Demokratik haklar yasakken referandum meşru değil

OHAL koşullarında referandum sürecini değerlendiren HDP Van Milletvekili Lezgin Botan, demokratik hakların yasaklandığı bir ortamda değişecek bir anayasanın ya da gelecek yeni bir rejimin halklar nezdinde hiçbir meşruluğu olmayacağını söyledi.

Anayasa değişiklik teklifinin yapılacağı referanduma 2 ay gibi kısa bir zaman kalırken OHAL uygulamaları da devam ediyor. Referandum kampanyasının yapılabileceği kamuoyuna açık alanların, Van Valiliği tarafından OHAL Kanunu kapsamında 30 gün daha yasaklandığı açıklandı. Açıklamaya göre, basın açıklaması, çadır kurma ve oturma eylemi gibi etkinlikler yasaklanırken; miting, açık veya kapalı alanda toplantı ve yürüyüşler valinin iznine tabi tutulacak. OHAL koşullarında referandum sürecini ANF’ye değerlendiren HDP Van Milletvekili Lezgin Botan, bu koşullarda değişecek bir Anayasa’nın ya da gelecek yeni bir rejimin halk nezdinde hiçbir meşruluğunun olmayacağına dikkat çekti.

‘VALİLER SÜPER YETKİLERLE DONATILMIŞ’

Botan, 15 Temmuz darbe girişiminin AKP tarafından fırsata çevirildiğini, toplumun sindirilmeye ve tahakküm altına alınmaya çalışıldığına işaret etti. AKP’nin referandum hazırlıklarına özellikle Kürt demokrasi hareketine yönelik büyük bir operasyonla; HDP Eş Başkanları, milletvekilleri, belediye eş başkanları ve parti yöneticilerini tutuklayarak başladığını aktaran Botan, bu referandumda ‘Hayır’ kampanyası yürütecek olan başta HDP olmak üzere tüm dinamiklere yoğun bir saldırı ve baskı olduğunu aktardı. Botan, “Valilere süper yetkiler verildi ve adeta bölgede bir OHAL’den ziyade tam anlamıyla bir sıkıyönetim ilan edilmiş durumda. Valiliklerin eliyle demokratik yöntemlerle yürütülmesi gerekilen referandum kampanyası bertaraf edilmek isteniyor” dedi.

‘UYGULAMALAR TAMAMEN KEYFİ OLMUŞ’

OHAL’in Kürdistan halkına karşı ilan edildiğini ifade eden Botan, OHAL’in ilan edilmesinin en büyük nedeninin zorbalık, şiddet, gözaltı, tutuklama ve baskıyla Kürdistan halkının yüzde 90’ın üzerinde ‘Hayır’ demesini engellemek olduğunun altını çizdi. Botan, referandumda ‘hayır’ deme gerekçelerinin halka ulaşmasının nasıl engellendiğini şöyle anlattı: “AKP istediği zamanda miting yürüyüş ve benzeri etkinlikler yapabilecek. Ama öte yandan karşıt fikri beyan edecek bizler, hayır dememizin sebeplerini, gerekçelerini topluma taşımamamız için kapalı salonlarda yapacağımız toplantılara varana dek hepsi yasaklanıyor. Sadece bir miting kalıyor. O da valilik izin verse bile kentin en ücra köşesine yönlendiriliyoruz ve etrafa büyük bir askeri, polis, zırhlı araçlarla yığınak yapılıyor. Öyle korkunç bir ortam oluşturuluyor ki insanların kilometrelerce öteden gelip katılması için büyük bir çaba harcaması gerekiyor. Bölgede yüzde 90’lara varan bir oy potansiyelimiz varken miting yapamıyoruz. Ama öte yandan kentin en işlek yerinde toplumla alakasız konularda etkinlikler düzenleniyor.”

‘REFERANDUM MEŞRU DEĞİLDİR’

OHAL koşullarında yapılacak bir referandumun meşruluğunun olmadığını ifade eden Botan Halkların Demokratik Partisi’nin 6 milyon seçmeni temsil ettiğini, meclisin 3. büyük partisi konumunda olduğunu ve Anayasa komisyonunun dışında tutulmasının halkları dışlamak anlamına geldiğini söyledi. Botan, “HDP gibi bir partinin temsiliyetinin içinde olmadığı bir anayasa değişikliğinin yapılması anti-demokratik ve gayrı-meşrudur. Yeni Anayasa değişikliğiyle birlikte mevcut sistemin daha berbatı ve daha faşisti getirilecek. Baskı ve zulüm daha da artacaktır” dedi.

‘ORTAK GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM’

Halkın öncelikle tek adam rejimine ‘Hayır’ demesi gerektiğini belirten Botan sistemin ancak bu şekilde halkın ihtiyacına göre değişmek zorunda kalabileceğine dikkat çekti. Halkların bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerektiğine işaret eden Botan, şu çağrıda bulundu: “Türkiye halkları şunu bilmelidir: Biz bu referandumda siyasi bir partiyi, hükümeti, encümeni, muhtarı, milletvekilini ya da belediye başkanı seçmiyoruz. Aslında biz burada verili parlamenter sistem ile onun yerine çok daha faşist, yüz kat daha zulüm kar bir sistemi oylayacağız. Yani mevcut parlamenter sistemi bir şekilde mücadele ile dönüştürüp demokratikleştirme imkanı varken onun yerine tek adam rejimini koyduğunuz zaman var olan demokratikleşme imkanını da kaçırmış oluruz.Halklar bu fırsatı iyi değerlendirmeli çünkü bir daha böyle fırsatlar gelmeye bilir. Mutlaka herkes sandığa gitmeli, çocuklarımızın geleceği, bir arada yaşama, geleceğimize ve demokratik geleceğimize sahip çıkmalıyız.”