PAJK: Katledilen kadınların anısına direnişi yayalım ve örgütleyelim

PAJK Koordinasyonu, sapkınlığa varan anti demokratik-faşizan uygulamalara karşı tüm Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınları mücadeleyi ve direnişi yaymaya ve örgütlemeye çağırdı.

PAJK Koordinasyonu, sapkınlığa varan anti demokratik-faşizan uygulamalara karşı tüm Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınları; başta Pirsûs, Amed, Ankara, Farqîn, Cizîrê, Sîlopî ve Nisêbîn’de devlet terörü tarafından katledilen ve yine her gün sokakta devlet destekli erkek terörü tarafından katledilen kadınların anılarına bağlılığın gereği olarak, mücadeleyi ve direnişi şehir şehir, mahalle mahalle, sokak sokak ve köy köy birlikte yaymaya ve örgütlemeye çağırdı.

PAJK Koordinasyonu, insan iradesini kırma ve teslim alma amaçlı yapılan ilk ve en büyük suç ve günahın birbirine karşı şiddet kullanmak olduğunu belirtti. PAJK açıklamasında, “Şiddetin ilk biçimleri öncelikli olarak kadına karşı kullanılmıştır. Kadına karşı kullanılan düşünsel, ruhsal ve fiziksel şiddetin ve egemen erkek sömürüsünün sonucu olarak, kadın toplumun dışına itilmiş, erkekler dünyası içinde birbirine devredilebilen, alınıp satılabilen bir mülk konumunda ele alınmıştır. Kadın üzerine kurulan bu egemen erkek tekeli, binlerce yıldan beri toplumu kendi içinde parçalamış, büyük yarılmalara, sınıflaşmalara ve düşmanlaşmalara yol açmıştır. Birilerinin sürekli diğerlerini ezdiği, tahakküm ettiği, sömürdüğü, düşmanlaştırdığı ve savaştığı günümüz dünyasının temeli olmuştur.

Şiddetin birçok türü vardır ancak hepsinin tek bir amacı vardır. O da teslim almaktır, sahip olmaktır ve irade kırmaktır. Tarih boyunca şiddet tekelini elinde bulunduran, uygulayan ve dünyaya yayan diktatörlüğe dayalı rejimler, gelişen toplumsal mücadeleler karşısında, demokratik halk devrimleri karşısında eninde sonunda yıkılmıştır. Tarihsel ve güncel olarak sömürgeci ve işgalci rejimlerin sokakta, evde ve yaşamın her alanında kadınlara, halklara uyguladığı şiddetin kaynağı ideolojiktir, felsefiktir. Hakimiyet ve tahakküm ideolojisidir. Ezme, teslim alma, ele geçirme, zorla sahip olma ve hırsızlık ideolojisidir” denildi.

ŞİDDETİN HER BİÇİMİ KAPİTALİST KARAKTERLİDİR

“Şiddetin her biçimi kapitalist karakterlidir ve ona yol açar” denilen açıklamada, “Dünyanın her yerinde şiddeti farklı biçimlerde kullanan kapitalist hegemon devletler, Ortadoğu’da istediği sonucu alamadığı için savaş ve şiddet stratejisini sürekli hale getirmiştir. Günümüzün finans kapital çıkarları için planlanan ve yürütülen savaşlar nedeni ile Ortadoğu’da yaşayan halklar, kültürler ve inançlar büyük acılar çekmiştir. Halkların yüz yüze kaldığı bu savaş ve şiddet sarmalından en çok etkilenen toplumsal kesimler ise kadınlar ve çocukları olmuştur. Kadınlara karşı bir de içinde yaşadıkları kendi toplumlarının da ortaya çıkardığı bir şiddet düzeyi vardır. Adeta birer küçük devletçik haline gelmiş ataerkil aile içinde reis konumundaki erkek tarafından da her türlü şiddete maruz kalmıştır. Erkek istediğinde döven istediğinde söven istediğinde ise büyük bir aşk yalanı etrafında ona sahip olan, hatta çoğu zaman ise çok sevdiğini iddia ettiği için etrafında dolandığı kadını öldüren, katleden bir hak ve hukuk sahibi olmuştur. Erkeği reddeden kadın, ölmeyi hak eden kadın olarak toplumsal ölçülere yerleştirilmiştir. Erkeğe boyun eğen, erkeğin sahipliğinden ve emrinden çıkmayan kadın ise kabul edilir kadın ölçüsü olarak toplumsal belleğe kazınmıştır. “Güçlü erkek zayıf kadın” algısı, dünyanın en büyük yalanı olarak binlerce yıllık cinsiyetçi toplumun düşüncesine, ruhuna ve inancına yerleştirilmiştir” ifadelerine yer verildi.

ZULME KARŞI MÜCADELE EDENLER ÖNCELİKLE KADINLAR OLMUŞTUR

PAJK Koordinasyonu açıklamasında devamla şu hususlara dikkat çekildi:

“Yazısız ama yaşanmış olan toplumsal tarihin birçok durağında zalimlerin zulmüne karşı mücadele edenler öncelikle kadınlar olmuştur. Bunların bir örneği de Latin Amerikan’ın Dominik Cumhuriyetinde yaşanmıştır. 1930’lardan 1961’e kadar toplumun neredeyse tümünü şiddet ile baskılayan Leonidas Trujillo diktatörlüğüne ilk karşı koyan kadınlar olmuştur. Trujillo’nun 31 yıllık diktatörlük rejimi boyunca 30 bin insan faili meçhul yöntemlerle katledilmiştir. Kadınlara ve topluma büyük bir zulüm ve şiddet uygulayan diktatör Trujillo’nun teslim almaya dönük geliştirdiği tecavüzcü dayatmalara karşı koyan Mirabal kardeşler, onurlu bir mücadelenin sahibi olarak kadın özgürlük tarihine mal olmuşlardır. Mirabal kardeşlerin 25 Kasım 1961’de diktatör Trujillo’nun asker ve çeteleri tarafından vahşi bir şekilde katledilmesi ardından gelişen tepki, Trujillo diktatörlüğünün sonunu da getirmiştir.

HİÇBİR İKTİDAR DÖNDÖNEMİNDE AKP İKTİDARI KADAR KADINA ŞİDDET KULLANILMADI

Tarih boyunca kadınların öncülüğünde yürütülen halkların demokratik mücadelesi sonucu devrilmiş olan Trujillo’ları aşan bir faşizm düzeyini, bu gün Kürdistan ve Türkiye’de uygulayan diktatör Erdoğan ve partisi AKP, Kürdistan ve Türkiye’de yaşayan ve AKP’li olmayan tüm örgütlü yapılara dönük büyük bir devlet terörü estirerek, Türkiye’yi büyük bir iç savaşın içine sürüklemiştir. Hiçbir iktidar döneminde AKP iktidarı kadar kadına karşı şiddet kullanılmadı. Kadın katliamları hiç bu kadar açıktan ve bu yoğunlukta yaşanmadı. Türkiye’nin batısında AKP’li savcıların tahrik indiriminden serbest bıraktığı katiller kadınları sokak ortasında katlederken, saray çeteleri ve AKP’nin polis gücü ise Kürt kadınlarını ve gençlerini günlük olarak hedef seçerek katlediyor. Erdoğan’ın  “Kadın da olsa çocukta olsa vurun” talimatını esas alan saray çeteleri ve AKP polisi, Kürdistan sokak ve mahallerinde DAİŞ vahşetini aşmıştır. Aslında Erdoğan ve partisi AKP, ortaya çıkan halk iradesi karşısında haddini aşmıştır. Nusaybin’de evinin kapısında karnındaki altıncı çocuğuyla hunharca katledilen Selamet Yeşilmen şahsında, Kürdistan’da anne karnındaki çocuğu bile katleden bir faşizm uygulamaktadır. Hatta Silvan’da halkın beslediği tavukların bile başını kopararak vahşet düzeyini ortaya koydu. Kürdistan’da insan hayvan, ağaç demeden önüne çıkan canlıyı katlediyor. İnsan cenazelerine örneği görülmemiş bir vahşetle işkence yapıyor. Kadın yoldaşlarımızın cenazelerindeki onurlu duruştan korkarak, faşist postallarıyla ezmeye kalkacak düzeyde hasta bir ruh halini yaşamaktalar. Farqin halkının onurlu cesur ve direngen halkının evlerine duvarlarına, saray çetelerinin kanlı elleriyle yazdıkları şoven ırkçı sloganlar, hakaretler, Kürdistan’da uygulanan bu faşist uygulamaların artık büyük bir sapkınlık düzeyine vardığını ortaya koymaktadır. Kürdistan’da uygulanan bu faşizm, egemen erkekliğin zirveye çıkmış ideolojik halidir. Bu faşizan uygulamaların tümü, Kürdistan ve Türkiye’de otoritenin koyu bir erkek tekelinde toplandığını ortaya koymaktadır. Bunu kıracak olan, bunu parçalayacak olan yegane irade, kadınların ortak örgütlü duruşu olacaktır. Kürdistan’da ve Türkiye’nin her yerinde kadınların, erkek egemen ideolojinin bu otoriter, tekçi, anti demokratik, faşist tekelciliğini parçalamak için, çözülüşe sürüklemek için karşısında kendini savunma yeteneği de olan, yerel yönetimlere dayalı gerçek halk demokrasisinin geliştirilmesine öncülük etmelerinin zamanı gelmiştir. Bu öncülük misyonu ile tüm kadınları, yüzlerini Kürdistan’daki yerel demokrasiyi geliştirme hamlesine dönmeye, bu demokratik gelişmeyi sahiplenmeye ve kucaklamaya çağırıyoruz. Çünkü Kürdistan’da halkın ortaya çıkardığı bu iradi adım, Demokratik Türkiye’nin de adeta mayası olmaktadır. Yerel öz yönetimlere dayalı bir Demokratik Özerk Kürdistan, Demokratik bir Türkiye’nin de müjdecisidir. Bu yüzden tüm Türkiyeli kadınları bu gelişmeye ortak olmaya, halkın bu direnişini sahiplenmeye, desteklemeye ve katılmaya çağırıyoruz.”

PAJK açıklaması “Halkımız faşist rejimden çıkışın ancak Önderliğimizin kadın eksenli demokratik ulus projesiyle sağlanacağını görüyor ve mücadelesini, direnişini bu eksende yükseltiyor. Bu gelişme, Türkiye’de yaşayan tüm halklar, inançlar ve kadınlar için birleştirici bir referans oluyor. Bu ilkeler üzerinden siyasi kimliği ne olursa olsun topluma, demokratik örgütlü kurumlara, yapılara ve özyönetimini inşa eden halkımıza dönük uygulanan şiddete karşı kendini savunmak en doğal hak oluyor. Sapkınlığa varan bu anti demokratik-faşizan uygulamalara karşı sadece Kürt kadınları olarak değil;  Karadeniz’den, Ege’ye, Marmara’dan Kürdistan’a kadar tüm Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınları; başta Pirsûs, Amed, Ankara, Farqîn, Cizîrê, Sîlopî ve Nisêbîn’de devlet terörü tarafından katledilen ve yine her gün sokakta devlet destekli erkek terörü tarafından katledilen kadınların anılarına bağlılığın gereği olarak, mücadeleyi ve direnişi şehir şehir, mahalle mahalle, sokak sokak ve köy köy birlikte yaymaya ve örgütlemeye çağırıyoruz” diye son buldu.