Özgürlük savaşçılarından Öcalan’a mektuplar

Gerillalar yıllardır Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a mektuplar yazıyor. Gerilla arşivlerinde saklanan bu mektuplar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a bir gün ulaşabilsin diye özenle korunuyor.

Gerillalar yıllardır Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a mektuplar yazıyor. Gerilla arşivlerinde saklanan bu mektuplar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a bir gün ulaşabilsin diye özenle korunuyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan yıllardır tecrit ve daha birçok uygulamaya maruz kaldı. Tek kişilik bir hücrede, özel güvenlik politikalarıyla yönetilen İmralı’ya sadece devlet tarafından belirlenen kişilere izin veriliyor. İmralı Adasına ulaştırılamayan yüz binlerce mektup arasında gerillanın yazmış olduğu mektuplar da var. Gerilla arşivlerinde bulunan bu mektuplara uluşarak, gerillanın Öcalan’a yazmış olduğu duygulara ortak olduk.

15 yıldır Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridi kabul etmeyip Önderliklerinin özgürlüğünü önlerine hedef koyan gerillalar özgürlüğe doğru atan yürek atışlarını, özlemlerini Kürdistan dağlarından İmralı Adasına ulaştırmayı sürdürüyorlar.

‘SEN YÜREĞİMDE BİR PARÇA OLDUN’

YJA-Star gerillası Aşiti Mardin, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a ilişkin yazdığı mektupta şunları kaleme aldı: “Daha küçük bir çocukken duydum adını. Ülke nedir, özgürlük nedir bilmiyordum. Küçük dünyamda yaşıyordum her şeyden habersiz. Özgürlük nedir veya tutsak mıyız bunları bilmiyordum. Birçok şeyi hepimiz görüyorduk. Fakat anlam veremiyorduk. Daha iyisini görmemiştik ki, halimizin kötü olduğunu bilelim. Benim dünyam yaşadığım dört duvardan ibaretti. Ve bir gün kardelenlerin çıkageldi engin dağların ardından. Bilmezdim, evvelden orada bizler gibi canlıların olduğunu. Korktum ilkin, ardından renklerine, gülüşlerine, aydınlık yüzlerine baktım. Ve bana seni anlattılar, senden almışlardı tüm güzellikleri. Sen benim ufkum, dünyaya, yeni yaşama açılan pencerem oldun. Uzaktan da olsa tanıdıkça sen yüreğimde bir parça oldun. Yüreğimin sesine kulak verdim, ‘Ben dağlardayım, gel’ diye çağırdın. Bir insan yaşam kaynağından ayrı nasıl varlığını sürdüremezse, ben de düştüm ardına yüreğimi bulmaya geldim. Tek dileğim, tek arzum seni bir kez olsun görebilmektir. Ve seni ararken kadını buldum. Öldürülmüş kadını. Işığınla, yeni doğan günde açan çiçek gibi canlanıvermişti kadın. Hayat bulmuştu seninle ve erkek gerçeğini, sistemin gerçekliğini arıyordu senin öğrettiğin doğrularla. Karanlıklar hazmedemediler aydınlığını, sarıverdiler çevreni. Ve ben hala peşindeyim. Ve yüreğimi karanlıklardan kurtarıncaya, sana ulaşıncaya dek asla durmayacak zorlu yürüyüşüm.”

‘BİZİ UMUT BAHARLARI İLE BULUŞTURDUNUZ’

Güzel insana adlı mektubu yazan YJA-Star gerillası Zilan Zine, hücrelerine kadar sömürülen bir gerçeklik içerisinde yaşadığını, beynine ve düşüncesine kilit vurulduğunu, zincirlendiğini, kendi öz toprağından, öz halkından utanır hale getirildiğine vurgu yapmış. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kendisine yakın ilgisi ve yoğun emekleri sonucu beynini aydınlattığını, düşüncesini geliştirdiğini yazan Zine, “Ben sizin ‘kutsal çalışmanız’ içerisinde yeniden doğdum, yeniden yaratıldım ve sahibi oldum bu çalışmanın. Sizin emeğinizdi yeni beni özgürlükler dağında güzellikler için savaştıran. O güç sizin gücünüzdü. Bizleri birer barış ve özgürlük güvercinleri yapıp göklere uçurdunuz. Özgürlükler dağında, özgürlükler baharını siz bize verdiniz. Bizi umut baharları ile buluşturdunuz. Sizin yarattığınız baharlarda etrafımız karaçalılarla örülü değil artık, rengârenk çiçeklerle örülü. Söküp attığınız karaçalıların yerine baharı ektiniz biçim için. Bu gücümüzü daima sizden aldık” dedi.

‘SİZİ HER DAİM YAŞIYORUZ’

Özgürlükler dağında, zorluklar içerisinde yaratmayı öğrendiğini kaleme alan Zine, duygularını şu şekilde yazdı: “Ayaklarımız yere basıyor. Bunun için kendi mirasımıza uygun bir yaratılışın sahipleri, ustaları olacağız. Yaşamı yaratan kadın, 21. yüzyılda da barışı yaratmasını bilecektir. Bunun en büyük gerekçesi de kendimizi, yetersiz yoldaşlığımızı güzel insan karşısında affettirmek olacaktır. Yetersiz değil, güçlü yoldaşlık için güçlenmesini öğreneceğiz. Bunun dışında bir seçenek bizim için asla ve asla düşünülemez, tercih edilemez. Bizler özgürlükler içerisinde yaşarken, sizi daima her anımızda, beynimizde, ruhumuzda ve yüreğimizde yaşıyoruz. Belki siz İmralı’daki daracık, kapkaranlık bir hücredesiniz ama biliyorum ki, yüreğiniz umut baharı ile dolu. “

‘İMRALI’YA KARARLILIK VE BAĞLILIĞIMIZI İLETİYORUZ’

“Eğer hayal ise, rüya ise, çizgiye bağlılık ise ben bu mektubu yazdığım için çok heyecanlıyım. Sadece yoğunlaşma ile düşünce ile ya da fiziksel bağlılık ile yeterli olmayan duygular yaşıyorum. Eğer Dicle ve Fırat’ın suları tümden mürekkep ise, bütün ağaçların yaprakları kâğıt ise ben yine de bu mektubun hakkını veremem. Zağros’un, Cilo’nun, Govende’nin güzelliklerinden İmralı’ya sevgi, kararlılık ve bağlılıkla Başkan Apo’ya selamlar gönderiyorum” diye duygularını kağıda döken gerilla Yekta Colemerg, insanlığı kabuslu uykudan uyandıran, bin yılların sömürgesinden, Kürt insanını çıkartıp ona demokrasi, eşitlik, özgürlük kazandıran, kadının üzerinde yürütülen egemenliğe karşı savaşan, kadını aydınlığa çıkaran, her yönüyle yaşamın doğrusuna çeken Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın olduğunu söyledi.

Colemerg, Önderlerini ruhta, düşüncede yaşadığını her ne kadar fiziksel bir ayrılış olsa da bunun gereklerini uygulamak amacında olduklarına vurgu yaptı. Kadının özündeki güzelliklerin büyük bir kararlılık, büyük bir istek, fedakâr ve sonuna kadar büyük bir bağlılıkla yaşayacağını belirten Colemerg, böylesi bir mektup vesilesiyle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı içtenlikle selamladığını yazdı.

‘YEŞEREN GÜZELLİKLERİN BAKIMINI SAĞLAMAK GÖREVDİR’

“Yüreğimizdeki gerçek sevgi Başkan Apo’ya” başlıklı yazıyı yazan YJA-STAR gerillası Serkeftin Hebun, mektubuna “Sadece karanlıkta, kara bulutların ağırlığı altında yaşayan halkımız, insanı insanlıktan uzak tutan bir korkuyu yaşıyor. Ne görebiliyor ne duyabiliyor ne de konuşabiliyor. Korkunun iliklerine kadar işlediği bir durumda, yaşam cehenneme dönüşüyor. Sadece güneş, tüm karanlıkları dağıtabilir. Ülkemiz de doğa güneşimiz, içimizde yeni bir şeylerin doğuşunu sağladı. Ekilen toprağımıza hayat veren güneşin sıcaklığı, yaşamla boğuşan insanlarda değişimler yarattı. Yaşama karşı bir istem, bir tutku gelişti. Tohum ekileli fidanlar gelişti. Kara bulutlar yine kendini gösterdi. Ama artık diriliş başlamıştı. Bize düşen görev, yeşeren güzelliklerin bakımını sağlamaktır” sözleri ile başladı.

‘İMRALI’YA KADAR YÜREKLERDE YAŞAYAN BİR HALKA OLUŞTURACAĞIZ’

“Güneşin ışınları kadına yöneldi. Nasıl ki, ay ışığını güneşten alıp aydınlanıyorsa, karanlıkları daha bir ışık topu oluyorsa, kadınların da yüzü, yegane güneşimize dönük oldu” diye mektubuna devam eden Hebun, ona da ulaşabilmenin çabasının, Zilan ve Semalarda zirveleştiğini yazdı. Hebun, mektubunu şu sözlerle bitirdi: “Aydınlanan kadının tek amacı, kaygısız ve sınırsız bir istemle bu çizgiye ulaşmak, bütün benliğiyle özgürlüğe sarılmayı bırakmamaktır. Bütün Avaşin suyu mürekkep olsa, ormanların tüm yaprakları kâğıt olsa, biz kadınların bu özlemini anlatmaya yetmez. İmralı’dan yansıyan güneşin ufku, ona olan tutkumuzu güçlendiriyor. Bu temelde yüce Başkanımızın aydınlığında her an, her dakika kendimizi yenileyecek, Zagros’un asi dağlarından İmralı’ya kadar yüreklerde yaşayan bir halka oluşturacağız” şeklinde mektup kaleme alındı.