GÖRÜNTÜLÜ

Çetin: Bu, AKP'yi Kürdistan'da devirme seçimidir!

HDP Siirt İl Eş Başkanı Çetin, "Seçim AKP'yi yenme, AKP'yi Kürdistan'da devirme seçimidir. Bütün Kürt halkı bunu böyle görüyor" diyerek, Siirt'ten de güçlü bir 'HAYIR' çıkacağını vurguladı.

Eş başkanları, vekilleri, seçilmişleri, yönetici ve çalışanları tutuklu olmasına rağmen HDP, referandum için çalışmalarını başlatmış durumda. HDP Siirt İl Eş Başkanı Çetin, "Seçim AKP'yi yenme, AKP'yi Kürdistan'da devirme seçimidir. Bütün Kürt halkı bunu böyle görüyor" diyerek, Siirt'ten de güçlü bir 'HAYIR' çıkacağını vurguladı.

Tutuklu bulunan eş başkanları, onlarca vekili, yüzlerce yöneticisi ve binlerce çalışanına rağmen HDP seçmenleriyle 16 Nisan’da yapılacak olan referandum için çalışmalarını başlatmış durumda. Bir buçuk yılda 200’ün üzerinde yöneticisi ve çalışanlarının tutuklu bulunduğu Siirt HDP Şubesi de diktatörlüğün oylanacağı referandumu oylamak için bütün Siirt halkıyla ‘Hayır’da birleşmiş durumda. 

Siirt HDP İl Eş Başkanı Abdullah Çetin, diktatörlüğün oylanacağı referanduma ilişkin çalışmaları üzerine ANF'ye konuştu...

'KÜRT HALKI GENEL SEÇİMDE TARİH YAZDI'

Kürt halkının 7 Haziran ve 1 Kasım seçimindeki başarısını hatırlatan Çetin, şunları söyledi:

‘’Ülkemiz 7 Haziran sürecini yaşadı ve seçim tarihinde bir ilk gerçekleşti. Çünkü bugüne kadar ötekileştirilmiş, yok sayılmış, kimliği inkar edilmiş halk HDP çatısı altında bir araya gelerek mevcut sisteme alternatif bir proje olarak temsiliyetini buldu. Bu Meclis'teki çok renklilik, çok seslilik, çok kültürlülüğe rağmen, egemen sistemin devam etmesinde ısrar eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şahsında AKP tarafından bu irade kabul edilmedi. Halkın özgür iradesi kabul edilmediğinden yeni bir seçim startı verildi. Yeni seçimle hedeflenen, Kürt halkının, ötekileştirilmiş kimliklerin ve demokrasi isteyenlerin tekrardan baraj altında bırakılmaya çalışmasıydı. Ama Kürt halkı HDP çatısı altında demokrasi güçleriyle birlikte 1 Kasım'daki seçimde de Kürtlerin önüne engel olarak bulundurulan seçim barajını tekrardan aştı.  Her ne kadar 7 Haziran seçimindeki sonuç gibi olmasa da, elde edilen sonuç yine büyük bir başarıydı.".

‘AKP YAPTIKLARININ BEDELİNİ ÖDEDİ’

AKP’nin genel seçimlerde Kürt halkının başarısını hazmetmediğinden savaş konseptini devreye koyduğunu belirten Çetin, şöyle devam etti:

"O kadar katliam ve bombalamalara rağmen Kürt halkı ve demokrasi güçleri 1 Kasım'da da barajı aşıp parlamentoda temsiliyetini buldu. 1 Kasım seçiminden sonra süreç Türkiye’nin siyasi geleceği açısından çok iç açıcı bir tablo önümüze koymadı. Bugüne kadar AKP tarafından savaşla, imhayla, inkarla yönetilen ülke, 7 Haziran’dan sonraki kaybından dolayı milliyetçi oylara başvurmuş ve savaş konseptini devreye sokmuştu. 1 Kasım'dan sonra bu savaş konseptiyle özellikle öz yönetim alanlarına vahşice saldırarak daha da bir üst boyuta taşıdı. 1 Kasım'dan sonra Kürdistan'ın birçok merkezi yerle bir edildi, haritadan silindi. Sur, Nusaybin, Cizre, Şırnak, Gever, Silvan ve diğer bütün ilçeler tarumar edildi. Devlet binlerce tank, top, polis, asker, korucusuyla, yani bütün özel ordusu, özel güçleriyle halkımızın üzerine saldırdı. Devlet bu süreçte öz yönetim alanlarındaki direnişi kıramayınca bunun bir bedelini ödemek zorunda kaldı. Bunun bedelini nasıl mı ödedi? 15 Temmuz'da yaratılan hayali darbe ile Kürdistan'da katliamları yapan generallerin hepsini Fetöcü damgasıyla, terörist olmakla suçlayıp cezaevine attı. Yani devlet öz yönetim alanlarının iradesini kıramadığı, yenemediği için bir şekilde kendi generallerini, kendi ödül verdiği paşalarını terörist ilan ederek cezavine attı. 

Demokratik siyaset bunun bedelini nasıl mı ödedi? Çok sahiplenemediğinden, Mehmet Tunç ve beraberindekileri kurtaramadığından ve akabinde belediyelere atanan kayyumlarla, eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız ve birçok yöneticimiz cezaevine konularak bunun bedelini ödedi. Eğer ki yeterince sahiplenilseydi belki süreç bu dereceye kadar gelmeyecekti."

‘DARBEYİ FIRSAT BİLİP BAŞKANLIĞI GİDİLECEK YOLU PLANLADI’

AKP’nin referandum seçimi için öncesinde planlamalarını yaptığını aktaran Çetin, ‘’15 Temmuz'dan sonra AKP yeni bir anayasa ihtiyacı duydu. Aslında 2002'den bugüne kadar sürekli sivil ve demokratik bir anayasa yapacağız vaadiyle iktidara geliyor ama maalesef bugüne kadar demokratik bir anayasa taslağı, çalışması görülmedi. AKP defalarca Meclis'teki diğer partilerle komisyonlar kurdu, çalışmalar yaptı, halka kadar indi ama kendi çıkarları doğrultusunda istediği anayasayı hayata geçiremedi. 15 Temmuz darbesini fırsat bilip, ülkenin genelinde OHAL'i ilan ederek böylece başkanlığa gidecek yolun taşlarını teker teker döşemeye başladı’’ şeklinde konuştu.  

‘OHAL’DE YAPILAN HİÇBİR SEÇİM MEŞRU DEĞİLDİR’

OHAL’de yapılan hiçbir seçimin meşruiyetinin olmadığını vurgulayan Çetin, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

‘’Hukukun üstünlüğünün olduğu ülkelerde OHAL'de yapılan hiçbir seçim meşru değildir. Çünkü adı üstünde, olağanüstü hal şartlarında insanlar seçime baskı altında gidiyor. Bu OHAL baskısıyla kimi tercih edebileceğini sağlıklı bir şekilde düşünemiyor. Öyle ki ya iktidardakine oy verecek ya da damgalanacak, üstü çizilecek bir baskı ve psikoloji oluşturulmuş. Çıkarttıkları Kanun Hükmünde Kararnamelerle binlerce insan işinden atıldı, mağdur edildi. Yine binlerce insan sırf başkanlık sistemini kabul etmediği için bugün 'terörist' olmakla itham edildi. Dolayısıyla sadece bu referandum seçimi değil, genel seçim, yerel yönetim seçimleri veya mahalli idareler seçimi, kısacası herhangi bir seçimin OHAL koşullarında yapılması doğru değildir. Bütün seçimler fark etmeksizin özgür ve demokratik şartlarda olmak zorundadır. Ama maalesef AKP-Saray iktidarı 7 Haziran koşullarını yaratmak yerine, böylesi kaosun hüküm sürdüğü, korkunun hüküm sürdüğü, ya bendensin ya da değilsin tarzıyla ülkeyi kutuplaştırdığı bir ortamda seçime götürüyor. Biliyor ki 7 Haziran koşullarında seçime gidilebilirse ne Türkiye toplumu, ne demokrasi güçleri ne de Kürtler bu referandumda, bu anayasaya asla 'evet' demezler. Hele ki Kürt halkı hiçbir zaman demez. Çünkü bu oylanacak anayasa içerisinde Kürtleri ilgilendirebilecek tek bir madde yok. Ne statüyle, ne anadil ne de kültürleriyle alakalı bir şey yok. Yani sırf bu maddelere bakılsa dahi biz Kürtlerin evet diyebilme nedenimiz hiç yok."

‘DEVLETİN VAHŞETİ DEVAM EDİYOR’

Bu referandumda 'HAYIR' demek için sayısız nedenin olduğunu anlatan Çetin, şunları ifade etti: ‘’Bunun dışında AKP’nin 15 yıllık iktidarına baktığımızda, hele ki son 1 buçuk yılında Kürt halkına dayattığı vahşete baktığımızda, bizim binlerce 'hayır' demek için nedenlerimiz var. Sur'da yaşanan vahşet var, Cizre bodrumundaki katliam var ve bugün hâlâ Nusaybin'in Xerabê Bava Köyünde devam edilen vahşet var. İki haftanın üzerindedir binlerce asker köyü ablukaya almış, köyde nelerin olup bittiğine dair bilgi alamıyoruz. Yine özgür iradesi gasp edilmiş bir halk var, iradesi gasp edilmiş yerel yönetimler ve HDP ile DBP partilerinin rehin alınmış eş genel başkanları ve onlarca vekilleri var. Dolayısıyla bizim 'hayır' demek için binlerce nedenimiz var. Buna rağmen biz bu referandumda 'hayır'ı örgütlemek için elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz."

‘YÜZDE 70’İN ÜZERİNDE HAYIR ÇIKACAK’

Onlarca seçilmiş ve yüzlerce çalışanlarının cezaevinde olmasına rağmen parti olarak seçim çalışmalarını başlattıklarına, Siirt halkının hiçbir seçimde olmadığı kadar bu referandum seçiminde net ve kararlı olduğuna dikkati çeken Çetin, şunları da kaydetti:

"Son 1 buçuk yıl içerisinde Siirt'ti ele aldığımızda 200'ün üzerinde çalışanımız, yöneticimiz cezaevindedir. Mahalle ve köy komisyonlarımız cezaevindedir. HDP ile ilişkide olan ve son 4 yıldır aktif çalışma yürüten herkes şimdi cezaevindedir. Sadece Dihê (Eruh) ve Pervari ilçelerimizi örnek verecek isem, bütün seçilmişlerinin tamamı cezaevinde. Bu kadar yöneticisi cezaevinde olan bir partinin referandumdaki çalışmasından bahsediyoruz. Evet, gerçekten zordur ama bütün bu cezaevindeki arkadaşlarımızın yerini dolduracak yüzlerce duyarlı arkadaşlarımız şu an çalışmalarda rol almış. Bu referandum seçimini Siirt'te örgütlemek için bütün teknik alandaki hazırlıklarımızı da yaptık, planlamalarımızı tamamladık. Seçim koordinasyonumuzu kurduk, örgütleme koordinasyonumuz ve teknik, bilgi işlem gibi departmanlarımızı oluşturduk. İlimizi 5 bölgeye ayırarak bölge çalışanlarıyla, bölge sorunlarını belirledik. 21 Şubat, 10 Mart arası 3 aşamalı bir çalışma şeklinde seçimi 3 aşamalı götüreceğiz. Bu referandum seçiminde Siirt ilimiz için yüzde 70'lerin üzerinde hayır oyu çıkacağına kesinlik veriyoruz."

‘FAŞİST ZİHNİYET, DİKTATÖRLÜK SON BULACAK’

Referandumun önemine değinen Çetin, "Devlet-AKP hükümeti 15 yıldır vermediğini bu referandumla biz Kürtlerin önüne sundu. Yani 15 yıllık iktidarı boyunca hem Türkiye demokrasisine, hem ülkede yaşayan insan haklarına, hem de Türkiye hukukuna ve Kürdistan'daki bütün uygulamalarına ya evet diyeceğiz ya da hayır diyeceğiz. Evet diyerek kölelik sistemine devam edeceğiz, hayır dersek de bunca yıldır süren faşist zihniyet, diktatörlük son bulacaktır’’ dedi.  

Siirt HDP İl Eş Başkanı Abdullah Çetin, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Bütün halklara hitap edebilecek bir anayasa için güçlü bir 'HAYIR'la bu referandum sonuçlanmalıdır. Bu nedenle Kürdistan'da yaşayan bütün Kürt halkının elini vicdanına koyup bu seçimde birer Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, birer İdris Baluken, Besime Konca ve diğer vekillerimiz olup çalışması gerekiyor. Aslında halka anlatacak çok şey yok, çünkü her şey göz önündedir. Son 2 sene içerisinde neredeyse her şeyi gördük, yaşadık. Bu yüzden bu seçim AKP'yi yenme, AKP'yi Kürdistan'da devirme seçimidir. Bütün Kürt halkı bunu böyle görüyor.

‘AKP SİİRT’TE REFERANDUMU ŞİMDİDEN KAYBETMİŞTİR’

Siirt Kürdü, Arabı, Türkü ile çok kültürlü, çok dilli bir ilimizdir. AKP de bu yüzden Siirt'ti çok önemli ve stratejik bir kent olarak görüyor. Siirt halkının referandumda sırf 'evet' oyunu kullanması için bütün imkanlarını seferber etmiş, yardım ve iş vaatlerinde bulunmuş. Bundan dolayı son bir hafta içerisinde 2-3 binin üzerinde aileleri belediyeye çağırıp, her seçimde yaptığı gibi kendi tarzındaki yardımlarla ikna etmeye çağırmış olmasına rağmen şehirdeki çok küçük olan tabanı dahi 'hayır'da bir araya gelmiş durumda.

Kürt halkı örgütlenmiş, politikleşmiş, öngörülü bir halktır.  Gelişen bütün olaylar hakkında hem bilgi sahibi, hem de cevap verir durumdalar. Bu halkımızla gurur duyuyoruz. Bu referandum seçiminin ülkemize ve bölgemize hayırlı olmasını diliyoruz’’.