GÖRÜNTÜLÜ

Kerkuki: Amaç yeni Lozan’ı yaşatmak ama başaramayacaklar

15 Şubat komplosu başarıya götürülerek yeni bir Lozan’ın Kürtlere yaşatılmak istendiğini belirten Tevgera Azadi sözcüsü Hüseyin Kerkuki, “Türk devleti kendi Kürdünü yaratmak istiyor, bu olmayınca da saldırıyor, katlediyor" dedi.

15 Şubat komplosu başarıya götürülerek yeni bir Lozan’ın Kürtlere yaşatılmak istendiğini belirten Tevgera Azadi sözcüsü Hüseyin Kerkuki, “Türk devleti kendi Kürdünü yaratmak istiyor, bu olmayınca da saldırıyor, katlediyor. Herkes buna karşı sesini yükseltmelidir” dedi.

Türk devletinin son aylarda kuzey Kürdistan'da yaptığı katliamları ve buna batılı devletlerin sessiz kalmasını, “çünkü yeni bir Lozan yaşatılmak isteniyor” şeklinde tanımlayan Kerkuki, ancak bunun mümkün olmadığını kaydetti.

Güney Kürdistan gündemine dair sorularımızı da yanıtlayan Hüseyin Kerküki, Güney Kürdistan'da yaşanan krizlerin Türk devletiyle olan yanlış siyasi ve ekonomik ilişkilerin sonucu olduğuna dikkat çekerek “Güney Kürdistan hükümeti bu yanlışlarından vaz geçmelidir. Güneydeki krizin aşılmaması durumunda yeni bir Raperin olur” uyarısında bulundu.

Kuzey Kürdistan'da her gün insanlar toplu katlediliyor, sürgün ediliyor, şehirler tank ve toplarla yıkılıyor. Türk devletinin bu vahşi saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne amaçlanıyor?

Kuzey Kürdistan'da şehit edilen tüm Kürtleri saygıyla anıyorum. Türk devletinin bu insanlık dışı saldırılarını da nefretle kınıyorum.

Kürtler oldukça hassas bir süreçten geçiyor. Türk devletinin mutlak hakimiyetinde olmadan, özerk yaşamak istedikleri için Kürtlere yönelik bu saldırılar gelişti. Bu saldırılar 2002’den bu yana iktidarda olan AKP’nin Kürt sorununa dönük gerçek zihniyetini ortaya koyuyor. Biz çözüm projelerinin olmadığını bu saldırılar net bir şekilde gösterdi.

Erdoğan’ın yeni Osmanlıcılık siyasetini ve diktatörlük emellerini gösteriyor bu katliam ve saldırılar. Aslında Kürtler seçimlerde Erdoğan'ın bu hayallerine geçit vermedikleri için Erdoğan saldırgan yüzünü açıkça ortaya koydu. Zaten geçmişte de zihniyet buydu, şimdi de budur. Sorunu çözmek gibi bir dertleri olmadığı, kendi Kürdünü yaratmak istediği için Kürtlerin özgürlük taleplerine bu kadar vahşice saldırıyor. Kürtler irade sahibi olduklarında, örgütlü olduklarında onun amaçlarına hizmet etmeyecekleri için, tümüyle satın aldığı, teslim aldığı Kürdünü yaratmak istiyor. Buna karşı duranlara işte bugün böyle saldırıyor. Kürt halk önderi 2013 yılında çözüm projesini sundu. Ama Türk devleti buna kabul etmedi. O açıdan yapılan ateşkeslere de gerekli cevabı vermedi.

YENİ BİR LOZAN MÜMKÜN DEĞİLDİR

Bu dönemi Kürtler Lozan sürecine benzetiyorlar ve Lozan’ın olduğu gibi güncellenmeye çalışıldığını belirtiyorlar. Dünyanın bu vahşete sessiz kalıyor olması da bununla bağlantılı olduğu söyleniyor. Bu konuda neler söylersiniz, bu yapılabilir mi?

Türk devleti ve ittifakları boş bir hayal kuruyorlar. 1999’da Sayın Öcalan’a dönük uluslararası komplo geliştirilirken de aynı hayal kuruluyordu.

Bakın, Qazi Muhammed’in tasfiye edilmesiyle Mahabad cumhuriyetini ortadan kaldırdılar. Cezayir anlaşmasıyla güneydeki eylül devrimini tasfiye ettiler. Şex Said’in asılmasıyla o dönemki hareket tasfiye edildi. O açıdan 1999’da da aynı hayali kuruyorlardı. Mücadeleyi bu şekilde tasfiye edeceklerine inanıyorlardı.

Tabi şimdi de Lozan’ı güncellemek istedikleri kesin. Fakat iki dönem arasında çarpıcı farklılıklar var. Bakın Kürtler o dönem küçük çaplı ulusal bilinç ve örgütlülükleri olsa da ciddi bir güç durumunda değildiler. Ama şimdi Kürtler örgütlü güçtür, bilinçlidirler, tarihten dersler çıkarıyorlar. Bir de en önemlisi bir strateji temelinde hareket ediyorlar. Rojava bu gerçekliğin sonucudur. Güney Kürdistan'da siyasi alanda eksikler, yönetimde yetersizlikler var ama buradaki bir kazanımdır. Kuzey’de durum daha farklı.

Bugün bölgedeki konjonktör değişmiştir. Tamam, bölgedeki güçlerin tutumu yine aynıdır. Kürt katliamında sessizdirler, destek veriyorlar ama esas olan Kürtlerin durumudur. Belirleyici olan da Kürtlerdir.

Dikkat edin Cenevre’ye Kürtler alınmadığı için bu görüşmeler sonuçsuz kaldı. Bu Kürtlerin ne düzeyde etkili ve belirleyici olduklarını gösteriyor.

TÜRK DEVLETİ KOMPLOYU BAŞARIYA GÖTÜRMEK İSTİYOR

Siz komploya değindiniz. Bugün yaşanan saldırıları da bugünkü komplo ile bağlantılı ele almak mümkün mü?

Tabi ki var. Dikkat edin, önder Öcalan’a dönük tasfiye komplosu aslında Kürtlere dönük tasfiye komplosuydu. Çünkü bununla eski hayallerini yeniden yaşamak, gerçekleştirmek istediler. Bunu hedeflediler. Ama ne oldu? Kürt gençleri önderleri etrafında ateşten duvar ördüler ve korudular. Fakat işte komplo zihniyeti halen devam ediyor. Ama başarıya gitmemiştir. İşte başarıya gitmediği için de bugün Türk devleti kuzeyde bu saldırıları geliştiriyor. O zaman tasfiye edemediği, soykırımdan geçiremediği Kürtleri şimdi soykırımdan geçirerek tasfiye etmek istiyor.

GÜNEY KÜRDİSTAN KUZEY KÜRDİSTAN’A DAHA GÜR SES VERMELİ

Bu soykırım girişimleri ve katliamlara kadar bir düzeye kadar tepkiler var, karşı mücadele var. Ama tümden durdurulup boşa çıkarılması için Kürtlerin tutumu nasıl olmalı?

Maalesef yaşanan vahşete karşı en cılız sesler Güney Kürdistan’dan geliyor. Çünkü Güney Kürdistan'ı da siyasi ve ekonomik bir krize mahkum ettiler. Buradaki halkı tümüyle bununla uğraştırıyorlar. Fakat Güney Kürdistan halkına şunu söylemek istiyorum. Tabi ki, kendi haklarını talep etsinler, bu yönlü de mücadelelerini sürdürsünler. Ama halk aynı zamanda şunu da bilmeli. Bugün eğer burada ve Kuzey Kürdistan'da bu sorunlar yaşanıyorsa, bunda güney hükümetinin Türk devletiyle kurduğu sağlıksız ve kontrolsüz ilişkilerin payı büyüktür.

Türk devleti Başika ve Güney Kürdistan'ın değişik yerlerine askerlerini getirmekle aslında aynı sorunları burada da yaşatmak istediğini gösterdi. İşte buna karşı Güney Kürdistan'da yeterince tepki sesleri oluşmuyor. Bu sessizliğin kırılması gerekir. Bakın Doğu Kürdistan'da tüm imkansızlıklara rağmen halk Kuzey Kürdistan ile dayanışmasını, Türk devletine karşı tepkisini yine de gösteriyor. Rojava hakeza tüm saldırılara rağmen Kuzey Kürdistan’a destek veriyor. Ama maalesef Güney Kürdistan’dan ne halktan ne de hükümetten, siyasi çevrelerden yeterince bir tepki gelişmiyor. Güney Kürdistan'da artık kuzeye daha gür bir sesle destek vermeli.

Siyasi taraflar ses çıkaramıyorlar mı yoksa çıkarmıyorlar mı?

Aslında Güney Kürdistan’ın Türk devletinin uygulamalarına sessiz kalmasının sebebi, iki taraf arasındaki ilişkilerden kaynaklıdır. Birincisi, siyasi olarak, ikincisi ekonomik olarak kendisini oraya bağlı hale getirmelerinden kaynaklıdır. Ama bunun artık aşılması lazım. Bu durumda artık sürdürülebilir bir durum değildir.

HÜKÜMET ÇÖZÜM BULAMAZSA YENİ BİR RAPERİN BAŞLAR

Bugün Güney Kürdistan'da yaşanan ekonomik ve siyasi krize tepkiler de alanlara taşmış durumda. Sizce bu kriz nasıl aşılır?

Biz Tevgera Azadi olarak geçen yılın ekim ayında bir proje sunduk. Fakat siyasi taraflar bunu dikkate almadılar. Bir kere siyasi taralar aralarındaki sorunları çözmeliler. Birlik oluşturmalılar. Bu sorunlar bir de 24 yıllık birikimin sonucudur. Dolayısıyla aynı yöntem ve zihniyetle sorunlara çözüm yolları aramak beyhudedir. O açıdan bugün bu krize neden olan siyasi güçler, hükümet kendi dışındaki siyasi güçlerin, aydınların, sivil toplumun taleplerini, çözüm projelerini de dikkate almaları gerekir. Böyle olmazsa krizler derinleşir, halkın tepkisi daha da büyür. Bugün her gün ege denizinde boğulan insanların cenazeleri geliyor. Bunu halkın sineye çekmesi, kabul etmesi mümkün olmayacaktır. Eğer hükümet, siyasi taraflar bu krizi çözmezlerse 91’de Saddam rejimine karşı geliştirilen raperin Güney Kürdistan hükümetine karşı da geliştirilmeli.

Geçtiğimiz günlerde hükümet bir reform paketi açıkladı. Sizce bu tür paketler bu soruna çözüm bulabilir mi?

O pakette belirtilen reformlar kesinlikle çözüm gücü olmayacaktır. Yüzeysel şeylerle kriz aşılamaz. Şimdi deniliyor ki, DAİŞ savaşıyla kriz yaşandı. İyi de biz 20 yıl önce de savaştaydık ve o zaman petrol gelirleri de yoktu. Ama kriz de yoktu. Dolayısıyla bu gerekçe olamaz.

PETROL GELİRLERİNİN AKIBETİNİ BAKANLAR BİLE BİLMİYOR

Irak başbakanı kendisini ziyaret eden güney Kürdistan hükümeti başbakanı Neçirvan Barzani’ye, “sattığınız petrol gelirlerini bize de vermiyorsunuz, memurların maaşlarını da ödemiyorsunuz. O zaman siz bu paraları ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Sizce ne yapılıyor?

Bu paranın nereye gittiği belli değil. Hatta hükümetteki bakan da bu paranın nereye gittiğini bence bilmiyordur. Oraya gidenler bir projeyle gitmediler. Dolayısıyla sonuç da elde edemediler.

Şimdi Güney Kürdistan'da mafyadan, yolsuzluktan söz ediliyor. Bence bundan dolayı bu paralar ortada yok. Maaşlar ödenemiyor. Bence bölge yönetimi değişmeden, zihniyet değişmeden önümüzdeki dönemde bu yaşanan krizler daha da derinleşecektir.