ANALİZ

Beklenen an gelip çatmıştır...

Türk devletinin bir gün mutlaka fiili olarak Rojava’ya gireceği tezi, dün Efrîn kantonuna saldırarak gerçekleşmiş oldu...

Bunun için kahin olmaya gerek yoktu. Bu tezin doğruluğu için uzun uzun analiz yapmaya da gerek yoktu. Çünkü herkes çok iyi biliyor ki, Türk devleti, Kürtler adını taşıyan herhangi bir oluşumu asla kabul etmez.

Çünkü Türk devleti, Kürtlerin imhası, soykırımı ve inkarı üzerinde inşa edilmiştir. Varlığını Kürtlerin yokluğunda arayan, onların yok oluşunda bulan bir gerçekliği var. Bu nedenle herkesle anlaşabilir, tüm devletlerle uzlaşabilir ama Kürtlerle asla anlaşmayı düşünmeyen bir yapıya sahip olan Türk devletinin, Rojava’ya saldırı tezi çok kuvvetli bir tez olarak hep gündemde duruyordu.

Bu tez doğrulandı ve Türk devleti şimdi Rojava kantonu olan Efrîn’i bombalamaktadır. IŞİD’den arındırılmış, IŞİD’den kurtarılmış bölgeler şimdi Türk devleti tarafından bombalanıyor.

Türk devletinin karakteri, özü ve inşa ediliş felsefesi bu. Bu felsefe onun ideolojik duruşunu ve dış politikasını da belirliyor. Saldırganlık, onun ne istediği ve ne yapmaya çalıştığı ile bağlantılı bir durumu ifade ediyor. Milli sınırlarını belirleyen de, Osmancılık felsefesini yeniden hayata geçirmeye çalışması da bundan ileri geliyor.

Rojava’ya saldırması, Efrîn kantonunu bombalaması, Cebrablus’u işgal etmesi de ideolojik bir duruştur ve Kürtleri düşman olarak görmesi de tamamen bu ideolojik yapı ve Osmanlıcılık felsefesinden geliyor.

Böylece şu sonuçlara ulaşmış oluyoruz:

1- Rojava Devrimi, Ortadoğu’nun statüsünü bozmakla yetinmedi, aynı zamanda dengeleri de altüst etti.

2- Yaklaşık yüz yıldır oluşan bu dengenin bozulması, Türk devletinin istemediği bir durumu ifade eden bu sürecin, yeni bir krizi de bağrında taşıdığı kesindi. 

3- Bozulan denge ve ortaya çıkan Rojava Devrimi, sadece Türk devletinin planlarını değil, aynı zamanda İran ve diğer sömürgeci devletlerin de işine gelmiyordu. Ortadoğu devletlerinin zaman zaman buluşmaları ve Kürtlere karşı ortak davranmaları bundan kaynaklı.

4- Kürtlerin IŞİD’e karşı mücadelesi ve dünyada takdir kazanması, Rojava Devrimi'nin yarattığı yeni durumu daha da pekiştiren bir sürecin başlangıcı oldu. PYD’nin yenilmezliği ve IŞİD’e karşı direnen tek güç konumunda olması, “dünya demokrasi bloku” diyebileceğimiz koalisyon güçlerini ortaya çıkardı. Bu da yeni bir durumu ifade ediyordu.

5- Kürtlerin artık lokal değil, uluslararası düzeyde yer aldığı ve giderek küresel bir konuma geldiği bu süreçte, Türk devleti ise giderek kan kaybediyordu.

6- Sürekli itibar, kan kaybeden ve giderek IŞİD’le özdeşleşen Türk devleti için yeni bir hamle kaçınılmaz olmuştu. Önce Rusya’ya kızması sonra tükürdüğünü yalaması, Suriye rejimini kabul etmesi, ABD ile giderek araya mesafe koyması bu ‘yeni’ hamlenin işaretleri olarak ortaya çıktı.

7- Eskiden adına savaştırdığı IŞİD yenilince bizzat kendisi devreye girdi. Başka çaresi ve şansı yoktu.

8- Bu durumun da tepki alacağını görünce, bu kez ‘ÖSO’ denilen koza sarılmak zorunda kaldı. Cilaladığı IŞİD’i ‘ÖSO’ adı altında toplayıp Rojava’ya girmek istedi. Ancak bunlarla sonuç alamayacağını anlayınca ve Rojava Devrimi'nin savunma gücü Fırat’ın batısına da geçince yeniden kendisi devreye girmek zorunda kaldı.

9 - Türk devletinin Rojava’yı işgal etme girişimi ve Efrîn kantonunu bombalaması, Rojava Devrimi'nin yarattığı yeni duruma karşı bir karşı devrim hamlesidir. Politikada tıkanmış, zihniyette çürümüş, ruhsal olarak bitmiş, ideolojik olarak tükenmiş ve gelişen Kürt devrimi karşısında köşeye sıkışmış bir hamle olduğu kesindir.

10- Ortadoğu’da var olan statüden beslenen ve sömürgeci politikasını buradan alan Türk devletinin, büyük bir panik içerisinde olduğu da kesindir. Var olandan yanadır; statünün yıkılmasını, dengelerin bozulmasını istemiyor. Herkesi, her devleti, her yapıyı kendi sömürgeci politikasına göre ayarlamaya çalışıyor. Bu nedenle burnunu her yere sokuyor! Rusya ve ABD arasındaki çelişki ve çatışmadan da yararlanarak sonuç almaya çalışıyor. Bazen ona bazen diğerine giderek devletleri satın almaya çalışıyor.

11- Türk devleti Kürtsüz bir Ortadoğu istiyor, Lozan’ın yeniden canlandırılması için ne gerekiyorsa onu yapıyor. Hâlâ “Kürtler olmayacak”, “Kürtler herhangi bir statüye kavuşmayacak”, “Kürtler sürekli benim kölem olarak kalacak” diyen bir zihniyete sahiptir.

12- Elbette, Türk devletinin bu sömürgeci politikasını besleyen uluslararası güçler de vardır. Ortadoğu’da inşa edilen Sünni devlet sahipleri, yine Güney’de oluşan yapının AKP’lileşmesi ve AKP ile aynı kulvarda olması, Türk devletini besleyen esas unsurlardır. ABD'nin çok daha ileri düzeyde destek veren küresel bir güç olduğu da kesindir. Cerablus’un işgali, Bab’ı tehdit etmesi, Şehba’yı bombalaması, Efrîn’in birçok köyünü havadan vurması, hiç kuşkusuz ki ABD’nin onayıyla yapılmaktadır. Rusya, Türk devleti ile ABD arasındaki ilişkiyi daha fazla bozmak için Rojava’nın işgalini desteklerken, ABD ise Rusya’ya daha fazla yanaşmaması için işgalci politikasına omuz vermektedir.

13- Tüm bunlardan hareketle, Türk devleti artık varılması ve yapılması gereken bir noktaya ulaşmıştır. İzlediği sömürgeci politika ancak buraya kadardır. Lozan Antlaşması bitmiştir, uluslararası güçleri kesin ve şartsız tek blok halinde bir araya getirerek sonuç alması da artık mümkün değildir. Son çırpınışlarıdır. Saldırganlığı ve işgal girişimi, güçlü ve haklı oluşundan değil, tam tersine içerisine girmiş olduğu çıkmazın ve boğazına kadar girmiş olduğu suç pratiğinin bir sonucudur.

Tarih, “Kürlere yürü” demektedir. Son otuz yıllık mücadele çok önemli bir askeri kuvveti ve politik duruşu açığa çıkarmıştır. Türk devletinin saldırganlığı bundandır. Erdoğan’ın çılgınca davranışları da bundan ileri gelmektedir.

Şengal’i, Kandil’i işgal etme planı da bu çaresizliğin, çılgınlığın ve zavallılığın bir sonucudur. Her zaman söylendiği gibi, Kürtler artık eski Kürtler değildir. Kuvveti, gücü, iradesi ve ne yapacağını gayet iyi bilen bir noktada olduğu kesindir. Bu nedenle Erdoğan ve Türk devleti sadece uzatmalara oynamaktadır, o kadar...

Beklenen an geldi, çattı. Rojava Devrimi'ne saldırı, belki de bundan sonra Kürtlerle Türk devletinin arasında sürecek en uzun bir savaşın başlangıcı olacak. Final savaşın ilk hamlesi de olabilir, çok daha uzun sürecek bir savaşı ateşleyen fitil de... An gelip çatmıştır. Tarihi hesaplaşma, şimdi çok daha keskin bir biçimde yaşam bulacaktır. Efrîn kantonu ve Kuzey’de çok daha şiddetlenecek savaşla gerçekleşecek bu tarihi savaşa Kürtler hazır olmak zorunda...