GÖRÜNTÜLÜ

Halepli Türkmen Ticcih: YPG/YPJ ve Kürt halkı bize kucak açtı

Halep’te savaş şiddetlenince YPG/YPJ denetimindeki Şêx Meqsud’a gelen Kadın Evi yetkilisi Meyesa Ticcih isimli Türkmen kadın, savaşın halklar arasında kalıcı hasarlar bıraktığını söyledi.

2011 yılında başlayan sürecin iç savaşa evrilmesi ile birlikte Arap, Kürt, Türkmen, Ermeni, Süryani vb. halk ve inanç toplulukları arasında kalıcı hasarlar oluşmaya başladığını söyleyen Ticcih, halklar arasındaki köklü saygı ve sevgi bağlarına dikkat çekti. “Hepimiz kardeşiz. Birimizin acılarıyla birileri mutlu olmamalı. Birbirimizin acılarına beraber ağlamalı, beraber yas tutmalıyız. Birbirimize eşitlik temelinde yaklaşmalı, aramızdaki saygı ve sevgi bağlarını güçlendirmeliyiz” ifadelerini kullanan Kadın Evi yetkilisi Meyesa Ticcih ancak bu şekilde savaşın oluşturduğu kalıcı hasarın giderilebileceğini söyledi.

Şêx Meqsud Kadın Evi yetkilisi Türkmen Meyesa Diccih yaşadıklarını ANF’ye anlattı.

6 yılı aşan bir süredir Suriye’de savaş durumu mevcut. Bu savaşın merkezlerinden biri Halep, savaşın acı verdiği ve tahribat yarattığı halklardan biri de Türkmen halkı. Türkmenler bu savaşta neler yaşadı?

2011 yılında başlayan ayaklanmaların iç savaşa evrilmesi Arap, Kürt, Türkmen, Ermeni, Süryani vb. halk ve inanç toplulukları arasında kalıcı hasar bıraktı. Hedefleri halklar arası bir çatışmayı yaratmaktı. Bu amaçlarında tam anlamıyla başarılı olamadılar.

Türkmenler de az çok bu yakıcı ve yıkıcı savaştan nasibi aldı. Bizim daha önce Halep’te oturduğumuz bölge, Halep doğu mahallelerine yakın bir yer. Mahallemiz 2011 ayaklanması sonrasında önce yerel silahlı grupların, ardından da Türk devletinin bugün sırtını çokça sıvazladığı SUK çetelerinin işgali altına girdi.

SUK çeteleri mahallemizi işgal ettikten sonra herkese kendi dünya görüşü çerçevesinde bir yaşam modeli dayattı. Ancak biz başından bunu reddettik. Bu durumu reddettiğimiz için de SUK çetelerinin baskılarına maruz kaldık. Bizi zorla evimizden ve mahallemizden göç ettirmek istediler. Evimize ve tüm değerli eşyalarımıza el koydular.

Buna karşı çıktığımız için bizi ölümle tehdit ettiler. Çoğu zaman kendi aralarında da çatışıyorlardı zaten. Bunun nedeni de insanların eşyalarına zorla el konulmasından sonra kendi aralarındaki paylaşımdı. Bir süre sonra bu durum çatışmaya döndü. Buna bir de Suriye devletinin saldırıları eklenince can güveliğimiz tümüyle tehlikeye girdi.

YPG/YPJ VE KÜRT HALKI BİZE KUCAK AÇTI

Biz çatışma ve baskılardan kaçarak Şêx Meqsud’un yolunu tuttuk. 2012 yılından bu yana savaşın merkezi Halep’te yaşam mücadelesi verdik. İnsanlarımız aç kaldı, susuz kaldı, sürgün edildi, işkence ve katliamlardan geçirildi.

Eğer YPG/YPJ savaşçıları ve Kürt halkı olmasaydı hepimiz katliam, işkence, sürgünlerden geçerdik. Örneğin ben ve ailem günlerce aç kaldık, susuz kaldık. Ancak YPG/YPJ güçleri ve Kürt halkı bize kucak açtı. Şêx Meqsud halkları evini, battaniyesini, çorbasını ve suyunu bizimle paylaştı.

Eğer bugün Türkmen halkı hayatta kalabilmişse, ölümler ile yüz yüze gelmemiş ve yok olmamışsa; bu Türkmen halkına kucak açan Kürt kardeşlerimiz sayesindedir.

Türk devleti ve yetkilileri Suriye’ye yönelik olarak attığı her adıma Türkmenleri alet etmek istedi. Türkmenlere yardım adı altında gönderdiği MİT TIR’larında DAİŞ ve SUK çetelerine silah gönderdiği ortaya çıktı. Türkmenler bu konuda ne düşünüyor?

Türk devleti, Türkmen halkı üzerinden Suriye’de kendi Osmanlıcı politikalarını hayata geçirmeye çalıştı. Bu amaçla da SUK’a bağlı ve Türkmen kisvesi altında olan Sultan Murat Tugayı, Liwa Hemze, Suriye Türkmen Cephesi vb. gruplara her defasında yardım etti.

Türk devleti aslında bunu savaşın başından bu yana yapıyor. AKP/Erdoğan savaşın başından bu yana bu çete gruplarına tırlar dolusu silah gönderdi. Bugün de hala gönderiyor. Cerablus, El Rai ve Bab bölgesinde işgal ve saldırılar geliştiriyor. Türk devleti bugün hala açıktan bu çetelere silah, cephane ve lojistik sağlıyor.

Türkmenler olarak hiçbir zaman Arap, Kürt, Türkmen, Ermeni, Süryani vb. halk ve inanç toplulukları arasında ayrım yapmadık. Yapmayacağız da. AKP/ Erdoğan her ne kadar Suriye iç savaşının başından bu yana bunu geliştirmek istemişse de biz Türkmenler olarak buna alet olmadık.

SULTAN MURAT VE BENZERİ ÇETELER TÜRKMENLERİ SAVUNMUYOR

Suriye Türkmenleri, Türk devletinin politik çıkarlarına hizmet etmediği için savaşın başından bu yana kendi kaderine terk edildi.

Türk devleti Türkmen halkını kullanarak DAİŞ ve SUK çetelerine her türlü desteği sundu. Özellikle de AKP/Erdoğan güdümünde olan ve bizzat Türk MİT’i tarafından kurulan ve yönetilen Sultan Murat Tugayı’na çokça destek sunuldu.

Buna ek olarak Liwa Hemze, Suriye Türkmen Cephesi gibi gruplar da var. Sultan Murat Tugayı başta olmak üzere tüm bu çete grupları Türkmenleri savunmuyor. Zaten bu gruplar esas olarak Türkmen de değiller. Bu gruplar bugüne kadar kendilerine biat etmeyen birçok Türkmen’in başını kesti. Birçok Türkmen’i de sürgün ettiler. İşkencelerden geçirdiler. Evlerine, topraklarına, kadınları esir aldılar.

Türk devleti, bugüne kadar Türkmenler’in adını kullanarak onlarca kirli uygulamaya imza attı ve atıyor. Türkmenler bu konuda ne düşünüyor?

Türk devleti, artık Türkmen halkı üzerinden Suriye’de kendi Osmanlıcı politikalarını hayata geçirmeye çalışmamalı.

Biz Türkmenler olarak buna alet olmadık ve olmayacağız. Türk devletinin Türkmenlerin adını kullanarak DAİŞ ve SUK çetelerine yaptığı yardımlar diğer halklarda kin, öfke ve nefretin gelişmesini sağlıyor.

Tabi bu durum halklar arasında kapanması zor yaralar açıyor. Halklar arasında birbirine olan güveni zedeliyor. Türk devleti artık bu oyunlarından vazgeçmeli. Türkmen halkını rahat bırakmalı. Türkmen halkının adını ağzına alarak insanları katletmemeli. Evlerini ve topraklarını işgal ve talan etmemeli.

TEK İSTEĞİMİZ ÖZGÜRCE YAŞAMAK

Türkmen halkı da Kürt halkı gibi Suriye halkları arasında bir köprü olmak istiyor. Biz tüm halkların ortak ve eşit bir şekilde yaşamasını savunuyor ve istiyoruz.

Hiç kimseden bir şey istemiyoruz. Bizi rahat bıraksınlar. Huzur, refah ve güven içinde tüm halkların özgür ve eşit yaşadığı demokratik bir Suriye istiyoruz. Bütün Suriye topraklarının DAİŞ ve SUK çetelerinden temizlemesini gerektiğini düşünüyor bunun için de gerekli tüm çalışmalarda aktif olarak yer almaya hazırız.

Türk devleti, Türkmen halkının, Arap, Kürt, Süryani, Ermeni, Çerkez vb. halk ve inanç toplulukları ile eşitlik, özgürlük ve demokrasi temelinde geliştirdiği ortak yaşam irademize saygı göstermeli.

Uzun zamandır Şêx Meqsud’da yaşıyorsunuz. Biliyorsunuz ki Şêx Meqsud 6 yıl boyunca ambargo ve çete kuşatması altındaydı. Şêx Meqsud’da nelere tanıklık ettiniz?

Şêx Meqsud’da acı ve tatlı birçok şeye tanıklık ettim. Örneğin insanların kuşatma ve ambargoya karşı hayatta kalma mücadelesi verdiğine tanıklık ettim.

Beni en çok etkileyen şey Kürt kadınının korkusuzca DAİŞ ve SUK çetelerine karşı savaşması oldu. Adı ile kentlerin boşalmasına yol açan DAİŞ çetelerine karşı, kadını yok sayan ve kadına köle olmayı dayatan SUK çetelerine karşı halkını, onurunu ve topraklarını korkusuzca savunan Kürt kadınına şahit oldum.

Herkes bilir ki Ortadoğu’da kadın erken yaşta evlendirilir. Çocuk yapar. Çalışmaz. Evde kalır çocuğa bakar, çamaşır ve bulaşık yıkar. Kocasının gönlünü yapar. Ortadoğu’da kadına biçilen rol tam olarak bu.

Ancak savaşan Kürt kadını ve ortaya koyduğu tavır beni oldukça etkiledi ve bende bir değişim ve dönüşüm yarattı.

ŞÊX MEQSUD’DA HALKLARIN KARDEŞLİĞİ YOK EDİLMEK İSTENDİ

Şêx Meqsud’da ayrıca halkların kardeşliği ve halklar arası dayanışma kültürünün ne kadar gelişkin olduğuna ve halkların birlik ve dayanışmalarını korumak adına bütün saldırılara karşı 7’den 70’e nasıl direndiğine şahit oldum.

Şêx Meqsud 6 yıl boyunca ağır bir ambargo ve kuşatma altında kaldı. Türk devleti ve destekli SUK çeteleri 6 yıl boyunca belki de yüzlerce kez Şêx Meqsud’a saldırdı. Şêx Meqsud işgal edilmek istendi. Şêx Meqsud’da Kürt, Arap, Türkmen, Süryani, Ermeni vb. halk ve inanç toplulukları arasında oluşturulan dayanışma ve kardeşlik bağlarını yok etmek istediler.

Ancak halklar arasındaki birlik ve dayanışma bağlarını koparamadılar. Sonunda DAİŞ çeteleri, Türk devleti ve destekli SUK çeteleri Halep’te tarihin lanetli sayfalarında yerini aldı. Kazanan ve tarihe adını altın harfler ile yazdıran direnen halklar oldu.

Şu an Şêx Meqsud’da Türkmen bir kadın olarak, Kadın Evi yetkilisi olarak görev yürütüyorsunuz. Bu sizin için ne anlam ifade ediyor? Kadın Evi’nde nasıl bir çalışma yürütülüyor?

Savaş dolayısıyla annesini, babasını, kardeşini, eşini ve çocuklarını kaybeden kadınlar için çalışmalar yürütüyoruz.

Halepli onlarca kadın, Kadın Evi sayesinde eğitim alarak savaşın yarattığı fiziksel ve psikolojik şiddetten kurtuluyor. Gidecek ve kalacak bir yeri olmayan kadınların barınma sorununu gideriyoruz. Bununla birlikte okuma yazması olmayanlara okuma ve yazma eğitimi veriyoruz.

Kadınlar babasının kızı, abisinin kardeşi, kocasının eşi olmaktan ziyade kadındır. Ve kadının görevi sadece çocuk doğurmak, evde oturmak ve bulaşık yıkamak da değildir. Kürt kadınının yarattığı pratikler ile tüm kadınlar yeniden hayata döndürülüyor. Ben de bunlardan biriyim.

Son olarak halklara bir mesajınız var mı?

Türk devletinin oyunlarına alet olan Türkmenlere ve savaş koşullarından kaynaklı olarak Türkiye’ye göç etmek durumunda kalan kardeşlerime bir çağrı yapmak istiyorum.

Türk devletinin oyunlarına alet olarak Suriye’de yıkım ve talandan başka ne yarattınız? Türkmen halkına karşı kin ve nefret duygusu yaratmaya çalışmaktan başka ne yaptınız? Türk devleti sizi kullanıyor. Hiçbiriniz AKP’nin iktidarından, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığından değerli değilsiniz. Silahınızı mazlum halklara karşı değil, zalimlere karşı kullanın.

Türkiye’de, yaşayan Türkmen kardeşlerim topraklarına dönmeli. Tüm halkların eşit ve özgür bir şekilde yaşayabileceği demokratik bir Suriye’nin kurulması için üzerine düşeni yapmalıdır. Çok geç olmadan gelin ve diğer Suriye halklarına omuz verin.