‘2017 yılını zaferle taçlandıracağız’

Rojava açısından 2016 yılı yine çetin bir mücadele yılı olarak geçti. Bu doğrultuda DAİŞ başta olmak üzere vahşi çete gruplarına karşı büyük bir mücadele yürütüldü. Bu mücadelenin en önde gelen güçleri YPG ve YPJ idi.

YPG sözcüsü Redur Xelil insanlık tarihinin en barbar güçlerinden biri olan DAİŞ çetelerini gerileme sürecine sokan YPG/YPJ’nin 2016 pratiğine ilişkin sorularımızı yanıtladı.

2017 yılının DAİŞ, El-Nusra gibi Suriye ve bölgede terör yaratan, katliam yapan güçlerin sonunun geleceği bir yıl olmasını istediklerini belirten Xelîl “2017 yılında savaş şiddetlenecek. DAİŞ’in etrafındaki çember daraldıkça, saldırılarını şiddetlendiriyor. Bugün güçlerimiz DAİŞ’in başkenti Rakka şehrine kadar yaklaştı. Yine Musul tarafında da DAİŞ’e karşı büyük bir operasyon yürütülüyor. 2017 yılının başarı yılı olacağını söylüyoruz” dedi.

‘2016’DA BÜYÜK ZAFERLER KAZANDIK’

YPG olarak 2016 yılı hedefleriniz nelerdi? Ne gibi sonuçlar elde ettiniz?

Biz Halk Savunma Birlikleri (YPG) olarak, 2016’nın başında terörist güç olan DAİŞ’e karşı şiddetli bir savaş başlattık. Hedefimiz DAİŞ’i Kürt alanlarından uzaklaştırmak, kurtardığımız bölgelerde yaşanan huzur ve barışı garanti altına almaktı. Bu temelde 2016 yılında YPG olarak QSD güçleri ile birlikte, çok önemli hamle ve operasyonlar gerçekleştirdik. Bu önemli hamlelere örnek olarak Fırat’ın Öfkesi Hamlesi'ni verebiliriz. Hamle'nin başında Şedadê alanı ve ardından da Tişrin Barajı DAİŞ’ten kurtarıldı. Ayrıca Minbic’i kurtarma operasyonuna yardım edildi. Bu üç hamle, üç önemli aşama olarak YPG’nin içinde yer aldığı ve 2016 yılı içerisinde başarılı bir şeklide sonuçlandırdığı hamleler oldu.

Diyebiliriz ki, 2016 yılı terörist örgüt DAİŞ’in kırıldığı yıl oldu. Kuşkusuz DAİŞ’a karşı savaş, direniş ve başarı henüz bitmedi, devam ediyor. Son olarak QSD’nin Rakka’yı kuşatma hamlesine katılım sağlıyoruz. YPG ve YPJ bu operasyona öncülük ediyor. Şimdiye kadar çok büyük başarılar elde edildi ve en son hamlede 100’e yakın köy kurtarıldı. 2017 yılında da bu operasyonlar devam edecektir.

‘MİNBİC HALKININ İSTEMİYLE MİNBİC HAMLESİNE KATILDIK’

Minbic’in özgürleştirilmesinde YPG nasıl bir rol üstlendi?

Minbic stratejik bir şehir konumundaydı. Diyebiliriz ki, Minbic, DAİŞ için Rakka’dan sonra ikinci büyük merkezdi. Ayrıca dış dünya ile bir geçiş hattı konumundaydı. Özellikle Türkiye üzerinden dış devletlerle ilişkilerde böyle bir konumu vardı. Minbic hamlesi başlamadan önce Minbic Askeri Meclisi ilan edildi. Bu meclis YPG/YPJ’den Minbic’in kurtarılmasına yardımcı olmasını istedi. Zaten Minbic Askeri Meclisi’nin çoğunluğu şehir halkından oluşuyordu. Bizim birliklerimiz de bu temelde özgürleştirme hamlesine katılım sağladı. Minbic meclisi ilk kurulan meclis oldu. Bu temelde biz YPG/YPJ olarak destek ve yardımda bulunduk. Minbic şehri 15 Ağustos 2016 tarihinde kurtarıldı ve güçlerimiz tarafından Minbic Askeri Meclisi ve Minbic Sivil Meclisi'ne teslim edildi. Buranın halkı artık kendi şehirlerini yönetmektedir.

Minbic Hamlesinde Türk Devleti kuşkusuz çok büyük engeller çıkarttı. Türk devleti ondan önce kendisine bir sınır çizmişti. Bu sınır da YPG güçlerinin Fırat’ın batısına geçmemesiydi. Fırat’ın batısını kendisi için kırmızı bir çizgi gibi kabul etmişti. Bundan dolayı da Türk devleti çok saldırı gerçekleştirdi. Bizim, Minbic Askeri Meclisi'nin ve sivil halkın kaldığı yerleri havanlarla bombaladı. Sürekli tehdit etti. Fakat Türk devletinin tüm bu baskı ve saldırılarına rağmen, Şehit Ebu Leyla Operasyonu başarılı bir biçimde sonuçlandırıldı. Ve Minbic özgürleştirildi.

‘FIRAT’IN GAZABI HAMLESİNDE EN AKTİF GÜÇ YPJ’DİR’

Rakka’ya yönelik sürdürülen Fırat’ın Gazabı Hamlesi'nde YPG/YPJ nasıl bir rol oynuyor?

Fırat’ın Gazabı Hamlesi'nde YPG ve YPJ öncülük rolünü üstlendi. Bu hamle bizim için özellikle DAİŞ’in Êzîdî halkımıza dönük geliştirdiği katliamlara, Êzîdi kadınları kaçırıp, köle olarak satmasına dair geliştirdiğimiz bir intikam hamlesidir. Bu hamleye her şeyden önce böyle bir anlam biçiyoruz. YPJ bu intikam hamlesinde çok aktif ve öncü bir rol oynuyor. Operasyona öncülük eden komutanlar da YPJ’li kadın arkadaşlarımızdır.

Kuşkusuz bu hamle çok önemli bir hamledir. Rakka DAİŞ’in merkezi yerlerinden biridir. Rakka şehrinin kurtarılmasının çok büyük bir önemi vardır ve bizim güçlerimiz QSD bünyesinde çok aktif bir biçimde bu hamleye katılıyor. Şu anda devam eden bu hamle de ilerleyen aşamalarda zaferle sonuçlandırılacaktır.

‘GÖREVİMİZ HALKIMIZI VE TOPRAKLARIMIZI SAVUNMAK’

2016 yılında kendi denetiminizdeki alanlarda nasıl bir faaliyet yürüttünüz?

Biz askeri bir güç olarak daha önce kurtarılan alanlarda toplumun yaşamına müdahale etmiyoruz. Bugün oralarda Demokratik Özerklik yönetim, kurum ve kuruluşları var. Toplum yaşamını komünler ve meclisler tarzında örgütlüyor. Bu alanlarda birçok siyasi parti ve örgütler de var. Bizim askeri güçler olarak üzerimize düşen bir görevimiz vardı. Bu görev de DAİŞ çetelerinin işgal ettiği alanları DAİŞ’ten temizlemekti. Biz bu görevimizi sonuna kadar yerine getirdik. Askeri faaliyetler bakımından kuşkusuz genç kadın ve erkeklerin askeri güçlerimize katılımını teşvik etme ve katma çalışmaları da bu alanlarda yürütüldü ve halen de yürütülüyor. Her yeni katılan arkadaşımız akademilerimizde örgütsel ve askeri eğitimlerden geçiyor. Ancak toplum yaşamına ilişkin YPG ve YPJ’ye bağlı herhangi bir güç tarafından halkın yaşamına müdahale durumu söz konusu değildir.

‘ÖZGÜRLEŞTİRİLEN ALANLARDAN YPG’YE YOĞUN KATILIM OLDU’

2016 yılında özgürleştirdiğiniz alanlardaki halklardan nasıl tepkiler aldınız? Bu alanlarda YPG’ye katılım durumu nedir?

Belirttiğimiz gibi 2016 yılında coğrafik olarak çok büyük alanları elde ettik. 15.000 km2 kadar bir alan DAİŞ’ten kurtarıldı. Bu coğrafyada onlarca şehir, yüzlerce köy, belde ve yüz binlerce insan kurtarıldı. Özgürleştirilen alanlarda yaşayan halklar DAİŞ’ten kurtarıldıkları için çok büyük bir sevinç yaşadılar. DAİŞ bu bölgede yaşayan sivil insanlar için bir yaşam alanı bırakmamıştı. Bu insanlar DAİŞ’in hükmü altında yaşadıkları her gün zulüm, zorbalık, kafa kesme gibi her türlü vahşetle karşıya kalıyorlardı. Bu nedenle de bu bölgelerin kurtarılmasında bölge halkı; kadını, erkeği ve çocuğuyla yapılan her hamleyi olumlu bir şekilde karşıladılar.

Ayrıca yaptığımız operasyonların sonucunda bu alanlardaki gençlerin YPG’ye yoğun katılımları oldu. Daha önce DAİŞ ve benzeri çetelerin saldırı ve işgalinden dolayı bu bölgelerden göç etmek zorunda kalmış olan halklar özgürleştirilmelerin ardından tekrar topraklarına dönebildi. Bu şehirlerin yönetimi bir kez daha sivillere teslim edildi. Kendi meclislerini kurdular ve yaşamlarını demokratik bir şekilde yürütmeye başladılar.

DAİŞ’i geriletmeyi başarıp, alanda sıkıştıran YPG savaşçılarını 2016 yılında nasıl bir sistemle eğittiniz? Bu konuda 2016 yılında yaşanan yenilikler var mı?

 YPG ve akademilerde eğitim gören savaşçılarımızın eğitimleri daha çok yurtseverlik ruhu üzerinden gerçekleştirildi. Yani halkına, topraklarına, bölgesine, değerlerine ve şehitlerine sahip çıkabilir. Bunlar bizim akademilerimizde, katılan savaşçılara verdiğimiz eğitimin temelini oluşturuyor. Yine özgür irade nedir? YPG akademilerinde savaşçılar bu konu üzerinde de yoğunlaştırılıyor. Aynı zamanda ortak demokratik yaşam üzerinde duruluyor. Bugün biliyorsunuz; YPG içerisinde Arap, Kürt, Süryani, Asuri bütün halklar var. Bundan dolayı da bütün halkların birlikte nasıl demokratik ve özgür bir biçimde yaşayabileceği, ülkesini ve bölgeyi birlikte nasıl koruyabileceği, nasıl birlikte yaşayabileceği konuları üzerinde duruluyor. Eğitimimizin düşünsel, siyasal bölümünü bu temeller üzerinden kuruyoruz.

Bir de askeri ve teknik eğitimlerimiz var. Bu eğitimler askeri çalışmalarda branşlaşmayı ve profesyonelleşmeyi içeriyor. Şüphesiz akademilerimizde savaşçılarımıza bu yönlü eğitimler verildi ve verilmeye de devam ediyor. Mesela hem modern silahların, ağır silahların kullanımına dair hem de teknikten faydalanma üzerine eğitimler verildi. Suikast, sabotaj, ağır silahlar akademileri çalışmalar yürüttü.

‘İHTİYACA GÖRE AKADEMİLER AÇILDI’

YPG güçleri günlük olarak büyüyor. Gücümüz büyüdükçe eğitim ihtiyacını karşılamak için yeni akademiler açıyoruz. Örneğin Şeddadê’nin özgürleşmesinin ardından o bölgeden önemli sayıda Arap genci YPG’ye katılmak istedi. Bu nedenle Şeddadê alanında da onların eğitimi için bir akademi açtık. Yine Sirrin, Tişrin Barajı alanları özgürleştirildi ve birçok kişi bu alanlardan YPG’ye katılmak istedi. Bu alanlarda da akademiler açıldı. Akademilerin açılması YPG ve YPJ güçlerinin sayısına ve ihtiyaçlara göre değişiyor. Bu nedenle de ne kadar akademi açacağımızın bir sınırı yok. Sayı büyüdükçe bunu nitelikli hale getirecek olan akademilerin sayısı da artıyor.

2016 yılında uluslararası ve bölgesel güçlerle nasıl ilişkiler ve ittifaklar geliştirdiniz? Bunların sonuçları ne oldu?

Aslında son 2 yıldır özellikle de Kobanê’nin özgürleştirilmesinden itibaren YPG olarak askeri diplomaside önemli adımlar attık. Uluslararası Koalisyon güçleriyle güçlü bir ilişki oluşturuldu. Bilindiği gibi DAİŞ’e karşı uluslararası mücadele koalisyonunda 60’tan fazla dünya devleti yer alıyor. Başta Amerika olmak üzere, bu güçlerle sıkı bir ilişki oluşturuldu. Tabi şüphesiz bunlar askeri ilişkilerdi ve yürüttüğümüz çalışmalar çerçevesindeydi.

Bu temelde hem onlardan yardım alma hem de onların kullandığı teknikten tecrübe edinme durumu gelişti. YPG ile Koalisyon arasındaki ilişkinin en üst düzeyde olduğunu söyleyebiliriz. Bugün uluslararası koalisyonla ortak gibi çalışıyoruz. Karadan biz bu toprakları kurtarıyor ve savunuyoruz. Havadan destek verme konusunda üzerlerine düşen görevi de onlar yerine getiriyorlar.

Bölgesel güçler olarak bizim anladığımız Rojava ve Suriye üzerinde yaşayan halklardır. Rojava halkları arasında bir birlik kurulmuştur. Bu noktada hem YPG hem de QSD aracılığıyla bu başarılmıştır. Bugün biliyoruz ki, QSD içinde Arap, Süryani, Kürt, Asuri vb. onlarca askeri güç yerini alıyor.

Biliyorsunuz ki, Türkiye de bir bölgesel güç. Fakat şüphesiz Türkiye, YPG ve QSD güçleri üzerine düşmanca bir yaklaşım sergiliyor. Bizi daima terörist bir güç olarak yansıtmaya çalışıyor.

Türk devletinin 2016 yılındaki saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz ve önümüzdeki dönemde bu saldırılara ilişkin tavrınız nasıl olacak?

Türkiye, 5 yıl süren Suriye devrimi sürecinde tüm silahlı grupları, yine terörist grupları destekledi. Hem silahlandırdı hem de siyasal olarak destekledi. Her zaman Kürt düşmanlığını ortaya koydu. Türkiye 5 yılın sonunda bir ittifakla, kendisinin devrimci olarak adlandırdığı tüm güçleri sattı. Bu neye karşılık gelişti? Kürtlerin Suriye’de bir statüsünün oluşmaması, Kobanê ve Êfrîn kantonlarının birleşmemesi karşılığında; 5 yıl sonra, o kadar yıkım ve ölümden sonra, Suriye içinde desteklediği tüm güçleri sattı.

Türk devleti Kürtlerin Suriye’de hak ve irade sahibi olmasını istemiyor. Bu nedenle düşmanlığını başından bu yana sürdürüyor. Şu anda çok daha şiddetli ve açık bir şekilde düşmanlık ediyor. Fakat Türk devleti 2016 yılında da onlarca defa saldırı gerçekleştirdi. Bununla bizi tahrik ederek savaşa çekmek istediler. Fakat biz onların bu amacına ulaşmasını istemedik. Çünkü karşımızda DAİŞ gibi vahşi bir güç vardı. Onunla meşguldük. Tabi ki, Türk devletinin bu saldırıları hakkında onlarca dosya hazırladık ve gerekli mercilere ilettik.

Yine biz Türk devletinin Cerablus, Ezaz, Bab’a girişine ilişkin tavrımızı baştan beri ortaya koyduk. Bu durumu Rojava ve Kuzey Suriye topraklarının işgali olarak ele alıyoruz. Bunu açıkça ortaya koyduk ve bu yaklaşımımız sürüyor. Eğer Türk devleti Kobanê, Êfrîn vb. kurtarılmış, özgürleştirilmiş alanlara girmek isterse ona asla yol vermeyiz, direniriz.

YPG olarak 2017 yılına hangi hedeflerle giriyorsunuz?

2017 yılı bize göre bir final yılı olmalıdır. DAİŞ’in, El-Nusra vb. Suriye ve bölgede terör yaratan, katliam yapan güçlerin sonunun geleceği yıl olmasını istiyoruz. 2017 yılını böyle ele alıyoruz. Fakat şunu da biliyoruz ki, çok şiddetli bir yıl olacak. 2017 yılında savaş şiddetlenecek. DAİŞ’in etrafındaki çember daraldıkça saldırılarını şiddetlendiriyor. Bugün güçlerimiz DAİŞ’in başkenti Rakka şehrine yaklaştı. Yine Musul tarafında da DAİŞ’e karşı büyük bir operasyon yürütülüyor. 2017 yılının başarı yılı olacağını söylüyoruz.