Cemil Bayık: Türkiye Rus uçağını DAİŞ için düşürdü

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Türk devletinin Rus uçağını düşürmesi sınır ihlalinden dolayı değil; Rus uçaklarının Türkiye destekçisi çeteleri vurmasını engellemek için yapmıştır” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Yeni Özgür Politika ve Azadiya Welat gazetelerine "IŞİD’e karşı mücadelede tutarlı olmak" başlıklı yazdığı Kürtçe makelede şunları belirtti:

Türk devletinin IŞİD ve El Nusra’yı korumak istediği bir daha görüldü. Türk devletinin Rus uçağını düşürmesi sınır ihlalinden dolayı değil; Rus uçaklarının Türkiye destekçisi çeteleri vurmasını engellemek için yapmıştır. Böylece desteklediği çeteleri direnmeleri için cesaretlendirmiştir. Öte yandan NATO ile Rusya’yı bir provokasyonla karşı karşıya getirmeyi hedeflemiştir. Böylece ABD ile Rusya’nın IŞİD'e karşı ortak hareket etmesinin önüne geçmek istemektedir. Bununla da IŞİD'i rahatlatmayı hedeflemiştir. Öte yandan ABD ve Rusya yeni Suriye’nin oluşumu için ortak hareket etmesin, ABD kendisine muhtaç olsun diye bu provokasyonu yapmıştır.

Türkiye'nin IŞİD'e yardım ettiğini bizzat ABD Dışişleri Bakanı Kerry açıklamıştır. ABD Dışişleri Bakanı IŞİD’e tüm kapıları kapattık, sadece Türkiye sınırındaki 90 Km’lik Cerablus sınırı kalmış demiştir. Bundan daha açık Türkiye IŞİD ortaklığını ortaya koyan kanıt olabilir mi? Zaten Türkiye Rojava Devrimcilerinin Cerablus’u almaması için her gün tehdit savurmaktadır. Kobanê’ye top atışları yapmak; Cerablus’u, yani IŞİD'i koruduklarını ortaya koymaktadır.

Cerablus, Kürtler için saldırı tehdidinin olduğu bir alandır. Kobanê kuşatmasında Türk devletinin desteği ile buradan saldırılar yapılmıştı. Yine Gırê Sipî(Tıl Abyad)’den Kobanê’ye Türk devletinin desteğiyle saldırılar yapılmıştı. YPG Tıl Abyad’ı IŞİD’ten temizlemiş, ancak Cerablus’ta varlığını sürdüren IŞİD her gün Kobanê’yi tehdit etmekte ve saldırılar yürütmektedir.

IŞİD 25 Haziran’da bir kolu Cerablus ve bir kolu Türkiye'den olmak üzere üç koldan gelerek Kobanê içine girmiş, 300 civarında kadın, çocuk, yaşlı, genç silahsız, savunmasız sivili evleri basarak katletmiştir. Bu katliamla IŞİD, insanlık tarihinde örneği görülmeyen bir insanlık suçu işlemiştir. Tek tek evlere girerek ev içinde çocuk, kadın dahil kim varsa katletmiştir. Kobanê kuşatması kırılıp IŞİD yenilgiye uğradıktan sonra Türk devletinin desteğiyle böyle bir insanlık dışı katliam yapılmıştır. Böyle bir katliam hangi devlet ve topluma yapılsaydı derhal cevap verirdi; bu tehdidin geldiği yeri de ortadan kaldırmaya yönelirdi. Kobanê Devrimcileri bu insanlık dışı saldırıların yapıldığı yer olan Cerablus’a yönelir diye Türk devleti “Fırat’ın Batısına geçilirse vururuz” tehdidi yapmıştır. Böylelikle hem IŞİD’i korumuş, hem de 300 sivilin dünyada görülmedik biçimde katledilmesinde suç ortağı olduğunu göstermiştir. Türk devleti, kendisinin ilişkide olduğu bir yerde böyle tek tek evlere girilerek bir katliam yapılsaydı ne tutum gösterirdi? Herhalde Cerablus gibi bir yerin hemen ele geçirilmesini isterdi. Ama sıra Kürtlere gelince Kürtlerin katilleri cezalandırmasını engellemek için kendini siper yapmıştır.

300 kadın, çocuk ve yaşlı sivilin katletmesinin hesabını IŞİD mutlaka vermelidir. Arkasındaki güçler de vermelidir. Kobanê’de 300 sivilin katledilmesi kesinlikle Lahey İnsan Hakları Mahkemesine taşınmalıdır. IŞİD ve destekleyicisi güçlerin yargılanması sağlanmalıdır. Çünkü bu katliamın insanlık dışı bir suç olduğu açıktır. Çünkü faşist silahlı bir çete silahsız, savunmasız sivilleri katletmiştir. Aslında bu kan dondurucu ve çok soğukkanlı gerçekleştirilen katliam dünya basınında fazla işlenmemiştir. Halbuki burada Amed, Suruç, Ankara, Lübnan ve Paris katliamının toplamı kadar insan katledilmiştir. Sadece bu katliam bile IŞİD’in bitirilmesi için bir gerekçeyken, Türk devleti bu katliamdan sonra YPG’yi tehdit etmiş, Cerablus’a giremezsiniz demiştir. Bundan daha açık IŞİD destekçiliği olabilir mi? ABD, Fransa ve tüm IŞİD karşıtı koalisyon bu gerçeği görmüyor mu? Eğer IŞİD’in bu katliamından sonra YPG ve ittifak içinde olduğu Arap Güçleri Cerablus’a girselerdi Paris katliamı olmazdı. Hatta şimdiye kadar Rakka bile düşerdi. Ancak Türkiye'yi idare etmek ve IŞİD ile mücadelede engel olmaktan çıkartmak için Türkiye'nin bu tehditlerine tavır alınmadı. Rojava Kürt Güçlerinin Cerablus ve başka yerlerde IŞİD’in üzerine gitmesine fırsat verilmedi. Halbuki 300 sivilin katledilmesinden sonra Kobanê Devrimci Güçlerinin ve Rakka Arap Devrimci Güçlerinin Cerablus’u alma hakları doğmuştu.

Kuşkusuz bugün de Demokratik Suriye Güçleri’nin Cerablus’u ele geçirme hakkı vardır. Demokratik Suriye Güçleri’nin Rakka’yı ele geçirme hakkı vardır. Koalisyon güçlerinin de bu güçleri destekleme sorumluluğu vardır. Eğer IŞİD'e karşı ortak mücadele veriliyorsa, Kobanê’de 300 sivilin öldürülmesinin intikamını alma hakkı ve sorumluluğu yerine getirilmek durumundadır.

IŞİD Cerablus üzerinden, Rakka üzerinden Kobanê’ye saldırdığı gibi, şimdi de Afrin’e saldırmaktadır. Hem de Afrin’e IŞİD, El Nusra ve Ahrar El Şam ile birlikte saldırmaktadır. Belki ortak komutanlık ve doğrudan koordinasyon yoktur; ancak saldırılar fiili olarak birlikte yapılmaktadır. Peki, bu durumda Afrin halkının El Nusra, Ahrar El Şam ve IŞİD’e karşı mücadele etme hakkı yok mudur? Tabii ki vardır. Türkiye dışarıda Bayır Bucak Türkmenleri diyerek çeteleri savunmak isterken, Rojava Kürdistan halkının Kürtler ve kantonlara yapılan saldırılara cevap verme hakkı yok mudur?

Uluslararası güçleri anlamak mümkün değildir, hem IŞİD’e karşı koalisyon kurduk deniliyor; hem de çeteleri en fazla destekleyen Türkiye'ye karşı bir tutum alınmıyor. Başta Paris halkı olmak üzere tüm insanlık bu ne biçim politika demez mi? Şu açıktır, Türkiye'ye açık tavır alınmadan, mevcut AKP hükümetinden hesap sorulmadan IŞİD'e karşı tutarlı bir mücadele verilemez ve bu mücadelede istenilen sonuç alınamaz. Kaldı ki AKP hükümeti IŞİD ve El Nusra’yı destekleyerek onların katliamlarının suç ortağı olarak defalarca cezalandırmayı hak etmiştir.”