmiş olur. Bu kapsamda Türk devletinin DAİŞ’e karşı düzenlediği operasyon olumludur. DAİŞ’e karşı gerçekleşen bir operasyonu olumsuz bulmamız beklenemez. Ancak şunu net bilmek gerekiyor; Türk devletinin DAİŞ’e karşı operasyonu göstermelik bir operasyondur. Gözlemleyebiliyoruz, Türk devletinin “DAİŞ’i vurduk” dediği tüm noktaları takip ettik ve herhangi bir saldırı olmadı. Türk devleti DAİŞ’in vurulması gereken noktalarını, hatlarını vurmadı. Daha çok boş alanlarını vurdu. Yani pratikte, göz önünde öyle DAİŞ’in etkili olarak vurulduğunu gösteren bir durum yoktur. 

Son olarak sizin de bildiğiniz gibi, DAİŞ tanklarını, toplarını Türk devletinin karakolunun karşısında, Fırat Nehri’nin Cerablus hattında konumlandırdı. Türk ordusunun gözü önünde Kobanê’ye saldırdı. Neden bir uçak kalkıp DAİŞ’in ağır silah gücünü vurmadı. “Operasyon” diyorlar, “DAİŞ ile mücadele ediyoruz” diyorlar ama gözlerinin önünde DAİŞ’in ağır silah gücünü vurmuyorlar. Türk devletinin DAİŞ operasyonu, şeklidir, göstermeliktir. Gerçeği yansıtmıyor. 

DAİŞ çeteleri ile mücadele ederken şehit düşen 13 YPG savaşçısının cenazesi günlerdir Türk devleti tarafından Silopi, sınır kapısında 50 derece sıcağın altında bekletiliyor. Cenazeler ailelerine verilmiyor. Bunu nasıl görmek gerekiyor?

İşte göstermelik operasyonlarla aynı şey, DAİŞ’e karşı mücadelede samimiyetsizliğin bir başka işareti. DAİŞ çetelerine karşı mücadele ettiğinizi iddia edecekseniz ama bir yandan da bu çeteye karşı direnebilen, yenilgiye uğratabilen, en kahramanca savaşan YPG savaşçılarının cenazesine başta insani olarak kabul edilemeyecek bu uygulamayı reva göreceksiniz. Her şeyden önce insani bir şey değil, düşmanlık ahlakında bile bu yoktur. Kaldı ki biz Türk devletine düşman değiliz, düşman dedikleri DAİŞ’i yenebilen, direnebilen tek gücüz. Bu yaklaşımlar Türk devletinin samimiyetsizliğini gösteriyor. Bu durumu kamuoyu vicdanına bırakıyoruz, kamuoyu değerlendirsin. Zaten tüm insanlık ve dünya yaşananları görüyor. Biz Türk devletini bu tutumundan vazgeçmeye çağırıyoruz. 

15 Eylül 2014’teki saldırıdan dolayı toprağını terk etmiş olan Kobanêlilere ne diyeceksiniz?

Kobanê halkı büyük zorluklar yaşadı, bu zorluklara direndi, evlatlarını kaybetti. Son olarak DAİŞ çetelerinin saldırıları karşısında zorunlu olarak topraklarını terk ettiler. Kahraman şehitlerimizin direnişi ile Kobanê ve çevresi DAİŞ çetelerinden temizlendi. Son olarak Kobanê’ye saldırıların merkezi olan Girê Spî ve Sirîn kasabası da çetelerden temizlendi. Bu iki bölgenin temizlenmesinin güvenlik açısından ne anlama geldiğini en iyi Kobanê halkı biliyor. Artık savunma hatlarımızı tamamladık, sistemimizi oturtuyoruz. Kobanê halkı rahat olsun, Kobanê her zamankinden daha güvenli Kobanêlilere çağrımız; bir an önce gelin, topraklarınıza dönün. Topraklarınız her yerden daha güvenlidir.