MLKP komutanı Can: Gerilla tarzı yaşam bizim geleceğimizdir

MLKP, Medya Savunma Alanları'ndaki varlığını ilk kez açıkladı. Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı'ndan Ferzad Can,"gerilla tarzı yaşam bizim geçmişimiz değil geleceğimizdir" dedi.

MLKP, Medya Savunma Alanları'ndaki varlığını ilk kez açıkladı. Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı'ndan Ferzad Can, Medya Savunma Alanları'nı sadece savaş gücünü büyütmek ve devrimci savaş hazırlığını sürdürmek için değil aynı zamanda kazanımları korumak ve süreklileştirmek için önemsediklerini anlattı, "Medya Savunma Alanları, gerilla tarzı yaşam bizim geçmişimiz değil geleceğimizdir. Buradaki gerilla yaşamı bizim için savaş tarzıdır" dedi. Gerçekleştirdikleri 5. kongrenin partilerini "Türkiye partisi olmasının yanı sıra Kürdistan partisi olarak da ilan ettiği"ni hatırlatan Can, "Kuzey Kürdistan'da sınırlı olan örgütlenmemiz böylece, bütün bir Kürdistan'ı kapsayacak bir içerik ve düzeyde sürdürülecektir. Bu tabi ki, bölgesel devrim perspektifimizle de bir arada gidecektir. Bunlar Türkiye ve Kürdistan devrimi ile olduğu kadar Ortadoğu devrimi ile kuracağımız yeni ilişki düzeyi bakımından da hamlesel bir yönelimi ifade etmektedir" diye konuştu.

Medya Savunma Alanları'ndayım. Daha önce HPG ve YJA Star gerillaları ile görüşmek için geldiğim Medya Savunma Alanları'na bu kez geliş nedenim biraz farklı. Bir süredir, Kürdistan dağlarında bulunan komünist gerillalarla buluşacağım. Aklımda tonla soru var. Bu soruların hepsine yanıt alıp alamayacağımı bilemiyorum ancak heyecanlıyım. Çünkü gazetecilikte de ilklerin heyecanı sonradan yapılan haberlere hiç benzemez.
Güney Kürdistan'a geçişimin 40. saatinde MLKP gerillalları ile buluşacağım noktaya geldim. Rutinin dışında bir yolculuk oldu. Nedeni ise, KDP'nin yarattığı engeller. Gerek yolculuk gerekse konakladığım HPG noktalarında ana gündemin KDP'nin yarattığı engeller nedeniyle yaşanan gerilim olduğuna sıkça tanık oldum. Gerilimin sonuçlarını pratik olarak da uzayan yollarla yaşadım. 
İlk buluşma noktasının ardından bana göre, oldukça uzun olan bir yürüyüş yaparak kampa ulaştık. Gece karanlığında resmen az gittik, uz gittik, inip çıktık. Bir iki yuvarlanma tehlikesinin ardından sağsalim bana göre, "Alamut Kalesi"ne ulaştık. Talihsizlik ki, ayışığı karşı tepeye vuruyordu, burnumun ucunu dahi göremiyordum. Dakikalar ilerleyip yol bitmek bilmeyince "Ne kadar kaldı?", "Daha varmadık mı?" sorularım, "Bu kadar uzak, bir yere kararagah kurmak çok mu gerekli?", "Siz MLKP'liler zor olanı mı seversiniz?" sorularına dönüştü. Gerillanın esnekliğine ve inceliğine güvenerek yönelttiğim sorularımı tatlıya bağlayarak yürüdük, durduk. "Fener kullansak, ne olur ki?", "Feneri yaksak bu vadide kim görecek bizi?" şeklindeki girişimlerim de gerillanın ilkelere bağlılığına çarpıp geri döndü.
Sabah kalkıp karargahtan dışarıya çıktığımda gördüm ki, cennetten bir yerdeyim. Güvenlik nedeniyle fotoğraf çekemiyorum, bu nedenle "cennetten bir yerin" tasavvurunu haberi okuyanlara kaldı.

"Komünist gerillalar Kürdistan dağlarında neler yapıyor?", "Neden dağa çıktılar?" sorularının yanıtlarını, ilk elden muhataplarına bırakacağım ancak edindiğim izlenim şu: Mezopotamya ve dağlar, MLKP'li komünistler için de bir okul artık. 
Dağlar, askeri, ideolojik, politik eğitim alanları ancak sadece bu da değil. Kapitalist kentleşmenin insan kişiliğinde kaçınılmaz olarak yarattığı ve bazen de alışkanlığa dönen "kolaycılık", "hazırcılık" gibi ideolojik tahbiratlarla da mücadele etmenin alanı. İnsanın yaşamı kelimenin gerçek anlamında yoktan var ettiği dağlar, kapitalist kentleşmenin yarattığı tahribatlara karşı da bire bir ilaç.
Geçerken küçük bir hatırlatma. Aslında bu dağlar, Kürdistan gerillaları ve peşmergenin yanı sıra bir dönem Iraklı komünistleri de düşmanlarından korumuş. Irak Komünist Partisi'nin birçok militanı, bu dağları mesken eylemiş. Yıllar sonra Türkiyeli ve Kürdistanlı komünistlerin yüzünü dağlara dönmesi, insanlığın sınıfsız ve sınırsız bir dünya arayışının devamının bir göstergesi.
Alandaki MLKP komutanlarının verdiği bilgiye göre, bu eğitimlerden geçmek isteyen gençlerin sayısı hiç de azımsanacak gibi değil. Komünist bir savaşçı olarak Rojava devrimine katılmak, son zamanlarda gelen gençlerin en temel arzusu. Burada eğitimlerini tamamlayıp, devrimin mevzilerine gitmek, en çok dile getirilen talep. 
Bu talepte, MLKP'nin Rojava'nın Serekaniye ve Kobanê cephelerinde, genç savaşçılarını devrime armağan ederek verdiği mücadelenin etkisi büyük.
MLKP neden Medya Savunma Alanları'nda? Ne yapmak istiyor? Ortadoğu devrimi için ne düşünüyor? Kandil, Rojava ve Şengal'in ardından Ortadoğu'nun neresinde kendini askeri ve siyasi olarak var edecek? Seçimler ve çözüm sürecini nasıl değerlendiriyor? Faşist dinci DAİŞ'le savaş daha ne kadar sürecek?
GERİLLA YAŞAMI BİZİM İÇİN SAVAŞ TARZIDIR
Sorularımıza Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı adına komutanlardan Ferzad Can yanıt verdi. Can, sorulara verdiği yanıtlarla, MLKP'nin Medya Savunma Alanları'ndaki varlığını ilk kez resmi olarak açıklamış oldu.
 

MLKP olarak neden Medya Savunma Alanları'ndasınız?
Öncelikle bizimle bu görüşmeyi yaptığınız için teşekkür etmek istiyorum. Medya Savunma Alanları'na yıllar sonra gecikerek geldik.Bu tabi ki, Kürdistan devrimi bakımından olduğu kadar Türkiye devrimi bakımından da bir kayıp oldu. Eğer, binlerce gerillanın kanı canı pahasına Kürdistan'ın özgürleştirilen bu topraklarına daha erken gelmiş olsaydık, hem bizim tarihimiz ve hem de Türkiye devrimci hareketinin, dolayısıyla Kürdistan devriminin tarihi de çok farklı yazılabilirdi. Eğer, on yıllar süren muazzam devrimci sonuçlara yol açan Kürdistan devrimimiz Batı'da bir türlü istenen ve beklenen sonuçları yaratamadıysa, bunun sorumlusu ve suçlusu en başta biziz. Kongre belgelerimizde Kürdistan devrimi ile arı duru bir şekilde ilişkilenmemize rağmen ne yazık ki bu devrimin önder ve öncü gücü olan PKK ile bu düzeyde ilişkilenmeyi başaramadık. Bu durum PKK'li mücadele yoldaşlarımız açısından olduğu gibi, bizim açımızdan da bir kayıp oldu. Yıllar sonra Medya Savunma Alanları'na gelmemiz, 2009 yazında toplanan partimizin 4. kongresinin kararı ile oldu. 3. parti kongremizde Ortadoğu devrimi perspektifine yapılan vurgular ufkumuzu genişletti. Yine politik askeri alanımızın özerk bir alan olarak örgütlenmesi, politik askeri görüş açımızı genişletti. Toplamda sağladığımız siyasal ve örgütsel gelişmeler partimizin yeni bir düzeyde örgütlendirilmesini gerektiriyordu. 2006 yılının 8 ve 21 Eylül saldırıları buna olanak tanımadı. Buna ancak gecikmeli bir şekilde 4. kongre ile birlikte yönelebildik. Dolayısıyla Medya Savunma Alanları'na açılmamız, aynı zamanda partimizin kendisini yeni bir düzeyde örgütleme ihtiyacının da bir ifadesidir. Partimiz Medya Savunma Alanları'nı sadece savaş gücünü büyütmek ya da devrimci savaş hazırlığını sürdürmek bakımından değil aynı zamanda kazanımlarını korumak ve süreklileştirmek bakımından da önemsedi, önemsiyor. Bize bu olanakları sağlayan PKK, HPG ve YJA Star önderlerine ve komutanlarına bu röportaj vesilesi ile de teşekkür etmek istiyorum. Geldiğimiz günden bu yana olanakları Kürdistan devriminin olanakları olarak görüp mücadelenin büyütülmesi için bize de sundular. Bunu çok değerli buluyoruz. Medya Savunma Alanları, gerilla tarzı yaşam bizim geçmişimiz değil geleceğimizdir. Buradaki gerilla yaşamı bizim için savaş tarzıdır. Bize de katkıları büyük olmuştur ve olacaktır. Nitekim bunun sonuçlarını Rojava devrimi, Kobane ve Şengal direnişleri sürecinde de gördük. Yoldaşlarımız buralarda da aldıkları eğitimlerle bu büyük direnişin bir parçası olmayı başardılar. Bu direnişlerde şehit düşen Serkan Tosun, Suphi Nejat Ağırnaslı, Erkan Altun, Sibel Bulut, Oğuz Saruhan, Emre Aslan, Ivana Hoffman, Coşkun İnce ve Sinan Sağır yoldaşları ve diğer siper yoldaşlarımızı sevgiyle anıyorum. Yeniden sorunuza dönecek olursam, Medya Savunma Alanları'ndaki varlığımız ve çalışmalarımız Hüseyin Demircioğlu Akademi Komutanlığı bünyesinde oluşturulmuştur. 

Neden geciktiniz?
Burada geçmiş önyargılarımızın, karşılıklı güvensizliklerin etkili olduğunu açıkça söylemek durumundayım. Bu devrimin önder ve öncü gücü olan PKK ve onun açığa çıkardığı büyük savaş gücü ile önyargısız bir şekilde ilişkilenmeyi başaramadık. Aslında bu sorunu, 3. parti kongremizden sonra partimiz gündemine almıştır. Medya Savunma Alanları'nda PKK ile görüşmeyi de kararlaştırmıştır. Fakat, 2006 yılının Eylül saldırıları bunu engelledi. Yoksa, bu alanlara daha erken de gelebilirdik. Tabi ki sorunu düşman ve devrim algımızdan da kopartarak ele alamayız. Yanıbaşınızdaki büyük devrimci olanakları realize etme güç ve yeteneğinizle de ilgilidir. 4. kongre partimizin kendi gelişimini yönetmesinin sorunlarını tartışarak da Medya Savunma Alanları'nda üstlenmemiz gerektiğini kararlaştırdı. 

Komünist bir partisiniz ve takip edebildiğimiz kadarıyla kentler ve işçi sınıfı esas mücadele alanı partiniz için. Partinizin daha önceki eylemlerinden hareketle de, kentte silahlı mücadelesiyi esas aldığınızı görüyoruz. Ancak kırlarda, dağlardasınız. Kent savaşı yöneliminizde değişiklik mi var?
Partimiz bir silahlı devrim partisidir. Birçok mücadele araç ve biçimini uyumlu ve etkili bir şekilde kullansa da nihai zafere gitmede silahlı mücadeleyi temel bir biçim olarak almaktadır. Devrimimizde kentlerin belirleyici bir rol oynadığı da açık bir gerçekliktir. Partimiz bir işçi sınıfı partisi olsa da emekçilere ve ezilenlere yüzü dönük bir partidir. Partimiz ilk kurulduğunda sınırlı bir kır gerilla birliğimiz de vardı. Özellikle Batı'da gelişen mücadele ile kentlerin büyüyen ihtiyaçlarını yanıtlamak bakımından bu gücü kentlere çektik. Gazi ayaklanması ile birlikte kentler de giderek askeri alanda daha fazla öne çıktı. Stratejimize uygun olarak partizan savaşı hazırlıklarında derinleştik, Sultanbeyli baskını bu yönelimimizin bir zirvesiydi. Sonrasında da politik askeri alanımızı partizan savaşının ihtiyaçları ve mantığına uygun olarak yeni bir düzeyde örgütledik. Giderek kendi askeri eylem tarzımızı oluşturma yönünde gelişme ve ilerleme sağladık. Oldukça etkili askeri vuruşlar gerçekleştirdik. Yakaladığımız bu düzey 2004 NATO zirvesi sürecine de yansıdı. Fakat, 2006 saldırısı bu alanda da yönelimlerimizi kesintiye uğrattı. Ancak 4. kongre sonrasında yeniden yöneldik. Özellikle de Medya Savunma Alanları'ndaki hazırlık çalışmalarından sonra politik askeri alanı yeniden örgütlemeye yöneldik. Medya Savunma Alanları'ndaki varlığımız herhangi bir şekilde kent ağırlıklı bir savaşa hazırlığı yadsımıyor. Aksine bu yöndeki yönelimimizi daha fazla derinleştirecektir. 
‘PARTİMİZİN BİRLİK DEVRİMİ İLE YAKALADIĞI ZİHNİYET BİZİ YÖNETTİ‘
Medya Savunma Alanları'ndaki varlığınızın hukuksal çerçevesi nedir?

Sonuçta Medya Savunma Alanları'ndayız. HPG/YJA Star güçleri için alanın bütününü ilgilendiren konularda bağlayıcı olan çerçeve bizim için de geçerli. Ancak kendi noktamız söz konusu olduğunda kendi sistemlerimizi oluşturmuş ve kendi eğitimlerimizi tümüyle kendimiz yapan durumdayız. Geldiğimizde hiçbir komplekse kapılmadan öğrenme odaklı ilişkilendik. Özellikle de ilk devrelerde komutanlık yapan PKK'li yoldaşlarımızın, gelişimimizde büyük emekleri var. 2012 sürecinde şehit düşen Alişer Koçgiri, Agir Tujo ve Arin Cizre'yi sevgiyle anıyoruz. PKK'li mücadele yoldaşlarımızdan öğrendiklerimizi kendi deneylerimiz ve görüş açımızla birleştirdik. PKK yöneticileri ile HPG/YJA Star komutanları ile güçlü paylaşımlarımız oldu. Hemen her bakımdan iyi mücadele yoldaşlığı yakaladık. Özellikle Rojava devrimi, Kobanê ve Şengal direnişleri sürecinde omuz omuza durmamız, bedel ödememiz, paylaşımlarımızı ve mücadele yoldaşlığımızı daha da anlamlı hale getirdi. İlişkiler gerçek zemine dayandıkça hem birbirimizi karşılıklı olarak daha iyi tanıdık hem de birleşik mücadele araç ve kanallarını geliştirmede daha fazla ortaklaştık. Bir devrenin kapanışında yoldaşlarımızın "Biji PKK, yaşasın MLKP" şiarını dile getirmesinden bir süre sonra bu şiarın ülkede karşılığını bulmasının bir anlamı var. Aslında Türkiye'de ama özellikle de zindanlarda PKK'li yoldaşlar partimizi ve onun kadrolarını belirli bir düzeyde tanısalar da, gerilla alanlarında bunun çok fazla olmadığını gördük. Biz PKK'li yoldaşları tanıdıkça onlar da bizi tanıdı. Bizi tanıdıkları ölçüde Türkiye devrimci hareketine duydukları haklı güven eksikliğinin giderek zayıfladığını bizim şahsımızda bir güven ilişkisinin geliştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Diğer yandan Kürdistan devriminin bölgesel ve uluslararası çapta büyük devrimci sonuçlara yol açtığını biliyoruz. Bu kazanımlarda PKK'nin belirleyici rol olduğunu da biliyoruz. Zengin bir mücadele birikim ve deneylerinin olduğunu da biliyorduk ve gördük. Yine de bunlar bizim için bir sorun oluşturmadı. İlişkilerde zorlanmadık, eşit ilişkilendik. Zira partimizin birlik devrimiyle yakaladığı zihniyet, politik mücadele ve önderlik anlayışı ve tarzı burada bizi yönetti. 

Geleceğe dair ne öngörüyorsunuz? Gerilla güçleriniz, Rojava ve Şengal'de. İran Kürdistan'ı, Güney Kürdistan'ın diğer bölgeleri ya da Kuzey Kürdistan'da da var olma planınız var mı?
Partimiz Rojava'da, Kobanê ve Şengal'de bir savaş gücü açığa çıkardı. Kendi gelişimimizi yönetmemiz bakımından bu bizim için son derece önemlidir. Partimizin bundan sonraki yürüyüşünde önemli bir ayırt edici çizgi olacaktır. Bunun Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da genel olarak politik mücadelemize olduğu gibi politik askeri çalışmalarımıza da önemli katkıları olacaktır. Yoldaşlarımız cephelerde savaşma ve komutanlaşma deneyleri kazandılar. Tabi ki, bunları partinin ve birleşik devrimin toplam ihtiyaçları yönünde değerlendirilmesi bizi ileriye sıçratacaktır. Medya Savunma Alanları'nda öğrendiklerimiz Rojava'daki kent savaşı deneyleri ile de birleştirildiğinde, bunun algılarımızda ve kendi savaş tarzımızda muhakkak önemli katkıları olacaktır. Rojava'daki varlığımız ile birlikte bütün bir Kürdistan'da daha içeriden bakan bir görüş açısı geliştirdik. Nitekim 5. kongremiz partimizi, Türkiye partisi olmasının yanı sıra aynı zamanda bir Kürdistan partisi olarak da ilan etti. Kuzey Kürdistan'da sınırlı olan örgütlenmemiz böylece, bütün bir Kürdistan'ı kapsayacak bir içerik ve düzeyde sürdürülecektir. Bu tabi ki, bölgesel devrim perspektifimizle de bir arada gidecektir. Bunlar Türkiye ve Kürdistan devrimi ile olduğu kadar Ortadoğu devrimi ile kuracağımız yeni ilişki düzeyi bakımından da hamlesel bir yönelimi ifade etmektedir. 
BİZ BURADA KOMÜNAL BİR YAŞAMI ÖRGÜTLÜYORUZ
Hüseyin Demircioğlu Akademi Komutanlığı nedir? Ne yapar?

Partimizin Merkez Komitesi üyesi ve 1996 ölüm orucu direnişçisi sevgili yoldaşımız Hüseyin Demircioğlu'nu anarak sorunuzu yanıtlayayım. Hüseyin Demircioğlu yoldaşımız, partimiz için bir militanlık çizgisi olduğu kadar bir önderlik çizgisidir. Bir Temmuz ayında akademinin açılışını yaptığımız için Hüseyin Demircioğlu yoldaşın adını vermeyi uygun bulduk. Aynı zamanda Hüseyin Demircioğlu yoldaşımızın Ulucanlar zindanını bir akademiye çevirdiğini biliyorduk. Zindanlardaki genç yoldaşlarımızın, Hüseyin Demircioğlu yoldaşı ölümsüzlüğe uğurlarken, "Öğretmeniz" diye uğurlamaları bizi çok etkilemişti. Akademiye yoldaşımızın adını vermeyi bu bakımdan da önemsedik. Akademi alanının örgütlenmesinde sevgili Yılmaz Selçuk yoldaşımızın da katkılarını mutlaka anmamız lazım. Yoldaşı akademi alanındaki eğitimlerde kaza sonucu ölümsüzlüğe uğurlamamız, bu alanla yeni bir düzeyde ilişkilenmemizi getirdi. Partimiz yoldaşı, o dönemdeki hazırlık çalışmamızın komutanı olarak ilan etti. O'nun bakışını üzerimizde hep hissettik ve hissetmeye de devam edeceğiz. Akademi alanında biz bir yaşamı örgütlüyoruz. Gördüğünüz gibi burada paranın, kimliğin, maddiyata dayanan ilişkinin hiçbir hükmü yok. Tümüyle komünal bir tarzda bir yaşam örgütlüyoruz. Bu yaşamın kendisi bile herbirimizde olduğu kadar özellikle de genç yoldaşları ideolojik olarak güçlendirmektedir. Bir kuvvet kaynağı olarak bir rol oynadığını rahatlıkla söylebiliriz. Akademi alanındaki eğitimlerde bilgi ve deneyim aktarıyoruz. Ama daha da önemlisi yöntem kazandırmayı esas alıyoruz. Toplamda bir değişim dönüşüm gücü açığa çıkartıyoruz. Yaşamla canlı ve dinamik ilişkilenmek, düşman ve devrim algısını güçlendirici bir rol oynamaktadır. Tersi de doğrudur. Düşman ve devrim algısı geliştikçe yaşamla daha canlı ve dinamik bir ilişkilenişi getirdiğini söyleyebiliriz. Alana gelen yoldaşlardan kopuşları derinleştirmeyi, kendi gelişimlerini yönetmeyi, savaşçı bir kişilik kazanmalarını, öğretilmiş toplumsal cinsiyetçi roller ile hesaplaşmalarını ve kendilerini sorgulamalarını, parti çizgisine hakimiyeti artırmayı, adanmış devrimciliği güçlendirmeyi esas alıyoruz. Yoldaşların zor aygıtları ile kurdukları ilişkinin farklılaşması sadece silahı hakimiyeti getirmemekte, daha da önemlisi devrim ve düşman algısını güçlendirmektedir. Özellikle de silaha hakim olmanın dünya görüşümüz ve siyasal çizgimiz olduğunu gördükçe, algıları hızla farklılaşabilmektedir. Yoldaşlar ilk geldiklerinde özellikle de kadın yoldaşlar, silaha daha mesafeli bakmaktadırlar. Hatta pek çoğu kendine sınırlar bile çizebilmektedir. Fakat silahı kullandıkça, silaha hakimiyet arttıkça, giderek silahı daha fazla sevmekle, onu kendilerinin bir parçası olarak görmeye başlamaktadırlar. Bu savaşçı bir kişilik ile birleştiğinde yoldaşların gelişimi çok daha canlı ve hızlı olabilmektedir. Öyle ki, kendindeki gelişmeyi gördükçe kendileri bile nasıl değiştiklerine şaşırıyorlar. 

Nasıl eğitimler veriyorsunuz?
Eğitimlerimiz askeri ve ideolojik/politik olmak üzere iki kategoride ele alınıyor. Başta keleş, BKC, kanas, tabanca, bomba, RPG-7 olmak üzere bütün silahların eğitimi akademimizde veriliyor. Eğitim sürecinde yoldaşlarda bir yeterlilik duygusu oluşuyor. Ayrıca bunun dışında uzmanlık eğitimleri de olabiliyor. Bizim için önemli olan 12'den vurmak değil, oluşan politik askeri mantıktır, devrim/düşman algısının güçlendirilmesidir. Bu açılardan parçalı haller eğitim süreci boyunca çok oluyor. Bizim açısından eğitimin başarısı bu parçalı hallerin aşılmasına, bir bütünlüğün oluşmasına bağlıdır. İdeolojik eğitimler de kısa ve uzun dersler olmak üzere iki bölümde ele alınmaktadır. Dersler mümkün olduğu kadar kolektif bir çalışmanın ürünüdür. Ele alınan konular da bir hakimiyet gücünün ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Yoldaşların savaşta devrimci kalmanın yolunun yaşamda da devrimci kalmadan geçtiğini görmeleri onları ideolojik ve politik olarak güçlendirmekte, politik askeri alana daha ilgili hale getirmektedir. Komutanlaşmanın yolunun da buradan geçtiğini görmeleri de ayrı bir özgüven, farklı bir değişim ve dönüşüm gücü yaratmaktadır. Çizgi devrimciliğini yükseltmeyi eğitimlerde temel bir argüman olarak değerlendiriyoruz. Silahla kurulan ilişki söz konusu olduğunda düşmana benzememenin de eğitimlerin bir unsuru haline gelmesi yoldaşların zor/şiddet araçlarını daha bütünlüklü ve tutarlı bir şekilde kullanmalarını getirmektedir.
GENÇLER YÜZÜNÜ PARTİMİZE DÖNÜYOR
Nasıl gençler geliyor buraya? Hangi duygu ve düşüncelerle geliyorlar?
Kobanê ve Şengal direniş sürecine kadar ağırlıklı olarak kadroların akademideki eğitilmesi durumu söz konusuydu. Zaten uzunca süre buradaki varlığımızı da ilan etmedik. Bu yönlü bir çağrımız da olmadı. Rojava devrimi ve Kobane savunmasına katılım çağrımızla birlikte akışlar hızlandı. Özellikle de genç devrimciler de belirgin bir katılım söz konusu. Bu aynı zamanda yüzünü devrime dönen bir gençlik kuşağının da gelişmekte olduğunun bir ifadesi. Bu sürecin iyi yönetilmesi lazım. Türkiye'de gençlerin yüzünü partimize döndüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Akademimiz bu bakımdan da önemli bir rol oynamaktadır. 

Akademiye kabul için nasıl bir kriteriniz var? Kimler gelebilir akademinize? Kendini MLKP'li olarak ifade etmeyen ancak savaşmak isteyen gençlere de açık mı akademiniz?
Söylediğim gibi bugüne kadar eğitimlerde ağırlığı kadrolara verdik. Bizim için bu hala önemli bir ihtiyaç. Ancak kendimizi bununla sınırlayacak değiliz. Savaşmak isteyen devrimcilere de olanaklarımızı sunmaya, deneyimlerimizi paylaşmaya hazırız. Partimize akış hızlandıkça bunun daha da önem taşıyacağının farkındayız. Buradaki birikimimizle, kazandığımız deneyimimizle, özellikle devrimci kitle şiddetinin örgütlendirilmesinde rol üstlenebilecek genç devrimcilerin eğitim sürecini hızlandıracak yeni alanlar açmak gerektiğinin de bir ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Son olarak savaşmak isteyen genç yoldaşları, silahlı devrim partisi olarak partimizin saflarına katılmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz.

Yarın: Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı'ndan Ferzad Can, çözüm ve seçim sürecine ilişkin sorulara yanıt verecek.

 

 

...
...