Çelik: Öz yönetim meşrudur; bölmez, birleştirir!

DTK Ekoloji ve Yerel Yönetimler Komisyonu üyesi Demir Çelik, öz yönetim ilanlarının, halkın, kendine çözüm yollarını oluşturması anlamına geldiğini belirtti.

DTK Ekoloji ve Yerel Yönetimler Komisyonu üyesi Demir Çelik, öz yönetim ilanlarının, halkın, kendine çözüm yollarını oluşturması anlamına geldiğini belirterek, devletin inkara ve imhaya dayalı savaş politikalarına karşı da meşru bir hak olduğunu söyledi. Çelik, Türkiye halklarının devlete rağmen devletin yanı başında kendi komün ve meclislerini oluşturarak, bunu hızlı adımlarla ete kemiğe büründürmesi gerektiğini de vurguladı.

Demokratik Toplum Kongresi Ekoloji ve Yerel Yönetimler Komisyonu Üyesi Demir Çelik, Kürdistan’da ilan edilen öz yönetimlerle ilgili ANF’ye konuştu.

Öz yönetimin; iktidarcı sistemin, toplumun birikmiş sorunlarını çözmek yerine onları öteleyen, erteleyen tutumunun sonucu olarak ortaya çıkan bir durum olduğunu belirten Çelik, devletin, Kürt sorununun çözümünü politik ajandasına kurban ettiğini ifade etti.

“Seçimlerin gelip geçiciliği hesabı içerisinde Kürt sorununa yaklaşım, oyalayan ve umut pazarlayan bir noktada kalmıştır. Bu yetmezmiş gibi 2015 seçimlerine yüklediği misyon yerine gelmeyince, HDP’nin nitelikli başarısına tahammülsüzlük aynı zaman da Ortadoğu ve Rojava’daki gelişmelere bağlı olarak kendi uluslararası diplomatik ilişkilerinde tecrit olması devleti savaşın haricinde başka bir aygıtın olmadığı noktasına götürmüştür” diye konuştu.

‘ÖZ YÖNETİM MEŞRUDUR, DEMOKRASİNİN OLMAZSA OLMAZIDIR’

Yaşananlar karşısında halkın devletten umudunu kestiğini ve kendi çözümünü devlete dayatmak zorunda kaldığına dikkat çeken Çelik, bu yönüyle halkın elit siyasete olan umudunu kestiğini ve demokratik siyasal mekanizmaları aracılığıyla devleti çözüme zorlayan bir kısım kararlar içerisine girdiğini söyledi. Çelik, “Öz yönetim bu manada devletin inkara ve imhaya dayalı savaş politikalarına karşı meşrudur.

Demokrasi, öz yönetim olmadan açığa çıkamayacak. Devlet demokrasi, özgürlük ve barış dışıdır. Devlet bu hakları gasp ederek büyüdü. Barışı, özgürlüğü ve demokrasiyi devletten beklemek yerine, toplumun öz gücüne dayanarak sivil demokratik özgülüklerle devletin el koyduğu gasp ettiği barışı, özgürlüğü devletten almak mümkündür. Kürtlerin ve Kürdistan halkının devlete rağmen devletin yanı başında öz yönetim organlarını ilan etmesi, demokrasiye ve barışa ulaşmanın olmazsa olmazıdır” diye konuştu.

‘ÖZ YÖNETİM; EVRENSEL HUKUKTAN BESLENİR’

Öz yönetimleri meşru kılan özelliğin tarihsel olduğunu belirten Çelik şunları ifade etti: “Devlet bana haklarımı özgürlüklerimi veremeyecek, barışçıl bir demokratik sistemi, hak olarak görmüyor o halde devletin insafına, iktidarcı zihniyetin iznine bağlı kalmaksızın, toplum olmaktan kaynaklı öz yönetim tarihsel haklarının gereğidir. Bu anlamda meşrudur.”

Öz yönetimin, Birleşmiş Milletler’in devletsiz halkların, hakları bildirgesinden beslendiğini ve oradan değer aldığını vurgulayan Çelik  “Evrensel hukuktan da beslenir öz yönetim. Ekolojik ve demokratik toplum hukukunun esasına dayanır. Devlet sadece 5 bin yıllık tarihte vardır. İnsanlar binlerce yıl devlet olmadan kendisini demokratik, ekolojik olarak yönetmiştir. Bu anlamda öz yönetimler devletsiz halkların kendisini yönetebilmenin evrensel hukukuna dayanır. Tarihsel ve insanidir. Bu değerleri sahiplenmek tek başına Kürdün işi değil insanlığın işidir. Toplum kendi özgürlüğünden vaz geçemez. Annemizin ak sütü kadar meşru ve haktır” dedi.

‘COĞRAFİ SINIR VE KİMLİĞE DAYANMAZ’

Demokratik özerkliğin coğrafya, sınır ve kimliğe dayanmadığını ifade eden Çelik, özerkliğin sınır, kimlik ve inançlar üstü olduğunu vurguladı.

“Her halka bir devlet yerine, demokratik yerel özerkliklerle toplum yönetimleri oluşturulabilir. Bu hak kullanılınca ülke bölünmüş olmaz. Mevcut var olan demokratik vatanda Kürtlerin kendilerini demokratik özerklikle yönetmesi, Türkiye’nin de demokratikleşmesine de yol açan bir mekanizmadır. Böleceğine bütün parça ilişkisiyle daha demokratik, daha adil ve güçlü bir yapının oluşmasına sebep olur” diyen Çelik, Kürtler sadece kendilerine değil Türkiye’nin demokratik cumhuriyete dönüşüp 26 özerk bölgeye ayrılmasını savunduğunu da kaydetti. Çelik, bölücülüğün devletin, inkarcı, imhacı politikalarında olduğunu da sözlerine ekledi.

‘DEVLET, İNSANLIK VE EVRENSEL HUKUK SUÇU İŞLİYOR, ÖZ SAVUNMA MEŞRUDUR’

Bireyin canlı olmaktan kaynaklı fiziksel etmenler, siyasal ve kültürel yönelimlerden korunma hakkına sahip olduğunu belirten Çelik, “Bir Kürdün dilini, kimliğini ya da yaşam alanlarını koruması birey ve toplum olmasından kaynaklı hakkıdır. Buna saldıran devlete karşı meşru savunmada kalarak kendisini savunması suçlu teşkil etmez onu. Suçlu olan bu hakka el koymaya çalışan devlettir. Devletin bir halkı yok sayan inkar ve imha eden politik duruşunun yanında savaş ve savaş aygıtlarının saldırması, askeri ve siyasi soykırım operasyonlarına yönelmesi insanlık ve evrensel hukuk suçudur. Buna karşı direnmekte en meşru haktır” diye aktardı.

‘KOMÜN VE MECLİSLER KURULUP ÖRGÜTLENME HIZ KAZANMALI’

Özerk, Demokratik Kürdistan statüsüne erişimde mahallede, kentte ve sokakta komün ve meclislere dayalı toplumların inşasının çoğaltılmasına işaret eden Çelik şunları aktardı: “Öz gücüyle kendisini, toprağını ve kentini yönetebilme başarısını becerisini verebilirsek elbette devleti çözüme ikna etmiş olup müzakereye oturturuz. Meşruiyeti devletten beklememek olduğu kadar, devleti de çözüme zorlamak adına kendi haklarının bilincine varmak, bilincine vardığın hakları da ötekilerle paylaşarak toplumsallaşıp, pratikleşmesine yol açmaktadır. Demokratik Toplum Kongresi’nin bünyesinde Kürdistan’ın yasama faaliyetlerini harekete geçirmek Halkların Demokratik Kongresi aracılığıyla da Türkiye halklarını devletin yanı başında devlete rağmen kendi komünlerini ve meclislerini kendisinin örgütlemesi yapılması gereken tek adımdır. Buna başladık yavaş adımlardan ziyade hızlı adımlarla bunu ete kemiğe büründürmemiz gerekiyor.”