GÖRÜNTÜLÜ

'Demirtaş'a suikast girişimi kelebek etkisi yaratacak!'

Eğitim Sen Amed 1. Şube Eşbaşkanı Yıldırım Arslan, Amed Mimarlar Odası Eşbaşkanı Roza Zümrüt ve SES Amed Şubesi Eşbaşkanı Ramazan Kaval, AKP terörüne değerlendirmede bulundu...

Amed'deki sendika ve meslek odası eşbaşkanları, AKP terörünün giderek arttığına dikkat çekerek, bunu kabullenmeyeceklerini söyledi. Demirtaş'a suikast girişimine de tepki gösteren eşbaşkanlar, Dolmabahçe Mutabakatı çerçevesinde bir çözüm istedi.

Eğitim Sen Amed 1. Şube Eşbaşkanı Yıldırım Arslan, Amed Mimarlar Odası Eşbaşkanı Roza Zümrüt ve SES Amed Şubesi Eşbaşkanı Ramazan Kaval, AKP terörüne değerlendirmede bulundu...

AKP terörü, sivillerden sonra seçilmişlerin yaşamlarını da tehdit eden boyutlara ulaştı. AKP, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinin ardından halkın iradesini tanımamakla tekrar başlattığı ve öz yönetim talebine karşı da katliam boyutuna taşıdığı terörünü eş genel başkanlara kadar yöneltti.

ARSLAN: SALDIRILAR, ORTA DOĞU VE ROJAVA'DAN BAĞIMSIZ DEĞİL

Eğitim Sen Amed 1. Şube Eşbaşkanı Arslan, "90’lı yıllarda yaşanan şiddet olaylarını derin ilişkiler ve yapılanmalara dayandırarak değerlendiriyorduk.  Günümüzde yaşanan şiddet olaylarının dayanak noktası ise AKP hükümetidir.  AKP hükümeti son süreçte yaşattığı şiddet olaylarını 7 Haziran seçimleriyle birlikte deklare etti, diyebiliriz. İşte bu çerçevede ele aldığımız zaman 5 Haziran’da Amed’de ve 22 Temmuz’da Suruç’ta yaşanan patlamaların da bu şiddet konseptin bir parçası olduğunu görebiliriz" dedi. 

AKP'nin Kürdistan’da tırmandırdığı şiddet olaylarının Orta Doğu ve Rojava’da yaşananlardan bağımsız olmadığına da dikkat çeken Arslan, "Özellikle son süreçte Cerablus’un düşmesiyle birlikte Azez Cerablus hattındaki kirli pazarlıkların ortaya çıkması, bu sorunların uluslararası arenaya taşınması ve Rusya, ABD, Çin gibi güçlerin bu süreci farklı okuması bu konseptin parçasıdır" ifadelerini kullandı.  

AKP'nin saldırı konseptinin mezarları bombalamaktan Ankara patlamasına kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsadığını aktaran Arslan, "Halka yapılan saldırıların yanı sıra Cizre’de, Nusaybin’de, Gever’de ve Silvan’da HDP milletvekillerine yönelik saldırılarda bulunuldu. AKP, bu saldırılarla halkın iradesini tanımadığını belirtiyor" şeklinde konuştu.

'TÜRK İSLAM SENTEZİ AKP ELİYLE DEVAM ETTİRİLİYOR'

Arslan, Silvan’da özel harekat timleri tarafından evlerin duvarlarına ve dükkanların kepenklerine yazılan nefret ve ırkçılık içeren yazıların da AKP'nin savaş ve şiddet konseptinin parçası olduğuna işaret etti. Arslan, "Türk İslam sentezinin yıllarca Kürdistan’da uygulamak istediği siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik asimilasyon AKP hükümeti eliyle bölgede sürdürülüyor. AKP hükümetinin Toroslar'ı, faili meçhulleri ve işkenceleri gündeme getirerek kendini yaşatmaya çalışması bu konseptin gölgesinde yaşadığının en büyük kanıtıdır" diye belirtti.

'SADECE FİZİKSEL ŞİDDET YOK'

Kürdistan’da yaşanan şiddetin fiziksel şiddetten ibaret olmadığını dile getiren Arslan, "Bütün bu saldırılar arasında en büyük ve kapsamlı saldırılar Kürt diline yönelik saldırılardır. Orta Doğu’nun en kadim dillerinden olan Kürtçe, Türk devleti tarafından hala ‘bilinmeyen ya da anlaşılmayan dil’ olarak tanımlanmakta ve resmi tutanaklara bu şekilde işlenmektedir. Geçen günlerde HDP Milletvekili Leyla Zana’nın TBMM’deki yemini sırasında bu kriz tekrar gündeme geldi. Kürt halkı olarak artık bu tür yaklaşımları kabul etmeyeceğimiz bilinmeli" dedi. 

'KÜRTLERİN BAHAR SÜRECİNDEYİZ'

Arslan, şöyle devam etti: "Talaytepe dediğimiz bölge Amed’in ciğeri olarak isimlendirebileceğimiz yeşil alanlardan biridir. Bu alan halkın elinden alınarak askeriyeye devredilmek istenmektedir. AKP hükümetinin dile, dine, ırka ve kültüre saldırıları yüz yıllık bir inkar ve imha politikasının devamıdır.  Bu durumu kesinlikle kabul etmeyeceğiz. Kürtler artık eskisi gibi değiller ‘Alavere, dalavere Kürt Memet nöbete’ süreci bitmiştir. Başka bir şekilde söylersek; ‘Kürtten olursa evliya bırakma gelsin avluya’ sürecini atlattık. Kürtler için bilinçli, politik, kendini taşıyan ve Orta Doğu siyasetine yön veren bir dönem başlamıştır. Süreç Kürtlerin bahar sürecidir."

'KELEBEK ETKİSİ YARATACAK!'

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a yönelik suikast girişimini de kınayan Arslan, "Selahattin Demirtaş’a karşı girişilen suikast bir kelebek etkisi yapacak ve bir fırtına yaratacak. Biz seçilmişlerimize ya da yöneticilerimize dair ölüme kadar varan bu baskıcı şiddet politikasını kesinlikle kabul etmeyeceğiz" ifadelerini kullandı. 

‘HALKI KENDİ YAYIN ORGANLARI ARACILIĞIYLA TERÖRİST İLAN EDİYOR'

Amed Mimarlar Odası Eşbaşkanı Zümrüt ise şunları söyledi: "AKP, devlet bekasını korumak ve statükosunu sürdürmek amacıyla mezhepçiliği ve milliyetçiliği dayatarak Kürt halkına saldırıda bulunuyor. Devletin bu saldırıları doğrudan doğruya sivil halkı hedef almakla kalmayıp aynı zamanda kendi yayın organları aracılığıyla 'terörist' ilan ediyor. Nusaybin’de günlerdir devam eden bir sokağa çıkma yasağı söz konusu. Devletin Nusaybin’de yapmaya çalıştığı öz yönetim ilanlarını boşa çıkarmaktır. İşte bu nedenle Kürt halkına saldırıyor. Nusaybin’den önce Cizre’de, Varto’da, Gever’de, Suriçi’nde ve Silvan’da da sokağa çıkma yasakları ve topyekun saldırılarda yapmaya çalıştığı buydu."

'İNSANLIK DIŞI VE KABUL ETMEYECEĞİZ'

Türk devletinin Kürt halkının iradesine tahammül edemediğini belirten Zümrüt, "Legal bir parti olan HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a suikast girişimi, yine HDP Eş Genel Başkanı  Figen Yüksekdağ’ı hedef alan saldırılar, HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar ve DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna’ya saldırılar AKP hükümetinin tahammülsüzlüğünün boyutunu ortaya koymaktadır. Biz demokrasi ve emek platformunun bir bileşeni olan odalar olarak şunu açık şekilde söylüyoruz; halkın temsiliyetini taşıyan ve bunun için mücadele eden mekanizmalara saldırı insanlık dışı ve kabul edilemezdir. Bu durum demokrasiye ve iradeye ket vurmaktır" şeklinde konuştu.

KAVAL: ROJAVA DEVRİMİ'Nİ HAZMEDEMEDİLER

SES Amed Şubesi Eşbaşkanı Kaval da, şöyle konuştu: "Ankara Katliamı sonrası Başbakan şöyle bir cümle kurdu; 'şu an elimizdeki listede 16’sı erkek 5’i kadın olmak üzere toplam 21 canlı bomba var.' Başbakan'ın bu açıklamayı yaptığı gün seçime 21 gün vardı. O zaman aklımdan şu soru geçti; acaba seçime kadar her gün bir bomba mı düşüyor? Böyle bir havada seçime tekrar girildi fakat çıkan sonuç AKP’yi yine mutlu etmedi. Sonuç; saldırı ve şiddet."

Demirtaş’a yönelik suikast girişimine de değinen Kaval, “Umarım bu sistem bir parti liderine saldıracak kadar azmamıştır. Çünkü gerçekleştirilen bu suikastın ardındaki güç devlet ise bu ülkede durum cidden vahim boyuttadır" diye ekledi.

AKP hükümetinin Kürtlere yönelik şiddet politikasının önemli bir nedeninin de Rojava Devrimi olduğuna dikkat çeken Kaval, "AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Kürtlerin Rojava’da elde ettiği kazanımları kabul etmek istemedi. O süreçte Cumhurbaşkanı'nın kurduğu bir cümle vardı; ‘Güney'de hata yaptık ama Rojava’da hata yapmayacağız’.  Bu ne anlama geliyor? 'Biz Güney'de sesimizi çıkarmadık ve bir Kürt oluşumu oluştu orada ama biz Rojava’da buna izin vermeyiz hatta imkanımız olursa Güney'deki o oluşumu da bastırırız' demek oluyor” diye kaydetti.

'DOLMABAHÇE MUTABAKATI ÇERÇEVESİNDE UZLAŞILMALI'

Sivil toplum kuruluşları olarak son süreçte yaşanan anti demokratik ve şiddet içerikli yaklaşımları kabul etmeyeceklerini belirten Kaval, şu ifadeleri kullandı: "Türkiye’de yaşayan halkların eşit ve özgür temelde yaşaması için elimizden geleni yapacağız. Hak ve özgürlüklerin konuşulmadığı bir ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün müdür? Ümit ediyoruz ki bu süreç böyle devam etmez, aklıselim bir düşünce ortaya atılır. Daha önce kameralar önünde okunan on maddelik bir mutabakat vardı. Bu mutabakat çerçevesinde uzlaşılmadığı sürece bu savaş böyle devam edecektir. Devam eden bu savaş Kürtlerin ve Türklerin kazanacağı bir savaş olmayacaktır."