Karayılan: Efrîn halkının kahramanca direnişine sahip çıkılmalı

Murat Karayılan: Türkiye nasıl ki DAİŞ çeteleri eliyle Kobanê’ye yönelerek orayı almak istediyse, şimdi de Efrîn’i hedeflemiş bulunuyor. Kürdistan halkı nasıl ki Kobanê’ye sahip çıktıysa bugün de Efrîn halkının kahramanca direnişine sahip çıkmalıdır.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, “Tüm Kürdistan halkı, tüm uluslararası kamuoyu, Arap ilerici kesimleri şunu iyi görmeli; Suriye’nin bu hale gelmesi de AKP’ rolü belirleyicidir. Ve Türkiye’nin Suriye üzerinde çok kirli amaçları vardır. Bununla birlikte Türkiye nasıl ki DAİŞ çeteleri eliyle Kobanê’ye yönelerek orayı almak istediyse, şimdi de Efrîn’i hedeflemiş bulunuyor. Bunun karşısında tüm halkımız ve ilerici kamuoyu buna sessiz kalmamalıdır. Kürdistan halkı nasıl ki Kobanê’ye sahip çıktıysa bugün de Efrîn halkının kahramanca direnişine sahip çıkmalıdır. Ciddi bir durum var. Tabi ki bu durum bizi de çok ciddi bir boyutta etkilemektedir. Neden? Çünkü orada Kürt halkı yaşamaktadır” dedi.


Türk basınında çıkan kimi haberlere göre; PYD güçlerinin El Bab’a doğru ilerleyişini Türk makamları tespit ediyor ve bunu ABD makamlarına bildirerek durdurulmasını talep ediyor. Bu arada sizde telsiz ile geri çekilmeyin talimatını vermişsiniz, sizin bu telsiz konuşmalarınız kayıtlara geçmiş, buradaki güçlerin ilerleyişi durdurulamayınca Türkiye bunun üzerine hava harekâtını başlattığını iddia ediyor. Bu ne kadar doğrudur, gerçekten böyle bir şey var mı? Siz öyle bir talimat verdiniz mi? Bu konuda sizden bir açıklama talep ediyoruz.

Bu tamamen düzmece ve yalan bir haberdir. Benim oradaki güçlerle herhangi bir ilişkim yoktur. Ne oradaki güçlerle ne de Rojava’daki diğer güçlerle herhangi bir ilişkim söz konusu değildir. Dolayısıyla telefon, telsiz gibi araçlarla herhangi bir ilişki kurmuş olmamda mümkün değildir. Eğer kayıt altına alınmıştır diyorlarsa ve gerçekten bir böyle kayıt varsa, buyursunlar ortaya koysunlar. Bu tümüyle yalan bir bilgidir. Ama Türk devletinin Rojava’ya dönük geliştirdiği bütün senaryoların temelinde de büyük bir yalan, büyük bir çarpıtma ve alçaklık vardır. Bir kere her şeyden önce şu anda Şehba alanında Türk devletinin saldırısına uğrayan ve şimdi Türk devletiyle, onun yandaşı çete gruplarına karşı direnen, PYD ve YPG değildir. Şimdi ismini bile sayamayacağım 6-7 ayrı örgütün bir araya gelmesiyle oluşturulmuş olan Ceyş El Suwar (Devrimci Ordu) denilen güçtür. Bunun içindeki grupların bazıları Kürt grupları -ki bu daha çok Şehba alanında oturan Kürtlerden oluşmakta- bazıları Arap ilerici, demokratik düşünceli grupları ve bir de Bab Askeri Meclis grubu orada bulunmaktadır.

Türk devleti açısından bunların hedeflenmesinin temel nedeni Kürt olmaları ve Kürt dostu olmalarıdır. Nasıl ki Türkiye’deki Kürtleri ve Kürt dostu olan Türkiyeli demokratik çevreleri hedefliyorsa, aslında Suriye’de de aynı şeyi yapıyor. Yani oradaki gruplar Kürt ve Kürtlerle dostluk yapan Arap gruplarıdır. Bunların TC’ye göre diğer bir suçu da olabilir! Nedir? YPG’nin de içinde bulunduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin çatısı altına girdiğini ilan etmiş olmasıdır. Ayrıca oradaki direnişlerini, yine Bab’a doğru ilerleme amaçlarını da Demokratik Suriye Güçleri desteklediğini deklare etti. Zaten Efrîn YPG Komutanlığı bunu açıkça ifade etti; buradaki devrimci ordu güçlerinin direnişini destekleyeceğini beyan etti.

Şimdi burada sorun Türkiye’nin birçok insanlık suçu işlemiş, çeşitli terörist eylemlerde bulunmuş grupları ‘ılıman muhalefet güçleri’ adı altında toplayarak esasen kendi gücüyle Suriye topraklarına müdahale etmiş olmasıdır. Bu grupları perde olarak kullanıyor. Yoksa o grupların herhangi bir savaş gücü yoktur. Burada Türk devleti, demokratik Suriye’nin oluşmasına ve Kürtlerin bu demokratik Suriye’de statü hakkı kazanmasına karşı bir saldırı içindedir. Yani Türk devletinin Şehba’ya saldırısı demokratik Suriye ve Kürt statüsüne karşı bir saldırısıdır. Açıkça bir Kürt düşmanlığı vardır. Suriye ve Irak üzerinde hegemonya kurma amaçları vardır. Zaten Erdoğan daha dün ‘bu sınırlar bize zorla kabul ettirilmiştir’ demedi mi? Daha önce Lozan’a ilişkin kabul etmediğine dair bir şeyler söylemedi mi? Yine ‘Türkiye ya büyüyecektir ya da küçülecektir’ deyip de büyümede karar kılmışız gibi sözleri basına yansımadı mı? Açıkça ortadadır; Türk devleti-Erdoğan öncülüğünde halkların iradesine müdahale etmeye ve bu temelde kendi diktatöryal sistemini, mezhepçi anlayışını ve antidemokratik tutumunu tüm bölgeye dayatmaya kalkışmaktadır.

Bugün Efrîn, Türkiye’nin yanındaki çeteler tarafından tam 5 yıldır kuşatma altındadır. Orada 1 milyondan fazla insan var, onlara karşı kuşatma ve ambargo uyguluyor. Ama bu çetelerin elinden kaçan Arap, Türkmen ve Kürt halkının hepsi bugün kaçıp Efrîn’e sığınmaktadır. Şimdi Türkiye’nin bu saldırısı karşısında kaçan binlerce insan Efrîn’deki mülteci kamplarına ulaşmıştır. Bu insanlar kıskaç altına alınmak istenmektedir. Efrîn’in etrafında tankları dizerek aslında bastırma, ateş altında tutma ve art niyetiyle çetelerin kontrolü altına almaya dönük planlar yapmaktadır.

Tüm Kürdistan halkı, tüm uluslararası kamuoyu, Arap ilerici kesimleri şunu iyi görmeli; Suriye’nin bu hale gelmesi de AKP’ rolü belirleyicidir. Ve Türkiye’nin Suriye üzerinde çok kirli amaçları vardır. Bununla birlikte Türkiye nasıl ki DAİŞ çeteleri eliyle Kobanê’ye yönelerek orayı almak istediyse, şimdi de Efrîn’i hedeflemiş bulunuyor. Bunun karşısında tüm halkımız ve ilerici kamuoyu buna sessiz kalmamalıdır. Kürdistan halkı nasıl ki Kobanê’ye sahip çıktıysa bugün de Efrîn halkının kahramanca direnişine sahip çıkmalıdır. Ciddi bir durum var. Tabi ki bu durum bizi de çok ciddi bir boyutta etkilemektedir. Neden? Çünkü orada Kürt halkı yaşamaktadır.


Basına yansıdığı kadarıyla AKP devleti Türk savaş uçaklarının PYD-PKK ve YPG’ye ait kampları vurduklarını belirtiyor.  Bu haberlerin yansıtılmasının nedeni nedir? Bu haberleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

 Şimdi Türk devleti-Erdoğan’ın hiç utanmadan, arsız bir biçimde PYD-PKK ve YPG sözlerini ağzında bir sakız gibi, sürekli bir tarzda tekrarlaması tamamen alçaklık ve bir yalandır. Güya ben demişim ki ‘oradan çekilmeyin’ bunun üzerine Türk devleti oraya uçakla saldırmış, orada 200 kişiyi öldürdüklerini iddia ediyorlar. ‘PKK’ye darbe vurduk’ diyorlar. Bu büyük bir yalandır.
            Orada PKK yoktur. Orada Ceyş El Suwar ve YPG vardır. YPG ile PYD ve PKK’nin organik bağ içinde olduğu sözleri, büyük bir yalan ve çarpıtmadır. AKP devleti- Erdoğan oradaki Kürtleri hedef haline getirmek için bu yalanı uyduruyor. Bu hedefine, uluslararası güçlerinde buna karşı sessiz kalması için bıkmadan, usanmadan yalan ve dezenformasyonu geliştirerek öne çıkarıyor. Hem kendi halkını kandırıyor hem de dünya halklarını kandırmak istiyor. Sözüm ona böylece Amerika’yı da kandıracak. Orada Kürt halkı vardır. Efrîn’de 1 milyon 200 bin Kürt yaşamaktadır. Bunu PYD- PKK’dir diyerek hedefleyip kirli amaçlarına ulaşmak istiyor. Açık ve gerçek olan budur.

AKP’nin yalancı, inkarcı, Kürt düşmanlığı siyasetine karşı tüm uluslararası güçler uyanık olmalı. Kürt halkı ve ilerici güçler buna karşı sessiz kalmamalı. Şimdi diyor ki ‘Ben Bab’a yöneleceğim’ peki onun yanında götürdüğü çeteler daha önce Bab’a girmedi mi? Bab’a girdiklerinde ne yaptılar? 2012 yılında bunlar Bab’a girdiklerinde binaların altıncı katından insanları aşağı atarak katlettiler. Bab halkından onlarca kişiyi bu şekilde katlettiler. Onun için şimdi Bab halkını da korku salmış. Vahşi, tamamen terörist yöntemleri uygulayan çeteler grubu ve bir devlet gerçeğiyle karşı karşıyayız.

 Demokrasi adına, insanlık adına, halkların kardeşliği adına Ceyş El Suwar'ın yürüttüğü direniş büyük ve anlamlı bir direniştir.

  Kısaca söz konusu olan haberlerin hiçbir gerçekliği yoktur. Tamamen yalandır ve gerçekler çarpıtılmaktadır. Türk devleti Rojava’ya ilişkin gerçekleri yüzde yüz tersine çevirerek dünya kamuoyuna yansıtmak istiyor. Başta ABD, AB ve çeşitli güçleri bu temelde inandırarak Kürt halkına karşı düşmanlık saldırılarına karşı ya ortak etmek ya da nötrleştirmeyi hedefliyor. Büyük bir oyun vardır. Kirli ve sinsice oyunlar söz konusudur. Buna bazı uluslararası güçler de alet olmaktadır. Bugün Halep’in kuzeyi Şehba’da buna karşı büyük bir direniş gösteriliyorsa, bu çok anlamlı, insani bir direniştir. Demokrasi adına, insanlık adına, halkların kardeşliği adına Ceyş El Suwar’ın yürüttüğü direniş büyük ve anlamlı bir direniştir. Biz bu direnişi sonuna kadar destekliyoruz. Ve tüm ilerici demokratik güçler desteklemeli. Kürt halkı da bu direnişe sonuna kadar sahip çıkmalıdır. Orada verilen şehitler basına yansıdığı kadarıyla Türk devletinin abarttığı gibi değildir. Ama önemli bir direniş gelişmiş, şehitler vardır. Bundan dolayı biz bu direnişte şehit düşen bütün şehitleri anıyor, bağlı oldukları örgütlere ve ailelerine başsağlığı diliyoruz.


Kerkük’e yapılan saldırı da bunda AKP- Erdoğan nasıl bir rolü vardır? Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu saldırının arkasında da Türk devletinin parmağının da olduğu iddiası bugün tartışılan bir iddiadır ve dolayısıyla ciddi bir iddiadır. Kerkük şehrine girip orada insanları katletme vahşetinin arkasında kim vardır?  Belki, doğrudan değil ama dolaylı olarak Türk devletinin rolü olduğu yüksek bir ihtimaldir. Amaç savaşı Kerkük sahasına yayarak Musul operasyonunu boşa çıkarmaktır. Şimdi Türk devletinin Ceyş El Suwar’dan almak istediği köyleri, Ceyş El Suwar kimden aldı? Bakın, Ceyş El Suwar DAİŞ’ten alıyor; Türk devleti de Ceyş El Suwar’ı vuruyor! Bu açık bir destek değil mi? Açıkça DAİŞ’e bir destektir. Aynı amaçla Başika’ya gitmiş ve benzer amaçla gerçekleşen Kerkük saldırısı vardır. Ve bu saldırılarda çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Bu saldırı sonucu yaşamını yitiren bütün insanlarımızın ailelerine, tüm Kerkük halkımıza başsağlığı diliyorum. Onlar büyük bir direniş göstererek kahramanlıkla kendi şehirlerini korudular ve bu uğurda şehit düştüler. Ruhları şad olsun. Bizler onların anılarına sahip çıkacağız ve Kerkük’ü sonuna kadar savunacağız. Kerkük hiçbir zaman faşist çetelere bırakılmayacaktır. Kürdistan özgürlük gerillası tüm Kürdistan’ın her yerinde olduğu gibi Kerkük’te de üstüne düşen kutsal savunma görevini layıkıyla yerine getirecektir.   

Asıl mesele saldırıların arkasında kimlerin olduğudur. Bu saldırıları DAİŞ yapıyor ama, DAİŞ’i kim bu düzeye getirdi? Bunda AKP ve Erdoğan’ın rolü nedir? Herkes biliyor ki DAİŞ’in bu düzeye gelmesinde Erdoğan’ın yürüttüğü siyasetin selefi çetelerine sunduğu desteği çok fazladır. Şimdi bunun üstünü örtmeye çalışıyor. Fakat ortaya çıkan gerçeklikler bu konu o kadar açık ki üstü örtülemeyecek durumdadır.  Bunda AKP ve Erdoğan’ın rolü büyüktür ve bu açık bir gerçektir.  Erdoğan’ın taktiği şudur; Erdoğan her zaman ki gibi kendi pisliğini örtmek için, saldırı taktiği kullanarak, karşı tarafı töhmet altında bırakma taktiğidir. Nasıl ki, Türkiye’de yaptığı hırsızlık ve yolsuzlukların açığa çıkmasıyla, bunların üstünü örtmek için saldırıya geçtiyse. Şimdi de DAİŞ ile birlikte işledikleri suçların hesabının sorulmaması, bu suçların açığa çıkmaması için, sözüm ona DAİŞ'e karşı savaşıyor adı altında herkese dil uzatmakta, saldırı yapmakta ve bu taktikle kendi kirli yüzünü gizlemeyi hedeflemektedir. Ama bunu başaramayacaktır. Çünkü hakikatler açık ortadadır. Bu hakikatler hiçbir biçimde gizlenemez. AKP-Erdoğan’ın işlediği bu suçlar mutlaka açığa çıkartılacak ve bu yalan saltanatı dünya tarafından bütün boyutlarıyla tanınacaktır. Bu yalan saltanatının yıkılışını bütün dünya izleyecektir. Bunun için öncelikle bu faşist- sömürgeci saldırıya karşı her yerde direnişi örgütlemek ve direnişi boyutlandırmak gerekiyor.