ANALİZ

Musul Operasyonu: İtiraf ve gerçekler

Musul Operasyonu üçüncü gününde. Geride kalan günlerde neler oldu? Kimler hangi açıklamaları yaptı? Olup bitenler ve yapılan açıklamalar birçok gerçeği açığa çıkardı. Bu süre içinde Türkiye, Bağdat ile yaptığı görüşmelerde hangi planı sundu?

Musul Operasyonu üçüncü gününde. Geride kalan günlerde neler oldu? Kimler hangi açıklamaları yaptı? Olup bitenler ve yapılan açıklamalar birçok gerçeği açığa çıkardı. Bu süre içinde Türkiye, Bağdat ile yaptığı görüşmelerde hangi planı sundu? Bütün bunlar yavaş yavaş açığa çıkıyor. Bu açıklamaların bazıları ise itiraf, bazıları da DAİŞ'e yönelik "Biz olmadığımız için savaş, diren" niteliğinde.
Türkiye daha doğrusu AKP ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, bölge, dünya ve iç siyasette kaybettiğini Musul Operasyonu ile kazanmaya çalıştı. Operasyonda yer almak için uygulamadığı yöntem, tehdit kalmadı. Ancak Irak arkasına aldığı ABD, Rusya vb. uluslararası güçlerin desteği ile Türk güçlerinin ülkelerinde işgalci olduklarını, derhal çıkmaları gerektiği kararını aldı. Bu karara Irak'taki başta Şii Lider Mukteda El Sadr olmak üzere tüm güçler sahip çıktı. Kendi kararları olarak gördü. Bu kararın alınmasının arkasında bir de İran olduğunu unutmamak gerekir. Bu karmaşa sırasında, Türkiye'nin ABD ve Irak başta olmak üzere birçok güce tehditler savurduğu bir dönemde Musul Operasyonu başladı. 
Musul Operasyonu başlamadan önce M. Barzani Güney Kürdistan basınına ilişkin bir ferman yayımladı. Fermanda, "Operasyonda peşmerge dışında herhangi bir gücün adını haberlerinde geçiren kurumlara yaptırım uygulanır. Haberi yapanlar yargılanır" deniyordu. 

TÜRK MEDYASI VE RUDAW'IN ALGI OPERASYONU

O yüzden Musul Operasyonu başlar başlamaz bir yandan RTE'nin Havuz Medyası öte yandan KDP'ye bağlı Güney Kürdistan basını harekete geçti. Algı operasyonu böylelikle Musul Operasyonu ile birlikte en üst düzeyde başlatılmış oldu. Bu algı operasyonunun başını çeken yine her zamanki gibi Rudaw oldu. Rudaw, Hazır hattından başlatılan operasyonu sadece peşmergeler yürütüyor gibi bir algı oluşturmaya başladı. Oysa operasyona başlayan güçler, yine bu güçlerin kullanacağı hatlar, hangi gücün nereye kadar gideceğini, baştan beri kurulan ve Irak merkezi hükümetinin başında olduğu üçlü koordinasyon belirlemişti.  Operasyona Irak ordusunun çeşitli güçlerinden 30 binin üzerinde güç katılıyordu. Peşmerge güçlerinden ise 4500'ü katılacak. ABD’nin öncülüğündeki Kanada birliklerinin de içinde olduğu IŞİD’e karşı uluslararası koalisyon, hava bombardımanıyla destek veriyor.

Operasyona önümüzdeki günlerde Irak Terörle Mücadele Elit Güçleri’nin de katılması bekleniyor. Hazır hattında yer alacak olan peşmerge güçleri Givêra'ya kadar ilerleyip orada duracaktı. Öyle de oldu. 
Musul'u DAİŞ'e Amman anlaşmasıyla bırakan siyasal, diplomatik ve toplumsal olarak kaybeden güçlerni, bu kez Musul'un özgürleştirilmesi üzerinden sahada yalancı bir zafer peşinde oldukları ilk iki günde ortaya çıktı. Çünkü bölgesel, uluslararası ve toplumsal olarak herkesin belleğinde DAİŞ Şengel'e girerken bırakıp çıkanların görüntüleri kaldı. O yüzden hiçbir propaganda ve sahte zafer gösterisi belleklerde kalan bu görüntüleri silip yerine zafer kazanmış bir güç olarak çıkmasına imkan vermiyor, vermedi. Bundan dolayı iki günün sonunda Hazır Suyu'na ulaşan peşmerge durunca Rudaw'ın da yayını bir anda kesildi. Bölge Başkanı sıfatıyla M. Barzani üçüncü gün bunu canlı tutmak için yeniden Givêra'ya gitti. Ancak bu da 'zafer' için yetmedi.

TÜRKİYE DAİŞ'E SALDIRILARI BLOKE ETTİ

Musul Operasyonu şu ana kadar açığa çıkan plana göre, önce iki merkezden ve iki koldan başlayacaktı. Saldırı merkezlerinden biri Hazır-Givêra Hattı, ikincisi ise Başika hattından olacaktı. Hazır merkezinden saldırı başladı. Başika hattından ise Türkiye'nin "zorla da olsa katılacağız" söyleminden dolayı başlamadı. Birkaç günlüğüne geçici olarak ertelendi. Zira Irak hiçbir şekilde Türkiye'nin bu operasyona katılmasına izin vermedi ve vermeyeceğini her fırsatta dile getirdi. Başika hattından operasyon kolu harekete geçseydi ister istemez Başika'daki ve Irak tarafından işgalci olarak kabul edilen Türk güçleri bir biçimde harekete geçerdi. Bu da bir kargaşa ve kaosa neden olurdu. O yüzden Irak ordu güçleri Başika'daki Türk güçlerinin önce önünü kestiler, ardından bulundukları kampı kuşatmaya aldılar. Bundan dolayı da buradan Musul'a  başlayacak olan operasyon kolu harekete geçemedi. O yüzden sadece bir cepheden operasyon başladı ve hâlâ da öyle devam ediyor. Türkiye'nin bu yaklaşımlarının ister istemez DAİŞ'i koruma yaklaşımı olduğu birçok kesim tarafından değerlendiriliyor. Zira DAİŞ'in üzerine gitmesi gereken güçleri engelliyor. Bu güçlerin bir bölümünü bloke ediyor. Bundan dolayı bir  kez daha DAİŞ Türkiye ilişkileri gündeme geliyor ve böylelikle Suriye dışında Irak'ta da DAİŞ-Türkiye ilişkileri kapsamında bu durum ele alınıyor.
Musul Operasyonu'nun başlayacağı diğer bir yer ise bu iki operasyon merkezi dışında kalan Tel Efer hattı üzerinden olacaktı. O da operasyonun ilerlediği günlerde başlayacaktı. Türkiye ve bir biçimde KDP'nin karşı çıktığı Haşd Eş Şabi güçleri buradan operasyon başlatacak. 

ERDOĞAN'IN 'DAİŞ' İTİRAFLARI

Musul Operasyonu'na ısrarla katılmak istediklerini açıklayan, hatta bunun için birçok gücü tehdit eden Erdoğan, operasyonun başladığı ilk gün bazı açıklamalar yaptı. Aslında Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar açıkça DAİŞ ile olan ilişkilerinin itirafıydı. Erdoğan, "Irak ve Suriye DAİŞ ile mücadele adıyla yıkılıyor. Cerablus ve Rai'de hiçbir şehir ve yerin yıkılmadan alınabileceğini gösterdik" şeklinde açıklamalar yaptı. DAİŞ'in barbar, yıkıcı, yok edici karakterini bilen herkes DAİŞ ile bir anlaşma olmadan hiçbir yeri bırakıp çıkmayacağını bilir. O yüzden Erdoğan'ın bu açıklamaları aslında bir anlamda açıkça DAİŞ ile danışıklı bir dövüş içinde olduklarının itirafı niteliğinde.
Erdoğan, itiraflarda bulunmanın yanı sıra DAİŞ ile birçok gücü de tehdit etmekten geri durmuyor. Milli Savunma Bakanı'nın dünkü açıklamaları onun tehditlerinin pratik uygulamalarıdır. Savunma Bakanı Irak kentlerini sayarak, "Buralar güvenlikli bölgeler değil, şirketlerimiz ve yurttaşlarımız buralarda, kalabalık yerlerde bulunmamaya özen göstersin" diyor. Aslında bununla DAİŞ'e saldırı düzenleyeceği hedefler gösterilirken, DAİŞ'nin sivil katliamlar yapmasının adresleri de işaret ediliyor.

HAŞİMİ'DEN DAİŞ'E "DİREN" MESAJI

Musul Operasyonu döneminde Erdoğan'ın bir başka silahı devreye girdi: Irak'ta Cumhurbaşkanı Yardımcısı iken Şiilere yönelik katliam saldırılarının planlayıcısı olduğu gerekçesiyle hakkında yargılama çıkan, tam da öyle bir dönemde KDP'ye sığınan, oradan Türkiye'ye geçen Tarık Haşimi ortaya çıktı. Haşimi, "Türkiye operasyona katılmaması durumunda DAİŞ Musul'da direnecek" diyor. Aslında bununla DAİŞ'e "diren" masajı veriliyor. Zira Haşimi, Erdoğan'ın projesinin Irak'taki ayağını oluşturuyordu. Bir süre önce DAİŞ'e 50 milyon Dolar yardım yaptığı yönünde imzalı makbuz ortaya çıktı. Haşimi, bir sonraki günkü açıklamasında ise DAİŞ'in Tel Efer hattı üzerinden Der Zor'a bağlı Bokemal üzerinden Suriye'ye çekilebileceğini söylüyor. Haşimi'nin açıklamaları DAİŞ'e mesajlar dışında başka bir anlam taşımıyor. Çünkü Sünni mezhebi üzerinden devşirdiği siyaset, soykırım, katliamlarla tanınan biri. Mevcut durumda pratik uygulamalarını en iyi yerine getiren DAİŞ'tir, o yüzden birçok kesim tarafından Erdoğan'ın da DAİŞ ile ilişkilerinin arabulucusu olduğu yönünde görüş, değerlendirme, bilgi ve bulguları olan biri.

ERDOĞAN'IN B, C PLANLARI

Bağdat'ı ziyaret eden Türk heyetin sunduğu planın DAİŞ, Musul değil, Kürt Özgürlük Hareketi ve YPŞ güçleriyle ilgili olduğu ortaya çıkıyor. Planda ısrarla, Irak'ta işgalci olarak kalmayı isteyen Türkiye, Şengal'de HPG gerillaları ile YPŞ güçlerine yönelik ortak operasyon yapalım, diyor. YBŞ şu an Heşd Eş Şebi güçleri içindeki bileşenlerden biri. Irak devleti tarafından resmi güçleri olarak kabul ediliyor. Şengal'in en büyük köylerinden Koço, Tel Kesep, Siba Şêx Xıdır, Tel Ezêr, Tel Bênat, Ram Büsiyê ve daha birçok köy DAİŞ işgali altında. Türkiye'nin sunduğu planda bu çetelere yönelik operasyon diye bir şey yok. Şengal'deki HPG ve YBŞ güçlerine yönelik operasyonu içeriyor. Aslında bu bir anlamda KDP'nin de istem ve talebidir. Zira KDP uzun süreden beri Şengal'deki HPG ve YBŞ güçlerini hedef gösteriyor. HPG güçlerinin çıkmasını istiyor. Oysa kendisi Şengal'i katliamlarla yüz yüze bırakırken 300 binden fazla Êzidî Şengal'deki HPG birimi tarafından korunup, yine onun açtığı koridordan güvenlikli alanlara gönderildi. Peşmergelerin Şengal'i bırakmalarının ardından geri dönmeye çalışan peşmergelere halk büyük tepki gösterdi. Hatta kimi yerlerde saldırdı.

Musul operasyonunun ilk üç gününde bu gerçekler ve itiraflar ortaya çıktı. Önümüzdeki günlerde daha farklı ve çarpıcı gerçeklikler ortaya çıkabilir. Zira Türkiye Irak'ta kalmakta ısrar ettikçe kirli planları tek tek ortaya atılır. Böylelikle aslında RTE Musul  ile sahte bir zafer yaratarak iç siyasette etkinliğini sürdürmeye çalışırken tümüyle bitme gibi bir gerçeklikle karşı karşıyadır. Yine bu operasyonla Kürtler açısından da birçok şey netleşecek. Zira daha şimdiden bazı basın-yayın organları Kürt Ulusal Konferansını KDP yapıyormuş gibi bir hava yaratarak, "Musul Operasyonu'ndan sonra Kürt konferansını bizden takip edebilirsiniz" şeklinde reklam yapmaya başladı.