Dağlı Komutan: Şoreş Koçer

HPG Komutanlarından Şoreş Koçer’in 1998 yılında başlayan devrim yürüyüşü, Cudi dağında destanlaşarak Kürdistan tarihine nakşedildi. 13 yıllık kesintisiz devrim yürüyüşünde Koçer’in gerilla yaşamını derledik.

Şoreş Koçer (Ahmet İmir), 1977 yılında Şirnex’ın Hezex ilçesine bağlı Kovex köyünde dünyaya gelir. Bazı nedenlerden dolayı ailesi Batman’a göç etmek mecburiyetinde kalır. Didêrî aşiretinden olan Gerilla Koçer, yurtsever bir çevrede büyür. Aile çevresinden Kürdistan Özgürlük Hareketine birçok kişi katılır. Yurtsever olan aile, Kürt halkının özgürlük mücadelesinde ağır bedeller verir. Faşist, işgalci Türk devletinin, Kürdistan toprakları üzerinde yürüttüğü derin sömürgeciliği ve Kürt halkı üzerindeki baskılarını en çıplak haliyle görür. Yaşadıkları ve gördükleri, henüz küçük yaşlardayken devrimci, özgürlükçü düşüncelerle tanışmasına neden olur. Böylece Kürt özgürlük mücadelesiyle tanışır. Serhildan’ın olduğu her yer onu içine çekerek direnmeye davet eder. Ama ne yaparsa yapsın yürüttüğü mücadelenin eksik kaldığını düşünür. Ta ki 1995 yılında Cudi’de yaşamını yitiren kardeşi Tekoşin’in izinde yürüyene kadar. Devrim mücadelesinde yaşamını yitirenlerin yolunu kendine yol beller. Bu temelde PKK hareketine sempati duyan bir grup kurar. Bu grupla 1998 yılında gerilla saflarına katılır. Grup içerisinde çok sevdiği ve değer verdiği yol arkadaşı Xem İmir yoktur. 1998 yılında ömrünün her anını devrime, özgürlük mücadelesine adamaya adım atarken, yol arkadaşı Xem’in ona ve davasına sadık kalacağını bilmeden devrim yürüyüşüne büyük bir grupla başlar.

‘ÖNDERLİĞİMİN, HALKIMIN ÖZGÜRLÜK MİLİTANIYIM’

Haftanin, gerilla Koçer’in ilk gerillacılık yaptığı alan olur. Nice kahramanlara, destanlara şahitlik eden bu dağlarda gerillacılığın ilk heyecanını, coşkusunu ve sevincini yaşar. Haftanin dağları ilk defa, “artık ben de gerillayım, Önderliğimin, halkımın özgürlük militanıyım” dediği yer olur. Koçer olan ve dağ yaşamına yabancı olmayan gerilla Koçer, gerilla yaşamına hemen adapte olur. Kısa bir süre içinde askeri ve yaşamsal boyutta yetkinleşir. Pratik bir zekaya sahip olduğu için hem gerilla yaşamındaki pratik işlerde hem de yürütülen gerilla savaşında üstün performans gösterir.

SEVİLEN BİR KOMUTANDIR

İlk komutanlığına yine 6 yıl gerillacılık yaptığı Haftanin alanında başlar. O artık yeni bir savaşçı değil, savaşçı yetiştiren komutandır. 1998’den 2004 yılına kadar kaldığı alanda savaşın yoğunlaştığı zamanları yaşar. Komutan Koçer, büyük bir sorumlulukla, tüm savaşlarda etkin bir rol oynar. Yoldaşları arasında öyle bir güven ve inanç oluşturur ki; birlikte kaldığı tüm arkadaşları her zaman onunla aynı cephede kalmak, aynı mevzide savaşmak ister. Sevilen ve saygı duyulan bir komutan olarak kendisini geliştirmekle yetinmez, arkadaşlarına da hem askeri hem de PKK’nin ideoloji, felsefe ve yaşamı çerçevesinde büyük katkıları olur.

BAKÛRÊ KÜRDİSTAN ÖZLEMİ…

Komutan Koçer, Bakûrê (Kuzey) Kürdistan dağlarına gitmek, orada gerillacılık yapmak ister. Bakûrê Kürdistan’da Kürt halkına kan kusturan faşist Türk devletine karşı savaşmak, her gerillanın en büyük arzusudur. Komutan Koçer de altı yıllık bir özlem ve hasretten sonra Bakûrê Kürdistan sahasına geçer. Amanos Dağları’na gitmeyi büyük bir şans olarak görür. Kendisini bu alanda geliştirmekten bir an geri durmaz. Her anını ölümüne bağlı olduğu davasına adar. Onun yüreğinde ve düşüncelerinde Önderliğinin ve halkının özgürlüğünden başka şeylere yer yoktur.

Amanoslar’da kaldığı süre zarfında bir kaza geçiren Komutan Koçer, tedavi görmek için Güney Kürdistan’a gider. Tedaviden sonra toparlanır. Bu defa da gerillaya yeni gelen savaşçıları eğitmekle görevlendirilir. Yeni gelen savaşçılara 10 yıllık gerillacılık tecrübelerini aktarmak, ona verilen kutsal bir görev olur. O, bu görevi layıkıyla yerine getirme çabası içinde olur. Doğal, saf ve temiz bir yüreğe sahip oluşu, tüm savaşçılarda büyük bir hayranlık uyandırır. Koçer, gerillaya yeni katılan savaşçılar için örnek bir komutan olur.

KÜRDİSTAN’IN KALBİ BOTAN’A GİTMEK

PKK’nin verdiği görevler her ne kadar kutsal olsa da, yüreğinde beslediği özleme doğru gitmekten bir an olsun vazgeçmez. Kuzey Kürdistan’da talihsiz bir kaza sonucu dönmüş olsa da Kürdistan’ın kalbi olan Botan’a gitmek ister. Botan sahası kendisi için önemli bir alandır. Hem tarihte önemli serhıldanlara öncülük yapması, hem oralı olması, hem de kız kardeşi Têkoşin’in mücadele ettiği ve savaştığı alan itibariyle kendisinde özel bir yere sahiptir Botan. Sonunda isteği kabul edilir.

‘ÖNEMLİ OLAN DEMOKRATİK ÖZERKLİK SİSTEMİNİ OTURTMAKTIR’

Dağlı Komutan Koçer, Botan alanına gitmeden önce duygu ve düşüncelerini şu sözlerle ifade eder: “Botan’a gideceğimi ilk duyduğumda hissettiğim heyecanı anlatmam mümkün değil. Bu alana gitmek omuzlarıma ağır bir yük verecek. Farkındayım. Ama büyük bir fedakarlık ve sorumlulukla kaldırılması gereken bir yüktür. Önder Apo, bu dönemi 4. stratejik dönem olarak adlandırdı. Mücadele etme tarzı, devrimci halk savaşı tarzında olacak. Öyle bir süreçtir ki; mutlak anlamda sonuç almayı esas kılıyor. Faşist Türk devletinin yaklaşımı ne olacak, nasıl bir savaş yürütecek önemli değil. Bizim için önemli olan, ahlaki bir savaş tarzıyla, demokratik özerklik sistemini oturtmaktır. Bunun için de her alanda arkadaşlar tarafından yürütülen mücadelede büyük fedakârlık vardır. Ben bu bilinçle örgütümüzün bana verdiği bu görevi layıkıyla yerine getireceğime inanıyorum. Aynı şekilde tüm yoldaşlarımın da, bu sürece yakışır bir biçimde bir savaş tarzı yürüteceklerine inanıyorum.”

GÜRLEŞEN DEVRİM ATEŞİNİN KIVILCIMLARI

Böyle duygularla Botan yolculuğuna çıkan Komutan Koçer, artık devrimci halk savaşının komutanlarından biridir. 2011 yılı PKK hareketi açısından önem arz eden bir yıl olur. Verdiği ağır bedellere karşılık olarak, PKK açısından olumlu sonuçların yaşandığı bir yıl olur. O dönemde halkın şehirlerde, gerillanın dağda verdiği mücadele, 2015 yılında ilan edilen Demokratik Özerk Yönetimler’in temel taşı olur. Gürleşen devrim mücadelesinin kıvılcımlarının atıldığı bir yıldır. Devrimci halk savaşı komutanlarından Şoreş Koçer, böylesi bir süreçte Botan’a bağlı Cudi dağında son nefesine kadar savaşır. 2011 yılında yaşamını yitirir.

‘ONURLU MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRÜN’

HPG Komutanı Şoreş Koçer, yaşamını yitirmeden önce halkına ve ailesine son olarak şöyle bir çağrıda bulunur: “Kürt halkımızın vermiş olduğu mücadeleyi saygıyla karşılıyorum. Değer biçiyorum. Onlardan isteyebileceğimiz tek şey davalarına, özgürlük mücadelelerine sahip çıksınlar. Umutlarını hiçbir zaman yitirmesinler. Özgürlük devrimimiz ancak birlikte mücadele ile zafere taşınabilir. Aileme ise daha aktif bir şekilde mücadeleye katılmalarını söyleyebilirim. Benim ve kardeşim şehit Têkoşin’in yolu onurlu bir yoldur. Bizden sonra da ailede bulunan özellikle gençler, kadınlar bu yolda ilerlemeye devam etsinler.”