‘Gerilla olmak nedir?’

Kürdistan dağlarında yıllarını savaş içinde geçiren gerilla, yaşam tarzı, mücadele biçimiyle hep bir gizem unsuru. “Gerilla olmak nedir?” diye sorduk.

Her saniyesi “savaş ve mücadele” ile geçiren, kutsal bir hayatı her dem olağanüstülük içerisinde yaşamasını bilen gerilla, bu hayattan bir halka özgürlük vadetmeyi başarabilmiştir. Ağızlardan tılsımlı bir kelime gibi çıkıveren gerillaya dair merak, ona dair anlatılan onlarca şeye rağmen hala taze. Dışarıdan bu konuda yapılan tüm tanımlamalar yetersiz kaldığından gerillayı gerillanın anlatması her daim en doğrusu. Ama buna rağmen gerillayı sözcüklerle tanımlayamayacağımızı sık sık tembihliyor hikâyenin kahramanları.

Bu dağların gelip geçeni ya da sade bir misafiri olarak; her nasıl tanımlarsak tanımlayalım gerillayı, onu farklı kılan, özgün yapan yanları var. Aklımızın yetmediği, yüreğimizin kaldıramadığı gerçekleri var. Bu yüzden doğru olanı yapmak adına biz de “gerilla olmak nedir?” diye sorduk.

DOĞRU YAŞAMAK İÇİN GERİLLA OLUYORUZ

Gerillayı tanımlarken “toplumu için savaşan özgürlük savaşçısıdır” diyor gerilla Alîşêr Urfa. “Gerilla arayışı doğru yaşam arayışından ileri geliyor. Genel Kürdistan coğrafyası olsun, Kürt halkının ve örgütümüzün bunca yıl verdiği mücadelesi olsun, birçok Kürt gencinde uyandırdığı yurtseverlik duygusu ve Kürdistan özlemi beni dağa çekti” diyor. Gerilla Alîşêr, böyle bir coğrafyada gerilla olmanın her insana nasip olmadığını belirterek sözlerinin devamında gerilla olmanın kendisinde yarattığı duygu ve düşünceleri şu sözlerle ifadelendiriyor: “Gerilla bütün haliyle; coğrafyasıyla, insanlarıyla, zenginliği ve farklılığıyla benzersizdir. Böyle bir yerde gerilla olmak, özgürlük savaşçısı olmak, apayrı bir duygudur. Bizler, doğru yaşamak için savaşıyoruz, gerilla oluyoruz. Gerilla olmak yaşamın adı oluyor. Bir halkın yaşamını, kaderini belirleyen oluyor. Toplumu için savaşan özgürlük savaşçısıdır gerilla. ”

YENİ YAŞAMIN ACEMİSİ OLMAKTIR

Gerilla yaşamının tek yönlü olmadığına dikkat çeken yılların gerillası Karker Van, Türk devletinin baskı ve zulüm politikalarından nasibini almış biri. Türk devletinin zindanlarında Kürt olmaktan dolayı yıllarca yargılanan gerilla Karker Van, zindandan çıktıktan sonra yönünü özgürlük dağlarına çevirmiş. Çok uzun zamandır Kürdistan’ın heybetli Zagros dağlarında gerillacılık yapıyor. Her yürüyüşünü yaşama yürüyüş olarak değerlendiren gerilla Van: “her şeyimiz elimizden alınmış, önümüzde sadece gerillacılık kalmıştır.” diyerek sorumuzu yanıtlıyor. Gerilla olmak nedir? sorusuna cevaben şunları ekliyor: “Gerillacılık kısaca yeni bir yaşama başlamak, yeni yaşamın acemisi olmak demektir. Aslında iyi bir şeydir. Dünyaya yeniden geldiğin için daha doğru öğreniyorsun. Yani esas yaşamı daha iyi kavrıyorsun… Daha önceki yaşantımızdan farklıdır. İçinde bir çok şeyi barındırıyor. Eğer hep acemi kalmayı başarırsa, bazı şeyler öğrenip geliştirebilir insan.

Öyle tek yönlü olan bir yaşam değil bu, tek yönlü yürümüyor. Doğayla yaşıyorsun. Kendinle yaşıyorsun. Toplumla yaşıyorsun. Daha da ötesi kendi kendini koruyorsun, savaşçılık yapıyorsun. Bu bizim için önemlidir. Zira her şeyimiz elimizden alınmış ve önümüzde sadece gerillacılık kalmıştır. Kürtçede ‘şoreşgertî’ diyoruz. Bu temelde kendimizi koruyoruz. Ve sığındığımız yegâne yerler de dağlarımızdır. Önderliğin dediği gibi ‘müttefiklerimiz sadece dağlardır.’…”

‘’TARİHİN YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKTUR’’

Hacettepe Üniversitesinde sınıf öğretmenliği okuduğu yıllarda devrimci düşüncelerle tanışan gerilla Botan Agiri, “Savaşın sadece silah alıp düşmanla çatışma olmadığının” vurgusunu yapıyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her gerilla katıldığında ilk isteği, ilk arzusu silahını alıp düşmanın karşısına çıkıp savaşmaktır. Fakat bizim savaşımız sadece silah alıp, düşmanla çatışmak değildir. Yaşamsal, ideolojik, örgütsel olarak büyük bir savaş veriyoruz. Gerillacılığa ilk adımı atarak yeni bir yaşamla buluşuyoruz.

Bunca yaşanan şehadetler var. Önderlik üzerindeki esaret, Kürt halkının çocuğu, kadını, yaşlısı; zulüm, işkence, zorbalık ve savaş içerisindedir. Böyle bir gerçeklik var. Gerilla olmak bunlara karşılık tarihin yüklediği sorumluluktur. Ayrıca bu mücadele, düşmanın türlü türlü politikalarla ezdiği, bitirmeye çalıştığı, kendine ait ettiği o ezilmiş, küçük, kendine güvensiz, etrafına güvensiz bir kişiliği ayağa kaldırmanın, şaha kaldırmanın mücadelesidir, Önderliğin eseridir gerilla olmak.”

‘EKBER SAVAŞINI VERMEKTİR’

Avaşin’de yıllarca gerillacılık yapan gerilla Erdal Çermik, gerilla savaşını “nefs, ekber” savaşı olarak tanımlıyor. Gerilla savaşının asıl kişilikte ve zihinde verildiğinin altını çizen Çermik, gerilla olmak sorumuza cevaben şunları söylüyor: “Hepimiz de biliyoruz ki insanımızın fiziki yönden savaşmak gibi bir sorunu yoktur. Çünkü çok kadim bir halktır. Tarihini hep savaşla geçirmiştir. Tabi bu kendi isteğiyle olmamıştır, coğrafyasının zenginliği hep dış saldırılara maruz kalmasını getirmiştir. Bu da ister istemez savaşçı bir kimlik kazandırmıştır. Düşmanının üzerine gitme gibi bir sorunu yoktur. Ama bunun yanında bir de dezavantajı vardır. Çok fazla saldırıya uğraması, farklı kültürlerin baskısı altında kalması, çeşitli sömürgeci güçlerin üzerlerinde asimilasyon politikası yürütmesi sonucu özünden uzak, yabancılaşan kişilikler ortaya çıkmıştır. Biz ise; insanlığın, Kürtlüğün özünü tekrar ortaya çıkarmak istiyoruz. Bizim ideolojimizde bu vardır. Tabi bunun da Kürt insanında gerçekleştirmenin zorlukları vardır. Onun için asıl savaşımız zihinde, kişilikte veriliyor. Dinlerde de bahsedildiği gibi, nefs savaşı, ‘ekber’ yani büyük savaş yönünde veriliyor. En büyük savaşımız kendi nefis savaşımızdır. Önderliğimizin de belirttiği gibi ‘savaşımızın yüzde doksanı kendi kişiliklerimize, yüzde onu düşmana karşıdır.’ Bizde tümüyle böyledir.”

KENDİMİZİ ARARIZ

“Yaşamımızın 24 saatinde, bir çalışma yürütürken, bir arkadaşla sohbet edip tartışırken, bir eğitimdeyeken hep kendimizi ararız. Biz bu işin neresindeyiz, hangi düzeye gelmişiz” diyen gerilla Erdal Çermik, sözlerine devamla; “Bu halk için savaşacaksan, söz verdiğin ideolojinin zafere ulaşması için kendini gözden geçirmek zorundasın. Çünkü sadece kendine ait değilsin. Eğer kendine ait olsaydın bu zorluklarla mücadele etmek zorunda kalmazdın. Zaten edindiğin kişilik, düşmanın sana dayattığı kişiliktir. İlk önce bunları anlama kavuşturman lazım; nedir bunlar, bana ait mi değil mi diye? Bu özelliklerin bize ait olmadığını ne kadar anlarsak, o kadar bu özelliklerimizle savaşırız” diye belirtti.

KENDİNİ BULMAKTIR

Sistemin kendisine dayattığı kölelikten kaçan gerilla Stêrk Welat, yaptığı resimlerle hakikat arayışı içerisine girer ve hakikatin özgürlük dağlarında geçtiğine inanarak iki arkadaşı ile birlikte gerilla saflarına katılır. Gerillacılığın sistemden kaçış olduğunu belirten Welat, gerillaya ilişkin düşüncelerini şu şekilde sıralıyor: “Toplumda her insan kendini bir şekilde ifade etme ihtiyacı duyar. Kimi sanat yolu ile şiir yazar, kimisi resim çizer... Eğer düşüncelerini dile getiremezse bir arayışa girer. Yoksa insan huzurlu olamaz. Gerilla olmak aslında arayıştır. Sistemin sana dayattığı kölelikten kaçmaktır. Kendini ve kimliğini aramaktır. Kendini bulmaktır.”

BİR SADELİK, BİR EŞİTLİK ARAYIŞIDIR

“Etrafında bir eşitlik görmüyorsun, bir sadelik, bir dürüstlük görmüyorsun” diyen gerilla Norşin Van, Van’dan gerilla saflarına katılır. Çocukluk hayallerinin peşinde koşarak gerillaya katılan Van, Kürt halkının özgürlüğünün gerilla mücadelesinden geçtiğine inanarak, şunları söylüyor: “Örgütü tanımayı çok istiyordum. Gerçekten bu gerilla dağda ne yapıyor? diye çok merak ediyordum. Ben gerillanın dağda sadece yürüdüğünü sanırdım. Ya da ben çocukken şöyle düşünüyordum; gerilla yaz ve kış orada kalıyor. Kışlar çok soğuk olduğu için ben kışta yapamam, sabredemem, yazın gider üç ay kalıp gerilla olurum, dönerim diyordum. Gerillacılığı böyle düşünüyordum. Daha çocukken bile böyle bir hesap yapardık. Fakat büyüdükçe zamanla çevreni tanımakla bir arayış başlıyor. Bazı şeylerin peşine düşüyorsun. Çünkü kabul etmediğin şeyler oluyor. Aileden tut çevreye, okul ve sistemin bütün birimlerine kadar, çarşısına kadar bile. Sistemin karmaşası seni bir sadelik arayışına sürüklüyor. Bir eşitlik arayışına giriyorsun.

Çünkü etrafında bir eşitlik görmüyorsun, bir sadelik, bir dürüstlük görmüyorsun. Bunları görüp fark ettiğinde bir arayışa giriyorsun. Bu arayış beni en çok hayalini kurduğum ve gerçekleştirmek istediğim gerillalaşmaya götürdü. Özellikle Önderliğin ‘Bir Halkı Savunmak’ adlı kitabını okuduğumda gerillayı tanıma isteğim artmıştı. Kürt halkının, Kürdistan ve tüm dünya halklarının özgürlüğü için gerilla olmak gerek dedim ve gerilla saflarına katıldım.”