ÖZEL HABER

Şengal'de 12'lerin zafer serüveni

Bir 12’ler olayı da Şengal’de yaşandı. 12 Kürt gerillası Şengal'de olası bir katliamı önlemeleri, halkı örgütleyip buna karşı bilinçlendirmeleri için gönderilir. Derveşe Avdi’den sonra Şengal’in yeni 12’leri olan bu 12 gerilladan biri hâlâ Şengal'de.

Tarihi yaratan insanlardır. Tarihte oynadıkları olumlu yada olumlu rolleriyle insanlar tarihe geçer. Tarih kendisini yaratanlara hakkını verdi her zaman. İnsanlık tarihinin kritik dönemlerinde ortaya çıkanlar ise tarihe hep insanlığın onurunu koruyanlar olarak geçtiler. Bir de insanlık adına buluş yapanlar, ayrıca hakikatin, gerçeğin, doğrunun, özgürlüğün felsefesini oluşturanlar her zaman tarihteki yerlerini aldılar. Zalimler ise hep lanetli olarak tarihe geçti. 
İsa 12 Havarisi ile yola çıktı. Kerbela'nın 12 imamı hâlâ bir abide gibi durur. Derveşe Avdi kardeşi, amcasının oğluyla birlikte 12 kişi ile Kürt kahramanlığı ve destanına imza attı. Rojava Devrimi sırasında da Halep’ten yola çıkıp barbarların Kobanê saldırısında büyük bir kahramanlıkla direnen Halepli 12 yiğit genç var. Yine Kobanê’nin Serzori köyünde son kurşunlarına kadar çatışıp, kurtulma imkanları olmasına rağmen yerlerini bırakmayıp şehit düşen Serzori okulundaki direniş 12’lerle gösterilen bir kahramanlık öyküsüdür. Bir 12’ler olayı da Şengal’de yaşandı. 12 Kürt gerillası Şengal'de olası bir katliamı önlemeleri, halkı örgütleyip buna karşı bilinçlendirmeleri için gönderilir. Kimi Şengal'de, kimi daha sonra geçtiği Kuzey Kürdistan’da şehit düştü. Derveşe Avdi’den sonra Şengal’in yeni 12’leri olan bu 12 gerilladan biri hâlâ Şengal'de. 
Şengal’e gitmek için yola çıktıkları günden şu ana kadar yaşadıklarını anlattı... Zaman zaman duygulandı, zaman zaman fark ettirmek istemese de gözlerinden yaş döküldü. Zaman zaman ise gözleri parladı. Çünkü yaptıkları az değildi. Bir halkı büyük bir katliamdan korumuşlardı. Çünkü 12 kişi ile gittikleri yerde şimdi bir ordu var. 
Serxwebun adlı gerilla, deyim yerindeyse çağdaş 12’leri ve hareketleri PKK’nin kurtarıcı, koruyucu, özgürleştirici rolünü de anlattı:

YOLCULUK BAŞLIYOR

"24 Haziran’da arkadaşlar bizi çağırdı. Önce Metina'ya geldik. Biraz dinlendik, sonra birkaç saat daha yürüdükten sonra Gare'ye geldik. Arkadaşlar bize toplantı yaptı. Gelişebilecek yeni bir Êzidî Fermanının önünün alınması üzerine arkadaşlar konuştu. Reber Apo’nun talimatı çerçevesinde arkadaşlar nasıl bir görevle karşı karşıya kaldığımızı, Önderliğin önümüze nasıl bir görev koyduğunu, bu göreve bizi uygun gördüklerini söylediler. Bu görev Şengal'e geliş göreviydi. Arkadaşlar görevimizin önemi üzerine dört gün üst üste toplantı yaptı. 
28 Haziran’da Şengal’e geçmek için yola çıktık. Dağlık bir alanda bir gün kaldık. Orada bir gün kaldıktan sonra Rojava sınırları içine geçtik. Rojava sınırları içinde de dört gün kaldık. Burada da arkadaşlar dört gün süren toplantılar yaptı. Bu toplantılar daha çok Êzidî halkımızın öz savunma güçlerini nasıl örgütleyeceğimiz üzerineydi. Kendi savunmalarının bilincinde olma, savunmanın önemi, bunu onlara nasıl kavratacağımız üzerineydi bu toplantılar. Onlar için nasıl bir ordu yaratacağımızı, kendi ayakları üstünde nasıl durabileceklerini, bunun için gelen insanları nasıl eğiteceğimiz, nasıl eğitmemiz üzerine tartışmalar yürütüldü bizimle. Sınır boyundaki alanları kullanıyorduk. Önce gelip Cezaa taraflarında kaldık bir süre. 
Cemal arkadaş bizimle toplantı yaptığında, 'Dervişe Avdi’nin 12’leri gibi olacaksınız. Onun yanında yer alan kardeşi Sadun, kardeşi, amcasının oğlu ve diğer arkadaşları gibi olacaksınız. Gideceğiniz alan ve o alandaki eski destanımızın anlamı budur' demişti. 
Cezaa taraflarında sınır boyunda yerleştikten sonra ikili üçlü birimler şeklinde kendimizi örgütledik. Daha sonra birimlerimizi Şengal'e geçirdik. Biz üç kişilik bir grupta Cezaa taraflarında kaldık. Şengal'e geçen arkadaşların görevi içeride gençleri örgütleyip eğitmek için bize göndermekti. Arkadaşlar geçtikten sonra KDP arkadaşlarımızın geçtiğini duydu. Bu arkadaşların peşine düştü. Arkadaşlarımız bunun farkına vardılar. Tedbirlerini aldılar. Ama yine de biraz rahat hareket ettiler. Onun için Heval Xebat Derik, Harun Jirki ve Komalen Civan’dan Zerdeşt arkadaş ile Şengalli bir milis olan Bahriye Qaso Xanasor’da KDP tarafından yakalandılar. Bu yakalanma Fermandan 20 gün önce oldu. Bu arkadaşlar yakalanmadan önce diğer iki grup bize birkaç grup şeklinde gençleri gönderdi. Bu gençler geldiği gibi onlar için oluşturduğumuz programa göre onları eğitmeye başladık. Gelen gençler yaklaşık bir bölük kadardı. Kısa süreli bir eğitimden sonra onları Şengal’e geçirdik. Kıyafetlerinden silah, Raxtına, mermilerinden RPG 7 ve BKC silahlarına kadar onları donatıp göndermiştik. Bu bölüğün eğitimini tamamladıktan sonra Cezaa taraflarından ayrıldık. Çünkü DAİŞ bulunduğumuz alana sürekli saldırılarda bulunuyordu. Bir gece şiddetli saldırılarda bulundu. Çatışmalar sabaha kadar sürdü. Bir arkadaşımız bile yaralanmadan oradan çıktık. Bu kez Rabia tarafına geçtik. Kısa sürede yeni katılan ve bize gönderilen yaklaşık bir taburluk genç bize ulaştırıldı. Bu gençlerin eğitiminin sürdüğü günlerde Ferman başladı. Yani DAİŞ Şengal ve köylerine saldırdı. O sırada bu gençleri dört grup şeklinde düzenledik. Akşam toplantı yaptık, sabaha karşı her birimiz bir grubu alarak Şengal'e doğru yola çıktık. 
Sinüne’ye ulaştık. Sinüne”ye ulaştığımız gün DAİŞ saldırdı. Sinüne’nin çıkışından sonra gelen Heriko, Bazuka köyleri gruplarımızın elindeydi. KDP, YNK peşmergeleri ile Irak ordu güçleri de Sinüne’nin içinde vardı. Biz daha çok dağa doğru olan köylerde ve Şengal dağına giden yolun üzerindeki yerleri almıştık. 
Peşmerge güçleri ile Irak ordu güçlerine, 'yerinizi bırakmayacaksınız değil mi' diye sorduk. 'Hayır, bırakmayacağız' dediler. Tabii o sırada YPG ve YPJ güçleri de gelip yetişmişlerdi. DAİŞ saldırıp silahlar çalışmaya başlayınca peşmergeler ile Irak ordu güçleri tuttukları yerleri bıraktılar. Böyle olunca çıkıştaki düğün salonu da DAİŞ’in eline geçti. Bizim daha önce eğittiğimiz gençler ile YPG ve YPJ güçleri birlikte o düğün salonuna saldırdı, salonu DAİŞ’in elinden aldı. Yarım gün kadar çatıştık. Cephanemiz kalmadığı için geri çekildik. Bu arada Sinüne’deki halkın da dağa çekilmesini sağlamıştık. Biz de dağa doğru geri çekildik. 
Bazı gruplarımız Solaxa, Çıl Mera, Derase, Kızılkent köyleri ile Amud denilen bölgeye yerleşmişlerdi. Ayrıca Bare ve Şılo Vadisi Cevriye, Şeyh Mend taraflarına kadar ulaşan gruplarımız da olmuştu. Geliye Kerse, Hirıko ve Şerfeddin’e kadar giden gruplarımız da olmuştu. 
O kadar sayımız da zaten yoktu. Bu dediğim yerlerde ya ikişer yada üçer arkadaş vardı. En fazla olan yerde arkadaş sayısı dördü geçmiyordu. Arkadaşlarımızın yanında Êzidî halkından sivil insanlar da vardı. Arkadaşlarımız yol gösterip, yapmaları gerekeni söyleyince direnmek için arkadaşlarımızın yanında kalarak direnişi seçen çok sayıda insan oldu. 

'HALK DAĞA SIĞINMIŞTI, ONLARI KURTARMALIYDIK'

Bu direnişimizin temel nedeni DAİŞ’in dağa ulaşmasını engellemekti. Çünkü halk dağa sığınmıştı. Dağa ulaşması durumunda büyük bir katliam yaşanacaktı. Şengal Dağı insan direnirse onunla birlikte direnen bir yapıya sahip. Bazı yerler var, iki kişi bile oralara mevzilenip tutsa istediğin kadar ağır silahlara da sahip olsun hiç kimse orayı geçemezdi. Biz de ona göre mevzilenip o kritik noktaları tutmuştuk. 
Dağda az da olsa su vardı. Su dışında meyve vardı. Hayvan vardı. Bunun dışında başka bir şey yoktu. O yüzden emzikli kadınların besinsizlikten dolayı sütleri kesilmişti. Su ve anne sütünün azlığından ölen kundaktaki çocuklar, yaşlı nineler ve dedeler oldu. Her geçen gün bir iki çocuk yada yaşlı ölüyordu. Çok çok acılı şeyler yaşandı. Yürek yakan ölümler oldu. Ama çok fazla bir şey yapılamıyordu. Çünkü çeteler her tarafı tutmuşlardı.
Dağa sığınan halkı kurtarmak gerekiyordu. Çünkü DAİŞ saldırıyordu. Amacı dağlık alana ulaşmaktı. Tüm Şengal’i ele geçirmekti. Dağı ele geçirseydi dağa çıkmayı başaran yüzbinlerce insanı katledebilirdi. Ayrıca Erzak ve su sorunu had safhadaydı. Onun için ilk günden YPG ve YPJ güçleri Rojava’ya açılan bir koridor tuttular. Onların açtığı bu koridordan her gece onlarca insan geçiyordu. DAİŞ durmadan o koridora saldırıyordu. Bunun için HPG’nin savunmaya katılması için çağrı yapıldı. HPG kısa sürede çağrıya yanıt vererek güç gönderdi. Arkadaşlar geldiğinde sayımız çoğaldı. HPG geldikten sonra YPG, YPJ ile HPG ve YJA Star güçleri hem koridoru tutmaya başladılar, hem dağı savunmak, hem de koridoru tutmak için mevzilendiler. 5 ile 6 Ağustos'ta koridor açmaya başladı arkadaşlar 7 ile 8 Ağustos'ta artık koridor açılmıştı. Ancak hâlâ fazla bir güvenliği yoktu. Önce güvenliğini almamız gerekiyordu. Bunun için adım adım gidiyorduk. 50 ile 100 metrede bir topraktan, torbalardan mevzi yapıp içine bir birim arkadaş bırakıyorduk. Bütün bu mevzileri kazma kürek ile yaptık. Çünkü onun dışında elimizde teknik diye bir şey yoktu. Etten ve kemikten bir duvar ördük gibi. DAİŞ ile aramızdaki mesafe de o kadar uzak değildi. Bazı yerlerde 100, bazı yerlerde 200, bazı yerlerde 300, en uzak mesafe 500 metreydi. Rojava’ya kadar böyle güvenliğini aldıktan sonra grup grup halkı geçirmeye başladık. Koridoru bu şekilde açtıktan sonra gündüzleri halkı grup grup geçirmeye başladık. Gündüz halkı geçiriyorduk. Geceleri ise DAİŞ çetelerine yönelik saldırılar geliştirerek alanımızı genişletiyorduk. 
Koridoru açıp halkı geçirmeye başladıktan sonra dağda kalan halkın bu sefer başta ekmek olmak üzere temel ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyordu. Cezire kantonu bu konuda elinden geleni yaptı. İlk önce bize un gönderdi. Gelen unu dağa geçirdik. Halk günler sonra ekmek yüzünü gördü. 
Şengal’in yaşadığının uluslararası bir plan olduğunu sonradan anladık. Şimdi sonradan hedefin sadece Şengal olmadığı, Şengal ile birlikte Rojava Devrimi olduğunu anladık. Çünkü Şengal’e saldırı başladığında eş zamanlı olarak Qamışlo ve Serekaniye'de saldırılar oldu.  Yine birkaç gün geçmeden Tel Koçer’e saldırılar oldu. Orada altı YPG savaşçısı şehit düştü. Aynı zamanda Rabia’ya saldırılar oldu. Tel Koçer’e yönelik saldırıdan bir gün sonra Rabia’da 28 arkadaş şehit düştü. Çünkü o zaman Rabia da YPG’nin elindeydi ve onlar tarafından savunuluyordu. Yani Şengal’den başlanıp Tel Koçer, Derik, Girke Lege ve oradan da Çıl Axa, Tirbesipiye, Qamışlo’ya kadar uzanan bir plan vardı. Çünkü amacın, buradan başlanarak Rojava Devrimi'ni tam bir kuşatmaya alıp yok etmek olduğunu sonradan fark ettik. Yaşanan ihanetler de bu planın bir parçasıydı. Bu uluslararası güçlerin planıydı tabii. Onun için sürekli koridora saldırılar oluyordu. 

CANLARI PAHASINA KORİDORU AÇIK TUTTULAR

Cezaa tarafındaki koridora da sürekli saldırılar oluyordu. O koridorda toplam 63 arkadaşımız şehit düştü. Ama ona rağmen koridoru hep savunduk ve açık tuttuk. Çünkü o koridor daha sonra başkaları tarafından adlandırıldığı gibi bir insanlık koridoruydu. Êzidîlerin hayatta kalma koridoruydu. Êzidîleri katliamdan, fermandan kurtarma koridoruydu. Koridorda halkın tamamını geçirene kadar yaklaşık 100 arkadaşımız şehit düştü. Onun dışında diğer taraflardaki direnişlerde yaklaşık 100 arkadaşımız daha şehit düştü. Yani toplam 250 ile 300 arkadaşımız şehit düştü. Arkadaşlarımız şehit düştü. Ama insanlık tarihine geçen bir şey başardık. Êzidî halkımızı ferman ve katliamdan kurtardık. Bundan büyük bir gurur duyuyoruz. Keşke arkadaşlarımız şehit düşmeseydi. Ama bedel ödemeden de katliamın önüne geçemezdik. Mesela şehit düşen arkadaşlardan Şoreş Xınıs arkadaş vardı. Büyük bir komutan ve kahramandı. Şoreş arkadaş önce Cezza cephesinde kalıyordu. Aynı zamanda insani koridorun korunup savunulması, açık kalmasının komutanlığını da yapıyordu. Hep şunu söylerdi; ‘Önderliğin talimatıdır. Biz bu halkı ne pahasına olursa olsun kurtarıp korumalıyız. Ya bu halkı katliamdan koruyup Önderliğe, tarihe layık olacağız yada lanetleneceğiz. Bedeli ne olursa olsun, Önderliğe ve halka, tarihe layık olmaya çalışacağız. Tek tek hepimiz de bu uğurda ölebiliriz. Onu zaten göze almışız. Yapamayan arkadaşımız varsa hiç ayıp falan değil. Yapamam diyerek çekip gidebilir. O konuda da arkadaşlarımız rahat olsun. Yapamayan arkadaşımız varsa onun için yol sonuna kadar açıktır.'
Şoreş arkadaş bununla Önderliğe bağlılık, tarih, halka bağlılık ve insanlık görevlerinin yerine getirilmesine vurgu yapıyordu. Tabii bunu inanmış olan insanlar yapabilirdi. 
Bir de Cemşid arkadaş vardı. Hevala Şehit Sivran vardı. Sonradan geldi ve koridoru korurken Diguri tarafında şehit düştü. Koridor Diguri’den başlayıp Şerfedin'den geçerek Geliye Kers'e kadar uzanıyordu. 
Dünya halkları ve güçleri bir şaşkınlık yaşadılar. PKK nasıl bir günde kendini oraya ulaştırdı diye herkes tartışmaya başladı. Oraya ulaştıktan sonra Önderliğin söylediklerini yerine getirmeye çalışarak ona layık olduğumuzu göstermek istedik. Ne kadar yerine getirdik, bilmiyorum. Ama Êzidî halkını büyük bir katliamdan kurtarmak için arkadaşlarımız canlarını feda ettiler. 

12'LER...

12 kişi geldik. 12 kişiden biri olan Canpolat arkadaş vardı. O Geliye Şilo’da şehit düştü. Kobanêli bir arkadaştı. Bazı arkadaşlar buradan dağa geri döndü. Oradan da Bakur’a geçtiler. Bazıları öz yönetim direnişlerinde yer aldı. O 12 kişiden şu an Şengal’de kalan tek ben varım. 
Bir doçka hikayesi var. Aslında tarihi bir gerçekliktir. Çünkü o doçka olmasaydı Êzidî halkımız büyük bir katliamdan geçerdi. Dağdan Şengal’e inerken en baştaki viraj var, hikaye orada geçiyor. Peşmergeler talimatla geri çekilirken onu bıraktılar. Çünkü yanlarında götüremediler. İki köylü o doçkayı bulup o viraja getirdiler. Ama çalışmaz durumdaydı. Bizimle birlikte gelen arkadaşlardan üçü onu önce tamir ettiler. Ardından  Çıl Mıra’dan Şengal'e inerken en üstteki viraja kurdular. Şengal'den bir sel gibi yola düşmüş halkı korumak için başına geçtiler. Yol boyu halk bir zincir gibi dizilmişti. DAİŞ yola düşen halkı vurmak için hamleler yaparken arkadaşlar onları vurup geri püskürtüyordu. Halkı o şekilde çekebildik. Daha sonra peşmergeler geri Şengal'e dönünce Kasım Dırbo adındaki peşmerge doçka üzerine sorun çıkarmak istedi. Şehit Dılgeş arkadaş vardı, onlarla çatışır hale geldi. Arkadaşlar yeni bir Kürt savaşı çıkmasın diye doçkayı onlara bıraktı. Ancak bu doçka Şengal şehir merkezi özgürleştirilene kadar arkadaşların elindeydi. Şehri özgürleştirmek için hamle başlattığımızda sayımızın azlığından dolayı aşağıya inince onlara bıraktık. Bu tarihiye böyle geçmeli çünkü gerçek budur. İşte sanki kendileri kullanmış, halkı korumuş, katliamdan kurtarmış gibi bir yanlış tarihin yazılmasına izin vermeyiz. Çünkü bunu tüm dünya biliyor. 
12 kişi olarak geldik buraya. Ama şimdi Şengal’in YBŞ ve YJŞ adında bir ordusu var. Aslında bazen rüya ve hayal gibi geliyor bana. Ama bir gerçektir. Tabii durum direnişle ortaya çıktı. Hareketimizin direniş kültürünü yaratmasının bir sonucudur.  İnançla ilgili bir gerçekliktir. Fermandan önce Şengal’de bir ordu kurulacak denilseydi birçok insan gülerdi buna. Çok hayali bir şeyden söz ediliyor, derdi insanlar. Ama fermana karşı koruma, onuru kurtarma temelinde gösterilen direniş insanlarda bunun mümkün olduğu düşüncesini açığa çıkardı. YBŞ bu inancın sonucunda oluştu. Kişi ve geldiğimiz grup olarak baştan beri buna inancımız vardı. Çünkü az çok hareketimizin ortaya çıkış koşulları ve ardından Kürdistan'da yarattığı sonuçları biliyorduk. Bundan dolayı bunun da mümkün olduğuna inanıyorduk. Kısmen de olsa başarılmıştır. Çünkü artık Şengal’i savunan kendi öz çocuklarından oluşan bir gücü var. 
Şengal'de devrim içinde devrim oldu. Şimdi YJŞ diye bir ordu gücü var, Şengal’in. Ama fermandan önce çarşıya gittiğinizde çarşıda bir kadın göremezdiniz. Toplumsal kuralları bu kadar katı bir yerdi. Buna anlam da veriyoruz. Çünkü bu kurallarıyla şimdiye kadar kendisini koruyabilmiştir. Katı da olsa bu kuralları olmasaydı belki de bu gün Êzidîlik adına hiçbir şey kalmamış olurdu. 
Gösterilen direniş Êzidî kızları ve gençlerinin akın akın direniş saflarına akmasına neden oldu. Bu gençlerden, bu yiğitlerden YBŞ ve YJŞ oluştu. Kendi başına artık Şengal'i koruyacak, savunacak bir güçtür, YBŞ.
YBŞ kuruldu. Temeli fermanın başında atılmıştı. Ama giderek güçlenip büyüdü. Büyüdükçe Şengal’in DAİŞ çetelerinin elinde olmasını kendisine yediremedi. O yüzden 2015 yılında Şengal merkeze dönük HPG gerillalarıyla birlikte bir hamle yaptı. Bu hamle ile Siti Zeynep ve Ayn Nasır mahallelerini DAİŞ çetelerinden aldı. 11 ay aralıksız bir şekilde orada DAİŞ çetelerinin her türlü saldırılarına rağmen direniş gösterdi. Bu direniş büyük bir irade istiyordu. Bu direniş ferdi silahlarla gösteriliyordu. Kar, kış, yağmur, çamur, soğuk, sıcak demeden 11 ay yer yer DAİŞ ile mesafe 100 metre olan bir yerde mevzilerde kalıp direnmek öyle kolay değildi. YBŞ bu direnişi gösterdi. Bu direnişi ile YBŞ resmileşti. 
YBŞ gösterdiği direnişle kendisini uluslararası alanda kabul ettirdi. Şengal'in meşru gücü haline geldi.
PKK girdiği yeri kanı dökerek aldı. Orada direniş kültürü yarattı. Şengal’de en fazla saldırıların olduğu yerlerden biri Geliye Şilo idi. Orada tam 36 arkadaşımız şehit düştü. Şengal HPG dar yönetiminden, saha yürütmesinden Doğulu bir arkadaşımız olan Dılgeş arkadaş orada şehit düştü. Şehit düştüğü yere arkadaşlar adını verdi. Yine orada mayın ile şehit düşen Newrez arkadaş vardı. Arkadaşlar bir tepeye de onun adını verdi. Şehit Ferhat, Şehin Mani arkadaşlar da orada şehit düştüler, isimleri tepelere verildi. Şehit Agit, Şehit Sipan, Şehit Agir arkadaşlar da orada şehit düştüler ve arkadaşlar onların isimlerini de tepelere verdiler. Yine Şehit Viyan Tepesi var. O Geli’de kan döküldü. Arkadaşlarımız direnerek kanlarını döktüler. O yüzden o Geli yani vadinin adı artık Şehitler Vadisi'dir.

DİRENİŞ İÇİNDEN ÊZİDÎ KOMUTANLAR ÇIKTI

Bir de bu direniş içinde çok sayıda Êzidî komutan çıktı. Bunlardan biri Xeyri arkadaştır. Bir Êzidî yurtseveriydi. Ferman başladığında topraklarını terk etmedi. Yanında bir grup arkadaşı vardı. Hepsi silahlıydılar. Peşmerge de değildi. Grubu ile birlikte YBŞ’ye katıldı. Sikiniye taraflarında büyük direniş gösterdi. Zaten halk arasında Sikiniye aslanı olarak anılıyor. Orada şehit düştü. Yine çıkan komutanlardan biri de Berxwedan arkadaştı. Ailesinin büyük bir çoğunluğu DAİŞ tarafından kaçırılmıştı. Ailesinden sadece bir kardeşi ve annesi kurtulmuştu. Arada bir onu arıyorlardı. Savaş nerede ise ben oradayım, diyordu. Şengal’in geleceği sayılan bir arkadaştı. Arkadaşlar korumak istiyordu ama ne yazık ki şehit düştü. Bu arkadaş ve komutanlardan biri de Solaxa’da şehit düşen Serdar arkadaştır. Bir diğer komutan Azad arkadaştır. Azad arkadaş YBŞ sözcülüğü için hazırlanmıştı. Kararı da alınmıştı. Arkadaşlar görevini devretmek için çağırdılar. Savaş cephesini bırakıp gelmedi. Bir diğer Êzidî komutan da Mansur arkadaştı. Mansur arkadaş Şengal şehir merkezinin özgürlüğünü gördükten sonra şehit düştü. 
İlk süreçlerde DAİŞ, Çıl Mera ile Amud’a göz dikmişti. 'Buraları alırsak sarı mekaplıların direnişi kalmaz' diye hesaplıyordu. Saldırılarını o temelde geliştiriyordu. Birçok yere saldırdı. Derase, Gabara, Geliye Şilo, Solaxa, Şerfedin taraflarına saldırdı. Sayısız saldırı geliştirdi."