MİT Amed’te ‘torbacılık’ yapıyor!-Ersin Çelik

Büyükşehirlerde, Narkotik polisinin yaptığı operasyonlarda ele geçirilen, “imha edildi” diye kayıtları tutulan ancak imha edilmeyen yüzbinlerce uyuşturucu hap, MİT’in organize ettiği bir sevkiyatla Amed’e taşınmış.

Bugün Kuzey Kürdistan’daki direniş karşısında ‘fiziki soykırım’ öne çıksa da devletin ‘kültürel soykırım’ kapsamında yürüttüğü uygulamalarında da ciddi artış yaşanmaktadır. Bu uygulamanın bir parçası olarak burada paylaşmak istediğim konu karısında “böyle şey mi olur!” diyenler ya da yazacağım bilgiyi önemsemeyenler olabilir. Dahası “zaten biliyoruz, bu hep vardı” diyenler de çıkabilir.

İnsani değerlere dönük saldırılar karşısındaki tepkimiz ya da tepkisizliğimiz demokratik duruşumuza ve duyarlılığımıza bağlıdır. Bir gazeteci olarak hatırlatmak ve dikkatleri çekmek istediğim konuya ilişkin öncelikle güvenilir bir kaynağın ulaştırdığı bilgilerden bir kısmını paylaşmak istiyorum.

Amed’e son iki ay içerisinde dudak uçuklatacak nicelikte uyuşturucu madde sevkiyatı yapılmış. Büyükşehirlerde, Narkotik polisinin yaptığı operasyonlarda ele geçirilen, “imha edildi” diye kayıtları tutulan ancak imha edilmeyen yüzbinlerce uyuşturucu hap, MİT’in organize ettiği bir sevkiyatla Amed’e taşınmış. Çeşit çeşit uyuşturucu hapların yanında çok büyük miktarda ‘bonzai’ türü uyuşturucu madde de Amed’e getirilmiş.

Bilginin daha ilginç yanı ise bonzai ve uyuşturucu hapların 5-10 lira karşılığında ‘torbacı’lara verilmesidir. Torbacılar ise bunları 15-20 lira arasında satmaktaymış. Yani istenen ve satılan fiyatların düşüklüğüne bakılarak Amed’te uyuşturucunun ‘bedava’ dağıtıldığı rahatlıkla söylenebilir.

MİT kendi ağı ve polis içindeki uzantıları aracılığıyla gözaltına alınan ve tutuklanan 15-20 yaşları arasındaki Kürt gençlerine dönük ajanlaştırma faaliyetleriyle de bu işi yaygınlaştırmaya çalışmaktaymış. Bunun yanında özellikle Merkez Sur ve Bağlar ilçelerindeki ilköğretim ve liselerde, Dicle Üniversitesi’nde, bilgisayar oyunu salonlarında, kahve ve kafelere dönük torbacılığı örgütlemekteymiş.

Bu bilgileri veren kaynak Amed’teki askeri bürokrasiyle ilişkisi olan vicdan sahibi bir kişidir. Benimle paylaştığı kimi somut bilgileri de kaynağımın güvenliği nedeniyle yazmıyorum. Çünkü deşifre etmek istediğim o değil, Kürdistan’da AKP’nin MİT eliyle yürüttüğü kirli savaşın önemli bir boyutu olan kültürel yozlaştırma faaliyetleridir. Bu da Kürt halkının ahlak yapısını dağıtmaya dönük planlı bir saldırıdır.

Elbette bu olay Kürdistan’da ilk defa gündeme gelmiyor. Biz de o bölgede gazetecilik yaparken özellikle Bingöl, Dersim ve Amed’de bir çok rütbeli askerin esrar tarlaları, fotoğraf ve görüntüleriyle deşifre edildiğine tanıklık etmiştim.

Amed sokaklarında “Yunus” olarak bilinen motosikletli polis ekiplerinin uyuşturucu pazarındaki yerlerini tanıklarıyla haberleştirilmiştik. Bingöl’de fuhuşun polis eliyle yaygınlaştırıldığını da belgeleriyle gündeme getirmiştik. Kürdistan’ın tamamında polisin ilk ve orta dereceli okullarında “gönüllü polislik” adı altında ihbarcılığı; gözaltında tehdit, şantaj ve işkenceyle ajanlaştırılan gençlerin ne tür kirli amaçlara hizmet ettirildiğini de şahsi deneyimlerimizden bilmekteyiz.

19 Temmuz 2012 Rojava devrimi sonrası MİT’in Kobanê’nin sınır köylerinde kenevir tohumu dağıttığı da ortaya çıkmıştı. Hemen aklıma gelen bu birkaç olay kişisel tanıklıklardır. Arşivlere şöyle bir bakıldığında çok daha fazlası önümüze çıkacaktır.

Ortaya çıkan somut olaylar ve bilgiler yan yana getirildiğinde;

Kürt kentlerindeki fiziki katliamların, son olarak uçak ve helikopterle ağır bombardıman altında tutularak yıkılan şehirlerin, yakılan insan bedenlerinin, cinayetlerin, işkencenin ve tutuklama furyasının da etkisiyle kimi şeylerin gözden kaçtığı söylenebilir. Bunun da başında ‘Topyekun Özel Savaş’ın kültürel yozlaştırmaya dönük faaliyetleridir.

MİT’in DAİŞ ve benzeri faşist çete gruplarına desteği dünyanın malumudur. AKP’nin çocuk maması-çocuk bezi dediği tırlar dolusu silahı DAİŞ’e gönderilirken suçüstü yakalanmıştı. Şimdi bunu deşifre eden gazetecilerden intikam alınmaktadır.

Kirli işlerin ve ittifakların daha fazla deşifre olmasını istemeyen AKP, geçtiğimiz hafta MİT kanununda yasal değişikliğe gitmiştir. Bu yasal değişiklikle ile MİT’in organize ettiği sevkiyatların içeriği-niteliği artık herhangi şekilde deftere ya da belgelere kayıt altına alınmayacaktır.

AKP’nin kendini korumak için yaptığı bu yasal düzenleme bile MİT’in ‘kayıt dışı suç’ organizasyonlarının artarak sürdüğünün işaretidir. O sevkiyatlarda da sadece tırlar dolusu silah-cephane değil, tır dolusu uyuşturucu sevkiyatının yapıldığı da anlaşılmıştır.

Kısacası; Kürdistan devletin ve AKP’nin varlığı sistematik asimilasyon, sistematik işkence ve sistematik katliama paralel sistematik yozlaştırma olmuştur.

Özyönetim direnişleri karşısında zorlanan AKP’nin süregelen ‘ahlaksızlaştırma’ ve ‘yozlaştırma’ çabasını yaygınlaştırmak istemesi anlaşılırdır. Kürt halkının ve örgütlü kurumlarının da her zamankinden daha fazla duyarlı olması gerekir. Duyarlılığı geliştirecek olan ise en başta gazeteciler, sanatçılar, demokratik toplum örgütleri ve yerel yönetimlerdir. Devlet içerisindeki ‘vicdan’ sahibi kişinin verdiği bu bilgi vesilesiyle konu daha fazla araştırılmalı, işlenmeli ve halk sürekli uyarılmalı, bilinçlendirilmelidir.