Girê Spi notları; Türkmenler, Araplar ve DAİŞ

Stratejik öneme sahip Girê Spi (Tel Abyad) ilçesinin ele geçirilmesi, 3 yıla yakın bir süredir var olma savaşı veren Rojava Kürtleri ile Rojava bölgesinde yaşayan Arap, Türkmen, Süryani, Ermeni ve Çeçen halkları için bir devrim niteliğinde

Stratejik öneme sahip Girê Spi (Tel Abyad) ilçesinin ele geçirilmesi, 3 yıla yakın bir süredir var olma savaşı veren Rojava Kürtleri ile Rojava bölgesinde yaşayan Arap, Türkmen, Süryani, Ermeni ve Çeçen halkları için bir devrim niteliğinde. Bu zafer  hem iki kantonun birleşmesini sağlamış, hem de DAİŞ'in özellikle insan kaynağını sağlayan Kuzey‘den geçiş noktasındaki ana nefes borusunu da kesmiş durumunda. Girê Spi'nin kurtarılması DAİŞ yandaşları ve destekçileri haricinde her kesimi sevindirmiş durumda. 

Sınır ilçesinin kurtarılması ardından 'Türkmenlere etnik temizlik yapılıyor', 'Araplar yerlerinden ediliyor' gibi bir kısım medyanın yalanlarını okuyunca ve buradaki Türkmen ve Araplarla görüşünce, tarihe not düşecek yalan ve gerçeklere tanıklık ediyoruz. 

Girê Spi'nin düşmesi ile ilk gün tedirginlik yaşayan ve 'bundan sonra ne olacak' endişesi içinde olan Türkmen ve Araplar, o korkuyu artık üzerlerinden yavaş yavaş atıyorlar. İkinci günde insanlar yavaş yavaş sokağa çıkarken, artık işyerleri açılıyor ve hayat olağan akışını sürdürüyor. 

İLÇEYE İLK GİREN YPJ’NİN KADIN TABURLARI OLMUŞ

Girê Spi'ye girerken, Serêkaniyê yolu üzerindeki köprünün tahrip edildiğini görüyoruz. Bu köprü, savaş başladığında DAİŞ tarafından havaya uçurulmuş. Ancak kısa sürede onarılarak buradan askeri araçların Girê Spi'ye girmesi sağlanmış. Aynı şekilde asfalt yolda yer yer çukurlar görülüyor. Buraları DAİŞ tarafından mayınlanmış. YPG, Serêkaniyê tarafından ilçeye girmek isterken, büyük oranda asfalt yolu kullanmayarak tarlalar içinde paralel yollar açarak bu mayın tehlikesinin önüne geçmiş. Yoldaki mayınlar daha sonra patlatılarak etkisiz hale getirilmiş. İlçeye giren ilk birlikler YPJ'nin kadın taburları olmuş.

DAİŞ'İN İZLERİ HER YERDE

DAİŞ'in kullandığı resmi dairelerin hepsi YPG denetiminde ve karargah olarak kullanılıyor. DAİŞ emirlerinin evleri de de aynı şekilde öyle. Tunus, Libya, Suudi kökenli DAİŞ emirleri, eşleri ve çocukları ile bu evlerde kalıyormuş. Girê Spi düştükten sonra artık buraları halkın malı olmuş. 

Resmi kurumlar henüz hizmet vermeye başlamamış. Ancak bunun için çalışmalar sürüyor. İlk gündem, Asayiş birimlerinin kurulması ve belediye çalışmaları. 

DAİŞ kaçarken birçok köy, işyeri ile evi tuzakladığı için, bombalı tuzak ve mayın arama-tarama çalışmaları ağırlıklı olarak sürüyor. Şüphelenilen işyerleri işaretleniyor. Köylere ise aramalar yapıldıktan sonra insanların yerleşimine izin veriliyor. 

DAİŞ tehlikesi büyük oranda ortadan kalkmış. Ancak halen ilçeye 25-30 km mesafede güney bölgesinde operasyonlar sürüyor ve çatışmalar devam ediyor. 

İlçe merkezinin göbeğinde, DAİŞ yönetiminin sigara içtiği tespit edilenleri ceza olarak bir hayvan gibi içine koyup iki gün boyunca sergilediği kafes, "ibret-i alem" diye olduğu gibi duruyor. 

Evlerde yapılan aramalarda DAİŞ'i ele verecek binlerce belge ele geçirilmiş. Bunlar araısnda DAİŞ üyelerine Türkiye tarafından verilen geçici ikamet belgeleri de var. 

ARAP GENÇLERİ YPG İLE BİRLİKTE SAVAŞIYOR

Girê Spi'de YPG saflarında savaşan yüzlerce Arap gencine rastlıyoruz. Bir çoğu Cizîr Kantonu'ndan gelmişler. Kimi yeni katılmış, kimi ise 2 yıldır YPG içindeler. 

YPG Tabur Komutanlığı yapan Ahmet Aşukari, emrindeki Deham Hamit ve Mustafa Muhammed'i göstererek, "Bunlar benim Arap askerlerim. 2 yıldır birlikte DAİŞ'e karşı aynı cephede omuz omuza savaşıyoruz" diyor. 

DAİŞ'in iki yıldır bölgeyi ateş topuna çevirdiğini belirten Arap savaşçı Deham Hamit, insanlık düşmanı bu çetelere karşı savaşmanın farz olduğunu ve bunlara karşı direnen tek gücün de YPG olduğu için onlarla birlikte hareket ettiklerini söylüyor.

Girê Spi'de YPG saflarında azımsanmayacak sayıda Arap yer alırken, Çeçen ve MLKP savaşçılarına da rastlıyoruz.  

'GANİMETLERİ' BIRAKIP KAÇMIŞLAR

Girê Spi sokaklarını gezerken, DAİŞ emirlerinin kaldığı konutların altında bulunan dükkanlarda halktan zorla toplanan ev eşyalarına ve özel eşyalara rastlıyoruz. Arap savaşçılar, bunların yağmalanan Kürt evlerinden elde edilen ganimetler olduğunu belirtiyorlar. "Ganimetler" arasında, halılar, klimalar, bilgisayarlar, elektrikli ev aletleri, düğün fotoğrafları, oyuncaklar da var. 

YPG'li komutan Ahmet Aşukari, DAİŞ emirleri tarafından kullanılan evleri göstererek, "Burada kadınları ve çocukları ile birlikte yaşıyorlardı. Bazılarının iki üç karısı vardı. Hatta Tunus'lu bir emir, Şengal bölgesinden kaçırılan 9 yaşındaki Êzîdî kız çocuğuyla evlenip bu konutlarda yaşıyordu. Burası düşünce kızı da alıp Rakka'ya kaçtı. Yakalayamadık" diye hayıflanıyor. 

SİLUK KASABASI SESSİZ

Büyük çatışmaların yaşandığı Arap ve Türkmen nüfusunun yoğun yaşadığı Siluk kasabası Girê Spi'nin 18 km güney doğusunda yer alıyor. Siluk kasabasına girince yol kenarında duran DAİŞ tabelaları ve binalardaki flamaları göze çarpıyor. Halkın çoğu korkudan dolayı buraları terk etmiş. YPG özel birlikleri tarafından korunan bu bölgede sıkı güvenlik önlemleri alınırken, boşaltılan köyler ve evlerin çoğuna mayın tehlikesi nedeniyle henüz girilmemiş. 

Burada görüştüğümüz Araplar konuşmak istemiyor. İsimlerinin yazılmaması ve fotoğraflarının çekilmemesi kaydıyla DAİŞ'in yaptıklarını anlatan Araplar, "Resmimiz ve ismimiz olursa DAİŞ dönüp bizi kesebilir" diyerek endişelerini paylaşıyorlar.

Eski günleri yaşamaktan korktuklarını anlatan Araplar, DAİŞ'in genelde 'ecnebiler' yani Tunus, Libya, Çeçenistan, Suudi Arabistan ve Batı ülkelerinde gelenlerden oluştuğunu anlatıyorlar.  

'KİMSE BİZE KİRALIK EV VERMEDİ'

Girê Spi'nin düşmesi ardından bir kısım medyanın 'YPG etnik temizlik uyguluyor', 'Türkmenler baskı altında' gibi haberleri ardından ilçe merkezinde ve köylerde Türkmenlerle konuşuyoruz. Bunlardan biri 30 yıl önce Azaz bölgesinden buraya gelip yerleşen Hamid Şêxo Mahmud adlı Türkmen. 

Yaklaşık 2 yıl önce DAİŞ Girê Spi'yi ele geçirince ailece Türkiye'ye kaçtıklarını belirten Mahmud o döneme ait şunları anlatıyor: "DAİŞ ilçeyi ele geçirince uçakların burayı bombalayacağından korkup ailece sınırı geçerek Türkiye'ye gittik. Akçakale ilçesinde kış kıyamette 5 gün boyunca duvar diplerinde, parklarda yaşadık. Türkiye bize kucak açıp sınır kapısını açtı ancak devamını görmedik. Paramız vardı, kimseye muhtaç değildik. Ancak Akçakale'de kimse bize kiralık ev vermedi. Ev kiralamak isteyince 6 aylık peşin para istiyorlardı. Oysa bizler tehlike geçinceye kadar gelmiştik buraya. Ancak ailece perişan olduk. Sonra Akçakale'de yetkililere başvurduk evimize dönmek istediğimizi belirttik. Kapıyı açtılar ve döndük. DAİŞ eve gelip neden gittiğimizi ve neden döndüğümüzü sordu. Uçakların bombalayabileceği korkusuyla kaçtık dedik. Bize karışmadılar."

'OĞLUMU DAİŞ ÖLDÜRDÜ'

Geçen yıl Nisan ayında Şêxo Hamid adlı oğlunun DAİŞ tarafından işyerinden alınıp öldürüldüğünü belirten baba Mahmud, "Oğlum daha 27 yaşındaydı. Gübre alım-satım işi yapıyoruz. Oğlumu işyerinin önünden zorla arabaya bindirip sorgulamaya götürmek istemişler, direnince benimle aynı adı taşıyan torunumun Hamid'in gözü önünde silahla öldürdüler. Ölene kadar bu olayı unutmayacağım. Daha sonra gelip oğlumun eşine maaş bağlamaya çalıştılar, ancak paralarını kabul etmedim. Şimdi oğlumun eşine ve çocuğuna ben bakıyorum. Babasının ölümüne tanıklık eden torunum halen silahlı bir kişi gördüğünde koşup eve saklanıyor" şeklinde konuştu. 

'İSRAİL BİLE BÖYLE ZULÜM YAPMADI'

1973 Suriye-İsrail savaşında Suriye ordusunda asker olduğunu ve savaşa katıldığını belirten Mahmud, "Savaş sürünce yenilyorduk. İsrail askerleri Şam'ın kapısına kadar dayandı. DAİŞ'i görünce İsrail askerlerini görmüş gibi oluyorum. O zaman bile İsrailliler böyle bir vahşet yapmadı" diyor. 

4 KİŞİ TÜRKİYE'YE GEÇMEK İSTERKEN ÖLDÜ

YPG'nin Girê Spi'yi ele geçirmesi öncesinde DAİŞ'li grupların köylerine gelerek "PKK'liler geliyor sizi öldürecek" dediğini kaydeden Mahmud, şunları anlatıyor: "Bizi öldürseler de kaçmayız dedik. Ancak yine de sınıra gittik fakat sınır hattındaki demir yolunu geçmedik. 4 gün boyunca tren raylarının altında bekledik. Bu sırada YPG'liler geldi yanımızdan geçti, bir ihtiyacımızın olup olmadımızı sordular ve bizim köyün girişinden Tel Abyad'a girdiler. Bunun üzerine korkumuz gitti. Türkiye'ye gitmekten vazgeçerek evimize döndük. Ancak sınırda iken Türkiye'ye geçmek için bekleyen binlerce insan büyük sıkıntı yaşadı. Türkiye'ye girmeye çalışanlara önce su ve gaz attılar. Sonra asker ateş açtı. Bu sırada yaşanan panik ve izdihamda iki çocuk ayak altında kalarak öldü. Abdülrezzak adlı benim yaşlarda bir kişi de göğsünden vurularak yaşamını yitirdi. İzdihamda kaybolan bir çocuğun cesedi ise iki gün sonra kanalda bulundu. Burada insanlığımızdan utandık. Ama yapacağımız bir şey yoktu."

'YPG İLE BİR SORUNUMUZ YOK'

Yazılanların aksine YPG ile bir sorunları olmadığını ve YPG'nin kendilerine yardımcı olduğunu kaydeden Mahmud, "Biz sınır boyunda 4 gün bekleyince ilk Tel Abyad'a giren bir grup YPG'li gelip evimizde kalmış. Geri döndüğümüzde karşılaştık. Evi terk edildiğini gördükleri için geçici olarak yerleştiklerini, hatta buzdolabında bulanan yoğurt ve sebzeleri yediklerini, hakkımı helal etmemi istediler. Şu an köyümüzün alt kısmında kontrol noktaları var. Zaman zaman gelip bir ihtiyacımız olup olmadığını soruyorlar. DAİŞ'ten zulüm gördük, oğlumu torunumun gözleri önünde öldürdüler. YPG'den bir zarar görmedik, kim gördük diyorsa yalan anlatıyor" şeklinde konuşuyor. 

DAİŞ HERGÜN İNFAZ YAPIYORDU

DAİŞ'in Girê Spi'de insanlık suçu işlediğini ifade eden Mahmut şunları anlatıyor: "Her gün şehir merkezinde infazlar yapılıyordu. Şehrin ana caddesinde halkın gözü önünde insanları kesiyorlardı. Kesilen kafaları süs havuzunun demir parmaklıklarına asıyorlardı. Bazen bu kafalar günlerce orada kalıyordu. Çocuklarımızın psikolojileri bozuldu. Bazı insanlar ise gidip seyrediyordu. Benim kalbim dayanamazdı. Onun için infaz olduğu günler bunları görmemek için Tel Abyad'a inmiyordum. Bir avradı dışarıda onların istediği şekilde giyinmemiş halde görseler kocalarına kırbaç cezası veriyorlardı."

TÜRKMEN KADIN: GİTMEYECEĞİZ, BURADA KALACAĞIZ

Türkmen kadın Saliha Hasan ise DAİŞ yönetiminde yaşadıklarını şöyle ifade ediyor: "Dışarı çıkamazdık. Yüzümüzü kapatmak zorundaydık. Başımızı dışarı çıkarsak, ihbar ediliyorduk komşular tarafından. Sokakta onlara uygun giyinmeyen bir kadın gördüklerinde kimliklerine el koyup 'Evinize gidin' diyerek geri gönderiyorlardı. Ve ardından ya eşini, ya babasını, ya da ailenin büyüğü bir erkeği çağırıp 80 kırbaç cezası veriyorlardı. Onun için orta yaş üstü kadınlar çarşafla dışarı çıkıyorlardı ancak ağız ve burun kısımları kapalı olmak zorundaydı. Genç kadınlar ise yüzleri de kapatacak ve sadece gözlerinin görülecek şekilde çarşaf takmaları zorunluydu. Buna uyulmadı mı ceza veriyorlardı. DAİŞ'in zulmünü gördük, bunu tüm dünya da böyle bilsin. Buradan hiçbir yere gitmeyeceğiz ve burada kalacağız." 

 

...