Kobanê'ye kim neden saldırdı...-Amed Dicle

Tel Abyad'ın IŞİD'ten alınmasından bir kaç gün sonra Türk yetkililer, Rojava yönetimi ile ilişkide bulunan bazı uluslararası güçlerden, 'sınırların güvenliğinden duyulan kaygıya' ilişkin bir takım görüşmelerde bulundu.

Tel Abyad'ın IŞİD'ten alınmasından bir kaç gün sonra Türk yetkililer, Rojava yönetimi ile ilişkide bulunan bazı uluslararası güçlerden, 'sınırların güvenliğinden duyulan kaygıya' ilişkin bir takım görüşmelerde bulundu.

Türk tarafı, IŞİD'in sınırdan sökülüp atılmasından duyduğu kaygıyı açıkça dile getirmekten ziyade, taleplerini, 'PYD-PKK ilişkisinin getireceği riskler' şeklinde formül ediyor, Suriye'de söz sahibi güçleri bu konuda ikna etmeye çalıyor. 

Tel Abyad'tan sonra hızlanan, 'PYD, IŞİD'ten daha tehlikelidir' diplomasisinin sonucu olarak, söz konusu uluslararası güçler, Rojava yönetimine, bu konuda Türk tarafı ile görüşme önerisinde bulundular.

Rojavalı yetkililer ile Türk tarafı arasında planlanan bu görüşme gerçekleşti.

Ve iki gün sonrasında, yani 25 Haziran'da Kobanê'ye yönelik vahşi saldırı gerçekleşti. Saldırıda bulunan gruplardan biri Türkiye sınırından girdi, sağ yakalanan bir IŞİD çetesi, planın Türkiye'de yapıldığını itiraf etti.

Halbuki; iki gün evvel yapılan görüşmede Türk ve Rojava tarafı, sınır güvenliği konusunda karşılıklı taahhütlerde bulunmuştu. Rojava asayişi buna güvenmiş olmalı ki, yoğunluğu sınıra değil, daha çok Rakka hatına vermişti. Oysa gelişmeler, Rojava'ya yönelik en ciddi tehdidin Türk sınırından doğru olduğu, olacağını gösterdi. Maalesef sonuçları ağır oldu ve onlarca çocuk, kadın olmak üzere 233 sivil vahşice katledildi.

Temmuz 2013'te Salih Muslim Türkiye'ye davet edildiğinde, Antep'te, Halep yakınlarındaki Kürt köylerinde katliam yapmak için toplanmış gruplar resmi eskortlarla sınıra kadar götürülmüştü.

2014 yaz aylarında Türk heyeti Rojava yönetimi ile görüştüğünde Kobanê'ye yönelik saldırı hazırlığı yapılıyordu.

15 Eylül 2014'te Kobanê'ye yönelik bildiğimiz vahşi saldırı başladığında Tel Abyad-Akçakale sınır hattında, Türk askerinin gözetiminde, istasyon olmayan köylerde tren durmuş ve silah sevkiyatı yapılmıştı. 

4 Ekim günü Salih Muslim Türkiye'ye davet edilerek, 'teslim olmayı düşünüyorsanız kapımız size açık mealinde' cümleler söylendi. 

Muslim, 'hayır direneceğiz' cevabı vererek Türkiye'den ayrılmıştı.

HDP Eşbaşkanı Demirtaş, 5 Ekim'de Davutoğlu ile 10 dakikalık bir telefon görüşmesi yaptığını, ancak Başbakan'ın ciddi olmadığını daha sonra açıkladı.

Ve hemen bir gün sonra Erdoğan, 'Kobanê düştü, düşecek' açıklamasını yaparak, kendi düşüş sürecinin startını vermiş oldu.

Rojava'ya yönelik ne zaman bir saldırı planı varsa, buna paralel olarak açık veya gizli bir diplomatik görüşme devreye konulmuştur. 

25 Haziran katliamı bunun son örneğidir.

Ancak son saldırı, Türkiye'nin Rojava'ya yönelik olumsuz politikasının yeni bir evreye girdiğini gösteriyor. Zira bu saldırıyı sadece bir IŞİD saldırısı olarak tanımlamak yetersiz olacaktır. Tetiği çeken IŞİD'tir ve saldırıda Türkiye'de eğitilen başka kişiler de yer almıştır.

Türkiye OSÖ adı altında kendi topraklarında bazı grupları eğiterek Suriye'ye gönderiyor. Bunlardan bazıları Kobanê saldırısında yer aldı. Bir çok emare gösteriyor ki, bu gruplar IŞİD ile saldırıyı ortak yaptı. YPG tarafından sağ yakalanan Mısırlı bir saldırgan, IŞİD'e küfür ederek onlardan olmadığını, onları tanımadığını, kendisinin Mısır devrik lideri Mursi'nin askeri olduğunu belirtiyor. Bu saldırgan DAIŞ ve Türkiye ilişkin bir çok bilgi veriyor ve bunlar önümüzdeki dönemde daha fazla duyulacak.

Bu vahşi saldırının amacı; kimilerinin söylediği gibi sadece katliam yapmak değildir. Burada amaç Kobanê'yi bir kez daha işgal etmektir. Zira Türkiye'den giren gruba 'siz orada savaşın sonra takviye güç gelir' diye telkinde bulunuluyor. Aynı saatlerde Kobanê güneyinde ve batısında da IŞİD grupları saldırıyor ancak bu saldırılar kırılıyor. 

Saldırıyı planlayanların amacı; orada çatışmaları zamana yaymak, sivilleri korkutup şehirden çıkartmak, Tel Abyad'tan Akçakale'ye geçen grupları peşpeşe Kobanê'ye yönlendirmek, Köylerden saldırıp şehir merkezinden girmekten ziyade, şehir merkezinden saldırıp köylere yayılmaktı.

Bu hesaba göre, yönünü Ayn İssa, Rakka, Cerablüs ve Sırrin'e çevirmiş YPG güçlerinin geri çevirmek ve arkadan saldırıp Tel Abyad-Kobanê bölgesini savaş bölgesine çevirmekti. 

Böylece; Cerablüs'e asker göndermeden Rojava kantonlarının birleşmesi bir kez daha önlenmiş olacak, sınır boylarında AKP'nin pek sevdiği kara 'bayrak' dalgalanmış olacaktı.

Türkiye'nin Cerablüs planı bir sonraki yazıda...