Güney Kürdistan sancılı bir geçiş sürecinde

Güney Kürdistan federe bölgesinde bir süredir siyasetin nabzı oldukça yüksek.

Güney Kürdistan federe bölgesinde bir süredir siyasetin nabzı oldukça yüksek. Irak merkezi hükümetle ilişkiler, ekonomik kriz, yeni anayasa hazırlıkları, başkanlık tartışmaları ve DAİŞ çete saldırıları hem siyasetin hem de günlük yaşamın ana gündemleri olmaya devam ediyor.

Siyaset ve toplum gündemini işgal eden konu başlıkları federe bölgenin dışarıyla kuracağı yeni ilişkiler kadar iç siyasal sistemin yeni dönemde alacağı şekille de alakalı. Irak yönetimini elinde bulunduran Şia merkezli hükümetle yeni dönemde siyasetten ekonomiye nasıl bir yeni politik hat çizilecek? Hazırlanması için parlamentoda bir komisyon kurulan yeni anayasanın kapsam ve içeriği nasıl olacak? Başkanlık süresi bir dönemdir uzatmalı süren Mesud Barzani’nin Ağustos ayında yeniden başkan seçilip seçilmeyeceği yine başkanın seçilme yöntemi de kısa süre sonra belirlenmiş olacak.

MERKEZİ HÜKÜMETLE GERGİNLİK DİNMİYOR

Irak merkezi hükümeti ile Güney Kürdistan federe bölgesi arasında bitmeyen bir gerginlik var. 2003 yılından sonra Musul-Kerkük gibi yerlerin statüsü anayasanın 140. Maddesi gereği on yıl içinde yapılacak referandumla halk tarafından tayin edilecekti. Ancak aradan geçen 13 yıla rağmen referandum yapılmadı.

Musul’un 2014 Haziran’ında DAİŞ’in eline geçmesi bir süre bu tartışmaları gündemden düşürse de, daha sonra Kerkük üzerinden bu tartışma yeniden başladı. Her iki taraf da referandumu ertelemeyi kendileri açısından daha uygun buluyor. Özellikle DAİŞ’in Irak’ın önemli bir bölümünü denetimine aldığı bir dönemde böyle bir referandumun yapılması da fiziki olarak çok mümkün görünmüyor.

Ancak bazı siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, DAİŞ sonrası oluşan de facto durumun anayasa hükmünü geçersiz kıldığını ve Kerkük’ün yeni anayasa da Kürdistan bölgesine dahil edildiğine ilişkin bir maddenin yer almasını istiyor.

ÖDENMEYEN BÜTÇE VE EKONOMİK GERİLİM

Anayasa hükmü uyarınca Irak merkezi hükümeti yıllık olarak milli gelirin yüzde 17’sini yerel hükümete ödemekle görevli. Ancak DAİŞ saldırılarıyla birlikte merkezi bütçeden bölgeye yapılması gereken ödemenin yapılmaması ya da uzun aralıklarla ve belirlenen yekûnun çok altında yapılması iki hükümet arasında önemli bir siyasal kriz olarak ortaya çıktı.

PETROL SATIŞLARI VE HAK İDDİALARI İLİŞKİLERİ GERDİ

İki hükümet arasında belki de tüm krizlerin temelini oluşturan konu aslında petrol satışlarında izlenen yol ve gelir paylaşımıdır. Irak Anayasası’nın 110. Maddesinde “Federal Hükümet, mevcut yataklardan petrol ve doğal gaz çıkartılmasını Bölge Hükümetleri ve vilayetlerle eşgüdüm yaparak sağlar. Bunlardan elde edilen gelir, ülke sathının tamamında yaşayan nüfusa her bir vilayetin nüfus büyüklüğüne göre adaletli bir şekilde taksim edilir” denilmektedir. Ancak yerel hükümetin, Irak merkezi hükümetine danışmadan Türkiye ile geliştirdiği petrol satış anlaşmaları ve gelirin sadece Kürdistan hükümetince kullanılması konusu iki hükümet arasında her geçen gün siyasal olarak iplerin gerilmesine, ilişkilerin karşılıklı restleşmeye varmasına neden oldu.

GÜNLÜK AKIŞ 600 BİN VARİL

Federe Bölge Hükümeti, Türkiye ile yapılan anlaşma gereği 2015 Nisan ayından itibaren Türkiye üzerinden günlük olarak 600 bin varil ham petrolü dış ülkelere satıyor.

İki hükümet arasında yaşanan anlaşmazlıklar ve Ortadoğu’da yaşanan savaş hali, özellikle DAİŞ’in Irak’ta başta Musul olmak üzere birçok yeri ele geçirmesi, Kürdistan bölgesine saldırması ve Irak merkezi ordusunun Kürdistan bölgesinde savunma hattını bırakmasından sonra Kürtler Irak merkezi hükümetiyle tüm ipleri kopartıp bağımsızlık ilan etmeyi temel gündem haline getirdi.

Ancak sorunların çözümü için Hewler-Bağdat hattında en üst düzeyde defalarca görüşmeler yapılmasına, iyi niyet açıklamaları yapılmasına rağmen sorunlar çözülemedi.

BAĞIMSIZLIK TARTIŞMALARI

Geçen süreçte Irak merkezi hükümetiyle gerilen ilişkiler bağımsız Kürdistan tartışmalarını ana bir başlık olarak Kürtlerin gündemine taşıdı. Bölge Başkanı Mesud Barzani, Mayıs ayında ABD ve Avrupa’ya yaptığı ziyaretler sırasında bu konuyu yeniden gündeme getirdi. Barzani görüşmeler sonucunda yaptığı açıklamalarda “Kürdistan’ın bağımsızlığı bir süreçtir ve mutlaka gerçekleşecektir” dedi.

Barzani, Kürdistan'a döndükten sonra da 19 Mayıs’ta Hewler’de Güney Kürdistan'daki tüm parti temsilcilerini bir araya topladı. Basının geçtiği haberlere göre Barzani bu toplantıda parti temsilcilerine, “siz aranızdaki sorunları çözün, ben hemen yarın bağımsızlık ilan ederim” dediği belirtildi. Ancak yapılan yorumlar Barzani’nin Avrupa ve ABD’de bu yönlü beklediği desteği görmediği yönünde.

KONJONKTÜR BAĞIMSIZ DEVLETE EL VERİR Mİ?

Mevcut durumda Kürtlerin bağımsızlık ilan edebilmeleri pek olası görünmüyor. Öncelikle federe bölgedeki siyasi partiler ortak ilkeler etrafında bir araya gelebilmiş değiller. Mesud Barzani’nin “aranızdaki sorunları çözün ben bağımsızlık ilan edeyim” demesi, çelişkilerin ve sorunların boyutunu gösteriyor. 

İkinci husus ise, bölge devletlerinin Kürt politikası ve küresel güçlerin bölge üzerindeki hesaplarıdır. Kürdistan'ı kendi aralarında paylaşan devletler tüm çelişkilerine karşın anti Kürt ittifakını sürdürüyorlar. Suriye Baas rejimi kendi ülkesindeki kaosa ve parçalanmışlığa rağmen halen Rojava kantonlarını resmi olarak tanımayı kabul etmiyor. Türk devleti yıllardır süren barış görüşmelerine rağmen Kürtleri asimile etmekten, soykırıma uğratmak halen vazgeçmiş değil. Yine İran kendi denetiminde olmayacak, kendi içindeki Kürtleri de etkileme ve hak arayışına sürükleyecek olası bir Kürt devletine kesinlikle evet demeyecektir.

ÖNEMLİ BİR BAŞLIK ANAYASA

Federe Bölge statü kazandığı 1991 yılından bu yana halen bir anayasa oluşturmuş değil. Bölge parlamentoda kabul edilmiş olan anayasa taslağıyla yönetiliyor. Bölge başkanlığını ve hükümetini elinde bulunduran KDP, her seçimde anayasa sözünü vermesine bu gerçekleştirmedi. Son olarak Nisan ayında parlamentoda oluşturulan 21 kişilik hazırlık komisyonu anayasanın 24 maddesini hazırlamış ve bunun için ayrılan üç aylık süre de Ağustos’un 20’sinde son bulacak.

Bu kısa sürede anayasanın hazırlanamayacağı siyaset ve toplumun ortak kanısı. Fakat asıl sorun bu konuda izlenen yöntem. Toplumun geniş bir kesimi anayasanın hazırlık aşamasında kendi taleplerinin alınmasını ve anayasanın çoğulcu, herkesi kapsayan demokratik içerikte olmasını istiyor. Dolayısıyla sivil toplum örgütlerinin, farklı inanç gruplarının, üniversitelerin, aydınların, sanatçıların, bütün bir toplumun görüşünün yansımadığı bir anayasanın demokratik olamayacağı genel hakim görüş olarak ortaya çıkıyor. Ancak komisyona yapılan en görünür eleştiri de değişik kesimlerin görüşlerine yeterince başvurmadığı.  

ANAYASAL SÜREÇ VE BAŞKANLIK SEÇİMLERİ

Bölge bir yandan anayasa hazırlıklarını tartışırken, bir yandan da Ağustos ayında başkanlık seçimleri için sandık başına gidecek. Bölgenin iç siyasetinde belki de kapalı kapılar ardından tartışması en fazla yapılan, kulis çalışmaları en fazla yürütülen konu oluyor bölge başkanının seçilmesi yöntemi ve kim olacağı konusu.

Mevcut başkan Mesud Barzani bir dönemdir uzatmalı olarak bu görevi yürütüyor. KDP yeni dönemde de bölgedeki gelişmeleri gerekçe göstererek, Kürtlerin bu kaotik ortamda zarar görmeden çıkması için parlamentodan Barzani’nin görev süresinin uzatılması kararını çıkarmaya, partileri bunu ikna etmeye çalışıyor. Buna karşın siyasi partiler bu görevi yapacak çok sayıda siyasetçi olduğunu, uzatmalı sürenin bitmesiyle Barzani’nin görevi bırakmasını talep ediyor.

Goran Hareketi ve YNK, bölge başkanının görev ve yetkileri sınırlandırılarak parlamentoda seçilmesini de talep ediyor. Konunun görüşülmesi için parlamentoyu tatile girmeden oturuma çağıran bu partilerin önerisine KDP uymadı. Ancak KDP dışında parlamentoda bulunan partilerin hazır bulunduğu oturum gerekli çoğunluğu sağlayarak oturum gerçekleştirdi ve sonuç olarak başkanın yetkilerinin sınırlandırılarak, başkanın parlamentoda seçilmesi konusunda uzlaşı sağladı.

YENİ BAŞKAN NEÇİRVAN BARZANİ Mİ OLACAK?

Partiler arası gerginliğin üst boyuta çıkması karşısında kulislerde KDP’nin başkanın parlamentoda seçilmesine ve yeni dönemde Neçirvan Barzani’nin başkan, Mesud Barzani’nin oğlu ve istihbarat sorumlusu Mesrur Barzani’nin ise başbakan olmasını gündemine aldığı tartışılıyor. Bu durumda Mesud Barzani’nin oluşturulacak bir denetleme kurulunun başına geçirilerek, siyasetteki ağırlığını korumayı amaçladığı belirtiliyor.

EKONOMİK KRİZ VE ARTAN TOPLUMSAL GERGİNLİK

Toplumun her geçen gün gerilmesine neden olan en önemli konu, bölgede gittikçe derinleşen ekonomik kriz.

Son bir yıldır federe Kürdistan bölgesinde yaşanan ekonomik kriz her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Yerel hükümet krizin asıl sorumlusu olarak merkezi hükümeti gösteriyor. Merkezi hükümetin bölgeye yıllık gelirden yapması gereken yüzde 17’lik bütçe ödemesini yapmamasını krizin temel sebebi olarak gösteriyor. Dolayısıyla aylarca memur ve peşmerge maaşları ödenmiyor.

PETROL BÖLGESİNDE BENZİN KRİZİ

Bir petrol bölgesi olmasına rağmen Güney Kürdistan'da Haziran ayında ciddi anlamda benzin krizi yaşanmaya başlandı. Türkiye’den satın alınan petrolün bezin miktarında kesintiye gidilmesinin krize neden olduğu söyleniyor. Benzin kesintisiyle birlikte kara borsada benzin fiyatlarının neredeyse iki katına çıkması toplumda ciddi tepkilere ve toplu gösterilere neden oluyor.

TOPLUM KRİZ KONUSUNDA İKİYE BÖLÜNMÜŞ DURUMDA

Ekonomik kriz konusunda toplumda da iki ana görüş hakim. Bir kesim, hükümetin belirttiği gibi Bağdat hükümetinin bütçe kesintisinden kaynaklı olduğunu düşünürken, bir kesim de merkezi hükümetin bölgeye bütçe ödememesi kadar, bölgenin petrolden elde ettiği gelirin de gerektiği gibi bölge için kullanılmadığı, hükümeti ve iktidarı elinde bulunduranların kasasına aktığı, krizin aşılamıyor olmasının da büyük ölçüde bundan kaynaklandığına inanmakta.

Sonuç olarak;

Güney Kürdistan siyasi ve ekonomik açıdan oldukça hassas ve kırılgan bir süreçten geçiyor. KDP’nin hegemonik siyaseti her geçen gün toplumda ciddi reaksiyonlara neden oluyor. Buna karşın diğer siyasi partiler bu hegemonik siyasete cılız da olsa ses çıkarmaya başladılar. Bu KDP’nin etkinliğinin kırılmasına yol açacaktır.

Yeni dönemde bunun böyle gitmeyeceğinin büyük emareleri var. KDP’nin, Kürtler arası parçalayıcı, Türk devletiyle iç içe geçmiş ve Kürtlerin çıkarlarını baskılayan, parti çıkarlarını öne alan siyaset tarzını uzun süre devam ettirmesi zor görünüyor. Özellikle başkanlık ve yeni anayasa konusunda parti çıkarlarını öne alan, ekonomik krize çözüm bulmak yerine politikalarıyla bunu daha da derinleştiren yaklaşımı ciddi tepkilere neden oluyor.

Yine Rojava konusunda takındığı düşmanca tutum Güney Kürdistan'da da büyük tepki topluyor. Dolayısıyla AKP endeksli geliştirdiği iç ve dış politikasında köklü değişikliklere gitmemesi KDP’ye önemli oranda güç kaybettirecektir. Başkanlık seçimleri ve anayasa hazırlık süreci bunun startını vermiştir.