KCK: Sömürgecilik dağılma sürecindedir, Kürtler seçeneksiz değildir

15 Şubat komplosuna ilişkin açıklama yapan KCK Genel Başkanlık Konseyi, ‘‘Kürdistan ve Türkiye’de sömürgecilik hükmünü doldurmuş ve dağılmaktan kurtulamayacaktır.’’ dedi.

KCK Genel Başkanlık Konseyi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası 15 Şubat komplosunun yıldönümüne ilişkin yazılı açıklama yaptı.

KCK Genel Başkanlık Konseyi açıklamasında, Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da uluslararası hegemon güçlerin işbirliği temelinde, büyük bir komplo sonucu Türk devletine teslim edilmesinin üzerinden tam 18 yıl geçtiğini hatırlatıldı ve ‘’19. yıl dönümünde bu kirli komployu büyük bir kin ve öfkeyle lanetliyoruz.’’ denildi.

Açıklamada şöyle denildi: ‘’Komploya ve yarattığı esaret koşullarına büyük bir direnişle cevap veren Önder Abdullah Öcalan’ı selamlıyoruz.’’  Komploya karşı Önderlik etrafında “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarı ile kenetlenip, kendisini ateşten çember yapan Kahraman Fedai Yoldaşlarımızı anıyor, anılarına bağlılık sözümüzü yeniliyoruz. Yurtsever ve fedakâr Kürt Halkının uluslararası komploya karşı tam 18 yıldır ortaya koyduğu direnişi ve Önderliği sahiplenme düzeyini selamlıyoruz.’’

‘ÖNDER APO ŞAHSINDA KÜRT HALKI ESARET ALTINA ALINMIŞTIR’

KCK Genel Başkanlık Konseyi açıklamasının devamında, Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen komplonun amacına ilişkin şu değerlendirmeler yapıldı: Sömürgeci T.C devletinin Kürtlerin imhası ve inkârı üzerinden geliştirdiği soykırımcı siyaset, Kürtlerin 20. yüzyıl boyunca sürekli isyan ve direniş içerisinde olmasına neden olmuştur. En büyük isyan ve direniş ise halkımızın, Önder APO ve kahraman Şehitleri öncülüğünde 20. yüzyılın son çeyreğinde geliştirdiği büyük varlık savaşı olmuştur. PKK öncülüğünde kendini ‘ulusal varlık savaşı’ olarak tanımlayan bu mücadele sürecinin, Kürtler lehine ortaya çıkardığı kazanımlar, uluslararası sömürgeci-kapitalist güçlerin yeni yüzyıl hesap ve çıkarları açısından büyük bir tehdit olarak görülmüştür. Uluslararası sömürgeci-kapitalist güçler, yeni yüzyıla ‘Özgür Kürt Varlığı’ ile girmeyi kendi emperyal çıkarlarına uygun görmemiştir. Büyük Ortadoğu Projesi önünde engel olarak gördüğü PKK tehdidini, ‘Özgür Kürt’ tehdidini ortadan kaldırma temelinde çağın bu en büyük komplosunu geliştirmiştir. Uluslararası komplonun en büyük hedefi, Kürtlerin 21 yüzyıla özgür ve iradeli bir halk, bir ulus olarak girmesini engellemekti.   Böylelikle Ortadoğu sahasını kendi sömürgeci çıkarları temelinde, istediği gibi dizayn etmek istiyorlardı. Önder APO’yu, hareketini ve Kürt Halkının yeni kazanımlarını, bu küresel çıkar ve hedefleri önündeki en büyük engel olarak görüyorlardı. Bu nedenle Önder APO şahsında Kürt halkı, hareketi ve yarattığı ulusal demokratik kazanımlar esaret altına alınmıştır.

Önderliğimizin bu büyük komploya verdiği cevap, komplocu güçlerin Kürtler ve Ortadoğu üzerindeki büyük plan ve projelerini boşa çıkarma temelinde olmuştur. Hem Önderliğimizin hem Kürt halkının ve hareketinin komployu karşılama biçimi, büyük bir direniş ve yenilenme tutumu olmuştur. Halkımızın ve Kahraman Şehitlerimizin Önderlik etrafında oluşturdukları direniş çemberi, komployu boşa çıkarmanın temel halkası olmuştur. Halkımız üzerindeki bu büyük oyunu, bu büyük komployu topyekûn protesto etti. Yüzlerce kahraman şehidimizi bedel olarak verdi. Sayısız kahraman yoldaşımız, “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla, hem bedeniyle hem iradesiyle kendisini Önderliğimizin etrafında ateşten çember haline getirdi. Çünkü Önderliğimizi kendi yarattığı değerlerin toplam bileşkesi olarak gördü. Önderliğimiz şahsında dışlananın ve tek Kişilik ada cezaevine mahkûm edilmek istenenin, esasta ‘özgür Kürtlük’ olduğunu, yani kendisi olduğunu gördü. Bundan dolayı, Önderliğin esaretini kendi esareti olarak gördü. Kürt Halkı bu davanın kendi tarihsel trajedisiyle bağını çok iyi kavradı ve kurtuluşunun bu trajediyi bozmaktan geçtiğini bilerek bu direnişi sahiplendi.’’

ÇAĞIN EN BÜYÜK KOMPLOSUNA KARŞI ÇAĞIN EN BÜYÜK PARADİGMASI

15 Şubat komplosunu çağın en büyük komplosu olarak tanımlayan KCK, buna karşılık Öcalan’ın da çağın en büyük paradigmasını geliştirdiğini belirtti. Açıklamada şu hususlara dikkat çekiliyor:

Önderliğimizin bu büyük komplo ve emperyalist oyunu, Kürtlere yüzyıl boyunca biçilen ya “kapıcılık ve Türkleşme” ya da “ölüm” kaderini bozmak ve “kendi evinin”, “kendi ülkesinin” sahibi yapma kararlılığı oldu. Esaret koşullarının tüm yakıcı gerçekliği altında, komploya büyük bir zihinsel devrim ile cevap verdi. Devrimci bir Halk Önderi olarak yeri geldiğinde bir filozof ve bilge gibi, yeri geldiğinde bir siyaset bilimci, bir tarih bilimci gibi kendi halkının mahkûm edildiği trajik kaderini değiştirmenin, düşünsel, zihinsel, fiziksel direnişi içinde oldu. Çağın en ileri fikir ve düşüncelerini, Kürt Halkı şahsında tüm halklara, kadınlara ve direnen tüm ezilen kesimlere sundu. Geliştirdiği kavram ve kuramlarla, yeni özgür ve demokratik bir yaşam paradigması ortaya çıkardı. Hazırladığı Özgür yaşam ve Özgür Toplum Tezleriyle, çağın en büyük komplosuna, çağın en büyük savunmasıyla cevap verdi. Demokratik Uygarlık Savunması, başta Kürtler ve kadınlar olmak üzere, tüm ezilenler adına yapılan bir savunmadır. Özgür İnsan savunmasıdır, Özgür Toplum savunmasıdır. Önder Abdullah Öcalan’ın İmralı esaret koşulları altında geliştirdiği, Demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü toplum paradigması, 21. yüzyılda tüm ezilenlerin kaderini değiştirmeye yetecek, bir yeni yaşam ve mücadele paradigmasıdır. Bu açıdan İmralı esaret süreci, komplocu güçlerin amaçladığı gibi işlememiş, tam tersine insanlık adına demokratik özgür bir toplum fikir ve düşüncelerinin geliştiği bir süreç olmuştur. Önder APO’nun bu fikir ve düşünceleri, bugün Kürtlerin yaşadığı her yerde yeni bir toplumsal sisteme dönüşüyor. Yeni bir yaşam ve direniş anlayışına dönüşüyor. Kürtler ve kadınlar şahsında tüm ezilenler bu gelişmeden büyük bir ilham alıyor. Büyük bir coşku ve heyecana, büyük bir umut hareketine dönüşüyor.

Sömürgeci T.C devleti, komploda yer alan bazı güçlerle beraber, 15 Şubat 1999 uluslararası komplosu ile başaramadıklarını şimdi yeni hamlelerle yeniden başarmak istemektedir. Komplo bugün yeniden ısıtılmıştır. Komployu yeniden ısıtan ve gündemleştiren güçler, AKP-MHP faşist koalisyonu ve dayandığı uluslararası müttefikleridir. İmralı cezaevinde günlük uygulanan politikalar, hukuki karşılığı olmayan kişiye özel ve sistemli politikalardır. Türk devletinin normal cezaevi politikasıymış gibi yaklaşmak, büyük yanılgı olur. İmralı’da uygulanan özel tecrit ve izolasyon siyaseti, Kürt sorununda çözümsüzlük ve çatışmaların güncel nedenlerinin başında gelmektedir. Çünkü ne Kürt halkı ne de hareketi, İmralı’daki bu esareti ve özel tecrit-izolasyon sistemini ve siyasetini kabul etmemektedir. Buna her türlü direnişle cevap vermektedir ve vermeye devam edecektir.’’

ROJAVA DEVRİMİ, ŞENGAL VE ÖZYÖNETİM DİRENİŞLERİ KOMPLOYU YERLE BİR ETMİŞTİR

Kürt Özgürlük mücadelesinin tüm Kürdistan’da geldiği aşamaya dikkat çeken KCK, Rojava, Şengal ve Kuzey Kürdistan’daki kazanımların komployu boşa çıkardığını vurguladı. KCK açıklaması şöyle devam ediyor:

Uluslararası komplo ardından Kürdistan ve Ortadoğu’da yaşanan büyük çalkantılar ve önemli gelişmeler oldu. Bu gelişmeler ortamında Kürtlerin büyük mücadele ve bedeller karşılığında elde ettiği büyük kazanımlar oldu. Büyük bir mücadele birikimi ardından gelişen Rojava Devrim gerçeği var. Bakur’daki Öz Yönetim Direniş süreci var. Şengal ve Kobanê’deki eşsiz direniş süreçleri gelişti. Bölge halkları ile yakalanan dostluk, kardeşlik ve ortak dayanışma düzeyi var. Giderek ciddi bir demokratik Toplum modeline dönüşen Demokratik Konfederalizm sistemi var. Yeni bir demokratik-konfederatif yaşam kültürü gelişmeye ve canlanmaya başlıyor. Tüm bunlar büyük kahramanlıklar ve ağır bedeller karşılığında ortaya çıkmış gelişme ve kazanımlardır. Kürtler artık hiçbir egemen güç karşısında diz çökmeyecek, baş eğmeyecek, bilinçli, onurlu, politik ve örgütlü bir halk düzeyine ulaşmıştır. Bugün AKP-MHP koalisyonunu, Kürt düşmanlığı temelinde uyguladığı sınırsız faşizm ile Kürtlerin yakaladığı bu gelişme ve kazanım düzeyini hedeflemektedir. Eski teslimiyetçi, işbirlikçi, kendini inkar eden Kürtlüğü yeniden dayatmaktadır. Halkımız, yakaladığı politik örgütlü düzeyi ile bu yönlü dayatmaları boşa çıkarmayı bilecektir.’’

KÜRTLER SEÇENEKSİZ DEĞİLDİR

Türk devletinin Kürt halkına yönelik soykırım politikalarını değerlendiren KCK, sömürgeci sistemin kırılma yaşadığı, Kürt halkının da seçeneksiz olmadığını belirtti.  Açıklamada şu ifadeler yer alıyor: ‘’Sömürgeci T.C devleti, Önder APO’nun esaretini Kürt Halkı ve Hareketinin yürüttüğü mücadele üzerinde, sürekli bir tehdit siyaseti olarak kullanmaktadır. Ancak gelinen aşamada sömürgeci devlet sistemi büyük bir dağılma sürecine girmiştir. Bu dönemi ikinci bir milli mücadele ve istiklal savaşı süreci olarak tanımlıyor. AKP, MHP ile oluşturduğu koalisyon temelinde yürüttüğü ırkçı-milliyetçi-dinci faşist siyasetle, bu süreci yeniden kazanacağını ve toparlayacağını sanıyor. Fakat büyük bir yanılgı yaşıyor ve Türkiye’yi büyük bir kaosun içine sürüklüyor. Kürdistan ve Türkiye’de sömürgecilik hükmünü doldurmuş ve dağılmaktan kurtulamayacaktır. Gelinen aşamada, Türkiye’nin Kürt Sorununu çözmek ve demokratikleşme dışında hiçbir seçeneği kalmamıştır. Uygulanan faşizm ve soykırım siyaseti, kaosu derinleştiriyor, memleketi uçuruma sürüklüyor. Sömürgeci T.C devleti bu konuda seçeneksizdir. Ancak Kürtler’in seçeneksiz olmadığını herkes bilmelidir.  

AKP SUÇ İŞLİYOR

Önderliğimizin avukatlarıyla son beş yıldır görüştürülmemesi, tamamen AKP’nin keyfi bir uygulamasıdır. 2011 Temmuz’undan beri avukatlarıyla hiçbir görüşme yaptırılmaması, büyük bir hak ve hukuk ihlalidir. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yaptığı izah ve açıklama yalan ve kandırmadır. Kamuoyuna yalan ve yanıltıcı bilgi vererek kandırmanın, siyasal karşılığı suç, toplumsal karşılığı ise ahlaksızlıktır. Her hafta avukatların görüşme başvurusunda bulunmasına rağmen, Önderliğimiz tam beş yıldır avukatlarıyla görüştürülmemiştir. Avukatlarla görüşme yasağı altıncı yılına girmiştir. AKP hükümeti bu konuda tam altı yıldır suç işlemektedir. Uluslararası adalet ve yargı kurumlarının yargılaması gereken bir suçtur. Bir İnsan Hakları suçudur. Bir demokrasi suçudur. Gelinen aşamada AKP’nin işlediği bu suç daha da genelleşmiş ve tüm Türkiye’yi sarmalamış durumdadır. Genel olarak Türkiye şu anda hukukun üstünlüğü ile değil, AKP’nin ve Erdoğan’ın üstünlüğü ile yönetilmektedir. Erdoğan-Bahçeli üstünlüğü ile yönetilmektedir. Faşizmin üstünlüğü ile yönetilmektedir. Var olan kanunlar bir kenara bırakılmış, kendi çıkar kanunlarına göre ülkeyi yönetmektedir. İşi kılıfına uydurmak için, kendi çıkar kanunlarını resmi kanunlara dönüştürme gayreti içerisindedir. Yasamayı, yürütmeyi, yargıyı kendi tekeline almış durumdadır. Temel kuvvetleri adeta esir almıştır. Gelinen noktada Türkiye’nin kendisini hızla Erdoğan ve AKP’sinin bu esaretinden kurtarmak dışında bir çaresi kalmamıştır. Türkiye demokrasisinin, önümüzdeki referandum sürecinde mevcut AKP-MHP faşizmine büyük bir HAYIR ile cevap vermesi, Türkiye’yi bu esaretten kurtarmanın görünen yoludur. 

KÜRT HALKI GELECEĞİNİ ÖLÜMÜNE SAHİPLENMEKTEDİR

Gelinen aşamada Kürt Halkı, uluslararası komployu bitirme ve İmralı esaretine son verme iradesini kazanmıştır. Halkımız Önder APO’nun özgürlüğünü gündemine almış ve bunun mücadelesini günlük olarak bulunduğu her yerde vermektedir. Halkımızın bu örgütlü eylemci duruşunu selamlıyoruz. Halkımız Önderliğin özgürlüğünü gündemine almışken, Önder APO’nun yaşamı ilgilendiren konularda plan proje oluşturanlar, ateşle oynadıklarını bilmeliler. Bu güçleri uyarıyoruz. Amaçlarına ulaşamayacaklarını bilmelidirler. Önder APO’nun sağlığı ve güvenliği, Kürt Halkının geleceği demektir ve Kürt Halkı geleceğini ölümüne sahiplenmektedir.

MUHTEŞEM BİR MÜCADELEYLE MUTLAKA KAZANACAĞIZ

KCK Genel Başkanlık Konseyi açıklamasının sonunda, Kürt halkının mutlaka kazanacağını belirterek şu çağrıda bulundu:

‘’Bu komplo 20.yy’lın en büyük komplosudur ve bu dava asrımıza damgasını vuran bir davadır. Kürdistan’da özgür günler artık yakındır. Önümüzdeki aylar, Önderliği Özgürleştirme ve Türkiye’yi Demokratikleştirme süreci olacaktır. Sur’da Şehit Çiyager Yoldaşımızın son nefesini vermeden önce söylediği gibi ve Cizre’deki Şehit Mehmet Tunç arkadaşımızın sonuna kadar inandığı gibi, bu mücadelenin “SONU MUHTEŞEM” olacaktır. Botanlı Taybet Anaların ve yaşı küçük ama yüreği büyük Cemilelerin, hayalini kurduğu zafer dolu güzel günler artık yakındır. Miray Bebekler, Ceylan Önkollar, Uğur Kaymazlar ve Berkin Elvanlar şahsında toprağa reva görülen umut goncalarımızın, artık güle oynaya büyüyeceği özgürlük dolu güzel günler yakındır. Önderliğimizin sık sık dediği gibi umut zaferden daha değerlidir. Süreci umut ve inanç dolu böyle bir ruhla sahiplenmek ve güzel günlerin uğrunda direnişi mücadeleyi yükseltmek gerekmektedir. Kürtlerin döktüğü tek bir damla kanın boşa akmadığını ve zaferi her geçen gün yakınlaştırdığını herkes görecektir. Halkımızla beraber MUTLAKA KAZANACAĞIZ. Önderliğimizi Amed surlarında özgürce beraber karşılayacağız.’’