Aileler devletten hesap sordu, çift taraflı ateşkes istedi

Yakınları devlet tarafından kaybedilen ve katledilenler, hesap sormaya bu hafta da devam etti. Amed, Batman, Yüksekova ve Şırnak'ta aileler, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" diye seslendi.

Yakınları devlet tarafından kaybedilen ve katledilenler, hesap sormaya bu hafta da devam etti. Amed, Batman, Yüksekova ve Şırnak'ta aileler, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" diye seslendi. Eylemlerde, AKP hükümetinin savaş politikasına da tepki gösterilirken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a tecridin son bulması ve çift taraflı ateşkes istendi.

AMED

İHD ve kayıp yakınlarının "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eyleminin 347'incisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme, İHD Amed Şubesi yönetici ve üyeleri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, Suruç'taki patlamada yaralanan SGDF'li gençler, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1988 yılında Şırnak'ın Silopi ilçesine bağlı Bozalan köyü Karuğ mezrasında, sivil giyimli kişiler tarafından götürülen ve kendisinden bir daha haber alınamayan İsa Soysal'ın akıbeti soruldu. 

TAHKİM EDİLMİŞ ATEŞKES VE TECRİDİN SON BULMASI ÇAĞRISI

Eylemde konuşan İHD Amed Şubesi Başkanı Raci Bilici, Kürdistan'da yaşanan ölümlerin son bulması için her iki tarafa tahkim edilmiş ateşkes çağrısı yaparak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik derinleştirilen tecridin bir an önce kaldırılmasını istedi.
İHD Amed Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi Nigar Kocaman, 1988 yılında Şırnak'ın Silopi ilçesi Bozalan köyü Karuğ mezrasında yaşayan ve sivil giyimli kişiler tarafından zorla evden alınıp kaybettirilen İsa Soysal'ın hikayesini anlattı. Kocaman, şunları aktardı:

İSA SOYSAL'IN HİKAYESİ

"Evli ve üç çocuk babası İsa Soysal, 1988 sonbaharında Silopi'ye bağlı Bozalan köyünün Karox (Karuğ) mezrasındaki evine gelen sivil giyimli kişiler tarafından zorla götürüldü ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Soysal, tarım ve hayvancılıkla uğraşıyordu ve daha önce hiç gözaltına alınmamıştı. Eve gelen kimliği bilinmeyen sivil iki kişi, 'Seninle işimiz var, Diyarbakır'a gideceğiz' diyerek Soysal'ı köyden götürür. O günden itibaren Soysal'dan bir daha haber alamayan ailesi, 10 gün kadar bekledikten sonra, Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı'na giderek İsa'nın kayıp olduğunu, orada olup olmadığını sordu ancak olumsuz cevap aldı. Kardeşi başta olmak üzere ailesi ve yakınları polis, hastane, hapishanelerden Soysal'ı sordular. Gelen ihbarlar üzerine Soysal ailesi, Irak'taki hastane ve hapishanelerde de Soysal'ı aradı ancak hiçbir sonuç çıkmadı." 
Kocaman, aile ve köy halkı üzerindeki baskının ertesi yıllarda da devam ettiğini ve 1994 yılında köyün boşaltıldığını belirterek, Soysal'ın ailesinin o dönem korktuğu için 2009 yılına kadar şikayette bulunamadığını aktardı. Kocaman, 2008 yılında gazeteci Faruk Arslan'ın kaleme aldığı "Karakutu: Ergenekon'un Karanlık İsmi Tuncay Güney" adlı kitabında Tuncay Güney'in, 1990'lı yıllarında öldürülen birçok kişinin Silopi Botaş Askeri Tesisleri'ne gömülmüş olduğu beyanının yer alması üzerine Şırnak Barosu'nun, Silopi Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunarak bahsi geçen yerlerde kazı yapılmasını talep ettiğini söyledi. 
Soysal'ın kardeşi Musa Soysal'ın da, 54 kişinin öldürüldüğü ya da zorla kaybedildiği iddiasıyla 57 kişi tarafından açılan soruşturmaya dahil olma talebiyle başvuru yaptığını belirten Kocaman, "2009 yılının Mart ayında Botaş Askeri Tesislerinde (eski adıyla Sinan Lokantası) yapılan kazılarda kemik ve giysi parçalarına ulaşıldı. Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporda, çıkarılan tüm kemiklerin hayvan kemiği olduğu, kumaş parçalarının ise DNA incelemesine cevap vermediği belirtildi" dedi.

BATMAN 

Batman'da da İHD ve kayıp yakınlarının "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganı ile düzenlediği oturma eyleminin 347'incisi Gülistan Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde yapıldı.
İHD Batman Yöneticisi Yahya Polat, '90'lı yıllarda kaybettirilenlerin akıbetini sorarken yeni hak ihlallerin yoğun olarak yaşandığını söyledi. Halkın haber alma hakkını yerine getiren basın emekçilerinin yanı sıra olayları yerinde inceleyen insan hakları savunucularının da iktidarın hedefinde olduğunu kaydeden Polat, Siirt'te gerçekleştirilen operasyon ve gözaltılara tepki gösterdi.

'IŞİD ZİHNİYETİ!'

Polat, son günlerde demokrasinin betona gömülerek, darbe dönemlerini aratmayan sokağa çıkma yasaklarının hakim olduğunu söyleyerek, "Çocuklar öldürüyor. Köy ve şehirler bombalanıyor. Yargısız infazlar, kan ve vahşet insanlarımızı canından bezdirdi. PKK gerillalarının mezarlıklarına tanklarla saldıran zihniyet İŞİD zihniyetidir. Bu zihniyet geçmişte Ermeni, Rum mezarlıklarını da tahrip etmiştir" dedi.

YÜKSEKOVA

İHD ve kayıp yakınları, "faili meçhul" cinayetlere uğrayanların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle düzenledikleri eylemin 78'inci haftasında Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. 
Kayıp yakınları bu haftaki buluşmasında, 4 Ekim 1995 tarihinde ilçeye bağlı Alyawa (Ağaçlı) köyüne baskın düzenleyen askerlerce katledilen ve ardından da kaybedilen Abdulkerim Yurtseven'in akıbeti soruldu.

DEDESİNİN HİKAYESİNİ ANLATTI

Dedesinin hikayesini anlatan Dilan Yurtseven, Mehmet Emin Yurdakul'un komutasında başlatılan operasyon sunucunda, köye gelen askerlerin bütün köy halkını çoluk çucuk, yaşlı, kadın demeden bir araya toplayarak, işkenceye tabi tuttuğunu anlattı. Yurtseven, "Daha sonra köyün erkekleri köydeki dere yatağına götürdüler. Erkekler sabahtan akşama kadar burada dayaktan ve işkenceden geçirilmiştir. Akşam bu operasyonun geri çekilmesi sonucunda köyde kalan bireyler akrabalarını dere yatağından almaya giderken içlerinde dedem Abdulkerim Yurtseven, Münir Sarıtaş ve Muğdat Özeken'in ortalıkta olmadığını gördü" dedi.
Olaydan sonra dedesi ve yanındakilerden haber alınamadığını söyleyen Yurtseven, "Çete başı Mehmet Emin Yurdakul'un postacısı olduğunu düşündüğümüz Erhan adında askerle olaydan 7 yıl sonra İstanbul Bayrampaşa Cezaevi'nde babamlarla görüşmüşler. Dedem Abdulkerim Yurtseven'in tabura getirildiğini yaşamını yitirdiğini, diğer 2 kişinin ise bir ay sonra bırakılması yönünde kendi aralarında toplantı düzenlediklerini söyledi. Ancak Mehmet Emin Yurdakul, 'Bu iki kişiyi serbest bırakırsak, Abdulkerim Yurtseven'i öldürdüğüm ispatlanır' demiş. Erhan cenazenin yerini bile gösterecekti ama olay basına yansıyınca vazgeçti" dedi. Erhan isimli askerin olayı tiraf ettiğini yineleyen Yurtseven, askerin itiraflarını şöyle aktardı: "Önce taburun yanında bir çukur kazıldı. Sağ kalan 2 kişi ateş poligonuna götürülerek tarandı. Daha sonra ölmüş olan Abdulkerim Yurtseven de getirilerek o belirlediğim çukura attılar. Çukurda cenazeler yakılmak istenmişti ama cenazeler yanmayınca çukurun üstünü kapattılar. Bir hafta sonra cenazeler toprağın altından çıkarıldı. Bunun üzerine cenazeler bidonların içine bırakılarak şehir dışına çıkarıldı."

'ARAYIŞIMIZ SÜRECEK'

Yurtseven, "Dedemin bir mezarı olsun istiyoruz. Başında bir dua okumak istiyoruz. Nerede adalet, nerede hukuk? Biz artık adaletin yerini bulunmasını, gereğinin yapılmasını istiyoruz. Bizler hep bir arayış içinde olacağız ve umudumuzu yitirmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.

ŞIRNAK 

Dayikê Şemiyê ise katledilen ve kaybedilen yakınlarının akıbetlerinin araştırılması ve faillerin bulunması talebiyle düzenledikleri eylemin 352'inci haftası için Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Çok sayıda kişinin katıldığı eylemde,"Kayıplar Albümü" ile Cizre'de katledilen 21 sivilin fotoğraflarının bulunduğu "devletin katlettikleri" isimli pankartlar açıldı. Kaybedilen ve katledilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde, 1994 yılında dönemin JİTEM komutanlarından Cemal Temizöz ve askerler tarafından aynı aileden gözaltına alınan ve mayınlı araziye sürülerek katledilen Abdurahman Avşar'ın hikayesi anlatıldı.

'40 GÜN BOYUNCA AĞIR İŞKENCE YAPILDI'

Avşar ailesi adına hikayeleri anlatan İHD üyesi Abdulkerim Pusat, Abdurahman Avşar ile birlikte gözaltına alınan Süleyman, Abdullah, Selahattin ve Fuat Afşar'ın 40 gün boyunca ağır işkencelere maruz kaldığını belirtti. "Birçok insanın kanında parmağı olan Cemal Temizöz ve askerleri, 1994 yılında Avşar ailesinin evlerini basarak evde bulunan 5 erkeği gözaltına aldı. 40 gün boyunca Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı'nda ağır işkencelere maruz kaldılar" diyen Pusat, "Ardından Abdurahman Avşar, Şırnak ile Kumçatı arasında bulunan İkizce (Mila Reş) Karakolu yakınlarında mayın düzeneklerinin bulunduğu bölgeye götürülerek mayını patlatıyorlar. Avşar feci bir şekilde askerler tarafından katledildi" diye ekledi.
Abdurahman Avşar'ın katledilmesinin ardından Süleyman, Abdullah, Selahattin ve Fuat Afşar'ın serbest bırakıldığını söyleyen Pusat, "O günden bu güne adalet arayışımız devam ediyor, bunu yapanların isimleri belli. Cemal Temizöz ve arkadaşları, onlarca insanın kaybın başı olarak anılıyor. Birçok insanın kaybedilmesinden sorumlu olan birçok komutan ve polis hakkında bir dava açılmadı. Acılan davalar ise takipsizlik ile sonuçlanmıştır. Ne hikmetse adaleti sağlamakla mükellef olan devlet, yakınlarını kaybeden ailelere sırtını dönmüş" şeklinde konuştu.