Ömer: Kürtlerin olmadığı bir plan başarıya ulaşamaz

Cizirê Kantonu Diş İşleri Konseyi Başkanı Abdulkerim Ömer, “Türk devleti Rojava’da kaybettiği savaşı, Kuzey Kürdistan’da sonuç alarak tüm Kürdistan kazanımlarına yönelmek istiyor” dedi.

Başından itibaren Suriye sorunun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözümünden yana olduklarını, ancak Türk devleti gibi Rojava düşmanlığı üzerine politika yapanların DAİŞ gibi çeteleri örgütlerin eli ile savaş yürüttüklerini ve savaşı kaybettiklerini ifade eden Cizirê Kantonu Diş İşleri Konseyi Başkanı Abdulkerim Ömer, “Türk devleti Rojava’da kaybettiği savaşı, Kuzey Kürdistan’da sonuç alarak tüm Kürdistan kazanımlarına yönelmek istiyor” dedi.

Cenevre 3’de Kürtleri dışarda bırakarak 2. Lozan’ı yaşatmak istediklerine dikkat çeken Ömer, “Rojava’nın kazanımları ve öz savunma güçleri bu planlarını başlamadan bitirdiğini ifade etti. Kürtlerin kendilerine savaşa göre hazırlamaları gerektiğini altını çizen Ömer, tüm imkansızlıklara rağmen toplumun kendi kendilerini yönetmesini bir sisteme koymaya devam edeceklerini söyledi.

Cizîr Kantonu Diş İşleri Konseyi Başkanı Abdulkerim Ömer gündeme dair ANF’nin sorularını cevapladı.

Türk devleti uzun süredir Rojava düşmanlığı çerçevesinde Rojava devrim güçlerini terörize ediyor, sınırlarda insan katlediyor, sınırda askeri taciz ve provokasyonlar yapıyor. Buna rağmen uluslararası alanda ise giderek kabul görüyor bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rojava devrimi ile birlikte AKP hükümeti bu çete gruplarına yardım etmeye başladı. Önce Serêkanîyê’de ÖSO’ya ardından El Nusra Cephesi’ne ve en sonunda da DAIŞ dahil tüm çete gruplarına maddi dahil silah cephane ve savaşçı alıp aktarımını sağladı. Tüm bunları Rojava devrimini yenilgiye uğratmak için yaptı.

‘AKP ROJAVA’YA KARŞI PROVOKASYON YAPMA PEŞİNDEDİR’

Türk devleti uluslararası alanda terörizm ile mücadele içine girmekle aldığı destek ile Kürt halkına karşı savaş başlattı. Kuzey Kürdistan’daki sivil halk üzerindeki katliamlarını tüm Kürtler üzerinde devam ettirmek istiyor. Onlarca kez Rojava sınırlarını aşarak, provokasyonlar yaptı. Sınırlarda insan katletti ve sınırları kendi topraklarımız içinden geçirmeye çalıştı. Dün de kendi yayın organlarında İdil’de gerillanın yapığı eylemi Rojava’dan gelmiş gibi göstererek bizi baskı altına almaya, müdahale ve saldırı zemini hazırlamaya çalışıyor.

Demokratik Özerk Yönetimi olarak şunu açık bir şekilde belirtiyoruz, Suriye’de sürecin başından itibaren var olan sorunların tarafı olmadık. Rojava devriminin 3. çizgi olduğunu ve herhangi bir tarafa dayanmayacağımızı söyledik. Onun için bir yandan çete ve üzerimizdeki saldırılara karşı mücadele verdik, YPG’yi kurduk. Diğer yandan da sivil toplum kurumlarımızı, meclislerimizi kurduk. Bu şekilde devrimi korumaya çalıştık.

TÜRK DEVLETİ 2. LOZANI GELİŞTİRMEK İSTİYOR

19 Temmuz Kobanê Demokratik Özereklik ilanından sonra tüm Rojava ve Suriye de model sayılan bir sistem inşa ettik. Biz etrafımızdaki tüm güçlerle dostane ve iyi ilişkiler içerisinde olmak istiyoruz. Ama maalesef Türk devleti ve AKP hükümetinin tüm çabaları bu devrimin başarını engellemeye çalıştılar. Bunun için herkese yardım ettiler, bizi de terörün bir parçası olarak göstermek için uluslararası alanı baskı altına almaya çalıştılar. İkinci Lozan’ı üzerimize uygulamak istediler. Ama başaramadılar.

Başından itibaren Suriye sorunun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözümünden yanayız. Onun için son olarak uluslararası alandaki toplantılara katılmak ve Cenevre 3 içinde yer almak için yönetim olarak BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’ya bir mektup yolladık. Suriye içindeki değişim ve muhalefetin birliği için tüm tartışma ve toplantılara katıldık. Kahire ve Moskova toplantıları bu açıdan önemliydi.

Tüm bu mücadele ve tarihi başarılardan sonra artık Rojava sınırlarını da aşan ve tüm Suriye toplumuna tecrübe ve mücadelemiz ile öncülük yapabileceğimizi gördük. Şu an Türkiye ve diğer çete destekleyen ülkelere bağımlı olan güçlerin yer üstünde bir dayanakları olmadığı gibi, bir irade sahibi de değiller. Bir proje sahibi olamadıkları için değiştirmeye çalıştıkları rejimin yerine aynısından ve hatta onda bile geriye düşen bir rejim kurmak istiyorlar. Bu gerçeklik ortada ve tek öncülük yapabilecek güç özerk yönetimimiz kalıyor.

Kürt halkının haklarını tartışma ve model olarak demokratik özerk yönetimi Demokratik Suriye Meclisi’nin kurulması ile ancak gelişebildi.

Türkiye bu gücü gördüğünden mi bu kadar düşmanlığı derinleştiriyor?

Rojava devriminin büyük ve tarihi adımlar attığını herkes görüyor. Radikal ve dinci teröristlere karşı savaşan ve başarıya ulaşan tek güç Rojava özerk yönetimidir. Herkesin dikkatle izlediği tek meşru güçtür.

Bu açıdan Demokratik Suriye Meclisi ve onun askeri kanadı QSD tüm Suriye’de tek güvenilir ve gelecek projesi olan güçler olarak görülmeye başlandı. Suriye siyasi dengelerinde çok büyük ağırlığı olan bir gücüz.

Şimdi uluslararası güçler bu gelişmeyi iyi biliyor. Erdoğan’ın ya biz ya da Rojava diye dayattığı şantaj politikaları bile artık para etmiyor. ABD yönetimi açık bir şekilde Rojava yönetimini ve öz savunma gücü olan YPG ile ilişkilerinin devam edeceğini söyledi. Bu Türk devlet yönetiminin ne kadar aciz kaldığını da gösteriyor. PYD’yi de Türk devletinin gördüğü gibi görmediklerini ifade ettiler.

ULUSLARARASI ALANDA LOZAN’I TEKRARLAMAK İSTEDİLER

Uluslararası alandaki Rojava’ya olan bu yaklaşımı Türk dış politikalarının iflası olarak da değerlendirilebilir mi?

Türk devleti bir NATO üyesidir basit görmemek gerekir. Uluslararası güç dengelerini kullanarak Rojava’da kurulmuş olan güçlerin Cenevre 3’e girmesini engelledi. ABD, Rusya dahil uluslararası güçler Cenevre 3’un Kürtler olmadan başlatılması yönünde anlaştılar. Tüm seçeneklerde Kürtsüz bir formül ortaya koymaya çalıştılar. En son kabul ettikleri kadın temsilciler ve Şam’da rejim taraftarlarıdır. Pervin İbrahim ve Mahmud Mene gibi isimleri bile kabul ettiler. Aldıkları tüm kararlarda birbirini razı etme ve Kürtlerin olmayışıdır.

Ortaya çıkan Rusya, ABD ve batı kendi çıkarlarını esas alıyor. Kürtlerin dostları yoktur. Şimdi yer üstünde böyle güçlü bir güç olmasaydı Lozan tekrarlanacaktı.

Zaten kendini Kürt gösterip Kürt düşmanlarına çalışan bazı kesimler Cenevre 3’e PYD’nin katılmamasını kendi başarıları olarak da gösterdiler?

İster uluslararası, ister Türkiye ya da Kürt geçinenler etrafında gelişen tüm bu durumlar bizim açımızdan sürpriz olmadı. 21.yy’da 2. Lozan’ı tekrarlamak istediler. Çünkü bizim Suriye üzerine ki değerlendirme ve tespitlerimiz doğruydu. Onun için var sorunun tarafı olan hiç kimseden yana olmadık.

YPG olmasaydı, bu kadar büyük bir coğrafya ve özerk yönetim kurumları olmasaydı, Lozan’ı tekrarlayacaklardı. Burada şunu ifade etmek istiyoruz, biz 20.yy’ın Kürtleri değiliz. Önderliğimiz ve yönetimimiz var, örgütlüyüz, temel bir savunma gücümüz var. Bizim baştan beri kendi güç ve irademize dayanıyoruz diyerek büyük adımlar attık.

Kendi gücümüze dayandık, mücadele ettik, ama aynı zamanda DAIŞ çetelerine karşı da uluslararası güçlerle işbirliğini yaptık. Suriye sorununu çözmek isteyen tüm güçlerle işbirliğini yapabiliriz, ancak biz irade ve gücümüze dayanıyoruz.

Koalisyona katılan ve kendilerini Kürt sayan bazı ENKS çevreleri “PYD eğer Cenevre 3’e katılmak istiyorsa bizim kapımızı çalması gerekir” diyorlardı. Biz de bu çevrelere “varlığınız ve hatta Cenevre’ye gitmeniz bile şehitlerin kanı ve elde edilen tarihi kazanımlar üzerinedir” biçiminde yanıt veriyoruz.

KÜRTLER OLMADAN SURİYE SORUNU ÇÖZÜMLENEMEZ

Cenevre’nin ilk on gününde tüm dünya medyasının temel gündemi Kürtlerin görüşmelerde yer almaması üzerine kuruldu. Şimdi masaya giden tüm güçler yer üstünde bazı başarılar üzerine müzakere yürütmek istiyor. Kendini Kürt sayanların yer üstünde nesi var, neyi pazarlık yapacaklar. Hangi kararı alacaklar, kiminle anlaşma yapacaksın. Şimdi şu gerçeğe biz de herkes de ulaştı. Suriye’de Kürtler olmadan hiçbir siyasi çözüm arayışı başarıya ulaşamaz. Kapımızı zaten çalacaklar, varlığımızın olması bile yetmez.

Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan, Suriye sorunun temel kaynağıdırlar. Bunlar ve destekledikleri gruplar ile sorunda çözülmez. İkincisi seçilen heyetin bir kısmı Baas rejimidir. Başkanları Riyad Hicap, sözcüleri Riya Nesan Ağa, Esadu Zubi Baas rejimindendirler. Baasçılar gidip Baasçılarla diyalog geliştirmek istiyor. İkincisi Mehmed Eluş, Ehrar Şam ise Suriye devletinin geleceğine dair güven vermiyorlar. Radikal çete gruplarıdır ve İslami bir rejim kurmak istiyorlar. 5 yıllık sorun ve yıkımdan sonra bu kesimlerle sorun çözümlenemez.

Bu gerçeklikten dolayı baştan itibaren Cenevre 3’ün de 1 ve 2 gibi olacağını söyledik. Başlamadan bittiğini ve Halep’te olanları görüyoruz. Yine de biz kendimizi tüm Suriye sorunun çözümünde kendimizi sorumlu görüyoruz. Öncü güç ve yer üstendeki en başarılı güç biziz.

21. YY KÜTLERİN YÜZYILIDIR

MSD siyasi ve askeri alanda giderek itibar kazanmaya başlıyor. İkinci adımımız olarak bölgede sorunları çözmek için konfederal bir sisteme doğru gideceğiz. Şimdi Suriye halkı ve partileri tartışma ve diyalog içerisindeyiz. Bir rejimi değiştirip yerine girmek istemiyoruz. Sorunu temelden hal etmek istiyoruz. Bunu bildiklerinden Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi devletler saldırıları ve çetelere destekleri devam ediyor.

Rojava üzerindeki saldırıları başarısız olunca Türk devleti şimdi de Kuzey Kürdistan’a saldırarak burada Kürtlerin kazanımlarını yok etmek istiyor. 21.yy’ın Kürtlerin yüz yılı olduğunu çok iyi biliyorlar. Çünkü Ortadoğu’da Kürtler ancak çetelere karşı savaştı yenilgiye uğrattı. Ve Sadece Kürtlerin demokratik bir projesi vardır.

Erdoğan ve AKP ellerinden gelen her şeyi yapacaktır. Ama nasıl ki, Rojava devrimi başarıya ulaştıysa, Kuzey Kürdistan’da da başarıya ulaşacaktır. Rojava Kuzey halkının 5 yıllık eşsiz desteği ile bugünlere geldi. Yüzlerce genç sınırları aşarak Rojava’da çetelere karşı savaşta şehit düştü. Avrupa’da 5 yıldır halkımız yollardadır, onlara borçluyuz.

Beş yıldır Rojava ambargo altındadır. Heyva Sor’a Kürdistan dışında bize sahip çıkan olmadı. Devrime sahip çıkan Kuzey Kürdistan halkı ile Türk dostlarımız oldu. Onlarca Türk kökenli dostumuz Rojava’da şehit düştü. Onun için onlara borçluyuz. Üzerimize ne gelirse yapmaya hazırız.

TOPLUMUN KENDİ EKONOMİSİNİ OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYORUZ

Bu yoğun ortamda toplumsal alanda da çalışmalarınız devam ediyor. Ambargodan da bahsettiniz, yönetim olarak çalışmalarınız hangi düzeyde yürüyor?

Beş yıldır Türk devleti, Baas rejimi, çeteler, Güney Kürdistan yönetimi ve KDP’nin uyguladığı bir ambargo altındayız. Yaşamımızı savaş koşullarına göre ayarlamak istiyoruz. İmkanlarımızın el verdiği yakıt, gıda, eğitim gibi toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Bu koşullarda toplum ekonomisine önem veriyoruz. Toplum kendi ekonomisi geliştirmesi için kooperatifleri oluşturduk.

Kooperatiflerle ziraatta, sanayide ve ticareti gibi temel işlerde toplumun kendi kendisini, idare ve idame etmesini sağlamak istiyoruz. Biz devrimi yokluk koşullarında başlattık. Toplumun en basit ihtiyaçlarını karşılamak için bile Rojava’ya malzeme geçiremiyoruz. Yine de de var olan imkanlarla kendimizi idame ettirmek istiyoruz. Ağır saldırılar altında ve yavaş yavaş toplumu harekete geçirip ihtiyaçları karşılamak istiyoruz.

Bu çalışmalara toplumun yaklaşımı alakası ne düzeydedir?

Toplum kendi kendini yönetim sistemine giriyor. Kooperatifler bu anlamda önemli bir çalışma ve ekonomisini oluşturmada fırsattır. Dirbesiyê alanında önemli çalışmalar yürütülmeye başladık. Yönetim ve idare olarak komitelerini oluşturduk. Tüm imkanları kullanmak istiyoruz. İlk adımda başarısızlığa uğramasını istemiyoruz. Projeler oluşturuyoruz. Askeri alanda nasıl büyük adımlar oluşturduysak, Suriye genelinde nasıl ki siyasi alanda büyük bir gelişme sağladıysak ve ortak yaşamayı ortaya çıkardıysak bunu ekonomik alanda adımlar atmak istiyoruz. Tüm bunlarla birlikte tüm Suriye için bir model oluşturmak istiyoruz.

Yönetim olarak yasal-hukuksal alanda yapılan çalışmalar hangi düzeyde yürütülüyor?

19 Temmuz demokratik özek yönetim ilanlarından sonra çalışmaları çok yönlü ve toplumun temel ihtiyaçlarına göre yürütmeyi esas aldık. Yasama meclisi ile TEVDEM meclisi ortaklaşarak toplum ihtiyaçlarını esas alan yasalar oluşturuyoruz. İki meclis ve ortak komitelerin üzerinde çalıştığı bir anayasanın oluşmasını esas alıyoruz. Komin ve meclisler arasındaki ilişki ve tartışmalar ile oluşturulan öneriler Yasama Meclisine sunuluyor.

Bazı kanunlar hukukçuların da katıldığı tartışma zeminlerinde iyi bir şekilde ele alındı. Ancak bazı yasalar iyi tartışılmadığı için eksiklikleri olabiliyor. Bunları zaman içinde tekrardan ele alarak gidermeye çalışıyoruz.

ANADİL EĞİTİM PROJESİ BAŞARIYA ULAŞTI

Anadilde eğitim de gündemde yerini aldı. Yarıyıl de geride kaldı gelinen aşama nedir?

Örnek olması açısından söylüyorum, rejimin dil eğitimine yönelik tepkisi belki de tüm Rojava coğrafyası için bu kadar daralmamıştır. Belki de rejim şunu düşünüyordur, “güçlenirsem Rojava coğrafyasını geri alabilirim, ama düşünce sisteminin gelişimi ve ana dili onlardan alamam.” Tarihsel olarak ne zaman düşünce ve zihniyet değişime uğradıysa rejim sallantıya girebilir.

Şimdi Cizîr Kantonu’nda okullarda 1-2-3 sınıflarına kadar tüm halklar kendi anadillerinde eğitimlerini veriyor. Kobanê ve Afrin’de ise 6 sınıfa kadar ana dilde eğitim veriliyor. Önümüzdeki yılda tüm halklar kendi ana dillerinde eğitim sistemi gelişecektir. Ana dil eğitim projesi başarıya ulaştı diyebiliriz.

YPG ilk kurulduğu zamanda, 3. çizgi olduğumuzu söylediğimiz zamanda, karşı çıkanlar ana dil eğitimine kaşı da çıktı. Ama eğitim projesi de diğer projeler gibi başarıya ulaştığı için bu kesimler şimdi suskunluğa büründü. YPG olmasaydı, şimdi ne Rojava ne de onun temsil ettiği insanlık değerleri olmayacaktı. Halkımız ilk başlarda fazla inanmamış ya da anlam vermemişti. Şimdi bu topraklar üzerinde tarih yeniden yazıldı.

Çelişki ve çatışmalar devam ediyor ve sorunun çözümüne yönelik de arayışlar sonuçlanmış değil, bundan sonrası için neler söylemek istersin?

Kürtler olmadan oluşturmak istedikleri Cenevre 3’te başarıya ulaşmadı. Yine bizim siyasetimizin doğruluğu ispatlandı. Cenevre 3’un başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra MSD bir açıklama yayınlayarak, demokratik bir Suriye’nin geleceğine yönelik çözüm önerilerini ortaya koydu. Suriye’nin geleceğinin biz olmadan olmayacağını biliyoruz.

Bugün itibari ile Moskova temsilciliğimiz açılacak, önümüzdeki süreçte Berlin’de de temsilciliğimizi açmış olacağız. Herkes bizim çözüm gücü ve içinde olmadığımız bir arayışın çözüm getirmeyeceğini iyi biliyor. Halkımız şunu iyi bilmesi gerekiyor, düşmanlarımız çok ve dostlarımız azdır. Bu bilinçle hareket edilmeli, devrimizi her yönüyle desteklememiz gerekiyor. Yaşamın her alanında savaş koşullarına göre bir hazırlık içerisinde olmamız gerekiyor. Egemen güçlerin üzerimizdeki saldırıları henüz sonuçlanmış değildir. Ama 21.yy Kürt halkının olacağına da inanıyoruz.