GÖRÜNTÜLÜ

Bayık: Şengal’i savunmak, insani, ahlaki, ulusal görevimizdir

Bayık: Êzidî halkımızın yalnız olmadığını bilmelidirler. Nasıl onları DAİŞ’in saldırılarına karşı savunduysak, bundan sonra da kim Êzidî halkına saldırırsa bizi karşısında bulacaktır. Bu bizim ahlaki, insani, ulusal bir görevimizdir.

 

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık: Êzidî halkımızın yalnız olmadığını bilmelidirler. Biz onların yanındayız. Nasıl onları DAİŞ’in saldırılarına karşı savunduysak, bundan sonra da kim Êzidî halkına saldırırsa bizi karşısında bulacaktır. Bu bizim ahlaki, insani, ulusal bir görevimizdir.

KDP’ye bağlı çetelerin Şengal’e saldırısına ilişkin ANF’ye konuşan KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, “Bugün Ortadoğu’da büyük bir savaş yaşanıyor. Eski statü ve dengeler bozuldu, yeni dengeler halen oluşmamış, yeni dengelerin oluşması için herkes kendi çıkarı doğrultusunda mücadele ediyor” dedi.

Kürtler üzerinde inkar ve imha politikalarının sürdürülmesinin, bozulan dengelerde Kürtlerin yeri olmadığını gösterdiğini dile getiren Bayık şunları vurguladı: “Eski statü ve dengelerin bozulması Kürtler için iyidir ve Kürtlere hizmet eder. Çünkü Kürt halkı bu statü ve dengelerden herkesten daha fazla zarar gördü.

‘KÜRT HALKI HER GÜN MÜCADELESİNİ BÜYÜTÜYOR’

Denge ve statülerin bozulmasıyla Kürtler için tarihi bir fırsat ortaya çıktı. Kürtler bu tarihi fırsattan fayda görmek ve yeni denge ile statülerde yer alabilmek için mücadele ediyor. Her gün mücadelelerini büyütüyor. Gün geçtikçe Kürtler Ortadoğu’da esas bir güç haline geliyor.

Kürtlerin mücadelesi büyüdükçe öncü güç haline geliyorlar. Bununla birlikte Kürtler için tehlikeler de ortaya çıkıyor. Ortaya çıkan tehlikelerde Kürtlerin eline tarihi fırsatları ortadan kaldırmaya yöneliktir. Egemen güçler Kürtlerin birlik olmamasından faydalanarak, saldırıyor. Eğer Kürtler ulusal birliğini sağlar, Ulusal Kongre’yi gerçekleştirseler, egemen güçler Kürtlere için tehlike oluşturamaz.

Kürtler tarihi bir fırsatla karşı karşıyadır. Kürtler birlik olamazsa, tehlikelere ve saldırılara açık olur, tehlikeyi ortadan kaldıramaz. Kürtler ulusal birliğini sağlarsa kimse Kürtler için tehlike oluşturamaz. Kürtler bölgedeki öncülüğünü geliştirir, bütün özgürlük alanlarında bölge halkı için tarihi görevlerini yerine getirebilir. Çünkü Kürt hareketi güçleniyor, esas bir güç haline geliyor, öncülük yapıyor, faşist Türk devleti Kürtlerin birlik olmaması için, öncü ve esas bir güç olmamaları için çalışıyor.

Bunun için ‘nasıl Kürtlerin birliğini bozarım, Kürtler arasında nasıl düşmanlığı geliştiririm, Kürtler düşmanlarına karşı değil de birbirlerine karşı nasıl savaştırırım’ın hesabını yapıyor. Türk devleti iç ve dış siyasetini Kürt karşıtı temelin de kurmuş. Bunu da her gün açık açık dile getiriyor. Sadece dile getirmekle kalmıyor, her şekil de Kürtlere saldırıyor.

Kürtlerin bu tarihi fırsatı değerlendirmemesi için ‘Kürtler içinde ben nasıl birliği bozarım, Kürtler arasında nasıl düşmanlığı geliştiririm, Kürleri ben nasıl yok ederim’ hesabını yapıyor. Tekrar Kürtler üzerinden egemenliklerini gerçekleştirmek için Rojava’ya, Başur’a, Bakur’a saldırıyor. Kuzey Kürdistan’da HDP’ye baskı uyguladılar, milletvekillerini zayıflattılar, hatta miletvekiliklerini düşürüyorlar, zaten milletvekillerini tutukladılar ve zindana attılar. Belediyelere el koydular, belediye eş başkanlarını zindana atılar. Kendi vali ve kaymakamlarını kayyum olarak atadılar.

Şimdi de Kürtleri belediyelerden çıkarıyorlar, sırf Kürtleri göçertmek için yerlerini, yurtlarını yaktılar talan ettiler. Halkın evlerine, mal ve mülklerine el koyuyorlar. İnsanları tutukluyorlar, öldürüyorlar, işkence ediyorlar, görevden atıyorlar, basın çalışanlarını tutukluyor, akademisyenleri görevden atıyor. Bütün bunları da Kürt soykırımını tamamlamak amacıyla yapıyor. OHAL’in ilanı ve devamıyla amaçlanan da budur.”

‘MESUD BARZANİ BU SÜREÇTE TÜRKİYE’YE GİTMEMELİYDİ’

Türk devletinin Kürt soykırımını tamamlamak için kanunları ortadan kaldırdığını, kendi istek ve keyiflerine göre hareket ettiğine de dikkat çeken Bayık, “Tamamıyla işgalci ve faşist kanunları yerleştiriyorlar, yerine getiriyorlar. Kendi iktidarlarını sürdürmek için referandum yapıyorlar. Referandumda kazanmak için bütün imkanları kullanıyorlar. Bu referandum süreci içerisinde Kürtlere ve Türkiye’deki demokratlara karşı yürüttükleri siyaseti daha da derinleştirerek gerçekleştiriyorlar.

Tam da bu süreçte sayın Mesud Barzani Türkiye’ye gitti. Bu süreçte Türkiye’ye gitmek Erdoğan ve Bahçeli’ye hizmet eder, onun için gitmemeliydi. Biz sayın Mesud Barzani’nin Türkiye’ye gitmesine karşı değiliz, Türkiye’de görüşmeler gerçekleştirmesine de karşı değiliz, Türkiye hassas bir süreçten geçiyor. Bu süreçte Türkiye’ye gitmesi Erdoğan ve Bahçeli’ye yardım anlamına, onlara hizmet anlamına gelir. Hatta gitmeden önce Sayın Barzani’nin Erdoğan’ı öven açıklamalarda bulunması doğru değil. Kürt halkına hizmet etmez, Erdoğan ve Bahçeli’nin referandumu kazanmasına hizmet eder. Referandumun kazanılması Kürt karşıtı siyasetin güçlenmesi anlamına geliyor. Sayın Barzani nasıl bu süreçte Türkiye’ye giderek bu siyasete destek veriyor?

Sayın Barzani’nin gitmesi halk içinde Erdoğan ve Bahçeli’ye karşı gelişen tepkileri yumuşatır. Bunların Kütlere karşı yaptıklarını meşrulaştırır. Bunun için biz sayın Barzani’nin bu süreçte Türkiye’ye gitmesini istemezdik.

Sayın Barzani döndükten kısa bir süre sonra Türkiye Minbic’ta Kürtlere, Rojava’ya saldırdı. Şengal’de Türk devleti ve KDP’nin eğittiği, maaş, ağır silah verdiği güçler, Xanesor’a saldırdı ve şavaş çıkarttılar. Orda şahadetler oldu, yani bu saldırılar sayın Barzani’nin Ankara’ya gitmesiyle ve Erdoğan ile görüştükten sonra gerçekleşti. Bu hem Kürt halkı için de hem de uluslararası alanda bir kaygı yarattı. Bu da saldırının Ankara’da planlandığı izlenimini verdi ve saldırı Kürtler üzerinden üzerinde gerçekleştirilmek isteniyor. Bu kaygılara neden oldu. Eğer Sayın Barzani ve KDP, Ankara ziyaretinin bu planla alakalı olmadığını söylüyorlar ise hemen Şengal’e gönderilen güçleri geri çekmeliler.

Eğer güçlerini geri çekseler, biz de bütün Kürtler de uluslararası alanda da büyük bir kaygı içinde olan halklar da Şengal’e yapılan saldırının Sayın Barzani’nin Ankara’daki görüşmesinden kaynaklı bir plan olmadığına ve herhangi bir planın yapılmadığına inanacaklardır. Çünkü biz de vijdan sahibi olan ve Kürt gerçeğine günül veren Kürtlerde, ahlak ve vicdan sahibi olanlar, bunu sayın Barzani ve KDP’den görmek istiyoruz.

Kaygısı olan Kürt halkı ve uluslararası güçlerin beklentileri bu temeldedir. Eğer bu gücü gerini çekmezseler herkes bu planın Kürtlere karşı Ankara’da hazırlanmış bir plan ve KDP’nin de içinde olduğunu düşünecektir” diye konuştu.

Bu durumun hem KDP’ye hem de bütün Kürt halkına büyük zarar vereceğini de sözlerine ekleyen Bayık, çünkü faşist-işgalci Türk devletinin Kürtlerin bu tarihi fırsatı değerlendirmesinden çok kaybetmesini istiyor.

‘TÜRK DEVLETİ KÜRT HALKININ BİRBİRİYLE SAVAŞMASINI İSTİYOR’

Türk devletinin Kürtlerin birlik olmasını istemediğini, Kürtler arasında düşmanlık ve savaş olmasını istediğini de kaydeden Bayık, Kürtlerin düşmanlarına karşı değil, birbirine karşı savaşmasını istediğini de vurguladı.

Bunu yaparak Kürtlerin kaybetmesini sağlamayı hedeflediğini de belirten Bayık şunları söyledi: “Bunun için çalışıyorlar. Bunun için hangi alanda olursa olsun, özellikle de Güney Kürdistan’da KDP, faşist işgalci Türk devletinin Kürtler üzerinde yürüttüğü politikaları görebilmelidir.

Bu planın içinde yer almamalıdır, bu plana karşı durmalıdır, kendi halkının yanında halkın özgürlüğü için mücadele etmelidir. Kürt halkının birliği için, Ulusal Kongre’nin gerçekleşmesi için çalışmalı, mücadele etmelidir. Bunun için öncelikle şahadete sebep olan Şengal’e gönderilen gücü geri çekmelidir.

Hem de hemen geri çekmeliler. Eğer geri çekerler ise biz KDP’nin Êzidîler, Rojava’ya ve PKK’ye karşı geliştirilen planın içinde yer almadığına inanacağız. O zaman Şengal’de Êzidîlerle birlikte, kurumlarıyla, yönetimleriyle bu sorunu oturarak çözülebilir. Biz de sorunun çözümü için yardımcı olacağız. Eğer bunu yapmaz ise bu planın için de yer aldığını, savaş istediğini, Êzidîlerin iradeleriyle, kimlikleriyle, değerleriyle, Şengal’de yaşamalarına, kendilerini yönetmelerine karşı çıktığı açık bir şekilde görülecektir. Êzidîlerin için oluşturduğu statüyü ortadan kaldırmak istediği anlaşılacaktır.

Türkiye’nin yanında Rojava devrimine karşı olduğu anlamına gelir. KDP bu siyasetle zarar görecektir, kaybedecektir. Kürtler bunu kabul etmez. Çünkü Kürt halkı da Kürtlerin birliğini istiyor, ulusal kongrenin gerçekleşmesini istiyor, ulusal birlik istiyor.

Ancak var olan tehlikeyi ulusal kongre ile ortadan kaldırabiliriz, tarihsel fırsatı Kürtler için kullanabiliriz. Kürtler bunu istiyor ve bizden bekliyor. Bütün Kürtler kulağını buna vermeli ve bunun için çalışmalı, bu beklentiyi, bu umudu kendileri için esas almalılar bunu gerçekleştirmemiz lazim. Bunu gerçekleştirmeyen, Kürt halkının birliğine karşı olduğu anlamına gelir, işgalcilere hizmet etmek istedikleri anlamına gelir. Kürtler bunu nasıl kabul edebilir? Kürtler bunu kabul edemez.

Êzidî halkımızın yalnız olmadığını bilmelidirler. Biz onların yanındayız. Nasıl onları DAİŞ’in saldırılarına karşı savunduysak, bundan sonra da kim Êzidî halkına saldırırsa bizi karşısında bulacaktır. Bu bizim ahlaki, insani, ulusal bir görevimizdir. Bütün Kürtlerin Êzidîlere sahip çıkması gerekiyor. Êzidîlere sahip çıkmak kendine, kendi gerçekliğine insanlığina sahip çıkmak demektir. Êzidîlerin yok edilmesi, Kürtlerin yok edilmesi anlamına geliyor. Êzidîler Kürtlerin köküdür. Eğer Kürtler kendilerine, geleceklerine özgürlüklerine sahip çıkmak istiyorlar ise ve demokratik ve özgür bir yaşama ulaşmak istiyorlar ise bunun yolu da Êzidîlere sahip çıkmaktan geçer.”

Êzidîlerden başka mazlum kimse yok, Êzidîler kimseye karşı değil, kimseden bir şey almıyorlar ve fazla bir şey istemiyorlar. Êzidîler 3 Ağustos’ta bir katliam yaşadı. Ne Irak ne de Güney hükümeti onları savundu, ortada, katliamla yüzyüze bıraktılar. Eğer PKK ve YPG olmasaydı büyük bir katliamdan geçeceklerdi.

DAİŞ Şengal’in tamamını ele geçirecekti. Bu Kürtler için büyük bir ayıp olurdu. Bir daha Kürtler Şengal’e adım atamazdı. PKK, Şengal’in DAİŞ’in eline geçmesine engel oldu, Êzidîlerin tamamıyla katliamdan geçmesini önledi ve Êzidîleri savundu. Bugün Êzidîler Şengal’de iradeleriyle, kimlikleriyle, değerleriyle, sistemlerini kuruyor. Bunun için herkes Êzidîler sahip çıkmalıdır.

ÊZIDÎLERE SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKİYOR

Êzidîlere sahip çıkmamız gerekiyor, en doğru olan budur. Êzidîler üzerinden Şengal’de egemenliğini kurmak doğru değildir. Şengal ve Êzidî meselesi bir parti meselesi değildir. Bütün Kürdistan ve insanlık meselesidir. Bunun için bütün insanlık ve Kürtler Êzidîlere sahip çıkmalıdır ki Êzidîler kendi kendilerini yönetsinler ve savunsunlar. Bu hem KDP ye hem Güney Kürdistan’a hem de diğer alanlara ve insanlığa hizmettir.

Bu sebeple çağrım şudur: KDP derhal Şengal’de olan gücünü geri çekmelidir. Bütün Kürtler bunu KDP’den istemeliler. Şunu demeliler ‘o gücü geri çek’ biz savaş ve çatışmanın olmasını istemiyoruz, parçalanmayı istemiyoruz. Biz birlik istiyoruz, Kürt Ulusal Kongresi’nin yapılmasını istiyoruz. Biz Êzidîler saldırı olmasını istemiyoruz. Uluslararası güçler, uluslararası kuruluşlar Êzidî halkına sahip çıkmalıdır, onların statülerine sahip çıkmalılar. Hepimiz KDP’nin oraya gönderdiği o güçleri geri çekmesini istemeliyiz. Eğer Kürtler uluslararası alanda kendi insani ve ahlaki görevleri üzerinde dursalar ben inanıyorum ki KDP de güçlerini geri çekecektir.

O zaman sorun çözüm yollarıyla hal olur. Bu çerçeve de Êzidî halkını selamlıyorum. Şunu iyi bilin ki, siz yalnız değilsiniz, hiç kimseye boyun eğmeyin, kendi kimiğinize, özerkliğinize, değerlerinize, geleceğinize, dininize sahip çıkın. Eğer siz kendinize sahip çıksanız kimse sizi yenemez bu temel de kendinizi koruyun ve yönetin. Verdiğiniz şehitler önünde saygıyla eğiliyorum.”