Kandil’den notlar-Erdal Er

Medya Savunma Alanlarına saldırılar birinci haftasını geride bıraktı. Türk savaş uçaklarının bombardımanı tüm hızıyla devam ediyor. Sadece uçaklarla değil, topçu atışlarıyla sivil yerleşim yerleri de vuruluyor.

Medya Savunma Alanlarına saldırılar birinci haftasını geride bıraktı. Türk savaş uçaklarının bombardımanı tüm hızıyla devam ediyor.

İnsansız hava araçları ile yapılan keşif uçuşları da sürüyor. Çoğunlukla keşif uçuşlarından sonra, bazen de eş zamanlı savaş uçakları gelip bombardıman yapıyor.  Filolar halinde gelen uçaklar ağırlıklı olarak sınır hattı bombalanıyor. Sadece uçaklarla değil, topçu atışlarıyla sivil yerleşim yerleri de vuruluyor.

Bugüne kadar yüzlerce ayrı nokta bombalandı, tonlarca bomba kullanıldı. Bombardıman sonucu devam eden orman yangınları ise halen söndürülemedi.

Hava saldırılarına karşı tecrübeli olan gerilla, savaş koşullarına göre konumlanmış durumda. Yoğun bombardımana rağmen gerillada günlük yaşam, siyasi ve askeri çalışmalar aksatılmadan sürdürülüyor.

Gerillalar, komutanlar, Türkiye, Kürdistan gündemi yakından izlenmeye çalışıyor. Medya Savunma Alanlarındaki gerçekle AKP hükümetinin kamuoyuna anlattığı arasında uçurumlar var.  AKP medyası gerçekleri yok sayarak, savaşı gazete manşetleri, general rolü üstlenmiş köşe yazarlarının yorumları ile kazanmak istiyorlar. Ancak gerçekler onların söyledikleri gibi değil.

Başta şunu söyleyeyim; Türk medyasında yer alan ‘bombardımanda 300-400 PKK’li öldürüldü’ haberleri gerçeği ifade emiyor. AKP, Cemaat ve Doğan Medya grubu masa başı haberlerle gerçekleri çarpıtıyorlar. Zaten 40 yıldır dağları bombalayanlar Türkiye halkına yalan söylüyorlar. Burada ne bir muhabirleri var ne de haber kaynakları var. Kandil haberlerini Ankara’dan, Saray’dan yapıyorlar.

Türk medyasının kirli tarihini bilenler elbette bu duruma şaşırmıyorlardır. 1920-40’lı yıllarda gazetelerin; Koçgiri, Şeyh Sait, Zilan ve Dersim soykırımlarında attıkları manşetlerle bugün Star, Yeni Şafak, Sabah gazetelerinin attıkları manşetler arasında hiçbir fark yoktur.

Dolayısıyla bu zihniyetten basın-yayın etiğine uygun haberler yapmalarını beklemek saflık olur.  O zaman yapılması gereken;  özel savaş gazetelerini okunmaması, TV’lerinin izlenmemesi ve teşhir edilmesidir. Yaptıkları yayınla insanlık suçu işliyorlar,

Türkiye ve Kürdistan halklarına zarar veriyorlar, halkların geleceğini zehirliyorlar. Bunu yapanların hiçbirinin çocuklarının Kürdistan’da askerliğini yapmadıklarını, savaşmadıkları gibi savaştan para kazandıklarını bilmekte fayda var. Erdoğan yıllar önce kendi oğluna çürük raporu almıştı.

Erdoğan, medyasında yazıp çizenler madem o kadar savaşmak istiyor, ‘vatanı kurtarmak’ istiyorlar buyursun savaş cephelerine gitsinler. Buyursun DAİŞ’le aynı mevzide Kürtlere karşı savaşsınlar. Ki zaten bunu yapıyorlar. Ellerini tutan mı var, yollarını kapatan mı var? Kendileri gelmeyecek yoksul insanların çocuklarının kanı üzerinde iktidar kuracaksın, zenginliğine zenginlik katacaksın. Öyle yağma yok. Bu savaş Türkiye halkının savaşı değil, Recep Tayyip Erdoğan, Davutoğlu ve ailesinin savaşıdır. Davutoğlu diyor ki ‘kendimizi de, fidanlarımızı da feda etmeye hazırız.’ O zaman silahını kuşan git savaş bölgesine kendini feda et, neden yoksulların çoluk çocuğu savaşa gönderip feda ediyorsun?

Gelelim ‘300-400 PKK’li öldürüldü’ yalanına. 2007 yılının Aralık ayında Medya Savunma alanlarına bugün ki gibi yoğun hava saldırıları düzenlediğinde dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ‘175 PKK’li öldürdük’ demişti. Dönemin GES komutanı Münir Erten’in sosyal paylaşım sitelerine düşen ses kaydı Büyükanıt’ı yalanlamış, bombardıman da PKK’nin açıkladığı beş kayıp sayısının doğru olduğunu söylemişi. Açın Erten’in ses kaydına bakın gerçeği göreceksiniz.

PKK savaşan bir örgüt ve 40 yılık savaş deneyimine sahip. Bütün konumlanmasını askeri disipline göre yapmış. Hava saldırıları, keşif uçaklarına karşı tecrübeli olan gerilla askeri kurallar içinde üslenmesini yapmış, tedbirini almış durumda.

Şunu söyleyelim: Bu saldırılardan askeri bir zafer çıkmaz, çıksa çıksa Türkiye açısından hem askeri hem de siyasi bir yenilgi çıkar.

AKP hükümeti ve Erdoğan dünyaya DAİŞ’e karşı mücadele ettiklerini söylüyorlar. Bunun gerçek olmadığı son bir haftada ortaya çıktı. Türkiye göz boyamak için Cerablus ve sınırda boş arazileri vurdular. YPG ile DAİŞ’in savaştığı böğeler de ise YPG mevzileri bombalandı. Kilis sınırında DAİŞ çeteleri Türk askerinin gözüönünde iş makinalıyla hendek kazıyor ancak bombalamak için DAİŞ’li aradığını iddia eden Türk ordusu bir şey yapmıyor.

Konuştuğumuz KCK yetkilileri bu konuda son derece net yanıtlar veriyorlar.

Özet olarak görüş şu: Bakmayın siz Davutoğlu’nun ‘biz Kürtlere karşı savaş ilan etmedik’ sözlerine; Kürt halkına karşı topyekün savaş ilan edilmiştir. Savaşta öncelikli hedef ise milliyetçi oyları toplayarak seçime gitmektir. Tek başına AKP’yi iktidar, Erdoğan’ı da başkan yapmak istiyorlar. Bundan ötürü AKP ve Erdoğan 7 Haziran’da sandık yoluyla ulaşamadığı hedefine Kürtlere karşı savaş ilan ederek ulaşmak istiyor.

‘Ateşkesi kim bozdu’ sorusuna ise verilen yanıt şu; Yalçın Akdoğan’ın seçim öncesi söylediği; ‘’HDP barajı aşarsa ortada çözüm süreci kalmaz’’ sözünü hatırlatıyorlar. Erdoğan’ın ‘’Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum’, ‘Kürt sorunu yoktur’, çözüm konusunda adım atılmaması, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a tecrittin uygulanması, siyasi soykırım operasyonları, güvenlik amaçlı barajların, kalekoların yapılması, askeri operasyonları artması ve en son Suruç’ta 32 gencin katledilmesi ateşkesi bitirenin kim olduğunu açıklamaya yetiyor.

Saldırılar karşısında elbette Kürt gerillası ve halkı kendisini koruyacaktır. Kimse PKK’den saldırılar karşısında kendi savunmamasını beklememelidir. 11 Temmuz 2015 tarihinde KCK’nin yaptığı açıklama hatırlatılıyor ve savaşı başlatan tarafın PKK değil Erdoğan olduğu söyleniyor.

KCK yetkilileri saldırılar karşısında Kürt halkını serhildanlara, Türkiye halkını ise ortak mücadeleyi yükseltmeye çağırıyor. Erdoğan’ın Kürtlere ve topluma karşı ilan ettiği savaşı ancak böyle önlenebilinir.