Pencewini: Kürtler yeni haritada yerlerini alacaklar

Güney Kürdistanlı siyasetçi M. Emin Pencewini, Kobanê, Girê Spî ve tüm Rojava kazanımlarının bölgenin ve dünyanın Kürt siyasetinde ciddi bir kırılma yarattığını, Kürtlerin güç birliğini yaparak statülerini elde etmelerini gerektiğini belirtti.

Güney Kürdistanlı siyasetçi M. Emin Pencewini, Kürtlerin statülerini tayin etmek için tarihi bir imkan yakaladıklarını, bunun mutlaka değerlendirilmesi gerektiğin, Kobanê, Girê Spî ve tüm Rojava kazanımlarının bölgenin ve dünyanın Kürt siyasetinde ciddi bir kırılma yarattığını, Kürtlerin güç birliğini yaparak statülerini elde etmelerini gerektiğini belirtti.

Pencewini, Irak ve Suriye’nin büyük ihtimalle Şii, Sünni mezhep ile Kürtler arasında üçe parçalanacağının altını çizerek, DAİŞ saldırılarından sonra Sykes-Picot anlaşmasının hükmünü yitirdiğini ve yeni haritada da Kürtlerin mutlaka statülerini alacaklarını belirtti.

GİRÊ SPÎ KIRILMA NOKTASIDIR

YPG-YPJ operasyonu Kobanê’den sonra Gırê Spî operasyonu yapıldı. Zaferler kazanıldı. Bunlar Ortadoğu açısından nasıl bir sonuç doğurur?

Kürtlerin Kobanê zaferi Kürt sorununu yeni bir aşamaya taşımıştır. Özellikle Kuzey ve Rojava’daki Kürt sorununu uluslararası düzeye taşıdı. Avrupa, ABD ve dünya siyaset gündemine taşıdı. Kürtlerin ve özellikle PKK ve Rojava silahlı güçlerinin yasal demokratik yöntemlerle Kürtlerin hak ve özgürlüklerini savunduklarını gösterdi.

DAİŞ kaç yıldır her yerde açık bir şekilde halkları katlediyor. Musul’da binlerce Irak askeri vardı, ABD’nin ırak ordusuna verdiği en iyi silah tekniği oradaydı Musul’daydı ve hepsi de DAİŞ’in eline geçti. 400-500 DAİŞ çetesi tüm askerleri oradan çıkardı. Ramadi’de, Rakka’da yine yaşanan aynı şeydi. Ona karşı direnen, saldırılarını kıran sadece Kürtler oldu ve bu özellikle Kobanê ve Girê Spî’de oldukça net bir şekilde görüldü. Bu Kürt sorununun uluslararasılaşması açısından çok önemli bir eşik oluşturdu. Ve Kürt savaşçılarının gerçekten de devrimci özlerini ortaya çıkardı. Yaptıklarının gerçekten de kendi ülkelerinin, topraklarının ve bu topraklarda yaşayan halkların savunmasını yaptıklarını gösterdi. En önemlisi çok müthiş bir iradeye sahip oldukları ortaya çıktığı görüldü.

Kürtler Rojava’da üç kantonu birleştirme mücadelesi veriyor. Kantonların birleşmesi bölgede Kürtler açısından nasıl bir sonuç ortaya çıkarır?

PYD’nin Rojava siyaseti çok akıllıcaydı. Çok büyük başarılar sağladı. Bir yandan halkı savundu, halkı saldırılardan korudu, diğer taraftan savaşıyla gerçekten de bir halk savunma gücü olduklarını da bu şekilde tüm dünyaya gösterdiler.

Şimdi üç kantonun birleşmesi ortak idare oluşturulması çok ciddi bir siyasi gelişme sağlar. Kantonlar birleştirilip sistem geliştirilirse bu tüm bölge sistemini, halklarını etkileyecektir. Yine başta Rojava olmak üzere kuzey ve güney Kürdistan için de çok önemli bir savunma gücünü ortaya çıkaracaktır.

TÜM KÜRTLER ROJAVA’YA DESTEK SUNMALI

Diğer Kürdistan parçaları Rojava’ya nasıl bir destek sunabilirler?

Bu çok doğal ve olması gerekendir. Tüm Kürtler açısından bir tarihi sorumluluktur. Nasıl ki Kuzey Kürdistan DAİŞ güneye saldırdığında nasıl ki güney savunmasına destek verdiyse ve gerilla Maxmur, Kerkük gibi yerlerde nasıl ki burada şehitler verdiyse, diğer parçalardaki siyasi ve askeri tüm güçler de Rojava’nın savunulmasını ulusal ve insani bir görev olarak görmeli ve destek vermelidir. Kantonların birleşmesi ve güçlenmesi, kendi savunma gücünü oluşturabilmesi için destek vermelidirler. Çünkü Rojava oldukça stratejik bir yer. Türk devletiyle, Suudi Arabistan ile denizle, İsrail’e en yakın Kürdistan sınırıdır. Bu açıdan oldukça stratejik bir yerdir. Umarım ki, DAİŞ ve rejim güçlerinin denetiminde olan yerler de en kısa sürede özgürleştirilir.

Kürt gerillası Şengal ve Kerkük savunmasında, peşmerge ise Kobanê savunmasında yer aldı. Bu durum Kürt toplumunda önemli bir ulusal duygu ve bilinç geliştirdi. Sizce bundan sonra Kürt güçleri ne yapmalı?

Rojava’daki askeri ve siyasi durum ve Kobanê, Girê Spî yine diğer yerlerin durumu ulusal birlik ve insani duyguların gelişmesinde büyük etki yarattı. En başta da bize, gücünüz olduğunda her türlü vahşete, işgalciliğe ve katliama karşı kendimizi savunabileceğimizi gösterdi. Bu çok önemli bir durum. Bunun açık kanıtı Rojava’da DAİŞ’e karşı yürütülen ve bence yüzyılın direnişi olan Kürtlerin direnişidir. YPG-YPJ bunu bize açık gösterdi. Dolayısıyla tüm Kürtler, Kürt güçleri güçlerini en üst düzeyde birleştirmelidirler.

Kürtler bugün kendi ulusal birliklerini sağlayamazlarsa yarın da kendilerini bekleyen ne olur sizce?

Kürtlerin bugün statüsüz ve devletsiz kalmış olmalarının en temel nedeni, Kürtlerin kendi içinde birliği geliştirmemiş olmalarıdır. Kendi iç sorunlarını diyalog yoluyla çözeceklerine sürekli savaş ve çatışmayı tercih etmişler. Ancak bugün içinden geçtiğimiz ve Kürtlerin geleceği açısından oldukça tarihi öneme haiz olan bu dönem Kürtlere birlik olmayı zorunlu olarak dayatmıştır. Kürtlerin birliği ve özgürlüğü için artık tercih edilmesi gereken yol kesinlikle çatışma değil, diyalog, ittifak ve güç birliğidir.

Eğer Kürtler bugün kendi birliklerini diyalog ve ittifak yoluyla sağlamaz ve statülerini almazlarsa tarihte kaçırdığımız birçok imkan gibi bunu da elimizden kaçırmış olacağız.

HDP BAŞARISI DEVLETİN DAİŞ POLİTİKASINI BOŞA ÇIKARMIŞTIR

Peki, bu bağlamda Kuzey Kürdistan’da seçimlerde elde edilen başarıyı nasıl değerlendirebilirsiniz?

Kesinlikle Kürt siyasal mücadelesi açısından bu güçle parlamentoya girmiş olmak büyük başarıdır. İkincisi, Ortadoğu’da güçlü bir konumda olan Türkiye siyaseti bir değişime uğramak zorundadır. Dikkat edin Avrupa, ABD, Türkiye siyasetlerini değiştirdiler ve bölgede Türkiye’yi destekleyen mısır ve İran gibi devletler Türkiye politikalarını değiştirdiler. Erdoğan Türkiye’de paşalık sistemini, tek adamlık siyasetini geliştirmek istedi ancak bu seçimlerle bu ortadan kalktı.

Üçüncüsü, HDP’nin seçim başarısından sonra Türkiye’de DAİŞ’e destek veren Türkiye siyasetini boşa çıkarmıştır ve artık bu yolu bırakmalı. Türkiye NATO üyesi bir ülke ve NATO buna karşı, Avrupa, ABD buna karşı. Dolayısıyla Türkiye bu politikasını artık terk etmelidir. Kimse bu ihvan, selefi politikaya destek vermez. Dolayısıyla Türkiye kendi geleceği açısından da bölge barışı açısından da bunu bırakmalıdır artık.

Türkiye belirttiğiniz gerçeklere rağmen yardımını bu tür örgütlere sürdürür mü?

Bence artık bunu sürdüremez. Çünkü yolu tutulacaktır. Yine Erdoğan ve AKP bu siyasetin onların kaybetmesinin nedeni olduğunu anlamış olmalılar. Kürtlerin Türkiye’de de AKP’den desteğini çekmesinin nedeninin de bu olduğu açıktır.

Sayın Öcalan üzerinden kaç aydır tecrit sürüyor. Yine çözüm süreci durdurulmuş durumda bundan sonra durum nasıl olur? Çözüm süreci bundan sonra nasıl devam eder sizce?

Bence bundan sonra Türk devleti Sayın Öcalan’a dönük tecridi devam ettiremez. Çünkü artık kanunlara uygun seçilmiş güçlü bir parti meclise girmiştir ve bu parti çözüm sürecinin politikasını yürüterek meclise girmiş durumda. Bu güç Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesini istiyor. Şimdiye kadar PKK askeri bir güç ve onlarla müzakere yapmayız diyorlardı. Ama şimdi Kürtleri meşru seçilmiş temsilcileri parlamentoda yer alıyor. Kürtler artık kanuni yollarla kendi siyasetlerini güçlü bir şekilde parlamentoya göndermişlerdir. Dolayısıyla çözüm sürecini durduramazlar. MHP ile bile koalisyon kurarlarsa da yine süreci durdurma gibi bir lüksleri olamaz. Bence sayın başkan Öcalan’ın özgürlüğü de yakındır.

GÜNEY KRİZİ DÖNEMSELDİR

Rojava ve Kuzey Kürdistan’da bu gelişmeler yaşanırken Güney Kürdistan’da da hem siyasi hem de ekonomik açıdan bir kriz durumu yaşanıyor. Sizce Güney Kürdistan’da önümüzdeki süreçte ne tür gelişmeler yaşanır?

Bana göre güney Kürdistan’da yaşanan bu krizler geçici olacaktır. Bunun bazı etkenleri var. Bunlardan birincisi bölge hükümetinin politikalarıdır, bölgedeki büyük partilerin politikalarıdır. İkincisi; uluslararası güçlerin bölge politikasından kaynaklıdır.

IRAK VE SURİYE ÜÇE BÖLÜNÜR

Bir iki yıl sonra Güney Kürdistan bağımsızlığını ilan edebilir. Çünkü Irak kesinlikle bir parçalanmaya doğru gidiyor. Irak Sünni, Şii Araplar ile Kürtler arasında üçe bölünecektir bence. Hatta aynı şey sadece ırak için değil, Suriye açısından da geçerlidir. Çünkü Sykes-Picot anlaşması DAİŞ ile birlikte ortadan kalkmıştır ve bölge yeniden şekillenecektir.

Bugün Güney Kürdistan’da ekonomik ve siyasi kriz de Bağdat hükümetiyle yaşanan gerginlik ve anlaşmazlıklardan kaynaklıdır. Bütün bunlar Güney Kürdistan’ın belirttiğim gibi bir iki yıl sonra ya kendi bağımsızlığını ilan etmesine gider ya da konfederal sisteme gider.

Yine başkanlık ve anayasa üzerine bölge partileri arasında şu anda fikir farklılıkları var ve bence yakın zamanda bunlar da bir çözüme ulaştırılacak ve bölge hem kendi anayasasını yapacak hem de yeni yönetim modelini belirleyecektir. Bunlar dönemsel sorunlardır ve aşılacaktır.

Sözünü ettiğini bu yeniden haritaların çizim ihtimallerine ABD’nin yaklaşımı nedir?

Bence ABD buna ilişkin halen politikasını netleştirmiş değil. Açıkçası ilerde Rojava ve Güney de ortak bir statüye kavuşabilir. Uluslararası güçler bence böyle bir ihtimali de hesaplıyorlar. Ama burada sorun kimin bu yönetimde etkin olacağıdır. KDP mi PKK mi? Bu soru en önemli sorudur. Bu ileride netleşecek durumdur. Bağımsız bir Kürdistan hep gündemde olacaktır. Bölgedeki ya da uluslararası güçlerden kimileri bunu savunuyor ama Türkiye buna karşı olur. Ama İran devleti Kürtlerin bağımsız devlet ilanına karşıdır.

Bir de Şengal durumu var. Sizce Şengal’in durumu ne olacak?

Şengal’in geleceği Musul’a bağlıdır. Şimdi ırak ve ABD Musul’u nasıl alacağının planlarını yapıyorlar.

Bunun için senaryolar hazırlanıyor. Musul halkı Şii ve Sünnidirler. İran’ın kurduğu Heşd el Şeebi Şii milis ordusudur. Bana göre DAİŞ ile Heşd el Şeebi arasında bir fark yoktur. Çünkü onlar da aldıkları yerlerde DAİŞ’in uygulamalarını yapıyorlar. Irak ve Musul’daki Sünniler Heşd el Şebi’nin Musul operasyonuna katılmasını istemiyorlar. Türkiye’de Nuceyfi, Tarık Haşimi yoluyla güçlerini bu operasyona katmak istiyor. Amaç Musul’u özgürleştirmek değil. Kandil, Rojava, Şengal’in PKK’nin denetimine geçmesini istemiyorlar.

Tabi bundan dolayı Türk devletinin Musul operasyonuna asker göndermeyi planlaması büyük bir tehlikedir. Tabi bunu uluslararası güçler kabul eder mi belli değil. Böyle bir durum Şengal’in geleceği açısından da iyi bir durum olmaz. Ancak Şengal’in özgürleştirilmesine tüm güçler ortak hareket etmelidir.