Şengal’in öz iradesine ket vuruldu

Binlerce insanın katledildiği, beş bin insanın esir düştüğü ve on binlerce insanın göç etmek zorunda kaldığı 3 Ağustos 2014'teki katliamdan önce yaşananlar ve yapılan gizli anlaşmalar, zamanla gün yüzüne çıktı.

Şengal Katliamı'nın üzerinden bir yıl geçti. Binlerce insanın katledildiği, beş bin insanın esir düştüğü ve on binlerce insanın göç etmek zorunda kaldığı 3 Ağustos 2014'teki katliamdan önce yaşananlar ve yapılan gizli anlaşmalar, zamanla gün yüzüne çıktı. Bugün artık biliyoruz ki, bu anlaşmalarla Rojava Devrimi boğulmak ve hatta Kürt halkı tarih sahnesinden silinmek istendi; bu amaçla DAİŞ çeteleri eliyle Kürtler, soykırımdan geçirilmeye çalışıldı. Soykırım çabası Rojava'da sonuç elde edemeyince ise Şengal'e yönelik saldırılar gerçekleştirildi. Ancak Halk Savunma Birlikleri (HPG) ve Şengal Direniş Birlikleri'nin (YBŞ) direnişiyle soykırımcılar, amaçlarına ulaşamadı.

Şengal Direnişi, tüm siyasi ve kültürel soykırım operasyonlarına, saldırılara rağmen HPG ve YJA Star gerillaları ile YBŞ ve YPG/YPJ-Şengal savaşçılarının 19 Aralık 2014'te başlattığı Şengal'i Özgürleştirme Operasyonu devam ediyor.

Peki Şengal, bu süreçten önce nasıl bir yerdi? Hangi süreçlerden geçerek bugüne geldi?

BAAS REJİMİ VE BASKI POLİTİKASI

1974 yılında Saddam Hüseyin'in iktidarlığındaki BAAS rejimi, Musul'a bağlı Şengal'in (Sincar) demografisini değiştirerek bir Arap bölgesi kurmayı amaçladı. Bu amaçla Şengal'de bulunan Êzîdî Kürtlerini doğuya sürerek yerini Araplarla doldurmak istedi. Êzîdî köyleri yakıldı, köylüler katledildi. Köyleri yakılan Êzîdîler için toplama kampları oluşturuldu. Bu toplama kamplarında Êzîdîlerin Araplaştırılması çabası sürdürüldü.

KDP SİYASETİ VE SİYASİ SOYKIRIM

9 Nisan 2003 tarihinde BAAS rejiminin devrilmesi ile birlikte Irak'ta KDP ve YNK'ye bağlı Güney Kürdistan Özerk Yönetimi kuruldu ve Şengal, Güney Kürdistan Hükümeti'ne bağlandı. Ancak 2003 yılından günümüze, 3 Ağustos 2014 tarihine kadar da hem Sünni Arapların hem de Sünni Kürtlerin Êzîdî halkına yönelik baskıları devam etti. Bu çerçevede Êzîdî toplama kampları olan birçok Êzîdî köyünde katliamlar gerçekleşti. 2007 yılında Şengal'in güneyinde bulunan Siba Şêx Xidir Köyü’nde bomba yüklü bir aracın patlatılması sonucu Irak Kızılayı’na göre 796 Êzîdî öldürüldü, 1562'si yaralandı. Êzîdî halkı birçok kez böylesi katliamlar tehdidi altındaydı. Bunun yanında etrafı Araplarla çevrili olan Şengal, Amerika'nın işgalinden sonra radikal İslamcıların hedefi haline geldi. Buna rağmen hiçbir tedbir alınmadı.

Şengal'in yönetiminin 2003 yılında KDP'ye geçmesiyle beraber Êzîdî halkı, siyasi bir kırılma yaşadı. Halkın kendi örgütlenmesinin önüne birçok engel kondu. Bu engellerle Êzîdî halkının birlikteliğinin ve iradesinin hedeflendiğini belirten Şengal Gençlik Üyesi Zerdeşt Şengal, halkın siyasi bir kırılma yaşadığını belirterek şunları söyledi: "KDP’nin 2003 yılından sonra Şengal'in yönetimini ele geçirmesiyle birlikte Êzîdî halkı, siyasi bir kırılma yaşadı. Halkın kendini örgütlemesine, siyasi partilerini oluşturmasına izin verilmiyordu. Öte yandan halk için önemli bir yere sahip olan okulların ve hastanelerin açılmasına da müsaade edilmiyordu. Halkı böylece dışarıya bağlıyorlardı ve kendi topraklarından uzaklaştırarak tarihine, kültürüne yabancılaştırmaya çalışıyorlardı. Halkın tarihinden, kültüründen uzaklaşmaması ve kendi örgütlenmesini gerçekleştirmesi için kurumumuz Özgür Demokratik Êzîdî Birliği (TEVDA) tarafından çalışmalar yürütülmekteydi. Ancak kurumumuza gelen yurttaşlar KDP tarafından tehdit ediliyor, baskıya maruz kalıyordu.”

DAİŞ’İN OLUŞUMU

ABD’nin ikinci kez Irak'a müdahalesi ardından BAAS rejiminin yıkılması ardından 2003 yılının Mart ayında DAİŞ kendini, "Irak İslam Devleti” ismiyle, Amerika karşıtı bir hareket olarak örgütledi. DAİŞ, Saddam Hüseyin'in generallerinin ve BAAS örgütlülüğü ile kadro yapısının desteğini alarak geniş alanlara yayıldı. Gücüne, Irak devletinin Irak çöllerindeki silahlarını ve karargahlarını da kattı. DAİŞ, etrafında topladığı çeteleri düzenli bir ordu sistemine kavuşturarak Kuzey Afrika'dan Irak'a kadar büyük bir hatta kanlı eylemler gerçekleştirdi; bunu yaparken sosyal alanda da dinciliği kullandı. Tüm eylemlerini görsel olarak sergileyerek de halkta büyük bir korku yarattı; dünya çapından destek topladı.

DAİŞ'in Müslümanların ilgisini çekmek için birçok örgüt tecrübesinden yararlandığını söyleyen TEVDA yöneticilerinden Munzur Dêrsim, "DAİŞ bu deneyimleri ile birlikte geniş bir alana ulaştı. Halkta büyük bir korku yaratarak Rojava Kürdistanı başta olmak üzere birçok yerde kanlı saldırılar gerçekleştirdi” dedi.

AMMAN TOPLANTISI

1 Haziran 2014'te Ürdün'ün başkenti Amman'da Amerika, İsrail, Suudi Arabistan, Türkiye ve KDP'nin katıldığı bir toplantı gerçekleştirildi. Özgür Gündem gazetesi, bu toplantıda DAİŞ’in Musul’u ele geçirmesi planının yapıldığını gündeme getirdi. Ayrıca bu toplantıda Suriye ve Irak'ın üçe ayrılması planlarının da yapıldığına dikkat çeken YBŞ Komutanlarından Serxwebun Cevahir, Amman ve Irak'ta olmak üzere iki ayrı toplantının gerçekleştirildiğini ifade ederek şunları söyledi: "Amman'daki toplantıya Amerika, Britanya, İsrail, Suudi Arabistan, Türkiye, KDP ve o zamanlar ismi Ebubekir İbrahim olan Ebubekir Bağdadi katıldı. Bu toplantıda hem Suriye hem de Irak devletlerini Sünni, Şii ve Kürtler olmak üzere üçe ayırma planları yapıldı. Bu paylaşım içerisinde Rojava Kürdistanı’nı da KDP hükümetine bağlamak istediler. 8 Haziran günü ise Katar ve Ürdün'ün dahil olduğu bu devletler, Irak'ta da bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantıda Musul'un DAİŞ'e verilme planları hazırlandı ve sonuca bağlandı.”

MUSUL’UN ÇETELERCE İŞGALİ

10 Haziran günü DAİŞ çeteleri, Irak devletinin himayesinde bulunan Musul'a girdi. DAİŞ’in Musul'u çatışmasız bir şekilde ele geçirdiğini belirten YBŞ Komutanlarından Serxwebun Cevahir, Musul'da 130 bin Irak askerinin, 30 bin ise Güney Kürdistan Hükümeti’ne bağlı pêşmerge gücünün bulunduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: "DAİŞ Musul'a saldırdığı zaman 160 bin savunma gücü vardı. Ancak çeteler, çatışma yaşanmadan ele geçirdi. Bu ele geçirme operasyonunda 1700 Irak askeri çetelere teslim edildi ve çeteler tarafından bu askerler katledildi. Sadece Musul'da 12 Êzîdî Irak askeri, çetelere karşı savaştı. Ancak cephaneleri bittikten sonra onlar da başları kesilerek katledildiler. Ve tüm Irak ordusuna ait cephaneleri ele geçirdiler.”

DAİŞ çetelerinin rahat bir şekilde Musul'u işgal etmesinin ardından silah ve savaşçı yönünden güçlendiğini belirten TEVDA yöneticilerinden Munzur Dêrsim, DAİŞ'in farklı planlamalara gittiğini belirterek, "Bu planlamalar ile birlikte çoğunluğu Türkmenlerden oluşan Musul'a bağlı Tel Efar kasabasına saldırı planları başlattı” dedi.

DAİŞ’İN TEL EFAR SALDIRISI

DAİŞ çeteleri, 16 Haziran 2014'te 200 bin Türkmen'in yaşadığı Musul'un Tel Efar kasabasına yönelik bir saldırı geliştirdi. Bu saldırıda binlerce Türkmen katledildi, 800 Türkmen kadın çetelerin eline esir düştü; on binlerce Türkmen ise Şengal'deki Êzîdîlere sığındı. DAİŞ'in Tel Efar'a saldırısı gelişmeden Tel Efar’ın çoğunluğu Türkmenler olmak üzere Türkmen, Arap ve Kürtlerden oluştuğuna dikkat çeken Dêrsim, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ancak Tel Efar, Sünni ve Şii olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı. Musul tarafına bakan kısımda Sünni Türkmenler, Şengal tarafına bakan kısımda ise Şii Türkmenler bulunmaktaydı. Zaten Musul düştükten sonra Tel Efarlı Sünni Arap ve Türkmenler DAİŞ tarafına geçerek DAİŞ çeteleri ile birlikte 16 Haziran günü Şii Türkmenlere saldırdı. Türkmenler ancak bir gün direnebildi. Bir günün sonunda bu katliamdan kaçarak Şengal'e sığındılar.”

PKK GERİLLA GÖNDERMEK İSTEDİ

Musul ve Tel Efar DAİŞ çetelerinin işgali altına girdikten sonra PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ile bir takım görüşmeler yaparak gerilla gücünü Şengal'e göndermek istediğini belirtti. Bu görüşmeyi Azadiya Welat gazetesine bir mülakat veren Halk Savunma Merkezi Karargâh Komutanı Murat Karayılan, şu sözlerle aktardı: "Önder Apo, Şengal'in korunması için birçok kez mesaj vermişti. En son Şengal ve Kerkük'ün korunması gerektiğini söyledi. Biz de tehlikenin yaklaştığını gördüğümüzde KDP ve YNK'ye öneride bulunduk. Hareketimiz, ‘Sizin bilginiz dahilinde Mexmûr, Kerkük ve Şengal'e gerilla güçleri göndermek istiyoruz' dedi. KDP, ‘Her şey kontrol altında. Pêşmergenin gücü yeter, gerillaya ihtiyaç yoktur' dedi. YNK de aynı yanıtı verdi, yine de, ‘Eğer ihtiyaç olursa size haber veririz' dedi. Bu tür durumlarla karşılaştığımızda PKK olarak her zaman kendi yol ve yöntemlerimizi esas alırız. Bir şeyler olduğunda harekete geçebilmemiz için hazırlık yapmamız gerekiyordu. Şengal için 12 arkadaşımızı hazırladık. Hatta ben o 12 arkadaşla şöyle konuştum: ‘Derwêşê Evdî, 12 süvari ile Kürtleri kurtarmak için gitti. Siz de 12 kişi olarak gidip Şengal'i koruyacaksınız.' Mexmûr için 8 arkadaş, Kerkük için de bir grup arkadaş hazırladık. Bunların hepsi uzman, tecrübe sahibi arkadaşlardı. Onları gizli bir şekilde gönderdik. Şengal'e ulaşan arkadaşlarımız kaçak yoldan girmişlerdi.”

PKK GRUBUNUN ŞENGAL’E GİRİŞİ

DAİŞ çetelerinin Musul'u işgali ardından PKK'nin gönderdiği 12 kişilik grupla Şengal'e gelerek halk içerisinde birçok çalışma yürüttüklerini belirten YBŞ komutanlarından Serxwebun Cevahir, "Biz üç kişi Cezaa alanında kalarak Şengalli Êzîdîlerin öz savunma eğitiminden sorumlu olduk. Diğer arkadaşlarımız ise Şengal Dağı’na geçti” dedi.

Şengal Dağı’na ulaşan 9 kişilik grup ise Şengal Dağı’na ulaşarak halk çalışmalarını ve Êzîdî gençlerini örgütleme çalışmalarını hızlandırdı. Köy köy, ev ev çalışmalar yaptıklarını belirten YBŞ komutanlarından Memo Mêrdîn, halkın korku psikolojisi yaşadığını, KDP'nin hazırlıksız olduğunu belirterek şunları anlattı: "DAİŞ çeteleri Musul ve Tel Efar'dan aldığı güçle Şengal'e yaklaşmıştı. Artık Şengal'e yönelecekleri netleşmeye başladı. Bizler de Êzîdî gençlerini örgütleyerek onlara öz savunma eğitimi vermek amacıyla Rojava'nın Cezaa alanında bulunan arkadaşlarımızın yanına gönderiyorduk. İlk gönderdiğimiz grup 14 kişiden oluşuyordu. Onlar 14 gün eğitim görüp yanımıza geri geldi. Biz de onları yanımıza alarak köylerde çalışmalar yürütmeye başladık. Halk ile toplantılar yapıyorduk. Halkta DAİŞ'in saldıracağı korkusu vardı. Fakat bunun yanı sıra, pêşmergelerin kendilerini koruyacağını umut ediyorlardı. Biz çalışma yürüttüğümüz köylerde pêşmergelerin mevzilenmesine baktığımızda tehlikenin farkına vararak Gir Zerik köyünde YNK ve KDP pêşmergelerinin üst yönetimlerinin de içinde bulunduğu bir toplantı düzenledik. Bu toplantıda izlenimlerimizi ve görüşlerimizi pêşmergelere ve halka aktardık. Halka bir öz savunma eğitimini gerekli gördüğümüzü söyledik. Pêşmergelere ise mevzilendirmelerinin yanlış olduğunu belirttik. Çünkü gezdiğimiz köylerde pêşmergelerin mevzilenmesi köyün girişinde değil sonunda yer alıyordu. Ayrıca yaptıkları siperin ağır silahlar karşısında anlamsız olduğunu belirttik. Onlar da bize, ‘Beraber mevzilerimizi gezelim. Siz askeri açıdan tecrübe sahibisiniz. Sizin bu tecrübelerinizden yararlanmak istiyoruz' dediler. Ancak mevzilendirmelerinde herhangi bir değişiklik yapmadılar. Halkın örgütlenmesine de, askeri eğitim almasına da müsaade etmediler. Bu durum karşısında çalışmalarımızı gizli bir şekilde hızlandırdık ve 50-60 Êzîdî gencine eğitim verdik.”

KDP 3 GERİLLAYI TUTUKLADI

KDP'nin PKK militanlarının halkı örgütlemeye yönelik çalışmalarını fark etmesiyle 3 gerillayı ve bir yurtsever Êzîdî'yi tutukladı. KDP’nin gerillaların çalışmalarını izin vermediğini, birçok kez köylere baskınlar düzenleyerek halka da gözdağı vermeye çalıştığını aktaran Şengal Gençliği üyesi, tutuklanmalarını ise şu sözlerle aktardı: "Biz tehlikenin farkında olduğumuzdan dolayı hem halkı örgütlemek hem de arazi keşfi için köylere yöneldik. Xanêsor köyünde çalışma yürüttüğümüz bir anda tutuklandık. Şengal'deki Pêşmerge Asayişi’ne getirerek soruşturmaya aldılar. Psikolojik işkenceler uyguluyorlardı. ‘Burada ne işiniz var, neden toplantılar yaparak halkın kendini savunmasını istiyorsunuz, halkı neden örgütlüyorsunuz' diyorlardı. ‘Burada biz varız. Bizden başka herhangi bir gücü de istemiyoruz. Bu halkın sizin dediklerinize ihtiyacı yok, olsa bile buna biz karar veririz. Biz karar vermeden bu halk bir şey yapamaz. Sizler de bu işlere karışmayın. Hatta diğer arkadaşlarınızı da buradan çıkaracağız' diyorlardı. Bizden arkadaşlarımızın yerini sorduklarında kendilerine cevap vermediğimiz için elimizi, gözümüzü bağlayarak 15 saat boyunca güneş altında bir sandalyeye oturtuyorlardı. 12 gün boyunca Şengal'de kaldıktan sonra Duhok'a götürüldük. Örgütümüzün çabaları ile 29 gün sonra serbest bırakıldık.”

İKİ GÜN ÖNCE GELEN TELEFON

Üç arkadaşlarının tutuklanmasından sonra PKK gerillalarının Şengal Dağı’nda üslenerek eğitim çalışmalarını dağda devam ettirdiğini belirten YBŞ komutanlarından Memo Mêrdîn, 3 Ağustos Katliamı’ndan iki günce önce Şengal'in satıldığı bilgisini aldıklarını belirterek, şunları söyledi: "Arkadaşlarımız tutuklandıktan sonra KDP'nin baskıları arttı. Gençlere eğitimleri dağda vermeye başladık. Hazırlıklarımızı tamamlarken tanımadığım bir kişi beni telefonla aradı ve Şengal'in çetelere satıldığını söyledi. Biz bu habere inanmadık ancak çalışmalarımızı daha da hızlandırdık.”

KDP BIRAKIP KAÇTI

DAİŞ çeteleri, birçok kez Êzîdî köylerine havan ve top atışları yapıyordu. Katliamdan önce ise bu saldırıları arttı. 2 Ağustos akşamı Şengal'in nabzını ölçmek için Siba Şêx Xidir, Gir Zerik ve Til Ezer köylerine saldırdı. DAİŞ çetelerinin köye saldırması ile birlikte sayıları on bine yakın pêşmerge güçlerinin hiçbir savunma yapmadan alanı terk ettiğini belirten YBŞ komutanlarından Dilşer Herekol, o anları şu sözlerle anlattı: "Silahsız ve sivil bir şekilde Şengal Dağı’nın kuzeyinde bulunan Sinunê kasabasındaydık. Bize saldırıya uğrayan köylerden telefonlar gelmeye başladı ve çetelerin saldırdığını, pêşmergelerin kaçtığını söylediler. Biz de kendilerine, ‘Hattınızı savunun, size yardıma geleceğiz’ dedik. Kendimizi Şengal'e bıraktığımızda Peşmerge Asayişi tarafından gitmemize izin verilmedi. Sabaha kadar çatışan köylüler, cephaneleri bittikten sonra kaçmak zorunda kaldılar. Kaçabilenler kaçtı, birçok Êzîdî kadın ve çocuk ise DAİŞ çetelerinin eline esir düştü.”

TANKLARA İNAT DİRENEN İSİMSİZ KAHRAMANLAR

DAİŞ karşısında büyük bir direnişin sergilendiğini belirten YBŞ komutanlarından Memo Mêrdîn ise onlarca Êzîdî gencinin direnip yaşamını yitirdiğini belirterek şunları söyledi: "DAİŞ çeteleri bu köylere saldırdığı zaman köy halkı büyük bir direniş sergiledi. Onlarca genç bu köylerde şehit düştü. Onlarcası, ayaklarını zincirlerle bağlayarak tanklar ve panzerler kendilerini ezene kadar çatıştı. Mevzilerini bırakmadılar. Biz o arkadaşların isimlerini öğrenmek için çok çaba harcadık ama tespit edemedik. Onlar, YBŞ savaşçıları ve gerillalar gibi yüreğimizde yaşayacaklar. Dereêşê Evdî'den Şehit Dilgeşlere kadar uzanan bu direniş içerisinde yer aldılar. Tanklar geldi ezdi ancak yerlerini, mevzilerini bırakmadılar. İşte düşmanın karşısında böyle direnmek isteyenler, silahsız ve cephanesiz bırakılmıştı. Son mermilerine kadar savaştılar ve cephaneleri bittikten sonra onlarca insan esir düştü, katledildi. Yoksa DAİŞ bir adım bile atamazdı. Halk bu şekilde direnirken pêşmerge güçleri, bir mermi bile patlatmadan kaçtı. Yaşananları halkımız ve tarih unutmamalıdır.”