GÖRÜNTÜLÜ

‘Tecavüz kültürüne karşı Kürdistan’da direniş sürüyor!’

Türkiye’de devletle birlikte sistemleşmiş tecavüz kültürü konusunda konuşan DBP PM Üyesi- KJA Üyesi Xecê Şen, Kürdistan’da ahlaki toplum mücadelesi ile toplumsal kültürü yaşatılacağını söyledi.

İnsan bedeni yanı sıra tarihi miras ve doğa katliamının da tecavüz kültürünün sonucu olduğunu dile getiren Şen, Cizre, Nusaybin ve Silvan’da yaşananların egemenlerin tecavüz kültürünü empozeetmeye yönelik girişimlerin olduğunu ifade etti.

Tecavüz kültürünün topluma empoze edilmesinin altında yatan neden nedir?

Devletin oluşumundan, kapitalizmin öne sürüldüğü günden bugüne özellikle kadın şahsında yaşanan kırılma devletin inşasıyla başlamıştır. Sümer Rahip Devleti ile başlayan ilk kırılmada, kadının bedenine yönelik, fikrine, doğasına yönelik tecavüzcü bir kültür geliştirilmiştir. Tecavüz kültürü tabi ki kadın bedeni üzerine yapılan bir şey değildir. Daha çok tecavüz kadın bedeni üzerinde tartışmalar yürütülüyor ama biz KJA, BDP olarak sadece tecavüz kültürü kadın bedeninde yapıldığını görmüyoruz.

Tecavüz denildiğinde akla ilk kadın bedenine yönelik yapılan saldırı gelmektedir. Ancak erkeklerin de tecavüze maruz kaldığı bilinmekte. Örnek Karaman…

Bugün yaşamın her alanında tecavüz kültürü yaşatılıyor. Bu erkekler üzerinde de tecavüz kültürü yürütülüyor. Bunun altını çizerek te söyleyebiliriz. Devletin tüm resmi kurumlarından gayri resmi kurumlara kadar tecavüz kültürü sürdürülüyor. Devletin resmi kurumlarında yapılan tecavüzler Siirt, Mardin, Maraş ve Türkiye metropollerine kadar bu kültür devam ettiriliyor. Yine Kürdistan’da tecavüz kültürüne karşı bir direniş söz konusudur. Ama Türkiye metropollerinde tecavüz ve tacize karşı ahlak dışı uygulamalara karşı bir direniş bulunmaktadır. Küçük bir feminist gurup dışında maalesef öyle gözle görülür bir mücadele bulunmamaktadır. Bugün turizm sektöründen tutun, eğitim kurumlarına kadar bu tecavüz kültürü devam ettiriliyor. Küçük bir örnek vereyim; Kahraman’da erkek çocuklarına yönelik yaşanan tecavüzün zihinsel, ruhsal ve duygusal bir katliam yaşanmıştır. Burada kendi öğretmenleri tarafından tecavüze maruz kalan erkek çocuklardan söz ediyoruz. Bu kültürel katliamın yapıldığı yer ise, toplumu aydınlığa götürebilecek yer olan eğitim yuvasında gerçekleşmiştir. Bunun karşısında tecavüz kültürüne karşı ahlaki politik mücadelesi sürdürmek gerekiyor. Bu devletin ahlakı değerlere karşı yaklaşımını kabul görmemek lazım. Şimdi bu Batman’da da aynı bir durum ile karşı karşıyayız. Kendi öğrencisine tecavüz eden bir öğretmen, bu yetmiyormuş gibi birde 3 kız kardeşine de tecavüz ediliyor. Bakınız Müslümanların inancında tecavüz yani zina yapan kişi toplun dışı ediliyor. İşte bunların yaptığına karşı tavır sahibi olmak gerekiyor.  Biz buna karşı çıkmadığımız takdirde yarın herkes kendi en yakın kardeşine ya da yakınına dahi tecavüz girişiminde bulunacaktır. Buna karşı vicdanı rahat görmeyen her erkek buna karşı tavır sahibi olmalıdır.

Kürt siyasetinin tecavüz kültürüne karşı verdiği mücadeleden söz ettiniz.  Bu konuda tarihsel geçmişi de olduğu söylenebilir mi?

Bir yıldır Kuzey Kürdistan’da ‘Öz Yönetim’ modelini yaşamsallaştıran bir halk var. Buna karşı ise, devletin bu sistemde ısrar eden Kürt kadınların bedenlerini teşhir ediliyor. İşte egemenlerin tecavüz kültürü burada her şey açığa çıkıyor. Bu anlayışın çıktığı yerlerden bir tanesi de Cizre oldu. Cizre kadınları yüzlerce yıl önce Zin’in ölümüne neden olan egemen sistemi protesto etmiş ve karalara bürünmüştür. Bugün Cizreli kadınlar halen Zin’in yasını tutmaktadırlar. Bugün de Cizreli kadınların bedenine saldıran sistemin karşısında duracaktır.

Doğa ve yerleşim alanlarının talanı ile tecavüz kültürü ilişkisini nasıl kuracağız?

Toplumun değer yargılarına saldıran ve tecavüz kültürünü kentlerimizde gerçekleştiren bu sistem, katliamın yanında çok kirli bir tecavüz kültürü ile toplun değer yargılarını ayaklar altına alınmak isteniyor. Yüzlerce aydın ve ilim insanını yetiştiren Cizre’de, Mitani’den günümüze kadar gelen mimari yapısıyla günümüze kadar gelen Nusaybin’in, 5 bin yıllık mimari yapısıyla günümüze kadar gelen Sur’un, Mervanilere başkentlik yapmış Silvan’ın, bölgenin taş ustalığının ilk yerleşkelerinden bir tanesi olan Kerboran’ın tank ve toplarla yıkılması bir tecavüz kültürüdür.  Bugün baraj suları ile yok edilmek istenen Hasankeyf’i örnek verirsek, medeniyet ve bilimin merkezlerinden bu kent yok edilmek isteniyor. Bugün Hasankeyf’te bir yaşam var, bu yaşam ile birlikte 10 yıllık tarih yok edilmesi de tecavüz kültürüdür. 10 binlerce yıl önce Dicle Nehri kıyısında yaşamın ilk nüvelerini günümüze kadar koruyarak getiren bir halkın geçmişi bir anda sulara gömülerek yok edilmesi tecavüz kültürünün sonucu değil midir? İşte bu doğa katliamı gerçekleştiren egemenlerin sürdürdüğü tecavüz kültürü sonucudur. 

 

...