'Şerefli bir ölümü' seçen YPG'li Erdal...

Kobanê’de YPG/ YPJ savaşçılarının verdiği destansı direnişe tüm dünya tanıklık ederken, yüzlerce gazeteci de Kobanê destanını resmetme gayretinde.

Kobanê’de YPG/ YPJ savaşçılarının verdiği destansı direnişe tüm dünya tanıklık ederken, yüzlerce gazeteci de Kobanê destanını resmetme gayretinde. Kendilerinin harebeye dönüşen her bir evde günlerce verilen mücadeleyi anlatan bilgelikte olmadığını anlayan gazetecilerin, kısa bir süre sonra kenti terk etmekten başka şansı kalmıyor. Bir aya yakın süredir savaş mevzileri ve kent merkezinde haber kovaladıktan sonra biz de, tıpkı öncekileri gibi, Kuzey Kürdistan’a geri dönüş yapmak zorunda kaldık.

İLK KARŞILAŞMA

Kobanê’ye gittiğimiz ilk günün akşamında, Hawar Haber Ajansı'nda bizi karşılayan ancak kendisi de bizim gibi misafir olan askeri kıyafetli, 22-23 yaşlarda bir genç ayağa kalkarak tokalaştı. Gazeteci arkadaşımız Ömer Çelik’in Türkçe konuşmasıyla beraber, ‘Ben Erdal’ diyen, YPG savaşçısı olduğunu anladığımız genç ile odada yanan mazot sobası önünde sohbet etmeye başladık.

YPG'li Dilgêş Erdal, Kuzey'de gençlik çalışmaları yürüttüğü sırada anaakım medya tarafından hedef gösterildiğinden basına mesafeli!

Sert mizacı ve ciddi duruşu ile askeri ve siyasi eğitim aldığını aynı anda belli ediyordu. Gündüz ziyarete gittiğimiz YPG karargahında yine bizi karşıladı ve artık bizim için haber kaynağı olacağını düşünmeye başladık.

'DİNİNE YANDIĞIM, AVCI GİBİSİNİZ!'

Gece bir mahallede yapılan şenlikte yine karşımıza çıkan YPG’li Erdal, üst düzey YPG’li bir komutanın güvenliğini almak için alana gelen herkesi teker teker inceliyordu. Bizden hemen önce giden ve fotoğraf çeken tüm gazetecileri sert mizacı ile karşıladığını duyunca, kendisinden izin almadan fotoğraf çekme şansımızın olmayacağını anlamıştık. Zifiri karanlık olan sokağı aydınlatan ateşin etrafında halay çeken YPG/YPJ savaşçılarının üzerine vizyorü yönlendirdikten sonra seri bir şekilde deklanşöre basmaya başladım. Böylelikle engellenen diğer gazetecilerin de önünün açıldığını gördü ve bize yaklaşarak, ‘Dinine yandığım bu gazeteci milleti avcı gibi! Sana izin verdim, şimdi diğerleri de çekmeye başladı' dedi.

Bir gün öncesinde Meryam Kobanê ile yaptığımız röportajın etkisinde kaldığımı kendisi ile paylaştığımızda, ‘Heval Emin Erkendi’yi o barbarların elinde bırakmamalıydık. Ne pahasına olursa olsun o tankların üzerine yürümeliydik’ demesiyle, kendisinin de tanıklık ettiği çatışmayı kendisine hatırlattığımdan mahçup olmuştum.

YARALI OLDUĞUNU TESADÜFEN ÖĞRENDİK

Günler geçtikçe basın ile komşu olan karargahın demirbaşlarından YPG’li Erdal ile sohbet etme şansımız daha da çok oluyordu. "Sürekli burada mısınız" sorumuza, "Dinine yandığım bu yaralarım iyileştiğini hissediyorum ama doktorlar 'enfeksyon kapma riski fazla, dinlenmelisin' diyor. Oysa ben kendimi iyileşmiş hissediyorum" yanıtıyla, yaralı olduğunu öğrenmiş olduk.  

Kobanê’yi terk etmeden önce gazeteci arkadaşların bize uğurlama düzenleyeceğini biliyorduk. Gündüz Kuzey Kürdistan’dan Kobanê’ye geri dönüş yapan halkı son kez fotoğraflamak için Müşrit Pınar Sınır Kapısı'na gitme kararı aldık. Bir anda karşımızda YPG’li Erdal’ı görünce gazeteci arkadaşım Ömer ile gülümsedik. Bizi burada da karşılayan YPG’li Erdal, "Hayırdır? Burada ne geziyorsunuz" diye sordu. Son günümüz olduğunu kendisi ile paylaştık ve beklediği spor ayakabbısını dahi almadan, "Ayakkabımı buradaki asayiş görevlileri teslim alsın. Gelin, sizi Miştenur Tepesine çıkartayım. Dinine yandığım Heval Harun (Karargah Komutanı) beni görmesin. Vahalla da gizli gelmişim" demişti.

MAYINLI ARAZİDE ÖNÜMÜZDEYDİ

Ara sokaklardan hiç uğramadığımız savaşın yoğun yaşandığı mevzileri göstererek yaşanan direnişi anlatan YPG’li Erdal'a, "Kela Dimdim’in yerini biliyor musun" diye sorduğumuzda, şu yanıtı almıştık: "Ben zaten hemen yakınında DAİŞ mayınına çarptım, yaralandım. Bak, röportaj vermem ona göre! Ama burada yaşanan kahramanlığa tanıklık ettiğimi söyleyebilirim. Belki inanmayacaksınız, bir ara bu binaya saldıran çetelerin girdiği bir eve molotaf attıktan sonra dışarıya çıkanlara pusu attık..."

Bizi Kela Dimdim’in bulunduğu alana götürürken boş arazide yarım metreyi aşan otlar arasında temizlenmemiş mayınların olduğu ihtimalini göz önünde bulundurmamızı isteyen YPG’li Erdal, "ben önden gideceğim, siz de arkamdan gelin" dediğinde bile içimizi bir endişe sardı. Önümüzde kendisi yürüse de, ürkek adımlarla ilerleşimiz Kela Dimdim’in avlusunda sonlandı.

'ONURSUZLUĞU REDDEDEN APOCULAR'

Miştenur Tepesinde kurulan sofrada otururken şunları anlatıyordu:

"Heval, bu gördüğünüz kentte şehit vermediğimiz ev kalmamıştır. Burada yaşanan kahramanlıkları basıncılar tüm ömrünü dahi verse ifade edebilir mi? Edemez. Bak Mahmut Berxwedan, Çanlar Kimin İçin Çalıyor kitabını okumuş ve bizim tanıklık ettiğimiz destanın neden yazılmadığından şikayetçi değil mi? Kim yazabilir ki? Bana soracak olursan, Kobanê destanına ne kalem ne de defter yetecek. Anılar, olaylar, kahramanlıklar, hüzün ve acılar yaşandı. 21. yüzyılda Kürtlere tekrardan onursuzluk dayatılıyordu, Kürtlerin köle kalmaktan başka yaşam hakkının olmadığı Kobanê şahsında tüm Kürtlere dayatılıyordu. Peki Kobanê’de kim vardı? Kobanê’de onursuz bir yaşamı kesinlikle reddeden Apocular vardı. Şerefli bir ölümü onursuz bir yaşama tercih ediyoruz. Artık onurlu yaşamaktan başka sizce şansımız kalmış mıdır?"

YPG'li Erdal ile "Bence artık merkeze inelim, Harun Heval beni görmeden karargaha ulaşmalıyım. Dinine yandığım Heval Harun, beni görmesin" dediğinde son kez, "Kuzey'de özgür yarınlarda görüşmek umuduyla" diyerek vedalaşmıştık.

İYİ Kİ TANIDIK...

Şexler köyü yakınlarında çıkan çatışmada 4 YPG/YPJ savaşçısının şehit düştüğüne dair haberde Bitlis-Hizan doğumlu Ayhan Arğa'nın (Dilgêş Erdal) ismini de okumuştuk. Tüm öfkemizle insanlık düşmanı DAİŞ'e lanet yağdırıyorduk.

Ve iyi ki, koca yürekli bu Kürt savaşçısını tanımıştık.

...
...