Hobil: Kuzey Suriye Federasyonu büyük değişimlere yol açar

Avrupa Süryani Birliği Başkanı Lahdo Hobil, Kuzey Suriye’de federatif bir yönetim modelinin tam olarak hayata geçirildiğinde Ortadoğu’da büyük bir zihniyeti değişimine yol açacağını ifade etti.

Süryanilerin bütün isim ve mezhepleriyle dünyada yaklaşık 20 milyon nüfusa sahip olduğunu ifade eden Lahdo Hobil, Süryanilerin anavatanlarına sahip çıkıp değerlerini, kimliklerini korumak için, işgalcilere, antidemokratik rejimlere karşı mücadele etmeye devam edeceğini vurguladı.

Avrupa Süryani Birliği Başkanı Lahdo Hobil Türk devletini Kuzey Suriye Federasyonu topraklarını işgalini ve Kuzey Suriye Federasyonu eksenli yapılan tartışmaları ANF’ye değerlendirdi.

Geçtiğimiz günlerde hatırlayacağınız gibi Rojava'nın Rimelan kasabasında Kuzey Suriye Federasyonu çalıştayı yapıldı. Çalıştaya farklı halk ve inanç toplulukları temsilcileri de katıldı. Çalıştayda ulus devlet, demokratik federalizm, demokratik özerklik yönetimi ve demokratik ulus eksenli değerlendirmeler yapıldı. Siz Süryaniler olarak bu çalıştay eksenli tartışmaları ve federasyon tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim kurumlarımız Süryani halkını bu Rimelan konferansında en üst düzeyde temsil ettiler. Temsilci arkadaşlar tek ulusçuluğa dayalı sistemin hastalıklarını ve imha siyasetini dile getirdiler. Dolayısıyla bu perspektifle konferansı halklar arasında yeni bir diyalog dilini yaratma amacında olduğunu ve bu konuda başarılı bir adım atıldığını değerlendiriyoruz. Kuzey demokratik federasyonuna giden yolda olumlu ve ciddi bir adım atılmıştır.

Çünkü önceden düşüncede birbirimizi anlamalıyız ki, yaşamda da ortak bir sistem kurabilelim. İnanıyoruz ki Suriye halkları bu konferans perspektifini bir çözüm projesine dönüştürür ve Suriye’nin genelini demokratikleştiririz.

Demokratik bir Suriye demek tüm Ortadoğu’nun yeni bir modele kavuşması ve alternatif bir çözüme ulaşıldığı anlamına gelmektedir.

Kuzey Suriye Federasyonu'nun tam anlamıyla pratiğe geçirilmesi durumunda sizce nasıl bir etki yaratacaktır?

Kuzey Suriye’de federatif bir yönetim modeli hayata geçirildiğinde, bölgenin sisteminde ve zihniyetinde büyük değişim olacaktır.

Bu model halkların umutlarını, birlikte yaşama arzularını daha da güçlendirecek ve inkarcı, tekçi, merkeziyetçi ulus devletleri çözecektir. Birbirine yabancılaştırılan, kimliği inkar edilen etnik dinsel toplumlar birbirilerini yeniden tanıyıp anlamaya başlayacaklardır. Karşılıklı eşitlik ilkesine dayalı, saygın ilişkiler ve değerler gelişip toplumu zenginleştirecektir.

Demokrasi kültürü, ortak yaşam bilinci bireyi ve kimlikleri çağdaş yaşam felsefesiyle donatıp güçlendirecektir. Böylece Ortadoğu’nun demokratik konfederasyonunun kapıları da aralanacaktır. Ezilen halklar kendilerini savunma araçlarına, yönetme iradesine ve dünyayla uyumlu ilişkiler kurma aşamasına geleceklerdir.

Ezilen halkların bu yükselişi karşısında klasik statükocu egemen rejimler ve zihniyet gerileyip yenilgiye uğrayacaktır.

Farklı halk ve inanç topluluklarını içinde barındıran Kuzey Suriye Federasyonu sistemi itibariyle her kesimin de ideal yaşam örneği olarak göstermesine rağmen hak ettiği ilgiyi görmüyor. Sizce bunun nedeni nedir?

Kuzey Suriye demokratik projesi bölgesel ve uluslararası sistemi zorladığı için gereken desteği bulamıyor.

Ayrıca birçok rant sahibi güçlerin çıkarlarını zedeliyor. Sömürü düzenini tehdit ediyor. Antidemokratik ve diktatörlüğe dayalı yönetim şekillerini ortadan kaldırıyor ve tekçiliği reddediyor. Tek ırk, tek din yerine çoğulcu bir toplumu ön görüyor. Bu nedenle birçok güç başta Türkiye bu sistemin gelişmemesi için her yönüyle saldırmaktadırlar.

Ayrıca Avrupa ve birçok ülke demokratik hareketleri savunup desteklemeleri gerekirken, çıkarları nedeniyle baskılara, antidemokratik rejimlere göz yumuyorlar. 1915’te de çıkarları nedeniyle soykırıma engel olmadılar. Bugün de AKP ve DAİŞ’in soykırımcı saldırılarına karşı gerektiği gibi hareket etmiyorlar.

DAİŞ bütün dünyayı tehdit ettikten sonra koalisyon güçleri kısmen de olsa harekete geçtiler. Ancak Şangal, Ninova Ovası Ezidi ve Süryaniler’den boşaltıldı, büyük bir trajedi yaşandı. Şimde de AKP hükümeti Fırat Kalkanı operasyonuyla Antakya benzeri Cerablus’u ilhak etme peşindedir.

Dünyanın bu işgal ve Kuzey Suriye demokratik federasyonunu engelleme saldırısına karşı çıkmalıdır. Biz de bu karşı çıkışı ne zaman gerçekleşeceğini bekliyoruz. Ve böylece halkların demokratik çıkışına destek verilmesini herkesten talep ediyoruz.

Süryaniler içinde yer aldıkları federasyon projesini dünya halklarına aktarmak ve tanıtmak için ne tür çalışmalar yapıyorlar?

Kuzey Suriye demokratik federasyonunun bölge ve dünya için ne kadar önemli olduğunu herkese anlatmak ve sesimizi insanlığa duyurmak zorundayız.

Diplomatik kanallarını sonuna kadar zorlamalıyız. Temsilcilikler aracılığıyla güçlü bir tanıtım yapılmalıdır. En önemlisi Kuzey Suriye’de yaşayan Süryani, Kürt Arap ve diğer etnik kimliklerin birbirileriyle uyumlu ve el ele vererek federasyona sahip çıkmaları gerekmektedir.

Süryanilerin Kürtlerle ilişkisi ne düzeyde? Avrupa veya Ortadoğu’da hangi alanlarda birlikte çalışma yürütüyorlar?

Kürtler ve Süryanilerin ilişkisi eski anlayış ve bakış açılarıyla hiçbir sonuç veremez. Bu nedenle Süryani ve Kürtlerin ilişkileri yeni çağdaş düşünce ve prensipler üzerinde şekillenmelidir. Son yıllarda verdiğimiz mücadele bu temeldedir.

Elbette eski zihniyeti ortadan kaldırmak, yarattığı sorunları temizlemek kolay değildir. Fakat yeni yaşamı kurmak istiyorsak, herkes kendini değiştirmelidir. Bu değişimi ve gelişmeyi yaşayanlar bir araya gelip halklara öncülülük edebilirler.

Artık bağlılık, kölelik dönemi yerine demokratik bir sistemi eşitliği, özgürlüğü geliştirme dönemidir. Bu döneme öncülük etme iddiasıyla Suriye, Türkiye, Lübnan, Irak ve diasporada Kürt özgürlük hareketiyle ortak çalışmalar yürütüyoruz.

Özellikle Suriye’de özerk yönetimde yer alarak, bütün cephelerde yani siyasi askeri alanda da halklarımızı birlikte savunuyoruz.

-Bölgede özellikle iki süper gücün karşılıklı çıkarları doğrultusunda yürütülen bir savaş var, Kuzey Suriye Federasyonu çatısı altında yaşayan farklı halk ve inanç toplulukları bu çıkar savaşından kendisini nasıl korumalı?

Halklar Kuzey Suriye’de bütün Ortadoğu’da öz iradelerine dayalı bir örgütlenmeyi geliştirmelidirler, ancak bu örgütlenme sayesinde kendilerini her türlü saldırıya karşı koruyabilirler.

İki süper gücün Suriye sahasında üçüncü dünya savaşını yürütmeleri elbette bütün bölge halklarına zarar vermektedir. Bu savaş Suriye’yi aşma, geniş bir coğrafyaya yayılma tehlikesini de barındırıyor. Son zamanlarda Rusya ve ABD’nin karşı karşıya gelmesinde İran ve Türkiye’nin de payı büyüktür.

Türkiye’nin iki yüzlü politikası çelişkileri alevlendiriyor. Çünkü bir yandan Rusya’ya yaklaşmakta diğer yanda NATO üyesi olması nedeniyle koalisyon güçleriyle hareket ettiğini iddia etmektedir. Bu duruma bakıldığında Rusya’nın Türkiye’ye karşı tavır değiştirmesi bölge halklarına zarar verdi.

Türkiye kuruluş aşamasında da Bolşeviklere yanaşarak kendini kurtarmıştı. Günümüz de Putin, Erdoğan’ın baş kurtarıcısı haline gelmiştir. Ancak Batı dünyası ve demokratik ülkeler, demokratik Suriye güçlerinden ve Ortadoğu’daki özgürlük hareketlerinden vazgeçmeleri mümkün değildir.

İki alternatif var ya DAİŞ zihniyetini destekleyecekler ya da demokratik ve özgürlükçü halk hareketlerini.

DAİŞ ve onu destekleyenler insanlık için bir tehlike oluşturduklarından dolayı geri tek alternatif kalıyor. O da demokratik özgürlükçü güçleri halk güçleri ve ezilen halkları desteklemek.

- Federasyonun bileşeni olarak Süryanilerin Kuzey Suriye Federasyonu için ne gibi bir diplomasi çalışması var? Ya da bu yönlü bir çalışma var mı?

Kuzey Suriye federasyonunun tanıtılması için ESU (Avrupa Süryani Birliği) değişik çalışmalar yapmaktadır. Özellikle diplomatik görüşmelerde bu konuyu gündeme getirmektedir.

Ayrıca Kuzey Suriye’de özerk yönetim ve federasyon çalışmaları içerisinde yer alan Süryani Birlik Partisi yöneticileri, yurtdışındaki ilişkilerinde de federasyonun önemi üzerinde durmakta ve en önemli çözüm projesi olarak gündeme getirmektedirler.

Ayrıca halkın içerisinde de yapılan seminerler, kitlesel çalışmalar ve basın-yayın alanında federasyonun Süryani halkı için ve Suriye’nin geneli için en önemli bir proje olduğu gerçekliği üzerinde durmakta, insanlara anlatılmaktadır.

- Avrupa’da yaşayan Süryanilerin geri dönme projeleri var mı?

Süryaniler bilindiği gibi değişik baskı ve sorunlar nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Süryanilerin diasporaya göçü, yaklaşık son ikiyüz yıla dayanmaktadır.

Fakat en büyük göç demografik değişim 1915 soykırımında, Lübnan iç savaşı döneminde, birinci ve ikinci körfez savaşları sürecinde Suriye’de de yoğun olarak 2011 yılından sonra yoğunlaşarak devam etmektedir.

Türkiye’de ise 1960’lı yıllardan itibaren başlayan göç, 1980’li yıllarda ülkeyi tamamıyla boşaltmaya dönük olarak yoğunlaştı. Aynı göç biçimi 1979’dan itibaren İran’da da gerçekleşti.

Bütün olumsuzluklara rağmen 2000 yıllarından itibaren Türkiye’ye yönelik dönüş hareketleri başladı. Özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyelik için başvurması dönüş umutlarını güçlendirdi. 2013 çözüm süreciyle birlikte dönüş hazırlıkları yaygınlaştı.

Ancak bölgedeki DAİŞ ve türevi çete gruplarının son saldırılarıyla birlikte dönüşün önü tamamıyla kesilmiş durumdadır. Bu konuda herkes demokratik bir ortamın oluşabileceğini umutla halen beklemektedir.

Kuzey Suriye’deki oluşum üzerinde dört yönlü bir ambargo olmasaydı, birçok Süryani Cizire bölgesine yeniden yerlerine döneceklerdi.

- Türk devleti Minbic’in özgürleştirilmesi ardından Cerablus’u kısa bir süre sonra da El Rai kasabasını işgal etti. Şimdilerde de El Bab kentini işgal etmek istiyor. Süryaniler olarak Türk devletinin bölgedeki işgalini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihi boyunca işgalci bir zihniyete sahip olduğu dünya bilinmektedir.

Zorla işgal ettiği topraklar üzerinde hak talebinde hep bulunmuştur. Osmanlı geleneğine bakıldığında hep savaş, ganimet, talan, işgal ve halkları katliamlardan geçirme gerçekliğini görürüz.

Bu tarihle yüzleşip mahkum etmek yerine onunla gurur duyma anlayışı hakimdir. Bugünkü Cumhurbaşkanı ve AKP hükümetinin icralarına bakıldığında Osmanlının yeniden canlandırıldığını görebiliriz.

Halep, Musul ve birçok yer üzerinde hak iddiası ileri sürülmektedir. Cerablus ve diğer alanları işgal eden Türk ordusu, fırsat bulursa Yemen’e kadar tekrar her tarafı ele geçirmeye çalışacaktır. Dolayısıyla bölgedeki bütün halkların ve uluslararası güçlerin Türk ordusunun işgallerine karşı çıkmalıdırlar.

Süryani halkı Türk-İslam sentezi ile bir strateji oluşturan İttihad Terraki Cemiyetinin tek ulusçu projesinin kurbanı olmuştur. Dolayısıyla İttihad Terraki Cemiyetinin işgalci, soykırımcı zihniyetinin ne kadar tehlikeli olduğunu ve DAİŞ dahil birçok cihatçı grubun bu kaynaktan beslendiğini iyi bilinmektedir.

Cerablus’un işgalinin amacı Kuzey Suriye federasyonunun Akdeniz’e ulaşmasını engellemek ve halkları boğmaktır. Bu nedenle Süryani halkı olarak bu işgalin halklara karşı yeniden güncellenerek oluşturulan bir izolasyon duvarı gibi görmekte ve net bir şekilde karşı çıkmaktayız.

- Türk devleti Kuzey Suriye Federasyonu topraklarını işgal ederek ne yapmak istiyor? Türk devletinin amacı nedir?

Türk devletinin hedefi bölgede bütün demokratik oluşum ve gelişmeleri boğmaktır.

Türk devletinin antidemokratik bütün işlerde parmağı vardır. Her yere ordusuyla ve istihbaratıyla müdahale etmektedir. Halep’i, Musul’u kendine bağlamak amacında.

Musul ile Halep arasında kalan Kuzey Suriye’deki gelişmeleri bitirerek bu coğrafyayı da tekrar Antakya gibi ilhak etmek istiyor. Suriye’deki Müslüman kardeşler, ‘ ırkçı Araplar ‘, hatta BAAS rejimi Kuzey Suriye halkların demokratik federasyonu olacağına Türkiye’nin işgali altında olmasını tercih ediyorlar.

Dolayısıyla Türkiye bundan cesaret alıp menfaat fırsatçılığını yapmaktadır. Ancak Ortadoğu’nun yüzyıl daha gericiliğe teslim olma tahammülü ve enerjisi kalmamıştır. Halklar her türlü işgale karşı meşru savunmaları için yüzyıl daha geçse direneceklerdir.

Bu temelde 21. yüzyıl Ortadoğu halklarının direniş ve kurtuluş mücadelelerinin yüzyılı olacaktır.

- Süryani halkı Türk devletinin Kuzey Suriye Federasyonu topraklarını işgali karşısında ne yapmalı?

Süryani halkı da diğer halklar gibi Türk ordusu işgali karşısında bütün güçleriyle direnecektir. Osmanlı İmparatorluğu uygulamalarından aldığı derslerle asla boyun eğip teslim olmayacaktır.

Ülke içinde ve dışında meşru müdafaa temelinde kendi haklarını, değerlerini işgalci bir güce karşı savunacaktır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Osmanlı İmparatorluğu gibi halklara karşı bir savaş başlatmıştır.

Ve herkese diyorlar ki, Türkün gücünü göstereceğiz. Bu siyaset bütün halkları Türklere düşman yapma siyasetidir. Dolayısıyla Türk halkı bu çirkin ve ırkçı siyaseti kabul etmemelidir. Çünkü Türk halkı da biliyor ki, bir halk ne kadar güçlü olursa olsun komşularıyla barış içinde olmasa kendisine de huzur yoktur.

Ortadoğu’ya barış ve huzurun gelmesi için Türkiye Cumhuriyeti devletinin egemenlik sistemi ve zihniyeti değişerek yerine demokratik bir sistem kurulmalıdır.

Süryani halkını Ortadoğu ve Bethnahrin’den bitirmek isteyen güçler tarihte insanlığa karşı büyük suçlar işlediler. Ancak Süryani halkını şu yeryüzünden yok edemediler. Süryaniler dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar anavatanları Mezopotamya-Bethnahrin’dir.

Süryaniler bütün isim ve mezhepleriyle dünyadaki yaklaşık 20 milyon nüfuslarıyla anavatanlarına sahip çıkıp değerlerini, kimliklerini korumak için, işgalcilere, antidemokratik rejimlere karşı mücadele etmeye devam edeceklerdir.