İhsan Eliaçık: AKP fetih zihniyetiyle saldırıyor

İlahiyatçı İhsan Eliaçık, Cizre, Nusaybin ve Sur’da fetihçi bir zihniyet yürütüldüğüne dikkat çekerken, Kürt sorunun da tamamen 90’lı yıllardaki özel harp ve çeteci güçlere emanet edildiğini belirtti.

İlahiyatçı İhsan Eliaçık, Cizre, Nusaybin ve Sur’da fetihçi bir zihniyet yürütüldüğüne dikkat çekerken, Kürt sorunun da tamamen 90’lı yıllardaki özel harp ve çeteci güçlere emanet edildiğini belirtti. Eliaçık, Erdoğan’ın yapılan katliamların karşılığında, başkanlık yolunun açılması, ailesine dokunulmaması ve herhangi bir darbe girişimiyle devrilmeme sözünü aldığını aktardı.

Antikapitalist Müslüman Hareketi’nin önde gelen isimlerinden ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, AKP’nin 7 Haziran sonrası devreye koyduğu savaş politikasını ve AKP’nin İslam’daki yerini ANF’ye değerlendirdi.

Cizre, Silopi ve Nusaybin başta olmak üzere birçok kentte AKP’ye yakın çevrelerce cihat adı altında Kürtlere karşı yürütülen savaşın fetih zihniyetiyle yapıldığını belirten Eliaçık, cihadın adalet ve özgürlük ortamını savunmak için yapılan her türlü çaba ve ceht olduğunu ifade etti. Cihadın esasında silahla yapılamayacağını dile getiren Eliaçık, “Cihat, adalet ve özgürlük ortamını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılarak edilir. Bunlarda fetihçi zihniyet olduğu için, bir yere gidip işgal etmeyi cihat zannediyorlar. Cihat, barış sürecidir. Şu anda mevcut iktidarın yaptıkları klasik devlet refleksiyle birlikte hareket etmekten başka bir şey değildir. AKP iktidarı 90’lı yılların güvenlikçi politikalarına bürünürmüştür. Savaştan ve kan dökmekten medet umuyorlar. Diğer hükümetlerden bir farkları yok, devleti değiştirmiyorlar, kendilerini devlet yapıyorlar. Klasik devlet modeline geri dönülmüş vaziyette Kürt meselesi tamamen 90’lı yılların özel harp ve çeteci güçlerine emanet edilmiş vaziyette. Bunun karşılığında da başkanlık yolunun açılması, ailesine dokunulmaması ve herhangi bir darbe girişimiyle devrilmeme sözünü aldı Erdoğan” diye konuştu.

‘İSRAİLLEŞME SÜRECİ BAŞLADI’

7 Haziran seçimlerinden bu yana AKP hükümetinin tamamen dengesini yitirdiğini vurgulayan Eliaçık, insanlık suçlarının işlendiğini belirterek şöyle devam etti: “Korkunç olaylar yaşanıyor. Suçluların tamamının yargılanması gerekiyor. Kadınların çıplak teşhiri, mezarlıkların bombalanması ve insanların yurtlarından edilmesi savaş suçudur. Cenevre sözleşmesinde bu yapılanlar insanlık suçu olarak geçiyor. İsrail’in, Filistinlilere uyguladığı savaş yöntemlerinin devlet tarafından bölgedeki insanlara uygulandığını görüyoruz. Bir İsraillileşme sürecine girmiş durumda devlet.”

‘KİRLİ İŞLERİN ORTAYA ÇIKMASINDAN KORKUYORLAR’

AKP iktidarının savaşın yoğunluğunu arttırarak, yaptığı katliamlarla işlediği suçların unutulması ve gizlenmesinin önüne geçtiğine dikkat çeken Eliaçık, “Şu an da Erdoğan’ı korkuları yönetiyor. Korkularına teslim olmuş vaziyette. Bir adım geri atarsam düşme süreci başlar, buda benim yaptığım işlerin ortaya çıkmasına sebebiyet verir mantığıyla iş yapılıyor. Bu nedenle ne yapıp ne edip yargılanamamak ve sürekli iktidarda kalmak için ne gerekiyorsa onu yapmam gerekiyor diye düşünen bir Erdoğan var karşımızda. Daha önceki diktatörlerin başına gelenlerinden ibret almayıp kendisi de aynı sürece girmiş oluyor. Bu süreç korkuların tamamen iktidarı ele geçirme sürecidir. Aksi halde yapılan kirli işlerin ortaya çıkması ve yargılama sürecinin başlaması durumu yaşanabilir. Bundan kendinin kurtarmak için can havliyle güvenlik politikalarına sarılmış görünüyor” diye konuştu.

‘CİZRE’DE SAVAŞ SUÇU İŞLENDİ’

Eliaçık, Cizre’deki yaşanan çatışmalar sırasında bodrumda mahsur kalan insanların yakılarak katledilmesinin ne dini nede insani açıdan tasvip edilemeyeceğini belirterek, “Ölmüş kişiden sorgu ve kılıç kalkar. Ölmüş kişiye eziyet ve işkence yapılamaz. Herhangi bir şekilde eziyet edilmesi haram kılınmış bir davranıştır. Düşmanın cenazesi bile ölü olduğu için saygıya laiktir. Çünkü ölünce geçmiş geride kalır. Örf ve kültür bunu gerektirir. Dinler bunu gerektirir. Ama bunun yapılmadığı cenazelerin yakıldığını görüyoruz. Bunlar korkunç savaş suçlarıdır” dedi.

‘DEVLET ŞEHİT İLAN EDEMEZ’

Şehitlik kavramını da değinen Eliaçık, devletin kendi ölüsünü şehit ilan edemeyeceğini belirterek, “Kimin şehit olduğunu Allah bilir. Şehit, dini bir kavramdır. Memleketin yoksul çocuklarının cepheye sürülmesi ve onların anne ve babalarının yatıştırılması için ölenleri rahatlıkla şehit ilan ediyorsunuz. Kimin şehit olacağına karar veriyorsunuz. Bizimkiler şehittir ve diğerleri gebermiştir diyerek böyle bir aşağılık ifadelerde bulunuyorsunuz. Bu kabul edilemez. Devlet başka terimler kullanabilir ölüleri için ama dini kavramı bu tür yerlerde kullanmasını ben doğru bulmuyorum” şeklinde ifade etti.

‘İSLAM ÖZ YÖNETİMİ KABUL EDER’

İslam’ın, öz yönetimi kabul edip, tasvip ve öngördüğüne dikkat çeken Eliaçık, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1921 Anayasasında öz yönetim ve yerel yönetimler meselesine yer verdiğini de hatırlatarak, “Ama bizi bölmeye götürür diye ileri bir tarihe ertelenmiştir. Bu tarihte halen gelebilmiş değildir. Peygamberimizde Medine’de öz yönetim kurmuştur. 18 kabileyi bir araya getirerek, onları kendi dinlerinde ve kabile geleneklerinde serbest bırakmıştır. Medine’yi, barış ve adalet etrafında birleştirmek istemiştir. Medine sözleşmesinde en çok geçen kavram adalet ve sulh kelimesidir. Birileri çıkıp bunu hatırlayıp ve canlandırmak istiyorsa karşı çıkmak bir yana bunun desteklenmesi gerekir. Öz yönetim talebi hem dine dem de 1921 Anayasasına uygundur. İktidar konuyu öyle bir yere getirdiler ki öz yönetim isteyen herkes hain oluyor. Hükümet, iktidara gelmeden önce öz yönetimin kabul edilmesini talep ediyordu. Şimdi bu talebi başkaları dillendirince hainliğe dönüştürüp, tartışılmasına bile karşı çıkıyorlar” diye belirtti.

AKP hükümetinin İslam’ı temsil etmediğine değinen Eliaçık, şunları aktardı: “IŞİD’de, Suudi Arabistan’da İslam’ı temsil etmiyor. Şu anda İslam adına gördüğünüz hiçbir kurumsal yapı İslam’ı temsil etmiyor. Diyanet’te temsil etmiyor. Bunların yaptıklarının İslam’la bir alakası yoktur. İslam Peygamber’in ölümüyle birlikte tarihten yavaş yavaş çekilmeye başlamış. Kerbela’da da doğduğu topraklara gömülmüştür. Ondan sonrası saltanattır, krallıktır. Ülke işgal edip, insanları haraca bağlayıp, ganimet peşinde koşmaktan başka bir şey değildir. Bugünde aynı şey geçerlidir. İslam’ın en önemli mesajı barıştır, sonra adalettir. Ortadoğu’ya da İslam’ın bunu getirmesi gerekiyor, eğer bunu getirmiyorsa bunun İslam’la alakası yoktur.”