Sancar: Cerablus’taki temel amacın DAİŞ ise önce kendi ülkendekileri temizle

Yeşiller Bern Kanton Milletvekili Haşim Sancar, Türkiye’nin Cerablus operasyonun temel amacının DAİŞ’e karşı değil, Kürtlere yönelik olduğunu söyledi.

Sancar, “Bir yılı aşkın süredir roketler Türkiye toprağına düşerken ve insanlar öldürülürken ses çıkarmayanlar, ülke içerisindeki DAİŞ’in varlığına karşı sessiz kalanlar bugün DAİŞ ile mücadele ile Cerablus’a giriyor. Suriye’de siyasi olarak dış politikanın altında kalanlar, şimdi fiziki olarak bu siyasetin altında kalacaklar” dedi.

Yeşiller İsviçre Bern Kanton Milletvekili Haşim Sancar, 15 Temmuz Darbe girişiminin ardından Erdoğan ve AKP’nin ortaya koymak istediği siyaseti, Türkiye’nin Cerablus yönelik başlattığı operasyonu, KCK’nin Dilok katliamı öncesinde yaptığı açıklamayı ve Öcalan’ın üzerinde ki tecridi değerlendirdi.

‘ERDOĞAN DARBEYİ KENDİ LEHİNE ÇEVİRDİ’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbe girişimini kendi lehine çevirdiğini ifade eden Sancar, Türkiye’deki demokrasinin zayıflığından ve güçlü bir muhalefet olmamasından kaynaklı Erdoğan’ın bu süreci kolayca kendi lehine çevirebildiğini söyledi. “Darbeler kimden gelirse gelsin veya kime karşı yapılırsa yapılsın önünde durulması ve kınanması gereken bir durumdur” diyen Sancar, bugüne kadar yaşanan darbelerin en büyük mağdurunun Kürtler ve solcular olduğunu hatırlattı.

Ülkenin varlığını korumak için Darbe süreçlerinde veya sonrasında alınması gereken en büyük tutumun demokrasiyi daha çok geliştirmek olduğunu söyleyen Sancar, “Erdoğan ve AKP bunun tersi bir tutum içerisine girdiler. Erdoğan ve AKP devletin güvenliğini ön planda tutmadılar. Demokrasiye sarılıp ülke çıkarlarını korumak yerine parti çıkarlarını korumaya çalıştılar. Bu tutumla gücü elinde tutmak istiyorlar ama bu gücün varlığı uzun vadeli olmayacak”

Erdoğan ve AKP’nin, darbe girişiminin ardından Olağanüstü Hal ilan ederek var olan demokratik hakları daha da kısıtlayarak kendi varlığını daha da güçlendirme cabası içerisine girdiğine vurgu yapan Sancar, “Erdoğan darbe girişiminin ardından ortaya koyduğu siyasetle ülkenin çıkarlarından öte tek adam sistemini kurmayı amaçladı. Eğer darbe başarılı olmuş olsaydı darbecilerde aynı yöntemi deneyecekti. Yani demokratik hakları kısıtlamaya gidecekti. Darbe girişiminin ardından çıkarılan yasaların varlığı aslında tek kişilik başkanlık sisteminin fiilen işlediğinin göstergesi” şeklinde konuştu.

‘TOPLUMUN BİR KISMININ DIŞLANMASI İÇ SAVAŞI DOĞURUR’

“Diktatörlük kurma hevesleri ne kadar sürer ve bu tutum topluma ne getirir veya topluma nasıl bir zarar verir bunun hesabını yapmadılar” diyen Sancar şu şekilde devam etti: “Toplumun bir kesimi, kendisinin ciddiye alınmadığını ve dışlandığını görürse ve bu duyguyu daha güçlü hissederse sistemin varlığını inkâr etme noktasına gelir. Ve bu yaklaşım ülkede kimsenin olmasını istemediği bir iç savaş götürebilir”

‘DAİŞ TÜRKİYE’NİN BİRÇOK YERİNE YERLEŞMİŞ DURUMDA’

Hükümetin Antep’te yaşanan saldırının ardından tıpkı Suruç ve diğer saldırıların sonra ortaya koyduğu politikanın aynısını sürdürdüğünü söyleyen Sancar, “Her patlamadan sonra birileri gözaltına alındı ve bunların büyük bir çoğunluğu bir süreden sonra serbest bırakıldı. Ve DAİŞ üstlenmemesine rağmen saldırının kimin yaptığını kısa bir sürede ilan ettiler. Sadece DAİŞ’e mal edilen eylemler değil, PKK’ye mal edilmek istenen eylemleri de iyi soruşturmak gerekir. Tıpkı Urfa’da öldürülen iki polis olayı gibi. Bu saldırıları kim yaptı sorusunun yanında bu saldırılar kimin işine yaradı onu tartışmak gerekir. DAİŞ’e gerçekten müdahale edilmek istense Türkiye’nin birçok kentinde hiç zorlanmadan çok sayıda kişi gözaltına alınabilir. DAİŞ, o kadar çok yerleşmiş ki Türkiye içerisine bunu rahatlıkla fark edebiliyorsunuz. Bu güçler içerisin de yabancı kökenlilerin yanı sıra Türk vatandaşı olanlarda var” dedi.

‘CERABLUS OPERASYONUNUN TEMEL AMACI KÜRTLER’

Türkiye’nin, bugün DAİŞ’e gönüllü olmaktan öte zorunlu olarak yöneldiğini belirten Sancar, şu şekilde devam etti: “Cerablus’a girmelerini Türkiye topraklarına atılan roketlere veya son yaşanan saldırılara bağlıyorlar. DAİŞ’in bu roket saldırıları yeni değil ki bir yılı aşkın süredir devam ediyor ve bunun sonucunda insanlar yaşamını kaybetti. Buna rağmen sınır dışı bir operasyon yapılmadı DAİŞ’e karşı. Kendileri de açıkça dile getiriyorlar bu operasyonun temel amacı Kürtlere karşı yapılıyor. Kürtlerin Fırat’ın batısına geçmesine engel olmak istiyorlar.”

‘NEDEN ÜLKE İÇİNDEKİ DAİŞ YAPILARINA KARŞI MÜCADELE EDİLMİYOR?’

Türkiye’nin bugün başka bir ülkenin topraklarına girerek sınır ihlali gerçekleştirmiş olduğunu söyleyen Sancar, operasyonun asıl amacının DAİŞ’e karşı mücadele etmekten uzak olduğunu vurguladı. Sancar, “Ülke içerisinde muazzam güce sahip olan DAİŞ’e karşı mücadele edilmiyor ama bir ülkenin sınırını ihlal ederek açıkça bir savaşa giriliyor. Yaklaşık 4 yıldan beridir DAİŞ’e karşı bir halı serilmedi kalmışken bugün DAİŞ’e karşı mücadele ediyorum demek gerçekçi gelmiyor. Ben bire bir görmesem de uluslararası alanda ve basında Türkiye’nin nasıl DAİŞ’i desteklediği hep ortaya çıktı ve tartışıldı” şeklinde konuştu.

‘DIŞ POLİTİKANIN FİZİKİ OLARAK DA ALTINDA KALACAKLAR’

Yıllardır Kürtlerin bir söz sahibi olmasını istemeyenlerin bugünde Kürtlerin elde ettiği kazanımların önüne geçmek istediklerini belirten Sancar, şunları kaydetti: “Rojava’daki gelişmelerin önüne geçemediler ve dış politikada diğer yerlerde olduğu gibi burada da kaybettiler. Şimdi de yeni girişimlerle Kürtlerin burada elde ettikleri kazanımların önüne geçmek istiyorlar. Bu siyaset ne kadar başarılı olur tartışmak yerine iç savaş tehlikesi yaşayan Türkiye’nin bu kararı hiç gerekçesi ve gereği olmadan kendisini farklı bir savaşın içerisine soktu. Türkiye’de iç sorunların altın da, Suriye’de siyasi olarak dış politikanın altında kalanlar, şimdi fiziki olarak bu siyasetin altında kalacaklar.”

‘ÖCALAN TÜRKİYE’NİN BARIŞI İÇİN ÖNEMLİ BİR FAKTÖRDÜR’

Antep Katliamı öncesinde KCK’nin yeniden masaya dönülmesi için açıkladığı deklarasyonun önemli olduğunu ifade eden Sancar, Öcalan’ın Türkiye’nin barışı için önemli bir faktör olduğunu söyledi. “İki taraflı olarak adımların atılarak yeniden barış masasına dönülmesi gerektiği kanısındayım” diyen Sancar, Türkiye’nin göründüğü kadarıyla Kürtler ile bir barış sürecine girmek istemediğini belirtti.

‘TECRİT TOPLUMSAL SORUNLARI DAHA DA DERİNLEŞTİRİR’

Türkiye’nin içinden geçilen hassas bir dönemde Öcalan’a karşı tecrit politikasının toplumsal anlamda büyük sorunlara yol açabileceğini dile getiren Sancar, tecridin devam etmesinin savaşı daha da tırmandırılmasına neden olabileceğini söyledi. Sancar, “Sadece Öcalan’ın ceza evindeki koşulları değil bir bütün olarak Türkiye’deki cezaevlerinin durumu çok kötü. Bu durum buralara kadar yansıyor. Bu tutumdan vazgeçilmesi gerekir” şeklinde konuştu.

‘SAVAŞ YERİNE BARIŞ ESAS ALINMALI’

Sancar, “Öcalan barış görüşmelerini sürdürebilecek ve başlatacak büyük bir faktör. Türkiye’nin muhatap alması gereken birisi var böyle bir insanın olmaması daha da kötü olurdu. Türkiye’nin biran önce Kürtler ile barış görüşmelerine oturması gerekiyor. İki taraflı olarak belli fedakârlıklar yapılarak yeniden masaya dönülebilir. Savaş yerine barış esas alınmalı. Türkiye’nin hep bir Kürt korkusu var Rojava’daki durum buna bir örnek. Bu yanlış bir politikadır. Türkiye bu tutumundan vazgeçmeli. Türkiye zamanında Kürtleri de yananına alarak Ortadoğu’da güçlü ve örnek bir politika sergileyebilirdi” dedi.

‘FARKLILIKLAR ZENGİNLİK OLARAK KABUL EDİLMELİ’

İsviçre sistemini örnek vererek anlatan Sancar, Kürtler ile özerklik veya kanton sisteminin tartışılabileceğini söyledi. Sancar, “İsviçre’de faklı dillerin, kültürlerin ve kimliklerin varlığı bir zenginlik olarak kabul ediliyor. Bu neden Türkiye’de olmasın. Sadece Kürtler için değil ülkede yaşayan bütün azınlıklar için bunlar tartışılmalı. Bir halkı uzun süreli yok saymak büyük sorunlara neden olur” dedi.

‘İSVİÇRE BARIŞ İÇİN AKTİF ROL OYNAMALI’

Avrupa’nın, Kürtler ve Türkiye’nin yeniden masaya dönmesi için rol alması gerektiğini belirten Sancar, özellikle İsviçre’nin bu konuda aktif rol oynaması gerektiğini söyledi. Sancar şunları ekledi: “İsviçre birçok yerde bugüne kadar barış görüşmelerine taraf olmuş ve bu konuda büyük bir deneyimi de sahip. Bu noktada yani Kürtler ile Türkiye’nin masaya oturması içinde aktif bir rol oynamalı. Gelinen aşamada barıştan uzaklaşılmış olunsa da barıştan başka bir alternatifimiz yok, bunu herkesin görmesi ve kabul etmesi gerekir.”