İnsan hakkı savunucuları: AKP, DAİŞ'ten daha kirli bir savaş yürütüyor

Kürt kentleri üzerinde AKP iktidarı tarafından katliama dönük geliştirilen ve temel yaşam hakkı başta olmak üzere her türlü insan hakkının yok sayıldığı saldırılara Urfa'daki insan hakkı savunucuları tepki gösterdi.

Kürt kentleri üzerinde AKP iktidarı tarafından katliama dönük geliştirilen ve temel yaşam hakkı başta olmak üzere her türlü insan hakkının yok sayıldığı saldırılara Urfa'daki insan hakkı savunucuları tepki göstererek, AKP'nin DAİŞ çetelerini dahi aratan kirli bir savaş yürüttüğünün altını çizdi.

AKP iktidarı ve Türk devleti tarafından Kürt halkının talepleri karşısında Kürdistan'da devreye konulan savaş politikaları ile katliama dönük ablukaya alınan Kürt kentlerinde yapılan saldırılarla insanlığa karşı açık bir şekilde suç işlenmeye devam ediliyor. Urfa'daki insan hakları savunucuları, AKP ve Türk devletinin Kürt kentlerinde temel yaşam hakkı başta olmak üzere her türlü insan hak ve özgürlüğünü yok sayan topyekûn inkar ve imha konseptine tepki gösterdi.

'AKP'NİN KÜRDİSTAN'DA YÜRÜTTÜĞÜ SAVAŞ HİÇBİR AHLAKA SIĞMIYOR'

İHD Urfa Şube Eşbaşkanı Atilla Yazar, Kürt kentleri üzerinde katliama dönük geliştirilen saldırı zemininin 2015 Nisan ayında hayata geçirilen "İç güvenlik yasası"yla oluşturulduğunu belirterek, Kürt sorununun çözümüne karşı da 2014 yılında Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) savaş kararının alındığını bildiklerini söyledi. İnsan Hakları Örgütleri olarak her türlü insan hakkı ihlalinin önünü açan "İç güvenlik yasası"na karşı çıktıklarını ifade eden Yazar, insanlığa karşı işlenen suçlara karşı AKP'nin bu yasaya sırtını dayadığını dile getirdi. "Savaşların bir ahlakı vardır" diyen Yazar, ablukaya alınan Kürt kentlerindeki sokak ortalarında kalan ve alınmasına izin verilmeyen cenazeler ile bodrumlarda ölüme terk edilen sivil insanların durumuna dikkat çekerek, AKP tarafından Kürdistan'da yürütülen kirli savaşta hiçbir ahlaka sığmadığını ve soykırım amacı taşıdığını kaydetti.

'AKP AKILDAN YOKSUN BİR ŞEKİLDE KÜRT SORUNUNA YAKLAŞIYOR'

AKP'nin devlet eliyle insanlık düşmanı DAİŞ çetelerinin de ötesinde bir savaş yürüttüğünü söyleyen Yazar, "Nasıl ki 1937'deki Dersim soykırımda 'Büyük temizlik' ve 'Büyük operasyon' diye halka lanse ediliyordu, şu anda da aynı politikalar çerçevesinde bir konsepte imza atılıyor. O dönem yapılan katliam ve soykırım ile bugünkü yaptıkları katliam ve soykırım arasında hiçbir fark yok. Çözüm getireceklerine 'savaşa devam' diyorlar. AKP iktidarı Kürt sorununa akıldan yoksun bir yaklaşım ile savaşta ısrar ediyor. Barıştan yana olmadıklarını her fırsatta yeniliyorlar. Kürt halkına katliamı reva gördüklerini dile getiriyorlar. Cumhuriyet tarihinden bu yana devam eden antiKürt politikasına AKP tam gaz sürdürüyor. AKP iktidarı kadar antiKürt politikasını öne çıkaran başka bir iktidar da olmadı. Bunu herkesin çok iyi bilmesi ve görmesi gerekiyor. Ancak AKP iktidarı da çok iyi bilmelidir ki bu politikası ona hiçbir şey kazandırmayacak" dedi.

'İNSANLIK SUÇU İŞLEYENLER ER YA DA GEÇ UCM'DE YARGILANACAKLAR'

Dünya insan hakları kurum ve kuruluşları ile insan hakları savunucularına seslenen Yazar, Kürdistan kentlerinde açık açık işlenen insanlık suçuna karşı duyarlılığa ve harekete geçmeye çağırdı. İnsan Hakları Derneği olarak Kürdistan'da Kürt halkına karşı işlenen insanlık suçlarına ilişkin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) başvurduklarını vurgulayan Yazar, şunları dile getirdi; "Kürt kentlerine sivil insanlara karşı insanlık suçu işleniyor. Bu suçu işleyenler ise er ya da geç UCM'de yargılanacaktır. Biz insan hakları savunucuları olarak işlenen bu suçlara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Akan bu kanın durması ve çözümün gelmesi için de AKP iktidarının biran önce bu kirli savaş politikalarından vazgeçerek, çözüm masasına geri dönmesi bekliyoruz. Dağıtılan masanın toparlanması ve Sayın Öcalan'la da diyaloğun yeniden kurulmasını şart. Barışı sağlayacak olan Sayın Öcalan'ın koşullarının iyileştirilerek, ardından özgürlüğünün sağlanması tüm bu yaşananların son bulması anlamına gelecek."

'KÜRT KENTLERİNDE 90'LARDA DAHİ OLMAMIŞ OLAYLAR YAŞATILIYOR'

Kürt kentleri üzerinde Kürt halkına yaşatılanlar için "Sözün bittiği an" diyen MAZLUMDER Urfa Şube Sekreteri Fethi Tapaç da hukuk devletlerinde toplu bir cezalandırmaya gidilemeyeceğinin altını çizerek, adresleri belli olmak kaydıyla yaralı insanlara karşı geliştirilen tavrın kabul edilemez olduğunu söyledi. Hukuk devletlerinde sivil yaşam alanları olan kentlerin ağır silah ve top atışlarına tutulamayacağını söyleyen Tapaç, o zaman ülkelerin demokratik ve hukuk devleti olabileceğini dile getirdi. İnsanların özgürlükleri ve yaşam haklarına kastın hukuk devletlerine mahsus olmadığını ifade eden Tapaç, abluka altındaki kentlerde insan hakları savunucuları olarak yaptıkları incelemelerde büyük bir yıkım ile karşılaştıklarını belirterek, şöyle devam etti; "Cizre ve Sur'da resmen bir iç savaşı andıran görüntüler gördük. Bu kentlerde toplu bir 'cezalandırmaya' gidilmiş. Tank atışlarıyla yıkılmış bu kentler. 90'larda dahi olmamış olaylardır bunlar."

'HUKUK DEVLETİNDE MEVZUATIN DIŞINDA İŞLERE GİRİŞİLEMEZ'

"Bizim temel referansımız hukuktur" diyen Tapaç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kaymakamlara "Mevzuatı bir kenara bırakın" söylemine de tepki göstererek şunları söyledi: "Bunun hukuk devletlerinde olmaması gerekiyor. Bu ülke hukuk devleti ve demokrasi ile yöneltiliyor. Demokrasiyle yönetilen ve hukuk devleti olan bir ülkede siz mevzuatı bir kenara bırakıp, inisiyatif alarak iş yapamazsınız. Hukuk devletinden mevzuatın dışında işlere girişilemez. Hukuk devletinde bu kabul edilebilir bir ifade tarzı değildir. Biz insan hakları savunucuları olarak buna karşıyız. Bu ülkede Anayasa'da belirlenen işlemler yapılabilir. Hukuk devletinde hukukun gerektirdiği ne varsa onu yapmak zorundasınız ki o ülkede demokrasi ve hukuk devleti olabilsin. Silahların patladığı ve tank-top sesleri gelen ülkede Anayasa'nın işletildiğinden bahsedilemez."

'BARIŞ SİYASETÇİLERE BIRAKILMAYACAK KADAR KIYMETLİDİR'

Barışın çok kıymetli bir söylem olduğunu ve çok kıymetli olduğunu söyleyen Tapaç, "Barış siyasetçilere bırakılmayacak kadar çok kıymetlidir. Bu yüzden sivil toplum kuruluşları ve duyarlı herkesin bu konuda devreye girmesini bekliyoruz. Bütün inançlarda barış kutsaldır. Sulhtur. Birlikte yaşamın manifestosudur. Bütün halklara, inançlara lazımdır. Hele hele Türkiye siyasetçilerine bırakılmayacak kadar kıymetlidir. Duygusal kopuş komple bir kopuşa dönüşmeden biran önce diyalog ve müzakere masasına dönülmelidir" diye konuştu.

...