Gerçeği paylaşmak için gittiği kentte nasıl direnileceğini de gösterdi

Saldırı altındaki Cizre’nin gerçeğini yansıtmak için yolunu tuttuğu kentte kaldığı binanın top atışları ile vurulması sonucu yaralanan Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş, vahşete rağmen nasıl direnileceğini de gösterdi

Cizre’de yaralıların mahsur kaldığı ve dünyanın gözleri önünde günlerce hastaneye kaldırılmayı beklediği ve sonrasında ise devlet güçlerinin yaptığı saldırı ile toplu katliamın gerçekleştiği vahşet bodrumundaki yaralılardan biri de Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş’tı. 15 yaralı ve kendilerine yardımcı olmaya çalışan 9 arkadaşı ile birlikte 18 gün hastaneye kaldırılmayı bekleyen ve devlet güçlerinin yaralıların mahsur kaldığı diğer bodrumlara yaptığı saldırının ardından Rohat Aktaş’tan da haber alınamıyor. Vahşet bodrumunda en son kendisiyle kurulan telefon bağlantısında “Bina bombardımana tabi tutuluyor. Yıkılmaya çalışılıyor. 4 arkadaş pansumanı yapılmadığı için yaşamını kaybetti. Elektrik, su yok. Katliam yapmak istiyorlar. Halkın gelmesine izin verilmiyor. İnsanlık katlediliyor, devlet katliam yapmak istiyor. Kürt halkının ayağa kalkması gerekir” diye seslenen Aktaş, yaralı haldeyken ise annesini arayarak silah ve bomba sesleri arasında sadece “Annem sen kendine iyi bak yeter” diyebildi.

20 yıllık genç ömrüne halkı için onurlu bir mücadeleyi sığdıran Aktaş’ı annesi Meliha Aktaş anlattı. Ailesinin göç ettiği İstanbul’da 1996 yılında dünyaya gelen Aktaş, henüz üç yaşındayken yaşanan 17 Ağustos depreminin ardından ailesi ile birlikte tekrar memleketi Suruç’a göç etti. Aktaş, henüz 10 yaşındayken Azadiya Welat Gazetesi’nin günlük yayına başladığı 2006 tarihinde Kürt özgür basını ile tanıştı. Bir süre gazetenin Suruç’ta dağıtımcılığını yapan Aktaş, yıllar sonra ise dağıtımcılığını yaparak çalışmaya başladığı gazetenin sadık bir emekçisi olarak Yazı İşleri Müdürlüğü görevini yürütmeye başladı. Kobanê direnişi sürdüğü sırada Suruç’tan ayrılmayan ve göç eden Kobanêlilerin ihtiyaçları için gece gündüz demeden çalışan Aktaş son olarak sıkıyönetim kuşatması altında olan halkın gerçeğini kamuoyuyla paylaşmak için yasak başlamadan hemen önce Cizre’ye gitti.

Aktaş'ın çocukluğundan bu yana baskıya karşı hep duruş sahibi olduğunu anlatan anne Meliha Aktaş, “Rohat zulüm ve baskıdan hoşlanmazdı. Ahlaklı olarak göremezdi. Baskı ve zulme tahammül etmezdi. Korkusuzdu" dedi. Oğlunun özgülük tutkunu olduğunu da sözlerine ekleyen anne Aktaş, "Rohat'ın ağzından özgürlük kelimesi eksik olmazdı. Kendi toplumunun kültür ve ahlakını çok önemserdi. Bütün halkların birlikteliğini savunurdu.Paylaşımcı bir tavrı vardı ve asla bundan taviz vermezdi" diye konuştu.

Oğlunun özgür basın çalışanı olmayı tercih etmesinin de halkının yaşadıklarını dünyaya duyurmak olduğunu belirten Aktaş, "Özgür basın çalışanı olacağını ve Kürdistan'da yaşanan zulmü herkese duyuracağını söyler dururdu. Kürt halkının dilini ve kültürünü yaşatmak için basın çalışanı olmak istediğini sürekli dile getirirdi” dedi.

Oğlunun Cizre’de olduğundan başından beri haberi olduğunu belirten anne Aktaş, yaralı olduğu dönem kendisi ile görüştüğünü belirterek şunları söyledi: "Kolundan yaralandığını söyledi. Çok kısa bir görüşme oldu. Konuştuğumuz sırada kurşun sesleri geliyordu. Ve telefonu kapatmak zorunda olduğunu belirterek, “annem sen kendine iyi bak yeter” dedi. Ondan sonra da telefonu kapatmak zorunda kaldı" diye oğluyla son konuşmasını anlattı.