Devrimci Cephe: Katliamlara sessiz kalma, suça ortak olma

Türk devlet güçlerinin Nusaybin’in Xerabê Bava, Cibilgirave ve Talate köylerine yönelik saldırılarına ilişkin açıklama yapan Devrimci Cephe, “Asıl katleden, asıl öldüren sinmiş, teslim olmuş suskunluktur” dedi.

Yazılı bir açıklama yapan Devrimci Cephe, katliamlara sessiz kalmama, suça ortak olmama çağrısında bulundu.

Devrimci Cephe açıklamasında şunlar belirtildi: “Xerabê Bava, Cibilgirave ve Talate köylerinde katledilen hepimiziz, hepimizin geleceği, tüm insanlıktır...

Katliamlara sessiz kalmayalım, suç ortağı olmayalım, zulüm ve katliamlar karşısında susmak, sessiz kalmak, katillere destek vermek o katliamın bir parçası olmaktır.

Faşist Türk devleti ve onun başı şeriatçı, faşist RTE çeteleriyle Kürdistan’a, Kürt halkına karşı en vahşi ve alçakça saldırı, zulüm, katliam, soykırımdan geri kalmıyor.

Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Xerabê Bava, Cibilgirave ve Talate köyünde katliamlar düzenliyor, işkence, soykırımda sınır tanımıyor...

Xerabê Bava köylüleri ‘12 gündür başımıza bombalar yağıyor. Elektrik, yemek yok. Gözaltına alınan herkesi çıplak karın üstünde işkence ettiler’.

Bir yanda Rojava’ya oradaki Kürt özgülüğünü boğmak için uluslararası her türlü hokkabazlığı yaparken, diğer yanda Kuzey Kürdistan’da katliam üzerine katliam düzenliyor. Şehirleri yakıp yıkması, bodrum vahşetleri yetmedi azılı yezit kendi geleceği için Kürt haklını topta yok etmeyi hedeflemektedir. Çok iyi biliyoruz ki bu faşist çete başı salt Kürt hallini değil kendisine karşı olan herkesi yok etme, sindirme ve katliamdan geçirme çabasında. Ancak geleceğini böyle güvenceye almaya çalışmaktadır.

TC devleti, içine girdiği çıkmazı aşmak ve içine girdiği anayasa değişikliğinde evet’i çıkarmak için bu saldırı ve katliam dalgasını daha da artıracaktır. Kürt düşmanlığı ve karşıtlığı temelinde, bütün gerici kesimleri yanına toplayarak, diktatörlüğünü sağlamlaştırmaya ve uzun bir sürece yaymaya çalışıyor. Kürt karşıtlığı ve düşmanlığında birleşmek, burjuva demokrasisinin kırıntılarının tasfiyesi ve faşizmi her alanda kurumlaştırmak; toplumu din cenderesi içine sokarak, faşist İslamcı bir rejimi pekiştirmek istiyor. Bu rejimin AKP-DAİŞ zihniyetli bir gelecek olacağını söylemek içinde kâhin olmaya gerek yok. Bugün zaten ikisi kol kola aynı merkezde yönetiliyor, aynı uygulamaları halklarımıza dayatıyorlar. Erdoğan’ın faşist-ırkçı-şeriatçı yasaları zaten hayata geçiriliyor. Faşist devletin kurumları buna göre biçimlendirmektedir.

Tüm bunları yaparken de artık ayyuka çıkan vatan millet edebiyatıyla halkları kışkırtmakta, milliyetçi, şoven duyguları kabartarak kendisine destek gücünü sağlamlaştırmaya çabalıyor.

Bugün faşist RTE-DAİŞ çetesi diktatörlüğünü zaten ilan etmiş durumda. Ülkede hiçbir yasa, kural kalmamış diktatörün kararnameleriyle yönetiliyor. Ülke adeta açık bir cezaevine çevrilmiş durumda. Terörle mücadele adı altında halklarımıza karşı tutuklama, işkence, gözaltı, sürgünler, işten atma vb. tam bir terör estiriliyor. Ama Kürdistan’da ise tam bir katliam, soykırım yaşanmakta.

Artık herkes şunu çok iyi görmeli ki şeriatçı, faşist diktatörlüğün Kürdü baş düşman ilan etmesi, orada halkların kurtuluşu için var olan dinamikten korktuğundadır. Kürt halkını katletmesi tüm halklara karşı başlattığı bir katliam, sindirme teslim alma girişimidir. Orada katledilen tüm insanlığın geleceğidir.

Kendisine insanım diyen, geleceğine sahip çıkmak ve faşist diktatörlüğe teslim olmak istemeyen herkes Kürtlerle birlikte olmak, Kürtlerin katledilmesi karşısında ayağa kalkmak zorundadır. Bunu yapmadığımız sessiz durduğumuz her katliamda katiller kadar bizlerde o katliamda sorumlu olduğumuzu unutmamamız gerekir.

Asıl katleden, asıl öldüren sinmiş, teslim olmuş suskunluktur.”