DİZİ II

Musul’un coğrafi konumu, sosyo-kültürel dokusu ve aşiret yapısı

Musul olarak adlandırılan bölgenin sınırları neresidir? Kültürel dokusu hangi etnik ve mezhepsel gruplardan oluşmaktadır? Etkili aşiretleri hangileridir ve bölgedeki etkileri ne düzeydedir?..

Musul olarak adlandırılan bölgenin sınırları neresidir? Kültürel dokusu hangi etnik ve mezhepsel gruplardan oluşmaktadır? Etkili aşiretleri hangileridir ve bölgedeki etkileri ne düzeydedir? Musul dosyasının bu günkü bölümünde bu sorulan sorular çerçevesinde bölgenin sosyolojik yapısı ele alınmıştır.

MUSUL’UN COĞRAFİ KONUMU

Musul’un işlek ulaşım, ticaret ve su yollarını birleştiren bir “kavşak” noktada bulunduğunu belirtmiştik. Şehir, kuzey-güney doğrultulu ve eski bir nehir ulaşım yolu olan Dicle Nehri’nin kenarındadır. Dicle Nehri Musul şehrinin en önemli sembolü haline gelmiştir.

Türkiye’den Irak’a girerek, Fırat Nehri ile birleştikten sonra Irak’ın güneyinde Şattül Arap’ta denize dökülen Dicle Nehri, Musul şehrine hayat veriyor. Musullulara göre Dicle demek Musul demektir. Binlerce yıldır tarihi ticaret yollarının kesiştiği bir şehir olan Musul’un içinden geçen Dicle Nehri şehrin yaşam kaynağıdır. Dicle Nehri’nin sağladığı su kaynağının yanı sıra büyük sulama kanalları sayesinde geniş tarım alanlarına sahip olan Ninova şehrinde 19.000 km²’lik bir tarımsal alan bulunduğundan söz edilmektedir.

Dicle Nehri, iki farklı Musul şehri ortaya çıkarır. Musullular, şehri tarif ederken Musul’un sağ ve sol yakası olarak ikiye ayırırlar. Dicle Nehri’nin Irak’ın kuzeyinde güneyine akış yönü bu tarifi ifade ediyor. Yani Dicle Nehri’nin akış yönüne göre sağ tarafı “Sağ Yaka”, sol tarafı “Sol Yaka”olarak tanımlanıyor. Musul’un asıl tehlikeli bölgesi eski Musul olarak da bilinen “Sol Yaka”. 2005–2007 arasında bu bölge “ölüm şehri” olarak da isimlendirilmiş. Bu dönemde genel olarak Musul’un her bölgesinde olmakla birlikte özellikle “Sol Yaka”daki caddelerde akşam 6’dan sonra kimsenin dışarıya çıkmaya cesaret edemediği söyleniyor. “Sol Yaka”da bulunan Masarif Caddesi, Belediye Caddesi gibi bazı caddelere de “ölüm caddesi” olarak isim verilmiş. Aynı şekilde “Sağ Yaka”da da Bağdat Yolu ve El-Vahde bölgelerinde “ölüm bölgeleri” olarak adlandırılır.

Eski Musul’un sokakları son derece dar ve evler birbirine çok yakın. Bu bölgeyi iyi bilen gruplar burayı oldukça işlevsel kullanıyorlarmış. Dicle Nehri’nin tam kıyısında kurulu olan eski Musul’un, şiddet eylemlerini düzenleyenler için bir kaçış noktası olarak görüldüğü söyleniyor. Çünkü bu bölge Dicle Nehri kıyısından başlayıp yükselerek çıkıyor. ABD askerlerinin bile bu bölgeye operasyon yapmaya çekindikleri, çok sayıda ABD askerinin Irak savaşında burada hayatını kaybettiği söyleniyor. Aslında burası Musul’un ilk kurulduğu yer. Yani ilk yerleşim yerleri Musul’un “Sol Yakası”nda kurulmuş. Bu bölgede eskiden Musul’un en büyük ailelerinin oturduğu, ancak özellikle 2003’ten sonra buralardan gittikleri biliniyor. Eski dönemde yaşayan bu ailelerin “gerçek Musullu” oldukları söyleniyor. Zira Musul’da Araplar ile Musullular (yerel dilde Muslavi deniyor) birbirinden farklılar. Musullu denildiği zaman Musul’un eski ailelerinin mensupları akla gelir. Öte yandan “Musullu” olmak Musul içerisinde bile bir ayrıcalık olarak görülür. Musullu zenginlik, kültürlülük, köklü ve büyük aile adabına sahip olmak anlamında kullanılır. Yani yerli Musul ailelerine göre Musul’un kırsal kesiminde yaşayanlar “Musullu” değil, “Arap”tır. Burada “Arap” ikinci sınıf vatandaş gibi söylenir. “Musullu” aileler eski Musul’dan göç etmelerine rağmen halen izleri durmaktadır.

Musul nüfusunun iktisadî hayat kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Sahip olduğu su kaynakları ve geniş ziraat sahası Musul’u bir ziraat şehri konumuna taşımıştır. Tarım ürünlerinin esasını hububat, özellikle de buğday ve arpa oluşturmaktadır. Sınırlı ölçülerde pamuk, tütün, kenevir, susam üretildiğini ve bağcılık yapıldığı görülmektedir. Musul’un doğusu ile Dicle arasındaki dağlık bölgede koyun ve keçi sürülerine dayanan hayvancılık, çöllerde ise deve yetiştiriciliği önem kazanmıştır. Musul’da, el tezgahlarıyla sürdürülen dokumacılık dışında endüstriyel faaliyete rastlanmamaktadır. Musul bölgenin ticaret yollarına kavşaklık eden konumu (İpek Yolu), su kaynakları ile (Küçük Zap, Büyük Zap ve Dicle Nehri) ve sahip olduğu petrol rezervleriyle stratejik bir konumdadır. Bugün Irak gelirinin %95’ini petrolden sağlamaktadır. Dünyanın bilinen petrol rezervlerinin yaklaşık % 65’i Ortadoğu bölgesinde bulunmakta ve Ortadoğu dışında yer alan petrol rezervlerinin önemli bir kısmının yakın bir süreçte tükeneceği ön görülmektedir. Bu durumun, Ortadoğu petrollerinin % 65 olan halihazırdaki oranını % 85’e çekeceği düşünülmektedir. Irak, dünya petrol rezervlerinin yaklaşık % 10’ununu barındırmaktadır ve bu rezervlerin %20’si Güney Kürdistan’da, yani Musul şehrinde yer almaktadır.

Irak’ın kuzeybatısındaki Ninova şehrinin de merkezi olan Musul’un bu özel konumu, DAİŞ açısından şehri kontrol etmeyi daha da cazip hale getirmiştir. Musul, aynı zamanda eskiden beri Bağdat ve çevresinin tahıl ihtiyacını karşılayan bir zirai üretim bölgesi, ekonomik ve ticari merkez olmuştur. Zengin petrolü kaynakları da hesaba katılırsa, Suriye ve Irak’ta yeni bir devlet kurma iddiasındaki DAİŞ için, bu coğrafi ve ekonomik yapının önemi daha iyi anlaşılır. Unutulmamalıdır ki DAİŞ, Suriye’de de Sünni nüfusun yaşadığı petrol bölgesi Rakka ile Deyrizor gibi stratejik, coğrafi ve ekonomik açılardan göz ardı edilemeyecek yerleri kontrol altına almıştır. Musul, coğrafi olarak DAİŞ’in Suriye’de etkinlik sağladığı kuzeybatıdaki bölgeye de oldukça yakın bir mevkidedir. Suriye-Irak sınırında geçişkenlik çok sıkı olduğu için, DAİŞ’in Musul’u işgali kolayca gerçekleşetirildi. Böylece DAİŞ, kurmayı tasarladığı Irak-Şam İslam Devleti’nin Irak ayağı için çok önemli bir halka sayılabilecek Musul’u ele geçirmiş oldu.

SOSYO-KÜLTÜREL YAPI

Musul ve çevresindeki Sosyo-kültürel yapı, bölgenin bugününü ve özellikle son gelişmeleri anlama bakımından da önem taşır. Musul şehrinin aşiret, etnik ve dini unsurlarıyla şekillenen kozmopolit yapısına uygun olarak, II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) bölgede “eşraf ve İslam birliği” siyasetini öngören bir yönetim tarzı uygulandı. Bu doğrultuda, çoğunlukla göçebe (bedevi) hayat tarzı süren Arap ve Kürt aşiretlerinin reislerine, geniş nüfuza sahip olan Kadiri ve Nakşi (Halidi) tarikat şeyhlerine ve yerel eşrafa büyük önem verildi. Bölge maaş, unvan verme ve Hamidiye kumandanlığı gibi enstrümanlar vasıtasıyla doğrudan padişaha ve dolayısıyla merkeze bağlanmaya çalışıldı. Çoğunlukla başarılı olan bu siyaset, mahalli birtakım baskı unsurlarının güçlenmesine, güvenliğin zaafa uğramasına ve ayrıca vilayet yönetiminde rüşvet, suiistimal ve yolsuzluk gibi şikayetlerin artmasına da sebep olabiliyordu. Sosyal yapı içerisinde, çoğunlukla bedevi hayat tarzı süren Arap ve Kürt aşiretleri önemli bir yer tutar. DAİŞ’in Musul’u işgal etmesiyle beraber onlara biat etmeyen Kürtler ve Türkmenlerin çoğu kenti terk etmiş, bazıları da katledilmiştir. Musul da DAİŞ işgalinden sonra çoğunluk olarak Sünni Araplar kalmış ve Musul’un teslim edilmesi bu faktör üzerinden gerçekleşmiştir.

Ortadoğu’nun dizaynı Musul üzerinden gerçekleştirilmektedir. Burası üzerinden gerçekleştirilen savaşın ortaya çıkartacağı güvenin de kaosun da model olma ihtimali yüksektir. Irak’ta “Muslawi” yani “Musulca” anlamına gelen yaşama biçimi birçok alanda etkisini göstermektedir. Örneğin sürekli savaş durumu Musul’daki mimari yapının iki katlı evlerde bile bodrum katını sürekli inşa etmeye zorlamıştır. Yani kısaca Musul eşittir; sürekli savaş halinin yaşam biçimi halini almasıdır.

NÜFUS VE AŞİRET YAPISI

Musul vilayetinde kimi zaman tüm vilayet sınırlarında yaşayanlar, kimi zaman sadece vilayet merkezinde yaşayanlar, kimi zaman sadece erkekler, kimi zaman da tüm halk sayılmak suretiyle değişik şekillerde nüfus sayımları yapılmıştır. Bu da yapılan nüfus sayımlarının bugünkü kriterlerle sağlıklı olmadığının bir göstergesidir. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Musul Vilayeti 50.000–400.000 civarı nüfus barındırmaktaydı. Nüfus sayımında erkek nüfus esas alınmış, bunların dinsel inançlara göre dağılımı yapılmıştır. Daha çok toplanacak vergi ve asker potansiyelini saptamak için yapılan bu sayıma kadınlar dahil edilmemiştir.

Osmanlı devletinin gerçekleştirdiği 1881-83 sayımlarında Musul halkı Müslüman, Rum, Ermeni, Katolik, Yahudi, Protestan, Keldani, Yakubi, Êzîdî ve Maruni inançları itibariyle tasnife tabi tutulmuştur. Buna göre; %55 Kürt, %23 Arap, %8 Türk, %14 Diğerleri şeklinde belirlenmiştir. Yapılan sayımda, Musul vilayetinde toplam nüfusun 785.498 kişi olduğu, bunun 424.720‘si Kürt, 30.000’i Êzîdî Kürt, 185.763’ü Arap, 65.895’i Türkmen, 79.120’si Hristiyan/Yahudi’dir.

1997 yılı sayımında Irak nüfus sayımında Musul yaklaşık 2.042.000 kişinin olduğu tespit edilmiştir. Bu nüfus sayımının ayrıntılarına ulaşılamamıştır.

Musul’daki Arap Aşiretleri:

1-Bani Assad Aşireti (Musul, Nasıriye, Sünni Arap),

2-Şahvan Aşireti (Musul, Sünni Arap),

3-Duleymi Aşireti (Bağdat, Felluce, Ramadi, Butbah, Musul, Sünni Arap),

4-Sana-Sammer Aşireti (Basra, Musul, Kerkük, Sünni Arap),

5-Übeydi Aşireti (Kerkük, Tikrit, Samarra, Musul, Bağdat, Sünni Arap),6

6-Nasır (Tikriti) Aşireti (Tikrit, Bağdat, Musul, Sünni Arap),

7-Samarri Aşireti (Musul, Sincar, Tikrit, Sünni Arap),

 8-Besler Aşireti (Musul, Tikrit, Bağdat, Sünni Türkmen),

 9-Mualla (Kap-lanlı) Aşireti (Musul, Telafar, Sünni Türkmen),

10-Cuburi Aşireti (Musul, Bağdat, Tikrit, Kerbela, Arap, yüzde 70 Sünni, yüzde 30 Şii),

11-Neiim Aşireti (Musul, Kerkük, Sünni Türkmen-Arap),

12-Melali (Mualla-lar) Aşireti (Musul, Sünni-Şii Türkmen, Arap),

Musul’daki Kürt Aşiretleri:

Herkî Aşireti: 50 bin kadar mensubu bulunan aşiretin liderliğini Muhammed Cihangir Herki yapmaktadır. Bahdinan ve Soran olmak üzere iki kola ayrılan aşiret, Akre ve Revanduz'da yerleşik olup, Türkiye sınırına yakın bölgelere de yayılmıştır. 10 bin kadar silahlı güce sahip bulunan Herki Aşireti'nin Türkiye'ye yakın bir tutum izlediği bilinmektedir. Herki Aşireti Musul, Kelek, Akre, Duhok, bölgesinde etkindir. Aşiret liderleri Cevher’e Herki, Mesut Barzani ile uzun yıllar sorun yaşayarak, Saddam döneminde Irak Baas rejimi ile ortak hareket etmiştir. 2004 yılında Kürt Bölgesel Yönetimi ile toplumsal barış çerçevesinde Güney Kürdistan’da siyasal ve ekonomik olarak yerlerini almışlardır. Cevher ağa Türkiye’de (Mersin’de) yaşamaktadır.

Surçî Aşireti: 65 bin kişilik aşiretin liderliğini Ömer Hıdır Surçî yapmakta olup, aşiretin içindeki diğer önde gelen isimler Nejat Surçî, Muhammed Emin Ahmed Abdi'dir. Dohuk, Akre, Hewlêr, Musul, Harir, Xelifan, Şaklava ve Soran'da yaygın olan Surçî Aşireti, Güney’in en güçlü aşiretlerindendir. 1996 yılında KDP ile girdiği çatışmada hayatını kaybeden Hüseyin Hıdır Surçî, Güney’deki aşiretler içerisindeki saygınlığı nedeniyle, 1991 yılında aşiretlerin bir araya gelmesiyle kurulan Kürt Aşiretler Birliği'nin doğal lideri olmuştur. Aşiret, 1994 yılında KDP ile YNK arasında yaşanan çatışmalarda YNK’yi desteklemiştir. Aşiretin Musul'da bulunan ve 100 aileden oluşan bölümü ise Saddam Hüseyin taraftarıdır. Mardin'de de aşirete mensup 30 köy bulunmaktadır. Suriye, Suudi Arabistan ve Libya ile bağlantıları bulunan aşiretin 3500 civarında silahlı gücü mevcuttur.

Zebari Aşireti: Dohuk, Hewlêr ve Musul'da yerleşik olan aşiretin ileri gelenleri gerek Saddam döneminde gerekse Saddam'ın devrilmesinden sonra önemli mevkilerde görev yapmaktadır. Nüfusu 29 bin civarındadır. KDP yanlısı olan aşiretin Hakkari Yüksekova'da akrabaları ve bin kadar silahlı gücü bulunmaktadır.

Zengene Aşireti: Kerkük, Kifri ve Derbendîxan'da yerleşik olan aşiret iki koldan oluşmaktadır. Birinci kolun lideri İbrahim Hacı, ikinci kolun lideri ise Rüstem Ağa’dır. 100 bin civarında mensubu olan aşiretin büyük çoğunluğu silahlıdır. Musul savaşından sonra Musul’da olan aşiret üyelerinin fakir kısmı köylerinde kalmıştır. Bunlar DAİŞ’i benimsemeyen ama mecburi bir şekilde DAİŞ gibi davrananlardır. KDP yanlısıdırlar.

Yarın: Musul operasyonu öncesi Musul’un durumu ve DAİŞ’in hazırlıkları