İZLENİM

Kerkük: Bitmeyen kavga ve bayrak krizi

Neçirvan Barzani ile Türk müsteşar arasında bir görüşme gerçekleşti mi? Barzani bu görüşlerde Çavuşoğlu’nun sözünü ettiği vaatlerde bulundu mu?

Kerkük Valisi Necmettin Kerim 14 Mart’ta Kürdistan Federal Bölge bayrağının resmi kurumlara asılacağı açıklamasını yaptı. 28 Mart’ta da Kerkük il meclisi oy çokluğu ile bunu karar altına aldı. Bundan sonra Kerkük’te Irak bayrağının yanında Güney Kürdistan Federal Bölge bayrağı da asılacak.

Bu tartışmaların başladığı 14 Mart’tan hemen sonra ve 28 Mart’ta kararın il meclisinde onaylanmasına Türk devleti ve Kerkük’teki Türkmenler en üst perdeden tepki göstererek muhalefet ettiler.

Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu biraz daha ileri giderek, sanki Irak bakanıymış gibi, “Bunu asla kabul etmeyeceğiz" dedi. Hatta kendisine bağlı müsteşarın konuyu Kürdistan Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani ile de konuştuğunu ve Barzani’nin de kararın il meclisinde 'evet' çıkması durumunda dahi uygulanmayacağı garantisini verdiğini söyledi.

ANAYASA NE DİYOR?

Bayrak kararına tepki gösteren Türk ve Türkmenler aslında her fırsatta Kerkük’ün Türk yurdu olduğunu söylemekten geri durmuyorlar. Ancak yine de işi biraz da manipüle etmek için kararın anayasaya aykırı olduğu savını işlemeye başladılar.

Peki Irak anayasası bu konuda nasıl bir düzenlemeye sahip? İşin aslı Irak anayasası Kerkük gibi statüsü belirsiz yerler için böyle bir düzenleme içermiyor. Doğrusu Türkmen cephesi ve Türk devleti de bu gerçeği görüyor. Ancak yapmak istedikleri, Kürtlerin bu kararına karşı Irak merkezi hükümetinden doğru bir bariyer oluşturmak.

MECLİSTEN OY ÇOKLUĞUYLA 'EVET' KARARI

Kerkük Valisi Vali Necmettin Kerim’in açıklaması üzerine tartışmalar sürerken, 28 Mart’ta il genel meclisi oy çokluğu ile bölge bayrağının asılması kararı alındı.

Hemen Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun karara tepkisi gecikmedi. Bunu bir talimat gibi alan Türkmen Cephesi hemen Kerkük’te bir grup Türkmeni sokağa çekti.

Türkmenlerin protestoda sürekli bozkurt işareti yapmaları ve “Kerkük Türktür Türk kalacak” sloganları atmaları, işin arkasında Türk devletinin ve özellikle MHP-AKP güçlerinin ve Türk MİT’nin olduğunu bir kez daha gösterdi.

NEÇİRVAN BARZANİ TÜRKİYE’YE NE SÖYLEDİ?

Çavuşoğlu Neçirvan Barzani, “Biz, burada bölgesel yönetimin yaptığı oylamayı doğru bulmuyoruz. Oylamadan önce de Neçirvan Barzani’ye Müsteşarımız Ümit Bey telefon açarak, bu konudaki düşüncelerimizi paylaştı. Kendisi ‘Artık oylama olur, ama oylamadan ‘evet’ çıksa da biz bu bayrağı asmayı düşünmüyoruz' dedi" diye aktardı.

Yine aynı telefon görüşmesinde Barzani’nin, “O bölgenin etnik yapısını değiştirmek doğru olmaz. Oldubittiye getirmek de hiç doğru olmaz. Tek taraflı adımların da bir faydası olmaz. Böylesine bir adımın Irak’ın geleceğine, istikrarına, güvenine de faydası olmaz. Bu atılan adımı desteklemiyoruz. Doğru bulmuyoruz.” şeklinde konuştuğu söyleniyor.

İDDİAYA YANIT YOK

Neçirvan Barzani ile Türk müsteşar arasında böyle bir görüşme gerçekleşti mi? Barzani bu görüşlerde Çavuşoğlu’nun sözünü ettiği vaatlerde bulundu mu?

Kuşkusuz bu soruların muhatabı Neçirvan Barzani’dir. Ancak dikkat çekici ve akıllarda soru işareti oluşturan asıl husus, Neçirvan Barzani’nin 29 Mart gece yarısı, yani Çavuşoğlu’unun bu iddialarından saatler sonra bayrak konusuna dair yaptığı açıklamada bu iddialara tek kelimeyle bile değinmemiş olması.

CEVAP BEKLEYEN SORU İŞARERTLERİ

Başbakan sıfatı olan Neçirvan Barzani ve bağlı olduğu KDP’nin konu hakkındaki tavrı, Çavuşoğlu’unun kendisine atfettiği iddialar gibi mi, yoksa Neçirvan Barzani’nin söylediği gibi bayrağın asılmasından yana mı? Eğer ikincisi doğru ise Neçirvan Barzani neden böyle bir açıklama yaptı? Yok eğer Çavuşoğlu doğru diyorsa o zaman Neçirvan Barzani neden bu iddiaları yalanlayan bir beyanda bulunmadı?

KDP-AKP İTTİFAKI GİZLENEMİYOR

Burada bir başka gerçek ortaya çıkıyor ki o da şudur. AKP ve Türk devleti, KDP eliyle nasıl ki Rojava ve Kuzey Kürdistan üzerinden Kürtleri bölüp parçalayıp, teslim almaya çalışıyorsa Kerkük üzerinden de aynı şeyi yapmayı hedefliyor.

KDP de benzer şekilde hesapları olduğundan Kerkük konusunda son derece karışık bir kafaya sahip. Çünkü, Kerkük’te siyasi olarak hakim olan YNK. Ve bu kararı alan da YNK oldu. Dolayısıyla KDP partizancı politikalarıyla YNK’nin yaptığı bu hamle ile Kerkük’ün giderek Kürdistan bölgesine bağlanması durumunda, günün sonunda Güney Kürdistan’da ciddi güç kaybedeceğini hesaplıyor.

Ama aynı şekilde, Türk devletiyle bütünlük oluşturan bölge siyaseti ve derin siyasi, ekonomik ilişkilerine karşın, Kerkük konusunda net bir tavır sahibi olarak kendi geleceğini riske edeceğini hesaplıyor. Dolayısıyla ne olursa olsun Türk devletinin kabul etmediği bir pozisyona girmemeye, hatta onların alana dönük politikalarının uygulanma zemini oluyor. KDP, bugüne kadar geliştirdiği yanlış siyasetle zaten buna tümden mahkum olmuş durumda.

Dolayısıyla ortaya çıkan sonuç, KDP’nin Kerkük üzerinden böyle bir tartışmayı kendi politik çıkarlarına görmediğidir. Başkalık ofisi adına ve ardından Neçirvan Barzani’nin yaptığı açıklama, YNK’nin yaptığı hamle karşısında etkisiz duruma düşmeme, Kerkük’ten tümüyle silinip atılmama üzerinedir.

FİTİL PETROL KUYULARINDA ATEŞLENDİ

Kerkük üzerine bu son tartışmaların fitili 6 Mart’ta YNK’nin Bakur şirketine bağlı petrol kuyularının vanalarını kapatmasıyla ateşlendi. YNK, buna gerekçe olarak, Irak merkezi hükümetinin Kerkük’te yapması gereken rafineriyi yapmamasını gösterdi. Ardından vanalar açıldı. Ancak, YNK’nin bölgeyi takviye askeri güçlerle güvenlik çemberine alması olayın arkasında başka durumların da olduğunu gösterdi.

Çünkü, YNK’nin bu güç takviyesinden önce, KDP güçleri kendi denetimlerinde olan Bayhesen denilen alanda bulunan petrol kuyularının etrafında askeri güçlerini konumlandırmıştı. YNK, KDP’nin giderek kendi denetimindeki petrol kuyularını da ele geçirme gibi bir plan içinde olduğunu öngörerek Bakur şirketine ait kuyuların etrafına güvenlik çemberi attı. Bu durum ciddi bir gerginlik konusu oldu.

TÜRKİYE VE İRAN’IN YNK-KDP ÜZERİNDEN KERKÜK ÇATIŞMASI

Petrol kuyuları üzerinden yapılan hamlelerden sonra tansiyon görece düştü. Ancak tansiyonun düşse de, Kerkük üzerine hesapların ve tartışmaların bitmediği, bitmeyeceği son bayrak kriziyle bir kez daha görüldü. Bir taraftan Güney Kürdistan’daki hakimiyeti ve bölgede Türk devletiyle geliştirdiği siyasetin gereği olarak Kerkük’ü YNK’ye kaptırmak istemeyen KDP, diğer taraftan İran’a yakın duran ve güney Kürdistan’ı tümüyle KDP’ye terk etmeyeceğini gösteren YNK’nin Kerkük’ü elde tutma çabası.

Kerkük mevcut durumda YNK hakimiyetinin olduğu bir alan. Burayı KDP’ye kaptırması Güney siyasetinde kendi sonu demektir. Aynı şekilde KDP de ince hesaplar peşinde. Kerkük, öngörülen referandumun yapılmasıyla Güney Kürdistan’a bağlanırsa ve YNK’nin mevcut hakimiyeti devam ederse, bu KDP karşısında büyük bir siyasi ve ekonomik güç demektir. İran-Irak Şii cephesi de KDP-Türk siyasetinin hakimiyetindense kendilerine daha yakın duran YNK’yi tercih ediyorlar. O açıdan Kerkük üzerinden yürütülen mücadele KDP-YNK çekişmesi olduğu kadar, son olayda da görüldüğü gibi, asıl çatışman İran-Türkiye arasında yaşanmaktadır.

NEÇİRVAN BARZANİ VE KDP MANEVRA MI YAPTI?

Bu gerçekten bakıldığında, yeniden Çavuşoğlu’nun Neçirvan Barzani’ye atfettiği açıklamaya bakmakta yarar var. Birincisi; Neçirvan Barzani’nin hukuksal zeminde Kerkük il meclisinin aldığı kararı durdurma yönünde hiçbir yetkisi yoktur.

İkincisi, KDP böyle bir kararın uygulamasına engel olursa Kürtler nezdinde büyük puan kaybedecektir. Zira, böylesi bir şey, sürekli bağımsızlıktan dem vuran KDP’nin alenen Kerkük’ü Güney Kürdistan sınırları dışında kabullenmeye razı olduğunu ortaya koyar ki, KDP Kürtlere bunu hiçbir şeyle açıklayamaz. Ancak Türk devletinin politikalarına sınırsız angaje olduğundan, Kerkük konusunda da taviz vermek zorunda kalıyor. Dolayısıyla Neçirvan Barzani'nin bir taraftan Türk devletine, “karar alınsa da uygulanmayacak" demesi ama ardından, kararı sahipleniyor gibi gözükmeye çalışması bu çözümsüz çelişkiden kaynaklıdır. 

PETROL İŞTAH KABARTIYOR

Tüm bu tartışmalara genel bir bakış açısı kazandırmak açısından Kerkük’e siyasi, ekonomik ve etnik yapı açıdan bir kez daha bakmak yerinde olacaktır.

Kerkük çoklu etnik yapının yanında petrol zengini bir kenttir. Aslında Kerkük demek petrol demektir. İsteyeninin çok olması da daha çok bundan ileri gelir. Uluslararası enerji ajansının 2014 verilerine göre Irak petrol üretiminin %40’ı Kerkük’te gerçekleşiyor. Aynı verilerde Irak petrol rezervlerinin %6’sı Kerkük’teyken, kentin potansiyel petrol rezervi ise %9’dur.

PAYLAŞILAMAMA REFENRANDUMUN GERÇEKLEŞMESİNİ ENGELLEDİ

Saddam rejiminin yıkılmasından sonra oluşturulan anayasada Kerkük’ün Güney Kürdistan Federal Bölgesi'ne mi, Irak merkezi hükümetine mi dahil olacağı anayasanın 140. Maddesi gereği yapılacak referandum ile berlirlenecekti. Yine kanuna göre Saddam zamanında Kerkük’ten zorla göçe tabi tutulanlar geri dönecek ve şehirde yapılacak nüfus sayımından sonra kentin kaderini tayin edecek referandum 2007’de gerçekleştirilecekti. Ancak tarafların kentten vazgeçemeyişlerinden kaynaklı ön görülen tarihten günümüze kadar da referandum gerçekleştirilmedi.

DAİŞ DURUMU DEĞİŞTİRDİ

Tartışmalı bölgeler üzerinde federal bölge ile merkezi hükümet arasında gerginlik devam ederken, 2013 yılında Maliki hükümeti, Kürtlerin hak iddia ettikleri yerlere Dicle Operasyon Gücü’nü yerleştirdi. Maliki’nin bu çıkışı durumu daha da gerdi. Dicle Operasyon Güçleri o dönem Kerkük’le benzer bir demografik yapıya sahip Tuzxurmatu ilçesine kadar geldiler.

Ancak 2014’te DAİŞ’in Musul’u alması ve giderek Irak’ın birçok yerinde terör estirmesiyle Irak güçleri tartışmalı bölgelerin birçoğunda olduğu gibi, Kerkük’ten de DAİŞ’e tek bir kurşun sıkmadan çekildiler. Bu durum de facto olarak Kerkük’ü idari ve askeri açıdan Kürtlerin denetimine geçirdi. Kerkük’te, PKK gerillaları da dahil peşmergeler DAİŞ’e karşı ciddi bir mücadele yürüterek savunma gerçekleştirdi.

SİYASİ HAKİMİYET KÜRTLERDE

Irak’ta 30 Nisan 2014’te yapılan seçimlerde Kerkük’ün 12 olan milletvekili kotasından 6’sını Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK), 2’sini Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), 2’sini Türkmenler, 2’sini ise Araplar kazandı.

Seçim sonuçları Kürtlerin ezici çoğunluğunu ortayda koyarken, valilik de YNK’nin eline geçti. Seçimler böyle bir sonucu ortaya çıkarmış herkes yapılacak referandumun yeniden gündeme gelmesi üzerinde yoğunlaşırken, Haziran 2014’te DAİŞ’in Musul’u ele geçirmesiyle gündem tümüyle değişti. Irak ordusu Musul’u bir anda DAİŞ’e kaptırırken, Kerkük’ten de çekilince kent idari ve savunma açısından tümüyle Kürtlerin denetimine geçti.