Müslümanlar Neden 'HAYIR' demeli?

Allah'ın dini yönetime el koymak için kullanılamaz. Bu tek adam ve onun avanesi İslam dinini hoyratça ve ahlaksızca kullanarak diktatörlük kurmak istemektedir.

Müslümanlar bir olay karşısında tutumunu belirlerken dinin esasını oluşturan akaidin temellerini esas alır.

İslam'a göre akaid dinin ve inancın temelidir. Bu temel olgu anlaşılmadan yapılan ve yapılacak olan amellerin de bir faydası yoktur. Hatta inanç dairesinin dışına çıkılması, Allah'a şirk koşulması bu esasın anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır. Kur'an'ın birçok ayetinde bu esası sıklıkla vurgulanmış, bu çerçeveyi esas almayan ameli işlerin, ibadetin dine ve inanca hizmet etmediği/etmeyeceği defaatle vurgulanmıştır. 

Allah'a inancı olanların inanç ölçüleri içinde tefekkür etmeleri, söz ve eylemde bulunmaları hem hakları, hem de sorumluluklarıdır. 

İnanç bireyin bilinçli tercihidir. Bu tercih ile yaşamını şekillendirir, düşünce dünyasını bir sisteme kavuşturur. 

Bu nedenledir ki Kur'an, akaid esasına uyulmasını mutlak anlamda vaaz eder. Akaid esasları dışında bir tefekkürü ve ameli Allah'a şirk koşma ile ifadelendirmiştir. Allah'a şirk koşmak ise bir Müslüman'ın kendisine yapabileceği en büyük zulümdür. 

"Çünkü şirk, büyük bir zulümdür" (Lokman 13)

İlah tektir. Halık'ın "bir"liği yaratılanların çeşitliliği ile ispat edilmiştir. İlahi Kanun ve Peygamber sünneti çokluk üzerine inşa edilmiştir. Rabbimiz farklılığı canlı türlerin çokluğu, insanı farklı renk, dil, ırklarda yaratma ile göstermiştir. Peygamberler de bu farklılığı yüce Rabbimizin bir işareti, olarak insanlara anlatma ve kavratma ile görevlendirilmiş elçilerdir. 

Rabbimiz ilahi bir işaret olan bu farklılığı gözetmeyenlere, tekliği zorba yöntemlerle sağlamaya çalışanlara karşı mücadele etmeyi emir etmiştir. 

Teklik Allah'a mahsustur. Mahluka indirgenemez. Kur'an ve akaid bunları söylerken, Vazifelendirdiği peygamberlerine bu çeşitliliği korumayı ve bunun için amansız mücadele yürütmelerini söylemiştir. Kur'an tekliği Allah'a has kılar, tekliği dayatmanın affedilemez ve yaratıcıyı ret olduğunu söyler. Bu dinin esası bunları söylerken, inanların bunun tersini düşünmeleri ve tersinden amel etmeleri nasıl izah edilecek? 

İşte paradoks tam da bu noktalarda yaşanmaktadır. Kur'an diğer dinlerin tağyir ve tahrif edilmiş olmalarını ibadet biçimine değil, akaid-inanç bozukluğu nedenine bağlar. Bu nedenledir ki asıl olan inançtır, amel ve ibadet ise bu inanç biçiminin fiiliyatta dönüşmesidir. Akidesi sağlam olmayanın ibadeti sağlam olsa da Allah katında bir kıymeti yoktur. 

İslam akidesi idari yetkilerin tek kişinin elinde toplanmasını tehlikeli ve sorunlu görür.

“Firavun dedi ki: “Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilah tanımıyorum.” (Kasas/38)

 “Firavun derhal (adamlarını) topladı, (onlara) bağırdı ve: “Ben, sizin en yüce Rabbinizim dedi.” (Naziat/23,24)

Müfessirler yukarıdaki ayeti celileyi "İdari yetkilerin tek elde toplanmasını Firavnlaşma sonucunu getireceği" biçiminde tefsir etmektedirler. 

Fahreddin er-Razî, Firavun’un bu iddiasının kendisinin göklerin, yerin, dağların, bitkilerin ve insanların yaratıcısı anlamına gelmediğini, böyle bir iddianın ancak kendisinde delilik bulunan bir insandan sadır olabileceğini belirttikten sonra, Firavun’un bu ilahlık iddiasını şu şekilde yorumlamaktadır: “Hiç kimse üzerinde, benden başkasına ait emir ve yasak koyma hakkı yoktur.” (Mefatihu’l Gayb, c, 22, sf. 476.)

Aynı ayetin tefsirinde, Alusî ise şöyle demektedir: “Firavun topladığı kalabalığın içinde kalkıp hitap etmek suretiyle nutuk çekerek o büyük lafı etmiş, böylece kendisini halkı yönetenlerin hepsinden üstün tutmuştur.” (Ruhu’l Meâni, c. 16, sf. 53. Daru’l Fikir baskısı)

Bugün İslam'ın adını ve şeklini kullanarak tekleşmeyi dayatanlar, aslında Firavunlaşmak istemektedirler. 

O halde nasıl oluyor da Müslümanlar Firavunlaşmaya "Evet" diyor?

Allah Kur'anda insanın yaradılışını anlatırken meleklere sorduğunu belirtir.

Bir zaman Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Melekler dediler ki: “Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın?” (Bakara/30)

Ayetin ifadesiyle: Cenab-ı Hak Hz. Âdem’i yaratmadan önce melekler ile istişare etmiş ve melekler, Âdemoğullarının yeryüzünde kan dökecek ve fesat çıkartacak olmasından bahisle, Cenab-ı Hakkın Âdemoğullarını yaratmasındaki hikmeti öğrenmek istemişlerdir.

Cenab-ı Hakk’ın meleklerle istişare etmesi, bizlere istişareyi öğretmek ve ders vermek içindir. Allah’ın melekler ile istişaresinin sebebi, bizlere verilmek istenen bir derstir. 

Allah istişareyi bu dine inananlara emretmektedir.

İş konusunda onlarla müşavere et. Alı ımran 159

“Rablerine icabet edenler, namazı dosdoğru kılanlar, işleri kendi aralarında şura ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler." (Şura Suresi – 38)

İslam'a göre yönetim işleri şura iledir. Diğer bir anlatımla seçimdir, hakkaniyet ve adalet iledir. Allah'ın dini yönetime el koymak için kullanılamaz. Bu tek adam ve onun avanesi İslam dinini hoyratça ve ahlaksızca kullanarak diktatörlük kurmak istemektedir. 

Ulema adı altında fetvalar veren bazı müfterilere işi Peygamber Efendimize iftira atacak düzeye vardırmışlardır. Şevki Yılmaz, Nihat Hatipoğlu, Adnan Oktar, Cübbeli Ahmet ve diğerleri, 'Hayır' oyu kullananları "iblis" olarak tanımlamaktadırlar. 

Oysa yukarıdaki Ayet-i Kerîmeden de açıkça anlaşılacağı üzere bu müfteriler Firavunlaşmayı davet ederek iblisleşmektedirler.  

Her Müslümanın bu şer odakları ve münkirlere karşı mücadele etmesi farz-ı vaciptir. Bu görev İslam akaidesi gereğidir.