HPG'nin 'müdahale taburları' umut oldu

DAİŞ çetelerinin Şengal'e saldırısı sırası ve sonrasında halk, kendisini korumayı taahhüt etmiş gücün kaçması dolayısıyla umutsuzluğa, yılgınlığa kapıldı; bu ruh haliyle birçok Êzîdî DAİŞ çetelerine teslim oldu; teslim olanlar oracıkta katledildi.

İnsanlık düşmanı DAİŞ çetelerinin Şengal'e saldırısı sırası ve sonrasında halk, kendisini korumayı taahhüt etmiş gücün kaçması dolayısıyla umutsuzluğa, yılgınlığa kapıldı; bu ruh haliyle birçok Êzîdî DAİŞ çetelerine teslim oldu; teslim olanlar oracıkta katledildi. Bütün bu karanlık tablo içinde umudu diri tutan, halkın iradesini ayağa kaldıran, en ön mevzilerdeki kahramanca direnişiyle eli silah tutanlara öncülük yapan, HPG/YJA Star gerillaları ve YPG/YPJ savaşçıları oldu. Özellikle, işgalin hemen ardından Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanlığı tarafından gönderilen "müdahale taburları", hem direnişin hem de halk iradeleşmesinin yönünü tayin etti.

Şengal'de işgal devam ederken tehlikeyi fark eden Şengal’deki gerilla güçleri, Halk Savunma Merkezi Karargahı’nı telefonla bilgilendirerek takviye güç istedi. Buna karşın HPG Karargah Komutanı Murat Karayılan, iki müdahale taburu gönderdi. Şengal’deki gerilla güçleri ile aralarında geçen diyalogu ise Karayılan, ANF’ye verdiği mülakatta şöyle anlattı: “Şengal’dekiler 3 Ağustos sabahı saat 09:00’da Şengal’in bir felaketle yüz yüze olduğunu bildirdiler. Peşmerge 2 Ağustos’ta biraz çatıştıktan sonra 3 Ağustos’ta geri çekilmişti ve halk bir bütün olarak kaçıyordu. 8 yıldan fazladır telefon kullanmıyorum ama durumun ağırlığını gördüm ve arkadaşlarla telefon üzerinden konuştum. Onlara, ‘Eğer burada tabur oluşturursak onları karşılayabilecek misiniz?’ diye sordum. ‘Evet, yapabiliriz’ dediler. Bu konuşmayı saat 09:00’da yaptık ve saat 11:00’da taburlar yola çıktı. Bunlar müdahale taburlarıydı.”

BİR PARÇA EKMEK, BİR DAMLA SU…

Şengal’in dört tarafının DAİŞ çetelerinin eline geçmesine rağmen katliamın üçüncü günü havadan yardımlar yapılmaya başlandı. O kadar tekniğe rağmen halka erken yardımın yapılmamasını sert bir dille eleştiren YBŞ komutanlarından Memo Mêrdîn, şunları söyledi: “Katliamın üçüncü gününe kadar tankı, uçağı olan yüzlerce devlet, bu halka hiçbir yardımda bulunmadı. Üçüncü gün havadan biraz erzak attılar. Ancak attıkları erzakların çoğu, yukarıdan attıklarından dolayı yere düşer düşmez parçalanıyordu. Ufak bir parça ekmek, bir damla su alabilmek için halk o parçalanan erzağa saldırıyordu. Koridor açılana kadar bu erzak değil dağda var olan birkaç tane su kuyusu ile ekilen bahçeler kurtardı. Yoksa daha çok şehadet yaşanırdı. Artık çocuklar açlıktan ağlıyorlardı. Bunun yanında insan cesetleri artmaya başlamıştı. Hayvanlar cesetleri yiyordu. Sayımız az olduğundan dolayı onları gömemiyorduk. Halk da açlık ve susuzluktan dolayı takatsiz kaldığı için bize yardım edemiyordu. Bazıları Şengal kayalıklarında asılı kalmıştı; ne bir adım ileri atıyorlardı ne de geri... Var oldukları yerde ölümü bekliyorlardı. Katliam halkta büyük bir kırılma yaşattı, umut kırılmıştı. Bazıları umudu olmadığından dolayı çetelere teslim bile oldu. Çeteler tarafından katledildiler.”

Yekîneyen Berxwedana Şengal (YBŞ), bu dönemde ortaya çıktı. Êzîdîler, halkı ve kutsal mekanlarını korumak için silahlandı. YBŞ, gösterdiği direnişle Êzîdî halkının umuduna dönüştü.

DİRENİŞLE KAZANILAN İNSANİ KORİDOR

Katliam ardından Şengal Dağı’na ulaşabilen ve orada mahsur kalan halkı kurmak için HPG’nin gönderdiği “müdahale taburları” ile YPG/YPJ savaşçıları, dağa doğru yola çıktı. Verilen kahramanca mücadele neticesinde Şengal Dağı’na mahsur kalanların Rojava’ya ulaştırılmasını sağlayacak olan insani koridor açıldı. 8 Ağustos’ta başlayan tahliye işlemi, 18 Ağustos’a kadar devam etti. Ancak on bine yakın Êzîdî, gitmeyi reddederek topraklarında kalmak istedi.

İnsani koridorun açılması ve savunulması mücadelesini Serxwebun Cevahir, şöyle anlatıyor: “Çetelerin saldırılarını kırmak ve koridor açmak için 60 YPG’li arkadaşımız şehit düştü. Bunun yanında arkadaşlarımız saatlerce güneşin altında kalarak çete saldırılarının önünü almak için pusu atıyordu. Yanlarına gidip başlarını soğuk suya koymazsak birçoğu şehit düşecekti. Böylesine fedai bir ruh ile savaşıyorlardı. Ayrıca gelen erzak koridordan geçen halka yetmediği için arkadaşlarımız sadece su tüketiyordu. Gelen gerilla güçleri ile birlikte hem halkın ihtiyaçlarını karşılıyorduk hem halkı güvenli alanlara ulaştırmaya çalışıyorduk hem de Şengal Dağı’nda 25 ayrı yerde mevzilendirme yapıyorduk.”

‘GERİLLANIN ULAŞMASI UMUT YARATTI’

“Müdahale taburu” içinde Şengal’e ulaşan YJA Star gerillası Nergiz Şewêşkê ise gördüklerini şu sözlerle aktardı: “Şengal’e ulaştığımızda gördüğüm manzara karşısında şoka uğramıştım. Halkın cenazeleri yerdeydi ve yaşayanlar yaşam mücadelesi veriyordu. Gruplarımız cenazeleri kaldırıyordu. Bir yandan aç ve susuz insanlara yardım ediyor; diğer yandan Şengal Dağı’na sığınan insanları koridor ile Rojava’ya taşıyorduk. Bunun yanında DAİŞ çetelerinin saldırıları oluyordu. Halkı bu saldırılardan koruyorduk ve çetelerle çatışmaya giriyorduk. Şengal Dağı’na ulaşmamız halkta büyük bir umut yaratmıştı. Halk o ölüm perdesini üzerinden atmaya başlamıştı.”

‘Müdahale taburlarının’ komutanlarından Serhat Efrîn ise yaşadığı anları şöyle anlattı: “5 Ağustos günü Şengal Dağı’na ulaştık. Geldiğimizde DAİŞ, Şengal’in her yerindeydi. DAİŞ ile dağ arasında sadece 200 metre vardı. Halkı hem savunmak hem de bir an önce Şengal’den çıkarmak istedik. Çünkü binlerce aile vardı. O zaman dağda bir grup arkadaşımız ve YBŞ vardı. DAİŞ saldırı hazırlığındaydı. Dağın 200 metre uzağında bulunan ‘Kayê Barzan’ ve Digurê köylerini çeteler tutmuştu. Bu da halkın koridordan gidişini zorlaştırıyordu. Koridorun savunulması için bu iki yerin alınması gerekiyordu. Arkadaşlar Digurê Köyü’nü aldılar. Biz de Kayê’yi alarak bu hattı özgürleştirdik. Ardından dağa ulaştığımızda Geliyê Kersê’deki halkı gördüğümde çok etkilenmiştim. Umut dolu gözlerle bizi karşıladılar. Bize bakan her çift gözde kurtulmanın verdiği umudu ve mutluluğu görebiliyorduk. Ardından 25 ayrı yerde mevzilendik, Êzîdî halkının öz savunma eğitimi alması için öz savunma akademileri açtık.”

AMERİKA’YA GÖRE ERZAĞA İHTİYAÇ YOK!

Şengal Katliamı’ndan on gün sonra bir grup peşmerge ile Amerika askerleri Şengal Dağı’na gelerek halkı savunacaklarını söyledi ancak gelen peşmerge grubunu halk istemedi. Halk, gelenlerin Şengal Dağı’ndan çıkmasını istiyordu. Gerillanın araya girmesiyle bir grup peşmerge dağda kalabildi. Amerikalı yetkililer, büyük bir grubun dağdan çıkarılmış olmasından dolayı artık insani yardıma gerek olmadığını söylediler. Ancak Şengal Dağı’nda halen on binin üzerinde insan yaşıyordu. Koalisyon güçleri, bunu umursamadı; işleri bitmişti.

ÊZÎDÎ KADINLARIN UMUDU

HPG gerillaları ve YBŞ savaşçıları gibi katliamın yaşandığı ilk günden itibaren Şengal Direnişi’nde aktif bir şekilde yer alan YJA Star gerillaları, Êzîdî kadınlarının umudu oldu. Êzîdî kadınları tarafından ilgi ile karşılanan YJA Star gerillaları, Êzîdî kızları için ‘Şehit Xanê Akademisi’ni açtı. YJA Star Komutanı Berfin Nurhak, Rojnews’e verdiği mülakatta çalışmalarını şöyle anlatmıştı: “Şengal’de ilk olarak esir düşen binlerce genç kızımızın kurtarılması için çalışmalar yaptık. Şehit Xanê Akademisi ile de örgütsüz ve savunmasız Êzîdî kadınlarına öz savunma eğitimi verdik... Bu da direnişin bir parçasıdır. Örgütlü kadın toplumunu oluşturmak tüm tehlikelere karşı tedbir almaktır.”

BİRLİK OLMAYINCA KORİDOR DÜŞTÜ

26 Eylül günü gerilla ve YBŞ güçlerinin mevzilendiği Digurê Köyü’ne ve YPG/YPJ güçlerinin tuttuğu insani yardım koridoruna yönelik DAİŞ çeteleri, ağır silahlarla kapsamlı bir saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırıya karşı gerilla güçleri aktif bir savunmaya geçerek büyük bir direniş sergiledi. Dört gün boyunca gerilla güçlerinin direnişi karşısında çeteler büyük kayıp verdi. 103 çetenin öldürüldüğü Digurê Köyü’nde gerilla güçleri büyük bir “destan” yazdı. İnsani yardım koridorunun çetelerin eline geçmesinin ardından direniş, Digurê’de 4 gün boyunca devam etti. Ancak herhangi bir grubun ve peşmerge güçlerinin yardım etmemesi sonucunda yaşanan ağır çatışmalarda 4 gerilla yaşamını yitirdi ve gerilla güçleri Şengal Dağı’nın eteklerine çekildi. İnsani yardım koridorunun ve Digurê Köyü’nün çetelerin eline geçmesiyle Şengal Dağı, çetelerin çemberine girdi.

O çatışmanın komutanlarından YPJ Şengal komutanlarından Helin Êzîdî, 4 gün boyunca yaşanan direnişe ilişkin şunları söyledi: “Şengal’e gelir gelmez Digurê Köyü’nde mevzilenen grup içerisindeydim. Yanımızda Êzîdî cemaatleri de kalıyordu. Digurê Köyü, koridorun güvenliğini sağlıyordu. 26 Eylül günü Rabia’dan Şilo’ya kadar olan hatta DAİŞ çeteleri saldırdı. Biz de 4 gün boyunca Digurê Köyü’nde büyük bir direniş içinde yer aldık. Bu köyde gece gündüz demeden büyük çatışmalar yaşandı. Amacımız bu köyün çetelerin eline geçmemesiydi. Çünkü bu koridor, Şengal Dağı’nda yaşayanlar için soluk borusuydu. Direniş ve çatışmalar hız kesmeden devam ederken 27 Eylül günü yanımızda bulunan cemaatler direnişi bırakarak kaçtı. Yanımızda sadece gerillalar kaldı. Direniş, dört gün boyunca, 29 Eylül günü öğleden sonraya kadar devam etti. Bu direnişte bir ve koridorda yaşanan çatışmalarda üç arkadaşımız şehit düştü. Cephanenin olmaması ve Şengal’de bulunan peşmerge güçlerinin ve Êzîdî cemaatlerinin destek sunmamasından kaynaklı Digurê’den çekilmek zorunda kaldık ve koridor DAİŞ çetelerinin eline geçti.