Aşık sanatı destek bekliyor

Aşık İlger Çiftçioğlu, Murat Çobanoğlu kahvesinde 25 yıl Aşıklık sanatı icra etti. Eskiden Aşıklara ilginin çok fazla olduğunu, artık günümüzde bunun kaybolduğunu söylüyor.

"İnsanlar Aşık sanatını öğrenmek için uğramaz oldular bu kapılara. Aşıklık gençler arasında bilinmiyor, dinlenilmiyor" diyor

Kendine özgü geleneği ve icrası olan Aşıklık geleneğinin en önemli niteliği, döneminin yaşayış ve hayata bakış tarzını, etik ve estetik değerlerini yansıtarak geniş halk kitlelerine hitap edebilmesidir.

Geleneğe uygun bir biçimde şiir söyleyebilen, karşılıklı atışma yapabilen, hikAye anlatabilen ve icralarını çoğunlukla saz eşliğinde gerçekleştiren sanatçılara Aşık; bu söyleme biçimine “Aşıklık-Aşıklama” deniliyor.

Bu sanatın temsilcileri, usta Aşıkların yanında uzun yıllar çıraklık yaparak yetişmektedirler. Aşıklar, hem manzum hem de manzum-mensur eserlerle edebiyatımızda Aşık tarzı adı verilen kendilerine has bir üslup oluşturmuştur. 

Aşık, güzellikleri övdüğü ve acıları dramatik bir dille vurguladığı kendi deyişlerini veya ustalarının deyişlerini yöresel ezgilerle saz eşliğinde söyler. 

Aşıklar tarafından söylenen şiir ve hikayeler, sevgiliye duyulan özlemi, ilahi aşkı, kahramanlık hikayelerini ve döneminin toplumsal sorunlarını konu edinir.

Aşık repertuarı, geçmişten günümüze anonim bir şekilde aktarılan aynı biçimsel özellikleri taşıyan Aşıklık edebiyatının şiir, söyleyiş ve icra tarzlarıdır.  Bu tarzlar bölgelere ve yörelere göre farklı özellikler taşıyabilmekte ve farklı isimlerle de anılabilmektedir.  Atışma, Leb Değmez, Muamma Asma, Varsağı, Taşlama, Kalenderi, Selis, Deyiş, Destan, Divan, Koşma, Tekellüm, Mani, Türkü, Semai, Satranç ve Vezn-i Ahar Aşık repertuarının türlerindendir.

Aşık repertuarının en bilinen türlerini atışma ve leb değmez oluşturur. Atışma, en az iki aşığın dinleyici huzurunda karşı karşıya gelerek söyleştiği veya birbirlerini söyledikleri sözlerle alt etmeye çalıştıkları bir tür yarışmadır. Leb değmez ise Aşıkların ustalıklarını sergilemek için bir nevi söz hüneri olarak başvurdukları bir atışma biçimidir. Bu tür, Aşıkların dudaklarının arasına aldıkları bir toplu iğne eşliğinde b, p, m, f, v gibi dudak ve diş-dudak seslerini kullanmadan şiir söylemeleri esasına dayanır.

Aşıklık geleneği içerisinde güçlü bir yere sahip olan usta-çırak ilişkisi, geçmişten günümüze kadar yaşamış olan Aşıklar arasında bilgi, görgü ve tecrübe iletimini sağlayan bir köprü vazifesi görmektedir. Karacaoğlan, Köroğlu, Kazak Abdal, Pir Sultan Abdal, Ercişli Emrah, Gevheri, Aşık Ömer, Kul Himmet, Dadaloğlu, Dertli, Ruhsati, Bayburtlu Zihni, Aşık Şenlik, Aşık Sümmani, Aşık Mahzuni Şerif, Aşık Veysel, Davut Sulari, Aşık Murat Çobanoğlu ve Aşık Yaşar Reyhani bu geleneğin temsilcilerindendir. 

ÇOBANOĞLU KAHVESİNDE 25 YIL

Karslı en eski aşıklardan İlger Çiftçioğlu, bu sanatın Yunuslardan kendilerine intikal ettiğini belirterek, binlerce yıldır bu sanatın yaşadığını ifade etti. Bu sanatın kökeninin Kafkasya olduğunu dile getiren Çiftçioğlu, Anadolu’nun her yanında da buradan dağıldığını söylüyor.

Ustasının Murat Çobanoğlu olduğunu belirten Çiftçioğlu, bu sanatı 1978 yılında öğrenmeye başladığını dile getirerek şunları söyledi: “O zamanlar aşıklık sanatı çok farklı yerdeydi. Aşıklara ilgi çok fazlaydı. Murat Çobanoğlu kahvesinde 25 yıl bu sanatı icra ettim. Şimdi de üç çırak yetiştiriyorum ama yetersiz tabi bu sayı. Eskiden bir aşığın en az yedi çırağı olurdu. Artık bu geleneğe çok bir ilgi gösterilmiyor. İnsanlar aşık sanatını öğrenmek için uğramaz oldular bu kapılara. Aşıklık gençler arasında bilinmiyor, dinlenilmiyor. ”

ARTIK ÇIRAK YETİŞTİREMİYORUZ

Aşık sanatına ilginin ve değerin her geçen gün azaldığını ifade eden Çiftçioğlu, “Ülke genelinde dört yüz aşık yoktur bile. Bu insanlara maaş bağlansa, sahip çıkılsa çok mu büyük bir yük olur? Artık popüler kültür bizim yerimizi alıyor. Artık çırak yetiştiremiyoruz. Aşık kültürü artık yok olmaya başlıyor. Eğer sahip çıkılmazsa ilerleyen zamanda yok olup gidecek” şeklinde konuştu.

Aşık kültürünü öğrenmeye başladığı 80’li yıllarda kadın açıklarında olduğunu anımsatan Çiftçioğlu, “Kadın aşıkların sayısı o dönem çok fazlaydı. Şimdilerde yarı yarıya azaldı diyebiliriz. Çünkü insanlar kendilerini geçindiremez oldular. Son dönemde ise çırak bulamadıkları için yerine yenilerini de yetiştiremiyorlar. Ama hala kadın aşıklarımız var” diye kaydetti.

...