ANALİZ

Kuzey'de Kürt Enfaline arka çıkanlar

Enfal soykırımdır, sürülmedir, yakılıp yıkılmadır, kadınlara el koymadır, talandır. Coğrafyaları başta olmak üzere kimyasal silahlar da dahil her türlü yıkım araçlarıyla yerle yeksan edilmedir.

Evet, Enfal denildiğinde Kürtler irkilirler. Bin yılların düşmanlıkları birden Kürtlerin üzerine kusulur. Ve bu kusmaları halkımız Güney Kürdistan’da çoğu zaman kimyasal yağdırmalarla bizatihi yaşadı. 

Enfal, “Kutsal savaş ganimetleri” anlamında Müslüman olmayan daha doğrusu kafir olarak görülenlerin her şeylerine el koyma hakkının sözde Müslümanlara çıkmasını sağlayan Kur’an’ın 8. Suresi. Sure’nin 69’uncu ayetinde; “Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin” sözleri sözde Müslüman olan Saddam ve çevresindeki kan emiciler tarafından öne sürülerek, 1988 yılında tam 8 Enfal hareketiyle Kürtlere saldırılmış, kadınlar başta olmak üzere tüm mal varlıklarına ise “Kutsal Ganimet” olarak el konulmuştur. Bu bağlamda Kürtlere Enfal Suresi'ni uygulamak demek özü itibarıyla Kürtleri Müslüman ve “din dışı” görerek her türden saldırıyı kendilerine hak görmek olmuştur. 

Sadece hatırlatmak açısından 23 Şubat 1988'de başlayıp 6 Eylül 1988'de sözde sonlandırılan Enfal Hareketi ile 182 bin Kürt katledilmiş, 703 köyü yakılmış-yıkılmış, yaklaşık 1500 köy boşaltılmış, binlercesi ise kaçırılarak kaybedilmiş, kimisi toplu mezarlarda katledilmiş, yüz binlercesi kaçmaya zorlanmış, yüz binlercesi ise mucemmatlarda yani Saddam’ın denetiminde oluşturulmuş stratejik merkezi köylerde yaşamak zorunda bırakılmışlardır. 

Özcesi, Enfal Harekatı Güney Kürdistan’da Kürtler için tam bir soykırım harekatı olmuştur. Bu kıyımın acıları hiç şüphesiz halen tümden dindirilmiş değildir. Acıları bir şekilde yeniden yeniden ortaya çıkan toplu mezarlardan yaşamaya devam ediyor. 

Ne var ki; Kürdistan’ın güneyinde bu acılar halen bir şekilde taze yaşanırken, hemen Güney’in yanı başında Kürdistan’ın kuzeyinde TC devletinde Tayyip-Bahçeli öncülüğünde, AKP-MHP’nin ortaklığında 2015 yılının Temmuz’undan bu yana bir Enfal Harekatı yürütmektedir. Ve bu Enfal'i bizatihi TC özel harekat timlerinin kollarına dövmeler biçiminde işlemelerinde, ekranlarda gördük. Bu Enfal'in de çeşitli aşamalarını bizler 2016 yılında çok sayıda Kürt şehrinin tank ve toplarla yakılıp yıkılmasından, yine birçok yerde Kürtleri sürme ve Kürdistan’da atma politikalarından, katledilenlerin yerlerden sürülmelerinden, çıplak genç kız bedenleriyle oynamalarından, katledildikten sonra üzerlerine benzin dökerek yakılmalarından, mezarlıklarının uçak ve toplarla tahrip edilmelerinden gördük.

Evet, Enfal’in nasıl ki Kürdistan’ın güneyinde aşamaları var idiyse, şimdi de dönemin Saddam’ı ve Kimyasal Ali’leri bu kez benzer bir şekilde kuzeyde aynı hareketi gerçekleştirmektedirler.

Şimdi ise 2017 yılında Enfal’in başka bir aşamasına geçildiğinin işaretleri verilmektedir. Saddam’ı izleyen yolu ancak daha ileri düzeyde bir faşizanlıkla uygulamaya koyan bir Tayyip-Bahçeli ile AKP-MHP ikilisiyle karşı karşıyayız. Xerabê Bava ve diğer köylerde yapılanlar zamanının Enfal Harekatı'nın ta kendisi olduğu halde, adım adım direniş odakları olan Kürt köylerini boşaltmak için kolların sıvandığı bir dönemde bir kesim Güneyli Kürt yeni dönemin Saddam’ı ve Kimyasal Ali’siyle iş yapmaktan geri durmaması doğrusu düşündürüyor. 

Kuzey'de Kürt Enfali tam gaz Tayyip-Bahçeli tarafından yürütülürken PDK-I’nın parti başkanının Türkiye'ye gelerek Türk Saddam’ıyla aynı masaya oturarak Kürt kırımını daha etkili yürütebilmesi için referandum seçimlerinde bu faşist yapıya destek sunması, Xerabê Bava’da sanki bir şey olmamış gibi davranması, Rojava Devrimi'ne karşı Tayyip Erdoğan’ın en saldırgan olduğu bir süreçte bırakalım karşı durmayı, yanında durarak objektif olarak arka çıkması, tarihe iyi bir not düşme olmayacağı gibi çok ciddi bir talihsizlik olacaktır. 

Ancak bilinsin ki, tarihi eşiklerde bir halkın kırımını gerçekleştirenlerin yanında yer almak, durmak -gerekçeleri ne olursa olsun- asla ama asla unutulmaz.