Şeyh Said’in fedaisi Mehê Evdî ve yüzyıllık ihanet - Zana Azadi

Şeyh Said isyanından bu yana 91 yıl geçti. Ama katliam ve acılar da aynı... Katliam yapanlar aynı ve katliama uğrayanlar da aynı...

Şeyh Said isyanından bu yana 91 yıl geçti. Ama katliam ve acılar da aynı... Katliam yapanlar aynı ve katliama uğrayanlar da aynı...

O zaman Şark Islahat Planı vardı. Şimdi ise Çökertme Planı var. 

Bu planlarla Kürtlere soykırım yapıldı, yapılıyor.

1925-1930’larda Kemalist CHP, Kürt Soykırımı’nın mimarı idi.

Şimdi ise Yeşil Kemalist AKP, Kürt Soykırımı’nın mimarıdır.

Şeyh Seitlerin döneminde direnenler vardı. İhanet edenler de vardı.

Kürt halkı, direnenlere Şeyh Said’in Fedaileri, ihanet edenlere Roma Bêbext (Kürtler o dönemde Türk devletini Bizansların devamı olarak görüp böyle tanımlarlardı) veya Hukmatın-Hükümet- Çeteleri derdi.

Şeyh Said’in Fedailerinden en önemli olanları, Amed şehir merkezini Türk devletinin işgalinden kurtarmak için seçilenlerdi.

Şeyh Said’in bu fedaileri, farklı aşiret savaşçıları içinde en yiğit ve en cesaretli olanlardan  oluşturulmuştu. Ağırlıkta Amed’in kuzeyindeki dağlık alanlarda yaşayan aşiretler içinden gönüllülük esasına göre seçilmişlerdi.

İşte bu fedailer, bazı gizli yollardan Amed şehir merkezine girerler.

O dönemde Amed şehir merkezi, şu anda YPS savaşçıları ile Türk devletinin savaşına sahne olan sadece Sur’dan ibaretti.

Amed şehir merkezi, Amed Kalesi ve İç Kale’den oluşuyordu. 

O zaman ne Yenişehir ne Ofis ne Rezan (Bağlar) ne de Peyas (Kayapınar) vardı.

Şeyh Said’in Fedaileri savaşın başlangıcında Türk ordusuna karşı üstünlük sağlarlar.

Roma Bêbext, Şeyh Said’in Fedaileri karşısında bozguna uğrayacağını anlayınca bilinen hilelere başvurur.

Önceden hapishanelerden çıkardığı bazı çeteleri devreye sokar. Bu çeteler vasıtası ile Amed esnafının mal ve mülkünü yağmalar. Talan eder. Hırsızlıklar alır başını gider.

Romê Bêbext bu yaptıklarını Şeyh Said’in Fedaileri yaptı diye propaganda yapar. 

Bu yöntemle savaşın seyrini değiştirir. Bazı esnaf kesimini de yanına çeker ve Şeyh Said’in Fedaileri’ne karşı savaştırır. Bu durumdan dolayı Şeyh Said’in Fedaileri zorunlu olarak geri çekilirler. 

Tekrardan geldikleri dağlara yönlerini verilir.

Bu fedailer içinde biri vardı. O’nun ismi Mehê Evd (Mehmet Gürkan) idi.

O zaman Licê’ye şimdi ise Çewlîg’in Darahênî ilçesine bağlı olan Gelîyê Şernan’ın-Gelîye Rîz- Xizginos köyündendi. Şernan aşiretine mensuptu. O da Şeyh Said’in diğer fedaileri gibi Kürtlerin doğal savunma kaleleri olan ve Xizginos köyünün de içinde bulunduğu dağlara çekilir.

Türk devleti, 1925 yılındaki Şeyh Sait Serhildanı’ından 2 yıl sonra 1927’de Pêçar Tenkil Herakati adi ile Şeyh Said Serhildanı’na katılım olan tüm alanlardaki köy ve şehirleri yakıp, yıkar. 

Soykırım yapar. 

Esir aldığı Kürtlerden katlemediklerini sürgüne yollar. 

Soykırımdan sonra teslimiyet affını çıkarır. 

Türk devleti her türlü soykırım ve teslim alma yöntemini devreye sokmasına rağmen, Mehê Evdî (Mehmet Gürkan) teslim olamaz, direnir. 

Türk devleti bu defa Mehê Evdê’ye karşı farklı bir oyuna başvurur. 

Türklüğü devşirdiği anne ve babası Kürt olan şimdi korucu, o zaman ise hukmat (hükümet) çeteleri denilen paramiliter kiralık katilleri sahaya sürer. Kiralık katillerden Darahênî’nin Êlî Mîran köyünden Êlê Husê (Ali Eliveren), Vartug köyünden Evdê Mele(Abdullah Kabayel) ve Hasan Kabayel’i görevlendirir.

Bu kiralık katiller, Mehê Evd ile kardeşi Ehmê Evdê’nin Rîz değirmeninde buğday öğüttüğünün bilgisini alırlar. Trajik olan yan Türk devletinin Mehê Evdê’yi öldürmek amacı ile kiraladığı avcı köpekleri içinde Mehê Evdê’nin dayılarından Evdê Mele’de (Abdullah Kabayel) vardır. 

Kiralık çeteler yola düşerler ve Rîz değirmenine varırlar.

Vakit gecedir. Kapkaranlıktır.

Çeteler, karanlıkta Mehê Evdê ve Ehmê Evdê’ye seslenirler. Çeteler adına seslenen Mehê Evdê’nin dayısı Evdê Mele’dir. 

Ve der ki, “Yeğenler! Yoldan geçerken uğradık, bizi misafir olarak kabul ediyor musunuz?”

Mehê Evdî kardeşi Ahmet’e der ki, “Bunları içeri almayalım. Bunlar hükümetin çeteleridir. Bunlara güven olmaz.”

Kardeşi Ahmet ise, “Dayılarımızdır. İçeri almazsak, ayıp ve saygısızlık olur. Halk böyle yaptığımızı duyarsa, bundan sonra nasıl halkın içine gireriz. Dayılarımız, nasıl bize kötülük yaparlar?” der.

Mehê Evdî , “Tehlikelidirler ama yine de senin dediğine uyalım içeri alalım” der ve içeri alırlar.

Çeteler içeri girerler. Evdê Mele, “Yeğenler! Buğday öğütülüyor, çok gürültü var, dayı yeğen biraz sohbet yapmayalım mı? Kanaldan suyu kesin, ara verin, biraz konuşalım.” Bunun üzerine Ehmê Evdî gider suyu keser. 

Dayı ve yeğenler sohbet etmeye başlarlar.

O sohbet esnasında Evdê Mele, Mehê Evdê’nin Kürtlerin Mawzer dediği Bruno silahını alır ve içindeki 5 mermiyi de çıkarır. Aradan biraz zaman geçtikten sonra, 3 kiralık çete birden tabancasını çeker ve Mehê Evdê ile kardeşine doğrulturlar. Şeyh Said’in Fedaisi Mehê Evdî çok güçlü ve çeviktir. Atik davranır Evdê Mele’ye bir tekme vurur, O’nu etkisiz hale getirir ve Mawzer’ini eline alır. O’na doğrultur. Tetiğe basar ama silah patlamaz, mekanizmayı çeker ikinci defa tetiğe basar yine de silah patlamaz. Çünkü Türk devletinin kiralık katili dayısı Evdê Mele daha önce mermilerini boşaltmıştır.

Diğer çeteler Êlê Husê ve Hasan Kabayel eli boş olan Mehê Evdê’nin kardeşi Ehmê Evdê’yi (Ahmet Gürkan) etkisiz hale getirip, bağlarlar. Ve ardından tabancalarını Şeyh Said’in Fedaisi Mehê Evdê’ye doğrultup katlederler. 

DAİŞ şimdi nasıl kameraların önünde hayvan keser gibi insanların kafasını kesiyorsa, DAİŞ kurucusu Türk devletinin çeteleri de aynen öyle Şeyh Said’in Fedaisi Mehê Evdê’nin kafasını keserler. DAİŞ’in kafa kesmeleri seyrettirdiği gibi kardeşi Ehmê Evdê’ye de öyle seyrettirip, kardeşinin kafasını keserler.

Bir torbaya koyup, Vartug köyünde bekleyen işgalci Türk devletinin askerine götürürler.

Türk devletinin askerleri de onlara ödül olarak 1 Mecdi (Osmanlı Padişahı Abdulmecid adına basılan 5 kuruşa denk gelen gümüş para) gümüş parayı kiralık katillere verirler. Bu kiralık çetelerin torunları da hala Türk devleti adına aynı görevi sürdürüyorlar. Yüzyıllık ihanetleri devam ediyor.

Êlî Mîran köyünden Êlê Husê’nın(Ali Eliveren) çocuklarından Mahmut Eliveren, 1984 yılı Haziran ayında 6 kişilik bir PKK gerilla grubunu ihbar eder. Türk askerinin önüne düşer, Anaxşur köyünün vadisinde gerillanın üzerine sürer ve çatışma çıkarır. O çatışmada gerillaya bir şey olmaz. Ama 1 Türk askeri yaralanır.

Mahmut Eliveren yine 1990 yılında Türk askerini Êlî Mîran köyüne kendi evine getirir, evde saklar, gerillayı kapı önünde pusuya düşürür ve 2 gerillanın şehadetine neden olur. Vartug köyünden olan diğer 2 çete Evdê Mele (Abdullah Kabayel) ve Hasan Kabayellerin torunlarından da bazıları korucu bazıları da Hizbulkontracılığa devam ediyorlar. Çewlîg-Darahênî ve Amed’de Türk devletinin tetikçileri arasında en önde gelenlerdir. İlyas Kabayel Hizbulkontracı çetelerden en azgın olanların başında geliyor.

Türk Devleti 1927’deki Pêçar Tenkil Harekatı’nda Êlî Mîran ve Vartug köylerini yakıp yıktı, katliam yaptı. Şimdi Êlî Mîran ve Vartug’lu olarak ajan, korucu ve Hizbulkontracılık yapanların dedeleri de Şeyh Said’e düşman, Türk devletine ise çetecilik yapıyorlardı.

Türk Devleti, aynen 1927’deki gibi 1994 yılında da Êlî Mîran ve Vartug köylerini yaktı. Yıktı. Vartuglu küçük bir kızı Karzel mezrasında samanlığa kilitledi. Evi ateşe verdi. Evle birlikte diri diri yaktı. Zamanında Şeyh Said’e düşman olanların torunları da, Türk devletinin 1994’teki vahşi yakıp, yıkma ve katliamlarına rağmen ders çıkarmadılar. 

Onlar aynen dedeleri gibi şimdi de Kürtlerin karşısında, Türk devletinin yanındadırlar. Hizbulkontra Hüdaparcılar ne kadar Şeyh Said maskesi takmaya çalışsalar da bilinen bir hakikat var. Onlardan daha fazla Şeyh Said’e ve Kürde düşman olan kimse yoktur. 

Nurculuğun kurucusu Saidê Kurdi’nin bir sözü var, diyor ki, “Zaman gelecek düşman Nur postuna girecektir”. Dediği gibi çıktı. Kürt düşmanı Fetullahçılar, Kırkıncı Hocacılar, Yazıcılar, Yeni Asyacıların hepsi nur postuna girdiler. Bu yöntemle Kürtleri, soykırımdan geçirip Türkleştirmeye çalıştılar. Kısmen de başarılı oldular.

Kürtleri katleden ajanlar, korucular ve Hizbulkontra Hüdaparcılar da Şeyh Said postuna giriyorlar. Birde bazı Hizbulkontracılar kendilerine Şeyh Said’in Seriyyeleri diyerek Kürtleri katlediyorlar. Hizbulkontra Hüdaparcılar, 9 Haziran 2015 tarihinde Amed de, Bayram Dağtan, Bayram Özelçi, Emin Esen ve Fesih Cinaklı’yı katlettiler. Licê’nin Comelaş köyünden olan 65 yaşındaki Bayram Dağtan’ı evinde namaz kılarken kızının gözleri önünde 16 kurşunla katlettiler. Bayram’ın dedesi Mahmut ve dedesinin babası Hüseyin ise 27 Kasım 1927’de Pêçar Tenkil Harekatı olduğunda Türk devletince katledildiler. Bayram’ın büyük kardeşi Remzi’de 1991 yılında Türk askeri tarafından öldürüldü. Şeyh Said döneminde geriye ardıl olarak kalan Bayram’ı da Hizbulkontracılar götürdüler. 

Kürdistan’da şimdi ajan, Hizbulkontra ve koruculuk yapanların büyük bir kısmının dedeleri de Şeyh Sait Serhıldanı’ında TC’nin yanında yer aldılar. Bunların Şeyh Said ve Kürtlere karşı Türk devletinin yanında yer almaları tesadüf değildir. İçinde Türk devletinin ajanı ve Hizbulkontralar bulunan Eliveren ve Kabayel aileri bakılsın yeter.

Zamanında dedeleri Şeyh Said ve Kürtlerin düşmanı idiler. DAİŞ vari kafa kesiyordular. Şimdi de torunları Kürtlerin düşmandırlar. Oysa biliyoruz ki, Şeyh Said idam sehpasına giderken başı vakur bir şekilde, “Torunlarımız mutlaka intikamımızı alacaklar” demişti.

Şeyh Said’in o torunları şimde Amed-Surdalar. Kürdistan’ın diğer direniş kentlerindeler. Şeyh Said ve Şeyh Said’in Fedaisi Mehê Evdê’nin torunları, Amed-Sur’da dedelerinin vasiyetini yerine getiriyorlar. Demem o ki, yüzyıllık fedailikte var. Yüzyıllık ihanette var. Yüzyıllık fedailik büyüyerek sürüyor. İhanet ise gittikçe küçülerek sürüyor.

Kazanacak olan fedailiktir. 

Şeyh Said’in Amed Sur’daki direnişçi çağdaş torunlarıdır.