‘Önderliğimize yaklaşım savaş ve barış gerekçemizdir’

Ronahi: Çözüm sürecinin müzakereye evrilmesi ve nihai barışın sağlanmasının en temel yolu veya adımı Önderliğimizin özgürlüğünden, siyaset yapmasından, yaşamı, sağlığı ve güvenliğinin teminat altına alınmasından geçmektedir.

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Elif Ronahi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 5 Nisan’dan bu yana İmralı heyetiyle görüştürülmediğini hatırlatarak, “Çözüm sürecinin müzakereye evrilmesi ve nihai barışın sağlanmasının en temel yolu veya adımı Önderliğimizin özgürlüğünden, siyaset yapmasından, yaşamı, sağlığı ve güvenliğinin teminat altına alınmasından geçmektedir” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride karşı sadece Kürt halkının değil, barıştan yana tüm kesimlerin tutum belirlemesi gerektiği vurgusunu yapan Ronahi, Önderlerinin özgür yaşam ve çalışma koşullarının sağlanması gerektiğini söyledi. Tüm bu koşullar yaratılmadan ne Kürt halkının, ne Özgürlük Hareketi’nin, ne de kadınların mücadeleyi radikalleştirme gerekçelerinin ortadan kalkmayacağını söyledi.

‘OYALAMA POLİTİKALARINA RAĞMEN ÖNDERLİĞİMİZ ÇÖZÜM GELİŞTİRMİŞTİR’

KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Elif Ronahi, Kürt sorununun demokratik siyasi yöntemlerle çözüm arayışlarının 1990’lı yıllardan bu yana Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ısrarlı çabalarıyla devam etmekte olduğunu belirtti. Kürt Özgürlük Mücadelesi tarafından birçok kez tek taraflı ateşkesler yapıldığını, çatışmasız ortamlar sağlanarak sorunun diyalog ve siyasi yollarla çözümünün zeminin oluşturulmaya çalışıldığını, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından diyalog ve çözüm arayışlarında muhatapların devreye girmesi için çağrıların yapıldığını ve girişimlerde bulunulduğunu söyleyen Ronahi, tüm girişimlere rağmen Türkiye devleti ve dönem hükümetleri tarafından diyalog ve çözüm arayışlarına karşılık verilmediğini ifade etti.

Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin tek taraflı ateşkes girişimlerinin, gerillaya yönelik saldırı ve operasyonlarla, yine Kürt halkına yönelik saldırı ve tutuklamalarla boşa çıkarıldığına dikkat çeken Ronahi, “2006 yılında Oslo görüşmeleriyle yeni bir süreç başlatılmak istenmiş, ancak özellikle AKP tarafından sorunun çözümünde samimi adımlar atma yerine oyalama ve devleti ele geçirme, kendini kurumlaştırma süreci olarak ele alınmış ve süreç heba edilmiştir. Özellikle Önderliğimiz tarafından Kürt sorunun siyasi yollarla ve karşılıklı uzlaşı temelinde çözümünde ısrar devam ettirilmiş ve çağrılar yapılmış, yol haritası belirlenmiştir. On yılı aşkın bir süredir AKP’nin tüm oyalama politikalarına rağmen Önderliğimizin ısrarlı tutumu, çözüm yönünde geliştirdiği hamleler ve ortaya koyduğu çözüm adımları temelinde Kürt sorununda demokratik çözüm süreci ilerletilmiş, Türkiye kamuoyuna mal edilmiş, Türkiye halkında yaratılan birçok ön yargı, korku ortadan kalkmış ve halkta bu süreci destekleme tutumu sağlanmıştır. Önderliğimizin 2013 Amed Newroz’unda okunan Kürt sorununda bir manifesto niteliğinde olan deklarasyonu Türkiye kamuoyunda büyük bir umut yaratmış ve geçmiş yargıların kırılması, sorunun çözümünde adım atılmasında oldukça pozitif bir iklimi açığa çıkarmıştır” dedi.

‘OYALAMA POLİTİKALARI DEVAM ETMEKTEDİR’

2013 Newroz deklarasyonundan bu yana tarafların yapmakla yükümlü oldukları görevlerin olduğunu, bu anlamda böylesi bir sürecin tahkim edilmiş bir ateşkes süreciyle ilerletilmesi gerektiğini söyleyen Ronahi, sürecin ilerleyebilmesi için gerekli demokratik adımların atılması ve müzakerelerin başlatılması için yasal değişikliklere gidilmesi gerektiğini belirtti. Öcalan’ın tüm girişim ve çabalarına rağmen Türk devletinin çözüm süreci dediği, özünde Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etme politikalarını sürdürdüğünü ve hasta tutsakların da birer rehine haline getirdiğini söyleyen Ronahi şunlara dikkat çekti: “Türk devletinin çözüm süreci dediği, özünde Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiyesiydi. Bunu inceltilmiş kirli politikalarıyla yapmaktan geri durmadı. Sürecin başından beri karakol-kalekol ve barajların yapımından geri durmamıştır. Hasta tutsakları birer rehine haline getirmiş, her gün zindanlardan cenazelerin çıkmasıyla zindanları ölüm mekanına dönüştürmüştür. Siyasi mücadele yürüten halkımıza karşı tutuklamalar aralıksız bir biçimde sürdürülmüştür.

‘AKP, DAİŞ’E DESTEĞİYLE KÜRTLERE KARŞI SAVAŞIYOR’

Tek taraflı ateşkesimizle Kuzey Kürdistan’da çatışmasızlık yaşansa da, AKP, Kürtlere karşı savaşını Rojava alanına kaydırarak eli kanlı, faşist-tecavüzcü çete DAİŞ üzerinden devam ettirmiştir. DAİŞ’e her türlü silah, lojistik destek sunarak, çetelerin Rojava’ya geçişini sağlayarak ve kendi sınırlarında DAİŞ’e karargahlar, askeri eğitim alanları ve hastaneler kurarak DAİŞ’i adeta kendi akıncı birlikleri veya paramiliter gücü olarak kullanmış ve Rojava halkına katliamlar yaptırtmıştır. Bu suç ortaklığı tüm belge ve görüntüleriyle deşifre olmuştur.”

‘AKP’NİN ÇÖZÜM POLİTİKASI YOKTUR’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sorunu çözme konusunda yaptığı girişim ve çabalara rağmen devletin karşılık vermediğini söyleyen Ronahi, AKP’nin süreci kendi basit iktidar hesaplarına kurban etmek istediğini dile getirdi.

“Sürecin diyalogdan müzakereye evrilmesi için izleme kurulu, Önderliğimizin rahat çalışması için sekretarya oluşturulması için İmralı’ya giden devlet heyeti, HDP Heyeti ve Önderliğimiz arasında mutabakat sağlanmasına, isimler üzerinde tartışmalar yapılmasına rağmen, Erdoğan’ın müdahalesiyle bunlar durdurulmuştur. 28 Şubat Dolmabahçe Sarayı’nda devlet ve HDP Heyeti’nin ortak açıklamasıyla kamuoyuna duyurulan on maddelik mutabakat metni ve bir anlamda sürecin yol haritası olan basın açıklaması somut adımların atılmasında önemli bir gelişmeydi. Ancak buna Erdoğan müdahale etmiş, pratikleşmesinin önü alınmıştır. İmralı’da görüşmeleri sürdüren devlet heyetinin bu on maddeyi kabul ettiğini kamuoyuna açıklamasına rağmen, Erdoğan’ın müdahalesine karşı çıkmaması özünde AKP’nin de sürece samimi yaklaşmadığını, süreci müzakereye dönüştürme iradesini ortaya koyamadığını, kendi çıkarı için kullandığını göstermiştir” diyen Ronahi, seçim beyannamesinde Kürt sorununun çözümüne ilişkin yaklaşımın yer almaması, eleştiriler ardından sözde matbaaya gönderilirken o bölümün kaybedildiği yalanına başvurarak sonrasında eklenmesinin Erdoğan’ın seçim propagandası boyunca ‘Kürt sorunu yoktur’ cümlesini dilinden düşürmemesi, AKP’nin dolayısıyla, Türkiye devletinin, çözüm diye bir projesi veya politikasının olmadığını net bir şekilde ortaya koyduğunu da sözlerine ekledi.

‘ÖNDERLİĞİMİZİN GÖRÜŞLERİNDEN KORKULUYOR’

2011 yılından bu yana hukukun hiçe sayılarak ve tutuklu hakları ihlal edilerek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmediğini, Önderlerinin onlarca avukatı hakkında davaların açıldığı ve birçoğunun da tutuklandığını belirten Ronahi, hem Önderlerinin, hem de İmralı’da tutuklu bulunanların aileleriyle tüm yasal hakların hiçe sayıldığını söyledi.

“Benzer yaklaşımla çözüm sürecinde rol üstlenen HDP Heyetinin de Önderliğimizle görüşmeleri engellenmiştir. Seçim gibi Türkiye’nin kaderinin belirlendiği bir süreçte Önderliğimizle görüşmelerin yaptırılmaması bilinçli bir tutumdur. Özünde AKP’nin çözümden yana hiçbir samimi yaklaşımının olmadığını, herhangi bir projeye sahip olmadığını bir kez daha ortaya koymuştur. Yıllardır ezberledikleri ve aslında kendilerinin bile inanmadığı ‘çözüm sürecinde ısrarlıyız, çözüm süreci devam etmektedir’ yalanını artık devam ettirememektedirler” diyen Ronahi kimsenin de inanmadığını belirtti. İki ayı aşkın bir süredir Öcalan ile görüşmelerin yaptırılmamasının bırakalım HDP heyetinin gidişinin ailesi ile birlikte görüştürülmemesinin en önemli nedeninin Öcalan’ın görüşlerinden korkmaları, söyleyeceklerinin Türkiye kamuoyunda yaratacağı etkinin farkında olmalarından kaynaklandığını söyledi.

Ortadoğu’nun yangın yerine çevrildiği, siyasi dengelerin anlık olarak değiştiği ve yeniden belirlendiği bir dönemde ve en önemlisi de Kürt Özgürlük Hareketi’nin siyasi, askeri, toplumsal anlamda yükselişte olduğu, tüm halklar açısından öncü düzeyinde ele alındığı ve umut bağladığı bir gelişmeyi yaşadığı bir süreçte Öcalan’ın söyleyeceği her sözün bu gelişmelerin seyrini belirlemede çok önemli etkide bulunacağı için görüşme yaptırılmadığını sözlerine ekledi.

‘HDP’NİN BAŞARISI ÖNDERLİĞİMİZİN AÇIĞA ÇIKARDIĞI TARİHİ BİR KAZANIMDIR’

“Önderliğimizin bu gücünden, görüşlerinin etkisinden korkutulduğu için bu tecrit uygulanmaktadır. Bir de seçim hesabı yapılmıştır. Bu da milliyetçi oyları kazanmak için yapılmıştır. Ancak asıl neden, Önderliğimizin süreci yönlendirmesinden ve AKP’nin kirli politikalarını deşifre etmesinden korktukları için görüşmeler engellenmektedir” diyen Ronahi, Türkiye halklarının, Erdoğan şahsında dayatılan despotizme, diktatörlüğe, neo-Osmanlıcılık hayallerine ve savaşı, çatışmayı, halkların iradesini hiçe saymayı ilke edinen inkarcı zihniyete hayır dendiğini belirtti.

Ronahi, tek adam, tek parti iktidarını veya diktatörlüğünü kabul etmediğini, demokratik parlamenter sistemi istediğini ortaya koyduğunu dile getiren Ronahi, “Sandıktan çıkan halk iradesi; barış, kardeşlik, uzlaşı ve demokratik siyaset tercihini net bir biçimde göstermiştir. En önemlisi de Kürt sorununun demokratik çözümü, demokratik cumhuriyetin halkların kendi kimliği, dili, kültürü, inancıyla, çoğulcu demokrasiyle, farklılıklara hoşgörüyle geliştirilmesine Türkiye halklarının hazır olduğunu bu seçimler ortaya koymuştur. Bu anlamda Önderliğimizin demokratik ulus projesi HDP’nin seçim başarısında onaylanmıştır. Kürdistan halkı tarafından AKP’nin adeta Kürdistan’da silinmesi de demokratik özerkliğin, kendi kendini yönetme isteminin kabulünü ortaya koymuştur. Bu anlamda 7 Haziran seçimleri Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünde bir dönüm noktasıdır ve önümüzdeki süreçte büyük gelişmeleri beraberinde getirecektir. Cumhuriyetin kuruluşundaki ilk meclisin tablosu bugünkü mecliste de yakalanmış, Türkiye’de yaşayan tüm halkların, inançların, kültürlerin temsili olmuştur. En önemlisi de kadın açısından ilk kez bu düzeyde bir temsil yakalanmıştır. Bu Türkiye halklarının nasıl bir Türkiye istediklerinin ifadesidir. Bu gelişmeler Önderliğimizin ve Özgürlük Hareketimizin öncülüğünde Kürt halkının yıllardır verdiği demokrasi, kardeşlik ve barış mücadelesinin yarattığı gelişmelerin açığa çıkardığı tarihi bir kazanımdır. Bugün tüm kesimler bu gerçeği ifade etmektedir” diye konuştu.

7 Haziran seçim sonuçlarının var olan sürecin mimarının AKP olmadığını, aksine süreci baltalamak isteyenin bizzat AKP olduğunun Türkiye toplumları açısından da kavrandığının en somut göstergesi olduğuna dikkat çeken Ronahi, seçim sonuçlarının daha demokratik ve barışçıl bir ülke talebinin sesi olarak yorumlanması gerektiğine değindi.

“Çözüm süreci gerçek sahiplerinin irade beyanıdır” diyen Ronahi, savaşta yaşamını yitiren insanlar üzerinden rant yapan AKP’ye verilen bir yanıt ve uyarı, barış isteminin toplumsallaştığının en açık kanıtı olacağını söyledi.

7 Haziran seçimlerinin bu kadar net ve tarihi sonuçları, mesajları ve talepleri ifade etmesine rağmen, AKP’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecritte ısrarı, inkar-imha ve savaş dilini, zihniyeti ve uygulamalarından vazgeçmemesi AKP’nin çözüm süreci olarak lanse ettiği sürecin özünde Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiyesi olduğunu ayan beyan ortaya konulduğunu dile getiren Ronahi, “Amed’de HDP seçim mitinginde gerçekleştirilen bombalı saldırı ve katliam girişimi, seçim ardından Hizbul-kontra eliyle 90’ları hatırlatan tarzda 5 yurtseverimizin katledilmesi AKP’nin ne kadar gözü dönmüş bir biçimde iktidar hırsını ve Kürt halkına karşı nefretle dolu olduğunu ispatlamıştır. YPG-YPJ güçlerinin Tel Ebyad’ı DAİŞ vahşetinden ve işgalinden kurtarması karşısındaki AKP’nin öfkesi, Kürtlerin kazanımları karşısında ne kadar paniğe kapıldıklarını göstermektedir” dedi.

‘SAVAŞTA ISRAR VARDIR’

“Seçim sandığından barış, demokrasi, uzlaşı istemi çıkmasına rağmen, AKP bu sonucu kabul etmemekte, tek başına iktidar olamamanın hezimetini yaşamaktadır. Seçim sonuçlarını hazmedemeyen AKP’nin savaş uçaklarını Medya Savunma Alanlarına yoğunlaştırması bir savaş hazırlığıdır. Sandıktan HDP’nin barajı aşarak çıkmasına, koalisyon hükümetinin kurulması için olgun, çözüm üreten ve uzlaşmayı öne çıkaran yaklaşımlarına rağmen, HDP’ye karşı AKP’nin kullandığı düşmanca dil ve saldırılar AKP’nin Kürt sorununu çözmede samimi olmadığını ortaya koyan somut verilerdir. Tarihte hiçbir önderin, halkın, hareketin yapmadığı fedakârlığı Kürt tarafı yapmaktan geri durmamıştır. Türkiye halklarının barışının sağlanması uğruna katlanılan bunca fedakarlık Türkiye devleti ve özelde AKP tarafından doğru anlaşılmamıştır. Savaşta, çatışmada ısrar vardır. Bu tutumu sürdürmesi durumunda sadece AKP değil, Türkiye kaybedecektir. Türkiye halklarının bu savaş siyaseti karşısında sandıkta ortaya koyduğu demokrasi, uzlaşı ve çözüm iradesine sahip çıkması ve bu siyasetin önünü alması halklarımızın geleceğini güvenceye almada hayati öneme sahiptir” diyen Ronahi, Öcalan’a uygulanan tecride karşı sadece Kürt halkının değil, barıştan yana tüm kesimlerin tutum belirlemesi gerektiği vurgusunu yaptı.

‘AKP, HİÇBİR ADIM ATMAMIŞTIR’   

Kürt Halk Önderinin ve Özgürlük Hareketi’nin barış ve demokratikleşme iddiası ve ısrarının bir sonucu olarak gelişen sürecin hakların barışa dayalı özgür, demokratik geleceğinin örülmesi için büyük bir imkan olduğunu belirten Ronahi, Önderlerinin tüm çağrılarına rağmen Türkiye devleti bu sunulan tarihi fırsatı değerlendirmemekte ısrarlı olduğunu söyledi. Kürt Halk Önderinin büyük bir sabır, sağduyu ve Türk devlet geleneğinde çığır açan hamlelerine rağmen, AKP’nin dar, faşist iktidar hesaplarından vazgeçmediğini dile getiren Ronahi, “Bu sürecin olmazsa olmazı olan Önderliğimizin sağlık, güvenlik, özgürlük talebini dikkate almamıştır. Müzakere sürecinin sağlıklı ilerletilmesi için Önderliğimizin koşullarında bir düzeltmeye gitmemiştir. Müzakerenin yasal bir zeminde yürütülmesinin koşullarının doğması için gerekli olan adımları atmamıştır. Önderliğimizin önerdiği komisyonlar oluşturulmamış, bazı cüzi adım ve tartışmalarla ‘bu sorunu çözmek istiyoruz’ algısı yaratılmak istenmiş ancak, aksi politikalarını yürütmekten geri durmamıştır” şeklinde konuştu.

‘PKK’DEN SİLAH BIRAKMAYI İSTEMEK TESLİMİYETİ İSTEMEKTİR’

“AKP, buna mukabil PKK’nin silahsızlandırılmasını ön koşul olarak öne sürmüştür, seçim sonrasında da bunu dayatmaktadır. Ortadoğu gibi bir coğrafyada Kürt halkı dört bir yandan faşist, ulus devlet anlayışları ile sarılmışken, DAİŞ gibi faşist çeteler soykırımlar gerçekleştirirken, tarihin bu en kritik anında PKK’den silah bırakmayı beklemenin tek bir anlamı var; o da teslimiyettir. Kürt sorununa yol açan nedenler aşılmadan silahların tartışmaya konulmasının bir tek amacı olabilir o da şudur; ‘bakın, biz devlet olarak bu sorunu çözmek istiyoruz ama PKK engel oluşturuyor’ algısını oluşturmaktadır” diyen Ronahi, amacın kendi tasfiyeci girişimlerini meşrulaştırdığını, müzakere ve çözüm süreci adı altında sürdürülen Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye girişimlerinin gizlenmesi vurgusunu yaptı.

AKP’nin Kürt sorunu karşısındaki kirli politikalarını her fırsatta deşifre eden Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a Türk devletinin uygulamış olduğu tecrit, özünde Türkiye halklarının barışının engellenmesi olarak ele aldıklarını söyleyen Ronahi, devletin Kürt sorununu çözmedeki tutarlılığını gözler önüne seren en temel ölçünün Önderlerine karşı gelişen yaklaşım olduğunu belirtti. “Önderliğimize yaklaşım, halkımıza yaklaşımdır” diyen Ronahi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü halkların ve kadınları özgürlüğü olarak tanımladıklarını dile getirdi.

‘SOMUT ADIMLARIN ATILMASINA İHTİYAÇ VAR’

Kürt sorunun çözümünün devlet ve HDP heyetlerinin bir araya gelerek görüşmeler yapması ile sınırlandırılacak bir durumu aştığı vurgusunda bulunan Ronahi, “Önderliğimizin özgürleştirilmesi, istediği herkes ile görüşmeler yapabilmesi, fikirlerini hür ifade edebilmesi gerekmektedir. Önderliğimizin koşulları düzeltilmeden, kamuoyu ve özelde hareketimizle direkt bağlantıları sağlanmadan Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yollardan çözülemez. Sürecin gelişimi meclis bünyesinde yasal ve anayasal güvenceler altında şeffaf ve resmi bir şekilde yürütülmelidir. Artık diyalog sürecinin müzakere sürecine evrilmesi, bunun için izleme heyetinin oluşması, gazeteciler, aydınlar vb. Önderliğimizle görüşmesi gerekmektedir. Aynı zamanda Önderliğimizin özgürce çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalı, birlikte çalışabileceği bir sekretarya ekibinin İmralı’ya gidip gelmesi, HDP Heyeti’nin istediği zaman Önderliğimizle görüşme yapması zorunludur. Diyalog ve tartışma süreci tamamlanmış, görüşülmesi gereken birçok konu tartışılmıştır. Artık somut adımların atılmasına ihtiyaç vardır” dedi.

‘KARŞILIKLI BELGELERİN İMZALANMASI LAZIM’

Meclisin devreye girerek bu süreci yasal güvenceye kavuşturacak yasal değişikliklere gitmesi, demokratik bir anayasanın hazırlanma çalışmalarını başlatması gerektiğine dikkat çeken Ronahi, aynı zamanda tahkim edilmiş karşılıklı bir ateşkesin sağlanmasının önemine de değindi. Şimdiye kadar ateşkesin tek taraflı olarak Kürt Özgürlük Hareketi tarafından sürdürüldüğünü söyleyen Ronahi, devamla şunları ifade etti: “AKP tarafından ateşkesin fiilen bitirildiğini tüm kamuoyu izlemekte, görmektedir. Tahkim edilmiş bir ateşkesin güvencesi yaratılmadan çözüm sürecinin ilerletilmesi mümkün olamaz. Bu sürecin kalıcı bir barışla sonuca ulaşması için mutabakat sağlanan konularda resmi belgelerin karşılıklı olarak imzalanması zorunludur. Hiçbir resmiyeti ve yasal güvencesi olmadan bu sürecin ilerletilmesi olamaz, gerçekçi değildir, hiçbir ülkede bu olmadan müzakereler yürütülmemiştir. Tüm bunların olması için de her şeyden önce belirttiğimiz gibi, Önderliğimizin özgür yaşama ve çalışma koşulları sağlanmalıdır. Tüm bu koşullar yaratılmadan ne Kürt halkı, ne Özgürlük Hareketimiz, ne de kadınlar olarak mücadeleyi radikalleştirme gerekçemiz ortadan kalkmayacaktır.”

‘KAOS KAÇINILMAZDIR’

Ronahi, belirttikleri çerçevede müzakereler başlatılmaz ve Kürt Halk Önderi üzerindeki tecrit devam ettirilirse Türkiye’nin yeni bir kaos ortamına gireceğinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. 7 Haziran seçimleriyle beraber oluşan olumlu atmosferin ve barış umudunun zehirlenmeyle karşı karşıya kalacağı, yeni bir çatışmalı durumun yaşanacağının açık olduğuna vurgu yapan Ronahi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Barış ikliminin olgunlaştığı bir ortamda bunun mimarı olan Önderliğimiz üzerindeki tecridin devam ettirilmesi açık bir savaş kararı anlamını taşımaktadır. Biz her zaman şunu açık belirttik; Önderliğimize yaklaşım bizim savaş ve barış gerekçemizdir. Ne hareket olarak, ne Kürt halkı, ne demokrasi, barış ve kardeşlikten yana olan hiç kimse Önderliğimize yönelik uygulamaları kabul etmez. Bu mümkün değildir. Çözüm sürecinin müzakereye evrilmesi ve nihai barışın sağlanmasının en temel yolu veya adımı Önderliğimizin özgürlüğünden, siyaset yapmasından, yaşamı, sağlığı ve güvenliğinin teminat altına alınmasından geçmektedir. Artık diyalog adı altında sürecin sürdürülme görüntüsüne ve oyalama politikalarına, özelde Önderliğimizin baş müzakereci konumunun baypas edilmesine ne bizim, ne de halkımızın hiçbir tahammülü kalmamıştır. Bu durumdaki ısrar savaştan, çatışmadan, kaostan başka bir şey getirmeyecektir. Bu da sadece Kürt halkına değil, tüm Türkiye halklarına kaybettirecektir.”

Köhnemiş inkar-imha siyaseti, çatışmalardan, kandan ve halkların boğazlaşmasından nemalanan ulus devlet zihniyetine karşı halkın, Türkiye halklarının, özelde kadınların birlikte etkili bir mücadele vermesi geleceğin güvenceye alınmasında hayati önemde olduğunu belirten Ronahi, bunun için sadece İmralı’ya heyetin gitmesinin yetmediğini, artık bu aşamanın aşıldığını ve Kürt Halk Önderinin özgürlüğünü, yaşamını ve güvenliğini teminat altına alacak bir mücadele sürecine ihtiyaç olduğunu söyledi.

‘ÖNDERLİĞİMİZİN İŞKENCE ALTINDA OLMASINA TAHAMMÜL EDEMEYİZ’

“İmralı işkence sistemi var oldukça Önderliğimizin özgürlüğü ve yaşamı güvence altında olamaz, çözüm süreci kalıcı barışa evrilemez. Bir yıl daha İmralı’da Önderliğimizin işkence altında kalmasına tahammül edemeyiz. Halkımız da bu konuda her zaman net tutumunu ortaya koymuştur. Son günlerde gençlik öncülüğünde başlatılan Önderliğin özgürlüğü talebiyle giderek yaygınlaşan eylemler olumludur. Ancak yetmemektedir. Kadınlar ve gençler öncülüğünde çok daha radikal, geniş katılımlı ve süreklileşen eylemlerin geliştirilmesi gereklidir. Aynı zamanda Türkiyeli demokratik, aydın, barıştan yana tüm kesimlerin de bu süreci sahiplenmesi, Önderliğimizin çözümün güvencesi rolünü görerek müzakerelerin başlatılması için eylemler içerisinde olması önemli olmaktadır. Kadınlar ve gençler bu konuda yaratıcı, zengin, sonuç alıcı bir eylemselliği geliştirebilmelidir. Uluslararası kamuoyunun oluşturulması, harekete geçirilmesi kadar, basın-yayın ve sosyal medya üzerinden toplumsal reflekslerin Kürt sorununda müzakere aşamasına geçilmesi ve bunun için Önderliğimizin koşullarının düzeltilmesi, özgür yaşama, çalışma koşullarının oluşturulması için harekete geçirilmesi de bir o kadar belirleyici rol oynayacaktır. Demokratik siyaset alanında etkili eylemlerin sürekli kılınması kadar, gençlerin savunma güçlerine katılımı, halkların geleceğinin saldırılar karşısında güvenceye alınmasında tarihi sorumluluklarını yerine getirmeleri ertelenemez bir görevdir” diyen Ronahi, başta kadınlar olmak üzere tüm toplumsal kesimleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan etrafında kenetlenmeye, özgürlüğü ve çözüm sürecinin güvenceye alınması için hareket geçmeye çağırdı.