‘Omuz omuza direnerek topraklarımızı savunacağız’

MSD yöneticilerinden Hikmed Habib, “Gençlerimiz QSD’ye, Devrimci Güçler Ordusu’na ve demokratik siyasete katılımını artırmalıdır" dedi.

MSD yöneticilerinden Hikmed Habib, “Gençlerimiz QSD’ye, Devrimci Güçler Ordusu’na ve demokratik siyasete katılımını artırmalıdır. Halklarımız arasında çelişki ve çatışma çıkarmaya çalışan katliamcı Türk devletine karşı en büyük direnişi gerçekleştirmelidir. Biz hiçbir gücün ve devletin topraklarımıza girmesini ve işgal etmesini kabul etmiyoruz” dedi.

Türk devletinin Şehba ve Efrîn bölgesinde halkların ortak yaşam iradesini kırmak için açıktan katliam geliştirdiğini ifade eden Habib, “Ben kendimde Suriyeli Arap halkından birisi olarak şunu söylemek istiyorum. İstanbul ve Riyad’da hazırlanan planlarla topraklarımızın işgal edilmesine ve halklarımızın katledilmesine sessiz kalmayacağız. Hem meşru savunmamızı en üst düzeyde gerçekleştirecek hem de demokratik sistemimizi kuracağız. Biz Suriye halkları olarak birlikte özgürce yaşayıp, tartışacağımız, sevgi ve saygı dolu bir yaşamı Demokratik Özgür Suriye’yi geliştirmeyi istiyoruz” diye konuştu.

Demokratik Suriye Meclisi (MSD) yöneticilerinden Hikmed Habib Türk devletinin Efrîn ve Şehba bölgesine saldırılarını ve amaçlarını değerlendirdi.

‘BU BİR İŞGALDİR’

Türk devletinin Efrîn ve Şehba bölgesine saldırılarının hem Suriye, hem de Rojava’ya dönük geliştirilmiş bir işgal hareketi olduğunu ifade eden Hikmed Habib, “Türk devletinin Rojava ve Kuzey Suriye’ye dönük daha önce de saldırıları oluyordu. Daha önce çeteler aracılığıyla ve kendisi sınır üzerinden bazı lokal saldırılar gerçekleştirmişti. Ama bu son bu hafta Efrîn ve Şehba bölgesine açıktan direk saldırılar geliştirdi. Bununla halkların eşit ve gönüllü temelde birliğini sağlayan demokratik özerk yönetim ve demokratik Suriye Federasyonunun gelişimini engellemek istiyor. Türk devletinin daha önce de Suriye ve Rojava topraklarını işgal girişimleri oldu. Ama daha önce çeşitli çeteler ve DAİŞ yoluyla bunu gerçekleştirmek istedi. Şimdi açıktan bir işgal geliştiriyor” dedi.

‘DAİŞ’İ YENİLİNCE AÇIKTAN DEVREYE GİRDİ’

Suriye halkları olarak Türk devletini iyi tanıdıklarını dile getiren Habib Türk devletinin Suriye Devrimi’nin başlangıcından bu yana Suriye üzerinde çeşitli güçler ve çetelerle etkili olmaya çalıştığını vurguladı. Türk devletinin Suriye devriminin aslında Suriye halkları için çok büyük bir yıkım ve kaosa da dönüşmesine neden olan temel güç olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyanın gördüğü en vahşi uygulamaları gerçekleştiren DAİŞ çeteleriyle Suriye’de söz sahibi olmak ve Rojava devrimini tasfiye etmek istedi. Fakat Türkiye’nin her şeyiyle desteklediği ve Suriye’de savaştırdığı DAİŞ çeteleri Suriye’nin tüm halklarından oluşan QSD güçleri tarafından yenilip kırılınca bu defa da bizzat kendisi Suriye’ye girdi. Bugün işte topraklarını savunmak için bu saldırıları gerçekleştirdiğini söylüyor ama Suriye ve Rojava’dan Türkiye topraklarına hiçbir saldırı olmadı. Tam aksine her zaman Türk devleti ve çeteleri topraklarımıza saldırdı.”

‘HALKLARIN ORTAK YAŞAMINA KARŞI’

Habib, Musul’un DAİŞ tarafından işgalinin de Türk devletinin de içinde yer aldığı esasta Rojava ve Suriye’yi hedef alan bir plandan ibaret olduğunu kaydederek “Çetelerin buradan Suriye’ye geçişleri yine Rojava’ya saldırıları daha kolay olacaktı. Bu şekilde Suriye güçten düşürülecek, Rojava Devrimi’nin tasfiyesi için daha büyük saldırılar gerçekleştirilebilecekti. Türkiye Rojava Devrimine ve Kuzey Suriye’ye neden bu kadar düşman? Çünkü başta Kürtler olmak üzere halkların özgür ve ortak yaşamına karşı.

Suriye’de halkların iradesiyle Kuzey Suriye Demokratik Federasyonunu kurarak Suriye hakları olarak ortak ve özgür bir yaşamı gerçekleştirmek istiyoruz ve önemli adımlar attık. Ama Türkiye bu sistemin gelişmesini ve Suriye’nin istikrar ve huzur kazanmasını istemiyor. Bu saldırıların bir nedeni de odur. Çünkü bu projenin başarması Türkiye’nin yeni Osmanlıcı, işgalci hayallerinin sonu anlamına gelecek ” diye konuştu.

‘KATLİAM YAPARAK İRADE KIRMAK İSTİYOR’

Türk devletinin Şehba ve Efrîn bölgesine gerçekleştirdiği saldırılarla halkların ortak yaşam iradesini kırmayı hedeflediğini belirten Habib, “Türk devleti 2015 ve 2016 yılında Kuzey Kürdistan’daki halkın özyönetim istemine karşı tanklarıyla toplarıyla katliam gerçekleştirdi. Sivilleri öldürdü. Bugün de Kuzey Kürdistan’da açıktan yaptığı bu katliamları Kuzey Suriye ve Rojava topraklarında da aynı şekilde gerçekleştirmeye çalışıyor. Halkların ortak yaşam iradesini kırmak istiyor.

Çünkü Ortadoğu’da kendi çıkarları için mezhepçi ve halkları birbirine karşı kışkırtacak bir politika izliyor ve anlayışı da bu temelde. Örneğin başta Kürt ve Araplar olmak üzere Suriye halklarının hep birbirine karşı çatıştırmak istiyor. Yine Suni, Şia çelişkisini derinleştirerek bunun üzerinden kendi hegomon çıkarlarını gerçekleştirmek istiyor. Erdoğan pek çok defa bir Sünni emiri gibi, yine bir DAİŞ emiri gibi davranıyor. Fakat bizim demokratik ulus temelindeki projelerimiz başardıkça bu politikası boşa düşüyor. Bu nedenle de açıktan saldırı ve katliamlarla irade kırmak istiyor” dedi.

‘TÜRK DEVLETİ BAŞARAMAYACAK’

Türk devletinin mezhepçi ve ırkçı politikalarıyla artık Kuzey Suriye halkları arasında fitne yaratmayacağını, yine saldırılarıyla irade kıramayacağını söyleyen Habib bu konuda şunları söyledi: “Rojava Devrimi’yle birlikte birbirimizi daha iyi tanıdık. Ortak, eşit ve özgür temellerde bir sistem ve yaşam kurduk ve bunu geliştirip yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu temelde Erdoğan ve Türk devletinin askeri siyasi her türlü saldırısına karşı birlikte direneceğiz. Suriye halkları olarak QSD güçleriyle DAİŞ’e karşı birlikte omuz omuza savaştık ve savaşıyoruz.”

‘DİRENİŞİ BÜYÜTELİM’

Habib değerlendirmesinin sonunda başta Arap halkı olmak üzere tüm Kuzey Suriye halklarına “Gençlerimiz QSD’ye, Devrimci Güçler Ordusu’na ve demokratik siyasete katılımını artırmalıdır. Halklarımız arasında çelişki ve çatışma çıkarmaya çalışan Türk devletine karşı en büyük direnişi gerçekleştirmelidir. Biz hiçbir gücün ve devletin topraklarımıza girmesini ve işgal etmesini kabul etmiyoruz.

Ben kendimde Suriyeli Arap halkından birisi olarak şunu söylemek istiyorum. Özellikle de Arap halkına sesleniyorum. İstanbul ve Riyad’da hazırlanan planlarla topraklarımızın işgal edilmesine ve halklarımızın katledilmesine sessiz kalmayacağız. Hem meşru savunmamızı en üst düzeyde gerçekleştirecek hem de demokratik sistemimizi kuracağız. Biz Suriye halkları olarak birlikte özgürce yaşayıp, tartışacağımız, sevgi ve saygı dolu bir yaşamı Demokratik Özgür Suriye’yi geliştirmeyi istiyoruz” çağrısında bulundu.